• Sonuç bulunamadı

Rusya‘nın Güney Kafkasya Siyaseti ve Ahıska Üzerindeki DüĢünceleri

IV. Osmanlı Ġdaresine GiriĢine Kadar Ahıska‘nın Tarihi

IV.2. Kıpçak Atabekliği‘nin Kurulması

1.4. Ahıska‘nın Osmanlı Devleti‘nin Ekonomik Yapısı Ġçindeki Yeri

2.1.1. Rusya‘nın Güney Kafkasya Siyaseti ve Ahıska Üzerindeki DüĢünceleri

Ruslar, Ġstanbul‘un fethi öncesi ticaret iliĢkileri kurdukları Osmanlı Devleti ile XV. yüzyılın sonlarında Dersaadet‘e gönderdikleri elçiler vasıtasıyla diplomatik iliĢkiler kurmanın uğraĢı içerisinde olmuĢtur. Osmanlı Devleti, XV. yüzyılın ikinci yarısı ve XVI. yüzyılda güçlü bir devlet olduğu için Ruslar, onunla iyi geçinmek zorunda

kalmıĢtır. Osmanlı Devletinin ise bu dönemde Ruslarla iyi geçinmek gibi bir derdi olmamıĢtır. Bu sebeple de Rusya ile Kırım Hanlığı ilgilenmiĢtir. Ruslar ise, Osmanlı Devleti ile yakından ilgilenmiĢler ve sırf dıĢiĢleri ile ilgilenmesi için Moskova‘da kurulan dairenin bir bürosunu Türk siyasetini düzenlemek için tanzim etmiĢlerdir. Bu siyasetleri Osmanlı padiĢahlarını oyalamak, mümkün mertebe uysal görünmek ve yerine

göre aldatmak amacına yöneliktir1

.

Rusların Kazan ve Astarhan Hanlıkları‘nı ele geçirmesi,2

Rus Ġmparatorluğu‘nun baĢlangıcı olduğu gibi Osmanlı Devleti‘ni sürekli tehdit eden Rus meselesinin de

baĢlangıcıdır3

. Ruslar, Terek Nehri boyuna kadar sokulunca, Türkistan‘dan gelen tüccar ve hacılara rahatsızlık vermeye baĢladılar ve bunun üzerine Osmanlı Devleti 1569‘da Astrahan Seferine çıktı. Ancak bu seferde istenilen baĢarı elde edilemediği gibi,

düĢünülen Don–Volga Kanal Projesi4

de hayata geçirilemediği için ileride büyük tehlike

hâline gelecek olan Ruslar bölgeden de uzaklaĢtırılamadı5

.

Don Kazaklarının6

Osmanlı topraklarına karĢı yağmacılık faaliyetleri yürütmesinde, Ruslar‘ın doğrudan değilse bile dolaylı etkisi olduğu için Osmanlı

1 Akdes Nimet Kurat, Türkiye ve Rusya, Ankara, 1990, s. 4-5.

2 Ruslar 2 Ekim 1552‘de Kazan Hanlığını, 1556‘da ise Astrahan Hanlığını ele geçirmiĢtir. (Bkz. Cemal

Gökçe, Kafkasya ve Osmanlı İmparatorluğu'nun Kafkasya Siyaseti, Ġstanbul, 1979, s. 18-19; A. N. Kurat, Rusya Tarihi, s. 152-154; Muzaffer Ürekli, Kırım Hanlığının Kuruluşu ve Osmanlı

Himayesinde Yükselişi, Ankara, 1989, s. 45.)

3 Rıza Karagöz, ―Kafkasya‘da Osmanlı-Rus Mücadelesi ve Osmanlı Devleti‘nin Kafkasya‘dan ÇıkıĢı

(1774-1830)‖, Yeni Türkiye, S. 44 (Türkoloji ve Türk Tarihi AraĢtırmaları Özel Sayı II), (Mart-Nisan 2002), Ankara, 2002, s. 133.

4 ġıkkı sâni defterdarı Çerkes Kasım Bey daha önce Kefe sancağı mutasarrıflığı yaptığı için Ruslar‘ın Ġdil

boyunu ele geçirdiklerini ve Terek üzerinden yapacakları kaleyle Osmanlı Devleti için büyük tehlike yaratacağını bilmekteydi. Rus ilerleyiĢinin durdurulması için yalnız Astrahan‘a bir sefer düzenlemenin yetmeyeceği iki nehir arasına bir kanal açılması fikrini 1563‘de öne sürdü. Kanal kazıldığı takdirde Osmanlı ordusunun Ġran‘a karĢı hareketinde büyük menfaatler sağlayacak ve Azak Denizi-Don Nehri- Kanal-Ġdil Nehri üzerinden Hazar Denizi‘ne ulaĢmak ve oradan Ġran‘a karĢı savaĢan Türk kıtalarına kolayca cephane mühimmat, zahire sevki mümkün olacaktı. Kanal, Don Nehrine akan Ġlovlya Irmağı‘yla Volga‘ya akan Çerepaha adlı çay arasında kazılacaktı. Bu mesafe sadece 7-8 km tutmaktaydı. 1564‘te Astrahan‘a karĢı sefer açılmadığı gibi kanal açma fikri de düĢüncede kaldı. Don- Volga arasında bir kanal kazılmak istendiği Ģiası yayılmıĢtır. 1568‘de yeniden bu konu ele alınmıĢsa da bir kanal kazılmasına resmen karar verildiğine ait bir belgeye rastlanılmamaktadır. (Bkz. Akdes Nimet Kurat, Türkiye ve İdil Boyu, Ankara, 2011, s. 96-97, 107-110.)

5 A. N. Kurat, Türkiye ve İdil Boyu, s. 126-134, 145; Abdullah Battal Taymas, Kazan Türkleri, Ankara,

1988, s. 38-39; Yücel Öztürk, Osmanlı Hâkimiyetinde Kefe 1475-1600, Ankara, 2000, s. 82-92; Mustafa Budak, "Kafkasya ve Osmanlı Devleti (XV-XX Yüzyıllar)", Osmanlı, C. I, Ankara, 1999, s. 595.

6 Türkçe bir kelime olan ―kazak‖ adı daha ziyade özgürlüğüne düĢkün, kanun ve nizam tanımayan, kurulu

sistem içerisinde yer almak istemeyen kiĢiler için kullanılmıĢtır. Rus Kazakları, aslen Türk olan Kazakistan Kazaklarından ayrıdır. Bu Rus Kazakları (the Cossacks) daha ziyade Rusya‘nın güney uç bölgelerinde, özellikle Dinyeper Nehrinin Ģelale kısmıyla, Don Nehri orta mecralarında yaĢayan, aslen kendilerini Ruslardan farklı bir etnik gurup olarak gören, daha ziyade Rus, Leh, Türk ve Tatar gibi grupların birleĢmesinden oluĢan bir toplumdur. Altın Ordu Devleti ve yerine kurulan hanlıklar zamanında hanlar ve Türk Beyler arasında çıkan savaĢlarda ve karıĢıklıklarda zarar gören birçok

Devleti, Rusya‘dan Kazakların faaliyetlerini durdurmasını istemiĢtir. Don Kazakları daha ileri giderek Karadeniz‘in kilidi sayılan Azak Kalesi‘ni bir baskınla 1637‘de almıĢlardır. Ancak Osmanlı Devleti‘ne karĢı ellerinde tutamayacakları için Rusya‘ya bırakmak istemiĢler; fakat Ruslar Osmanlı Devleti‘ne karĢı büyük bir savaĢa girmemek için Kazaklar‘dan kaleyi boĢaltmalarını istemiĢlerdi. Rusların bu sıralarda kendilerini Osmanlı‘ya karĢı zayıf hissettiklerinin diğer bir kanıtıysa ―Gürcü Kralı Taymuraz‘ın Osmanlı ve Safevî Devleti‘nin baskılarına karĢı yardım istemek amacıyla 1658‘de Moskova‘ya gelmesi‖dir. Taymuraz‘ın bu isteğini Çar Aleksey Mikhayloviç, Osmanlı

Devleti‘ne karĢı çıkmaktan çekindiği için geri çevirmiĢtir7.

Rusya‘nın sol sahil Ukrayna‘yı ele geçirip Kiyef‘i de aldıktan sonra sağ sahil Ukrayna‘ya da el atması ve Hetman DoroĢenko‘nun tekrar Moskova himayesine girmesi üzerine Osmanlı Devleti, Ukrayna‘ya bir sefer açmak zorunda kamıĢtır. 1678‘de Çihrin‘de ilk defa Türk ve Rus ordusu karĢı karĢıya gelmiĢtir. ġiddetli çarpıĢmadan sonra Kazaklar ve Ruslar yenilerek Dnepr Nehrinin doğusuna çekilmiĢlerdir. Ruslar kısa bir süre sonra barıĢ için murahhasını Kırım‘a göndermiĢlerdir. Osmanlı Devleti hâlâ Rusya ile doğrudan bir siyasi münasebete girmeye tenezzül etmediği için Kırım Hanı‘nın belirlediği mirzalarla yapılan müzakereler, özellikle Rusya‘nın Kırım hanına ödedikleri yıllık vergiyi ödemek

istememeleri nedeniyle tıkanmıĢtır8. Ancak Osmanlı Devleti‘nin 1681‘de Rusya‘ya yeni

bir sefer kararı alması üzerine Rusya, vergi vermeyi kabul ederek antlaĢmayı imzalamak zorunda kalmıĢtır. Yirmi yıl geçerli olacak olan Bahçesaray AntlaĢması, ilk Türk-Rus

antlaĢması olmuĢtur9

.

Rusya‘nın Avrupa devletleriyle ittifaklar yaparak güneye yayılma siyasetinde 1680'li yıllar önemli olmuĢtur. Osmanlı Devleti‘nin 1683 Viyana kuĢatmasında baĢarılı olamaması üzerine kurulan Kutsal Ġttifak içerisinde Rusya, Avusturya, Venedik,

Türk-Tatar Moskova‘dan sığınma talebinde bulunmuĢ, bunların çoğu da Kazakların lideri olmuĢtur. Kazak toplulukları, dolayısıyla, hem Rusya hem de Türk hanlıklarından ve hâttâ Polonya krallığındaki baskı ve zulümden kaçan köylü, asil ve diğer insanlar için birer sığınma yerleri olmuĢtur Batıda Dinyeper Nehri üzerinde yaĢayanlarına Zaporog, Özü veya Ukrayna Kazakları, doğuda Don üzerindekilere de Don Kazakları denmiĢtir. Çoğunlukla Ortodoks mezhebinden olan Kazaklar, Moskova‘nın yükselmesiyle Rus çarlarının idaresine girmiĢler, Kırım Tatarları‘nın Rus içlerine yaptıkları akınlara benzer, onlar da Türk topraklarına akınlar yapmıĢlardır. (Bkz. Memet YetiĢgin, ―Ruslarin Türk Toprakları Üzerinde Yayılmasının Sebepleri Üzerine Bazı DüĢünceler‖, Selçuk

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 16. (Konya, 2006), s. 693.)

7 A. N. Kurat, Türkiye ve Rusya, s. 7-8, 34-35; W. E. D. Allen, a.g.e., s. 172.

8 Rusya‘nın Kırım‘a vergi vermesi, Rusya‘nın Kırım hanlığınına tabi olduğu anlamına gelmektedir. 9 A. N. Kurat, Türkiye ve Rusya, s. 9-10.

Lehistan‘la birlikte yer almıĢtır. Ruslar, 1687 ve 1689 da Kırım‘a iki sefer açmıĢsa da

baĢarılı olamamıĢtır10

.

Tahta I. Petro11‘nun geçmesiyle Türk–Rus iliĢkilerinde yeni bir sayfa açılmıĢ ve

I. Petro Avrupa‘yı birebir taklit ederek modern bir ordu ve donanma oluĢturmuĢtur. 19 Temmuz 1696‘da Azak kalesini almıĢ, bu da Rusya‘nın Osmanlı Devleti‘ne indirdiği ilk büyük darbe olmuĢtur. Karlofça AntlaĢması‘ndan sonra Temmuz 1700‘de imzalanan Ġstanbul AntlaĢması‘yla Azak, Rusya‘da kaldığı gibi, Rusların Ġstanbul‘da daimi elçi

bulundurması da kabul edilmiĢtir12

.

Rusya, Viyana bozgunundan sonra Osmanlı Devleti‘nden daha cesur taleplerde bulunmuĢ ve eski çekimser tavrını değiĢtirmiĢtir. Bu durumda Petro‘nun Rusya'yı BatılılaĢtırma projesi etkili olduğu gibi, Avrupa ile yakınlaĢarak ittifak kurması da rol oynamıĢtır. Rusya; Kafkaslardan güneye yayılma siyasetinin ilk dönemlerinde (XVI. yüzyıldan XVIII. yüzyıl ortalarına kadar) mümkün olduğunca Osmanlı Devleti‘ni rahatsız etmeden ve genelde dostluk iliĢkileri kurarak Hazar Denizi sahillerinden güneye inmeye, Osmanlı hâkimiyeti altındaki Kırım, Azak, Anapa, Sohum gibi mahallerden uzak durmaya gayret etmiĢtir.

Rusların Hazar Denizi kıyılarından güneye inmesinde Derbent Geçidi‘ni13

ele geçirmek istemesi önemli bir hedef olmuĢtur. Derbent‘in bölgedeki en önemli askeri ve siyasi üs olan Astrahan‘a yakın olmasının yanı sıra Derbent‘in içinde yer aldığı Dağıstan hanlıklarının siyasi bölünmüĢlüğü, Rusların güneye yayılma faaliyetlerini kolaylaĢtırmıĢtır. Ruslar XVI. yüzyılın sonlarından itibaren Terek Nehri boylarında,

10

A. N. Kurat, Türkiye ve Rusya, s. 11.

11 Büyük Petro (1672-1725): 1689‘da Rus Çarı olan I. Petro Rusya‘ya Baltık Denizi sahillerini

kazandırdığı için Senato tarafından ―Bütün Rusya Ġmparatoru‖, ―Vatanın Babası‖ ve ―Büyük‖ lakabını verilmiĢtir. Onun zamanında Rusya Avrupa devletleri arasında mevki kazanmıĢ ve Doğu Avrupa‘nın en kudretli devleti olmuĢtur. Ayrıca Karadeniz‘e inmek için Karadeniz‘in kilidi sayılan Azak Kalesini 1696‘da almıĢsa da Prut AntlaĢması‘yla geri vermek zorunda kalmıĢ ve Karadeniz‘e inme hayalleri gerçekleĢmemiĢtir. Ancak Safevî Devleti‘nin içinde bulunduğu bunalımlı durumdan istifade etmesini de bilmiĢtir. Osmanlı Devleti ile birlikte Safevi Devleti topraklarını Ġstanbul AntlaĢması ile paylaĢmıĢ ve böylece Hazar Denizi‘nin güney sahillerine inme fırsatını yakalamıĢtır. Bunu da askeri talimlerinde Avrupalı zabitlerden istifade ederek oluĢturduğu modern ordusuyla gerçekleĢtirmiĢtir. Petro ülkesinde yaptığı ıslahatlarla ülkesini AvrupalılaĢtırmıĢ ve böylece onun çizdiği yolda yürüyen çarlar ve çariçeler güçlü bir Rusya‘yı daha da büyütmüĢlerdir. (Bkz. A. N. Kurat, Rusya Tarihi, s. 250-267.)

12

A. N. Kurat, Türkiye ve Rusya, s. 14-15.

13

Türklerin ―Demir Kapı‖, Ġranlıların ―Derbend-i Hazaran‖, Araplar ―Babü‘l Ebvâb‖ yani Kapılar Kapısı dedikleri Derbend Geçidi, Kafkasların kontrolünü sağlayan iki önemli geçiĢten biridir. Hazar Denizi ile Kafkas dağları arasında kalan bu geçidi, kuzeyden gelecek saldırılara karĢı kullanmak üzere Sasanîler surlarla örmüĢlerdir. YaklaĢık 2 km uzunluğundadır. Bu geçidin en dar yerine Derbend Ģehri kurulmuĢtur. (Bkz. Mustafa Kalkan, Sovyetler Birliği‟nin ve Rusya Federasyonu‟nun Orta Asya

Üzerindeki Stratejik Planları, Ġstanbul, 2007, s. 48-49; M. Bi, a.g.e., C. I, s. 105; ġemseddin Sami, Kamusu‟l-Alâm, C. III, Ġstanbul, 1307, s. 2128; W. Barthold, ―Derbend‖, İA, C. III, Ġstanbul, 1988, s.

Sunç ve Sulak Nehri kıyılarında kaleler, köyler inĢa ederek14

Kazakları15 sistemli bir Ģekilde Kuzey Kafkasya‘ya yerleĢtirmiĢlerdir. Bu durum Rusların bölgeye iniĢlerini kolaylaĢtırmıĢsa da Osmanlı Devleti ve Dağıstan birlikleri tarafından 1604‘te bölgedeki

bütün Rus kaleleri ele geçirilerek Ruslar Astrahan‘a çekilmek zorunda bırakılmıĢtır16

. Ruslar, aldıkları bu yenilgiden sonra Çar I. Petro‘nun 1722‘deki Derbend ve

Mazanderan seferine kadar Kuzey Kafkasya‘da askeri sefer yapamamıĢtır17

.

Rusya, bölgede uyguladığı istila politikasıyla hem silahla var olmaya çalıĢmıĢ hem de 17. yy.dan itibaren Hıristiyanlığı bölgede yaymak için büyük gayret göstermiĢtir. Birçok Kafkas idarecisi ve özellikle hâkim oldukları coğrafyada muhalefette bulunan feodal beyler, iktidarı ele geçirmek için Moskova‘ya giderek vaftiz olmuĢlar; Moskova‘dan almıĢ oldukları maddi ve manevi destekle bölgelerine

Hıristiyan Rus idarecisi olarak dönmüĢlerdir18

. Tüm bunlar Kafkas coğrafyasında meydana gelirken Osmanlı Devleti, Safevî Devleti ile yaptığı savaĢlar nedeniyle bölge ile yeterince ilgilenememiĢ, bölge güvenliğini Kırım hanlarına, yerel beylere veya Trabzon, Çıldır ve Erzurum valilerine havale ederek geçici çözümler üretmiĢtir. Bu da Rus ilerlemesini durdurmaya yetmemiĢtir.

XVIII. yüzyıl baĢlarında Yakın Doğu‘nun büyük devleti olan Safevî Devleti‘nin ekonomik kriz yaĢaması, bunun ardından ise siyasi gerileme safhasına girmiĢ olmasından istifade eden Rusya, bu ülkenin Kafkasya‘daki topraklarını ele geçirmek için, batıda büyük topraklar kaybeden Osmanlı Devleti ile iĢbirliğine dahi gitmiĢtir. Fransız diplomasisinin aracılığıyla her iki devlet kendi aralarındaki ihtilafları da

hallederek 24 Haziran 1724 tarihinde Ġstanbul‘da bir anlaĢma imzalamıĢlardır19

. AnlaĢma ile Güney Kafkasya‘da taraflara ait topraklar tespit edilmiĢ; Astrahan‘dan

14

M. S. Bilge, a.g.e., s. 82-84.

15 Ġlk olarak 1623‘te 500 Kazak ailesi Terskiy kasabasına yerleĢtirilmiĢtir. Bu yılları takip eden yıllar

içinde Kazak aileleri Kuzey Kafkasya‘ya yerleĢtirilmiĢlerdir. Ruslar‘ın I. Petro ile baĢlayacak olan Kafkas siyasetini uygulamaya sokmalarında en büyük yardımcıları haline gelmiĢlerdir. (Bkz. Halil Ġnalcık, ―Osmanlı-Rus Rekabetinin MenĢei ve Don Volga Kanalı teĢebbüsü(1569)‖ Belleten, XII/46, Ankara, 1948, s. 366.)

16 M. S. Bilge, a.g.e., 86. 17

N. BerdzeniĢvili, S. CanaiĢa, a.g.e., s. 236.

18

A. N. Kurat, Rusya Tarihi, s. 155-156; M. S. Bilge, a.g.e., 87, 91, 125.

19 Bu anlaĢma hakkında geniĢ bilgi için (Bkz: Küçük Çelebi-zâde Asım Efendi, Tarih-i İsmail Asım

Efendi, (RaĢid, Tarih‟e Zeyl), Ġstanbul, 1282, s. 158-169; Osmanlı Devleti ile Azerbaycan Türk Hanlıkları Arasındaki Münasebetlere Dair Arşiv Belgeleri II (1575-1918), (Haz. Heyet), Ankara

1993, s. 25-31; M. Münir Aktepe, 1720-1724 Osmanlı-İran Münasebetleri ve Silahşör Kemani

Mustafa Ağa‟nın Revan Fetihnamesi, Ġstanbul 1970, s. 28-31; ReĢat Ekrem Koçu, Osmanlı Muahedeleri ve Kapitülasyonlar 1300-1920 ve Lozan Muahedesi 24 Temmuz 1923, Ġstanbul 1934, s.

Astrabad‘a kadar Hazar Denizi‘nin tüm batı ve güney kıyıları Rusya‘nın, Güney Kafkasya‘nın tüm doğu kısmı ve Güney Azerbaycan ise Osmanlı Devleti‘nin olmuĢtur. Ġstanbul BarıĢ AntlaĢması‘nda Azerbaycan‘ın kuzey-doğu kısmı olan ġirvan ile ilgili ayrıca bir madde de yer almıĢtır. AntlaĢma gereğince Güney Kafkasya‘nın adı geçen bu vilayetine iç iĢlerinde özerklik hakkı tanınmıĢtır. Osmanlı Devleti‘nin, ġirvan‘a yalnızca bölgede bir kanunsuzluk söz konusu olduğunda Rusya hükümetinin onayını alarak asker

göndermesi kararlaĢtırılmıĢtır. Bu antlaĢma, Rus diplomasisinin tarihteki büyük

baĢarılarından biri olmuĢtur. Rusya, Güney Kafkasya‘nın büyük bir kısmının Osmanlı Devleti tarafından iĢgalini kabul etse de, Hazar kıyısı vilayetlerinin elinde bulunmasını sağlamıĢ, böylece diplomatik yolla güney-doğu sınırlarını geçici olarak Osmanlı iĢgali tehlikesinden kurtararak son derece büyük öneme sahip Hazar Denizi ticaret yoluna çıkıĢ oluĢturmuĢtur.

Rusların Kafkaslar üzerindeki siyaseti; Petro‘nun ölümünden sonra Rusya‘nın dıĢ siyasetinde meydana gelen değiĢmeler, Nadir ġah‘ın Kafkasya‘daki askeri seferleri ve bölgede kurduğu Ġran hâkimiyeti yüzünden değiĢmiĢtir. Bu durum da Rusların Hazar

Denizi ve Kafkasya‘da yayılmasını yarım asır geciktirmiĢtir20. Ancak Osmanlı ve Ġran

arasında yaklaĢık 23 yıl aralıklı olarak devam eden savaĢ, her iki devleti askeri ve mali açıdan büyük zarara soktuğu gibi, devletlerin birbirlerine de üstünlük sağlayamamaları Rusların iĢine gelmiĢtir. Ruslar, büyük bir imparatorluk kurmayı hedefledikleri için de I. Petro dönemi siyasetine geri dönülerek onun çizdiği yolda yavaĢ, ancak emin adımlarla

ilerlemiĢlerdir21

.

II. Katerina‘nın 1762 yılında tahta çıkması, Osmanlı Devleti adına zor günlerin

habercisi olmuĢtur22. Gürcü beyleri bu kez de II. Katerina‘dan yardım istemiĢlerdir.

Rusya‘nın yayılması yolunda her fırsattan istifadeye çalıĢan II. Katerina 1769‘da Alman

20 Nadir ġah, Osmanlı-Rus gerginliğinden yararlanarak Rusya‘dan Bakü ve Derbend‘in iade edilmesini

istedi. Stratejik öneme sahip bu iki Ģehrin iade edilmemesi halinde Osmanlı Devleti ile ittifak kurulabileceği tehdidinde bulundu. Nadir'in bu kararlı tutumu karĢısında Ruslar, Nadir ile anlaĢmaya mecbur oldular. Bu nedenle Çar Petro‘nun en son iĢgal ettiği yerleri iade etmek zorunda kaldılar. Nitekim Mart 1735‘te Gence önünde yapılan antlaĢmayla Ruslar, Bakü ve Derbend‘i boĢalttılar ve Sulak kalesi iki devlet arasında sınır kabul edildi. Ayrıca bu antlaĢmayla Rusya ile Ġran üçüncü bir devlete karĢı müttefik hareket edeceklerdi. Nadir, böylece 1722‘den beri Rus istilasına maruz kalan Azerbaycan topraklarını yeniden Ġran'a bağladığı gibi Rus cephesini de kesin olarak güvenceye almıĢ oluyordu. (Bkz. W. E. D. Allen, Paul Muratoff, 1828-1921 Türk–Kafkas Sınırındaki Harplerin Tarihi, Ankara, 1966, s. 10.)

21 I. Petro‘nun kendisinden sonra tahta çıkacaklar için bir vasiyatname bıraktığı söylenilmesine rağmen

vasiyetnamesinin sıhhati tarihen tevsik edilmiĢ değildir. (Bkz. A. N. Kurat, Rusya Tarihi, s. 272.)

Generalı Todtleben‘i 400 asker ve dört topla Gürcistan‘a göndermiĢtir23. 1770‘te yeni kuvvetlerin de gelmesi üzerine Ġmereti Kralı I. Solomon, Kakheti ve Kartli Kralı II. Irakli (Erekle)‘den aldığı destekle kısa süre içerisinde Rus birlikleri Anadolu‘nun kilidi

noktasındaki Çıldır (Ahıska) eyâletinin topraklarına saldırmıĢsa24

da Çıldır Eyâleti askerleri tarafından bu saldırılar geri püskürtülmüĢtür.

SavaĢın sonunda imzalanan Küçük Kaynarca AntlaĢması25‘nın 23. maddesiyle

Ruslar, Batı Gürcistan‘daki Osmanlı hâkimiyetini tanıyarak iĢgal ettikleri yerleri iade etmiĢtir. Ancak antlaĢmadaki Gürcistan ve Ġmereti‘nin en eski sahipleri kimse ona ait olacağı maddesi Rusya tarafından Osmanlı Devleti‘nin buralardan tamamıyla çekilmesi Ģeklinde yorumlanırken, Osmanlı Devleti, bu maddeyi her iki yerin en eski sahibi olduğu için kendisinin olması gerektiği Ģeklinde yorumlamıĢtır. Bu muğlak ifade, iki

devlet arasında ileriki dönemlerde ihtilafların büyümesine neden olmuĢtur26

.

AntlaĢmadan sonra Rusya, Avusturya Ġmparatorluğu ile ittifak kurarak Grek Projesi‘ni ortaya koymuĢ ve bunu gerçekleĢtirmek için de hem doğuda hem de batıda

Osmanlı Devleti ile savaĢmıĢtır27

.

Kafkaslar‘da hem Ruslar hem de Osmanlı Devleti yeni bir yapılanmaya gitmiĢlerdir. Ruslar, Kuzey Kafkasya‘ya asker ve nüfus tahkimatı yaparak Güney Kafkasya‘yı ele geçirmeyi planlarken, Osmanlı Devleti de Soğucak ve sonradan inĢa olunan Anapa kalelerini tahkim edip bölge hakkında her türden bilgiyi birinci elden

toplama politikasına yönelmiĢtir28.

23

A. N. Kurat, Rusya Tarihi, s. 35.

24 SavaĢ esnasında ilk defa Ruslar Mart 1770‘te I. Solomon ve II. Irakli kuvvetleriyle birleĢerek Çıldır

eyâletine saldırmıĢlar ve Nisan 1770‘de Azgur Kalesini kuĢatmıĢlardır. Kaledeki askerlerin çıkıĢ yapması üzerine geri çekilmiĢlerse de bu kez Aspinza Kalesine doğru hareket etmiĢlerdir. Osmanlı askerlerinin 20 Nisan 1770'de Aspinza önlerindeki savaĢı kaybetmiĢ olmalarına rağmen Ahıska‘dan gelecek kuvvetlerden çekindikleri için Ruslar geri çekilmiĢlerdir. 1773 sonbaharında Ahılkelek kuĢatılmıĢsa da Avar Hanı‘nın Kakheti yağmalaması üzerine I. Solomon ve II. Irakli kuvvetlerini Ahılkelek önlerinde çekmek zorunda kalmıĢlardır. Ruslar ve yardımcıları olan Gürcü kuvvetlerinin Çılıdr eyâletine ait topraklara hücum etmelerindeki amaç Ahıska üzerinden Erzurum yoluyla Trabzon‘u ele geçirmektir. (Bkz. M. S. Bilge, a.g.e., s. 133-134; M. Fahrettin Kırzioğlu, ―Son Altı Türk-Rus SavaĢında (1807-1917) Kars‘taki Serhad Ruhunu Besleyen Halk Geleneklerimiz‖, Kars Valiliği ve Atatürk Üniversitesi, Yakın Tarihimizde Kars ve Doğu Anadolu Sempozyumu, (17-21 Haziran 1991-Kars-Subatan), s. 171.)

25

Mecmua-ı Muâhedat, C. III, Ġstanbul, 1876, s. 245-275; Ġ. H. UzunçarĢılı, a.g.e., C. IV/I, s. 365-427; R. E. Koçu, a.g.e., s. 102-103; Osman Köse, 1774 Küçük Kaynarca Andlaşması, Ankara, 2006, s. 112- 119.

26 A. N. Kurat, Türkiye ve Rusya, s. 35; R. G. Suny, a.g.e., s. 58. 27

A. N. Kurat, Türkiye ve Rusya, s. 31.

28 1780-1784 yılları arasında Soğucak muhafızı olarak bu bölgede görev yapan Ferah Ali PaĢa, bölge

halkının güvenini kazanmıĢ ve baĢarılı çalıĢmalarda bulunmuĢtu. Özellikle Çerkeslerin Ġslam dinini kabul etmelerinde gayretleri olmuĢ ve bu suretle bu kavmin devlete ısınmalarını sağlamıĢtı. Ferah Ali

Rusya‘nın Küçük Kaynarca AntlaĢması‘nın imzalamasından hemen sonra Kabartay bölgesini iĢgal etmiĢ olması, Osmanlı Devleti‘ni tedirgin etmiĢ ve 1775‘te bölgede bulunan Müslüman hanlıklar ile temasa geçmek ve onları devlete bağlamak görevini Çıldır valisi Süleyman PaĢa‘ya vermiĢtir. Süleyman PaĢa vasıtasıyla Dağıstan, Azerbaycan ve Gürcistan taraflarındaki hanlara hediyeler gönderilmiĢ ve devlete

bağlılıkları temin edilmiĢtir29

.

Rusya‘nın Dağistan ve Azerbaycan‘a yönelik istila herketlerinin farkına varan Osmanlı Devleti, antlaĢma hükümlerinden dolayı Rusya‘ya karĢı fiili bir harekette bulunamamıĢsa da bölgedeki hanların Ruslar‘a karĢı birlik ve beraberlik içinde olmalarını sağlamıĢtır. Ancak Rusya, Osmanlı Devleti‘nin bu faaliyetine karĢı bir atakla cevap vermiĢ ve 1776‘da General Potemkin‘i imparator naibi olarak Kafkasya‘ya göndermiĢtir. Ayrıca Irakli Han‘a destek vermeye baĢlamıĢ ve Ġran‘a elçiler göndererek Kafkaslar‘da Osmanlı Devleti‘ne karĢı kendisine müttefik arayıĢına girmiĢtir.

1782‘de Abaza ve Çerkesistan üzerinden Tiflis ve Ġmereti‘ye asker sokma çalıĢmalarına baĢlayan Rusya, Kafkaslara daha iyi ulaĢabilmek için Terek Vadisi‘ni

takip eden Daryal Geçidi30‘nden geçen ve Kafkas Dağlarını aĢıp Gürcistan‘a uzanacak

geniĢ ve muhkem bir yol yapmaya baĢlamıĢtır31

.

1783‘te Kırım‘ın iĢgali32

ile Kafkaslar‘da ilerleme yönündeki faaliyetlerine hız veren Ruslar, hem bölgenin coğrafyasını hem de bölgede yaĢayan çoğunluğu Müslüman