• Sonuç bulunamadı

Rusya Federasyonu Döneminde Kafkasya Politikası

BİRİNCİ BÖLÜM 1. KAFKASYA VE KAFKAS HALKLARI

2.3. Rusya Federasyonu Döneminde Kafkasya Politikası

Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Rusya sosyal, siyasal ve ekonomik sorunlarla mücadele ettiği bir döneme girmiştir. Dağılmayla beraber Rusya Federasyonu’nun Avrupa’daki arazileri 16. Yüzyıl sınırlarına gerilemiştir.

Sovyetlerin varisi olarak uluslararası sisteme katılan Federasyon, demokrasiyi ve serbest pazarı yaygınlaştırmaya çalışırken, dışarıda Batı ile işbirliği içerisine girmiştir.

Rusya Federasyonu 1993 yılında Sovyet coğrafyasını “yaşamsal çıkar alanı”

ilan ederek, bölgedeki güç boşluğunu kendisinin doldurabileceğini düşünmüştür.

Yakın çevresinde bulunan Güney Kafkasya, güvenlik, stratejik ve ekonomik çıkarlar doğrultusunda önemli bir konumdaydı. Kafkasya’nın coğrafi olarak bir bütün olması, kuzey ve güney bölgelerinde yaşanan gelişmelerde karşılıklı olarak birbirini etkilemesi sonucunu ortaya çıkarıyordu.80

Gürcistan’da istikrarsızlıkların yoğun olarak yaşandığı bu dönemde Rusya Federasyonu ve Gürcistan arasında 1994 yılında siyasi, ekonomik ve askeri alanda antlaşma imzalanmıştır. Buna göre; Rusya Federasyonu Gürcistan’ın savunmasına, silahlı kuvvetler oluşturmasına ve eğitilmesine yardım etmek karşılığında bu ülkede askeri üs bulundurma hakkına sahip olmuştur.81

Ekonomik anlamda bağımsızlığını elde eden Gürcistan, bu süreçten sonra ise Rusya Federasyonu’nun yörüngesinden kurtulmak için çeşitli stratejiler üretmeye

79 Mehmet Yüce, “Kırgız Türklerinin Ulusal Kimlik Politikası”, Akademik Bakış: Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi, ISSN:1694 – 528X, Sayı: 9, 2006, ss. 7-8.

80 Burçin Canar, “Rusya Federasyonu'nun Azerbaycan ile İlişkileri”, Çankırı Karatekin Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, II. Cilt, Sayı: 1, Bahar 2012, s. 24.

81 Mustafa Üren, Kimlik, Çıkar ve Jeopolitik Ekseninde Ahıska Türkleri Sorunu, Nobel Yayıncılık, Ankara, 2016, s. 44.

38

başlamıştır. Bu stratejilerinden biri ise Batı ile bütünleşme eğilimidir. Bu stratejisi sayesinde küresel güçlerden ve uluslararası kuruluşlardan çeşitli destekler almıştır.

Gürcistan'ın askeri üslerin kapatılmasına karşın attığı somut adımlar karşısında Rusya Federasyonu, Gürcistan'daki konumunu kaybetmemek için, Gudauta ve Vaziani askeri üslerini kapattıktan sonra kalan iki üssün boşaltılmasına ilişkin 2006 yılında bir antlaşma imzalamıştır. Buna göre Rusya Federasyonu, iki üssün boşaltma işlemlerinin 2007 yılı sonuna kadar tamamlanacağını taahhüt etmiştir.82

Bu süreçte iki ülke arasında yaşanan kriz esnasına ön plana çıkan gelişme ise Ahılkelek halkının üssün boşaltılmasına gösterdiği tepkidir. Bu tepki, Rusya'nın stratejik planlamasına uygun olarak 14 Eylül 1829'da imzalanan Edirne Antlaşması gereği Doğu Anadolu'dan getirilerek bölgeye yerleştirilen Ermeniler ile Ruslar arasında oluşan tarihi bağı göstermektedir.

Sovyetler Birliği'nin yıkılmasının ardından, Rusya ekonomik ve politik sorunlarla ve özellikle iç savaş tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. 2000 yılında Vladimir Putin'in göreve gelmesiyle birlikte, ekonomik ve politik alanlarda reformlara gidilmiştir. Soğuk Savaş'ın sonlanması, Rusya'nın tekrar nüfuz sahibi olma çabalarını gündeme getirmiştir.

Rusya açısından Kafkasya, güç dengelerinin çatışma alanı olarak değil, stratejik ve ekonomik çıkarları doğrultusunda politikalar yürütebileceği manevra alanı olarak görülmektedir. Dolayısıyla, dış politikasını bu doğrultuda şekillendirmiş, bölgede yaşayan halklar üzerinde egemenlik kurma çabalarında da bu savunularından yararlanmıştır.

Soğuk Savaş sonrasında bağımsızlığını ilan eden Gürcistan'ın kendi toprak bütünlüğüne yönelik kaygısı sürmekteydi. Dolayısıyla ülke içerisindeki önceliği, ülkede istikrar ve otoritenin kurulması olmuştur. “Gül Devrimi” ile yaşanan iktidar değişimi sonrasında da bu önceliğinde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Nitekim Gürcistan'ın küresel güçlerle ve bölge ülkeleriyle olan ilişkileri Abhazya, Güney Osetya ve Acaristan sorunlarına yaklaşımlarına göre şekillenmiştir.83

82 Mustafa Üren, Çıkar ve Güç Dengesi Kıskacındaki Ahıska Türkleri Sorunu, s. 45.

83 Kamer Kasım, Soğuk Savaş Sonrası Kafkasya, USAK Yayınları, Ankara, 2011, s. 65.

39

Gürcistan'da Şaakaşvili'nin Devlet Başkanı olarak seçilmesi ve Mart 2004'te yapılan parlamento seçimleri sonucunda muhalefet liderlerinin Başbakan ve Parlamento Başkanı olarak yönetimde yer alması, ülkede demokratik bir sürece girildiği algısına sebep olmuştur. “Gül Devrimi” olarak adlandırılan süreçte yolsuzluklarla mücadele, ülke içinde egemenliğin tesisi ve siyasi istikrarın sağlanması gibi iddialarla başa gelen Şaakaşvili'nin karşılaştığı ilk kriz, Acaristan Sorunu olmuştur. Gül Devrimi'ne karşı çıkan Acaristan lideri Abaşidze, yeni yönetimi tanımayarak, Tiflis ile ilişkileri dondurmuştur. Şaakaşvili, Türkiye ve Rusya'nın da dahil olduğu uluslararası desteği arkasına alarak, Abaşidze'yi tasfiye etmeyi başarmıştır.84

Şaakaşvili bu süreçten sonra Batı’ya yönelerek, NATO'ya üye olma girişiminde bulunmuş ve bu durum Rusya'yı rahatsız etmiştir. 2008 yılında Kosova'nın bağımsızlığını ilan etmesi ve Batılı devletlerin söz konusu bağımsızlık ilanını tanıması, ayıca Gürcistan ile birlikte Ukrayna'nın da NATO'ya üye olmasının tartışılması ve ABD'nin füze kalkanı gibi konular, Rusya Federasyonu'nun tepkisiyle karşılaşmıştır. Rusya Federasyonu ve Batı ilişkilerinin gerginleştiği bir dönemde Gürcistan, Rus Barış Gücü askerlerinin ülkesinden çekilmesini istemiştir. Buna karşılık, Rusya Federasyonu bazı Gürcü vatandaşlarını sınır dışı etmiş, iki ülke arasında kara, deniz ve hava yollarını kapatmıştır.

Gürcistan Haziran 2008'de, Rusya Federasyonu'nu tarafsızlığını kaybettiğini ileri sürerek, Abhazya ve Güney Osetya'daki Rus barış gücü birliklerinin çekilmesini ve onların yerine, uluslararası barış gücü birliklerinin görevlendirilmesi talebinde bulunmuştur. Bu kararın onaylanması ile birlikte, iki ülke ilişkileri daha fazla gerginleşmiştir. Haziran 2008’de Güney Osetya'da Gürcü ve Oset güçler arasında çıkan çatışmaların şiddetlenmesiyle, Gürcü silahlı kuvvetlerinin bölgeye müdahalesi 8 Ağustos 2008'de Rus silahlı kuvvetlerinin karşı müdahalesiyle sonuçlanmıştır.

Rusya, Fransa ve diğer devletlerin araya girmesi ile silahlı kuvvetlerini kısa sürede Gürcistan'dan çekmiş fakat Güney Osetya ve Abhazya'nın bağımsızlık ilanlarını tanımıştır.85

84 Mitat Çelikpala, (Der.), “Bağımsız Gürcistan'ın 20 Yılı: Başarısız Devlet mi, Demokratik Model Ülke mi?”, Kafkaslar Değişim Dönüşüm (Avrasya Üçlemesi III), Nobel Yayıncılık, Ankara, 2012, s. 85.

85 Kasım, Soğuk Savaş Sonrası Kafkasya, s. 215.

40

Ekim 2012'de Gürcistan'da yapılan parlamento seçimleri sonucunda iktidara gelen Bidzina İvanişvili, Rusya Federasyonu ve Gürcistan ilişkileri açısından da yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Gürcistan'da 2013 yılından itibaren başbakanın yetkilerinin genişletildiği bir sisteme geçilmesiyle, bir anlamda Şaakaşvili dönemi son bulmuştur. İvanişvili, Cumhurbaşkanı Şaakaşvili'nin izlediği tamamıyla Batı yanlısı politika yerine, selefi Şevardnadze gibi denge politikasına yönelmiştir. Ekim 2013'te yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini kendi partisinin desteklediği Georgi Margvelaşvili'nin kazanmasının ardından söz verdiği gibi, istifa etmiştir. Yeni Gürcü yönetimi öncelikle Rusya Federasyonu ile ilişkilerin normalleştirilmesine yönelik somut adımlar atmış, Batı’ya biraz daha mesafeli kalmayı tercih etmiştir.

Kafkasya'da Rusya Federasyonu ve Gürcistan arasındaki bu gelişmeler sürerken, Rusya Federasyonu ve Ermenistan arasındaki ilişkiler stratejik ortaklıktan daha çok bağımlılık ilişkisine dönüşmüştür. İki ülke arasında 1992 yılında imzalanan

“Ortak Güvenlik Antlaşması” gereği Rusya Federasyonu, üçüncü bir tarafa karşı Ermenistan'a koruma garantisi vermiştir.86 Rusya Federasyonu ve Ermenistan arasında 1997'de imzalanan “Askeri İş Birliği Antlaşması” gereği Rusya Federasyonu’nun Gümrü'de 102. Askeri Üssü, Erivan'da ise bir hava üssü bulunmaktadır. Bunun dışında Ermenistan'da 1998 yılından itibaren yapılan özelleştirmelerle birlikte, madencilik, telekomünikasyon, enerji ve demiryolları gibi stratejik kapsamdaki birçok Ermenistan işletmeleri borç karşılığında, Rusya'nın eline geçmiştir. Rusya Federasyonu, Ermenistan'a petrol ve doğal gaz veren tek ülke konumundadır. Bir bütün olarak bakıldığında bu gelişmeler, Ermenistan yalnızca dış politika ve güvenlik bağlamında değil, ekonomik bakımdan da Rusya Federasyonu’nun hegemonyasına girdiğinin göstergesidir.