• Sonuç bulunamadı

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

5. AHISKA TÜRKLERİNİN VAROLUŞ KAVGASI VE AHISKA SORUNUNUN ULUSLARARASI BOYUTU

5.6. Gürcistan İle Mücadele

Gürcistan'ın geri dönüş yasasını onaylamasıyla birlikte Ahıska Türkleri’nin geri dönüş süreci, Avrupa Konseyi'nin çabalarına rağmen ağır ilerlemektedir. Geri dönen Ahıskalıların Gürcü toplumuyla entegrasyonu beklenmektedir. Gürcü vatandaşlığının elde edilmesi ve entegrasyonun belirli bir seviyeden sonra asimilasyona dönüşme olasılığı Ahıskalıları endişelendiren konular arasında yer almaktadır. Çünkü vatandaşlıkla ilgili yasada temel esaslar belirsizdir. Bu nedenle geri dönen Ahıskalıların yasal haklarının Gürcistan'daki çoğunluk ve azınlık gruplara göre garanti altına alınması gerekmektedir. Geçmişte yaşanan sorunların tekrarlanmaması için azınlık hakları anayasal güvence ile düzenlenmelidir.

Gürcistan Anayasası'nın 14. maddesinde genel eşitlik ilkesi, 38. maddesinde de azınlıkların eşitliğine vurgu yapılmaktadır. Azınlıkların herhangi bir koşulda ayrımcılığa tabi olmayacağı belirtilmektedir. Buna göre Gürcü politikacılar da, bu düzenlemeyi gerekçe göstererek Gürcistan'da ayrımcılığın olmadığını ifade etmişlerdir.198 Buna rağmen azınlık haklarıyla ilgili husus tartışılmalıdır.

Ahıskalılar daha önce de Gürcistan'a yerleşmişlerdir. Gelenlerin tamamı

“Gürcü kökenli Müslüman oldukları” şartını kabul ettikleri için ülkeye yerleşmişlerdir. Bu şartı kabul edenler dahi, yerel yöneticilerin baskıları karşısında geri dönmek zorunda kalmışlardır. Aynı durumla karşılaşmamak için azınlık kavramının, azınlık statüsüne sahip birey ve devlet arasında karşılıklı hak ve yükümlülükler doğurduğu ve azınlıklara ilişkin olarak yerel, bölgesel küresel düzeyde yapılan anlaşma ile sağlanan koruma mekanizmaları olduğu iyi bilinmelidir.

Uluslararası alanda azınlık hakları ile ilgili çalışmaların ilk olumlu sonucu, Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin 27. maddesine yansımıştır. 27.

Maddede;

197 Aslan, Ahıska Türkleri, ss. 22-23.

198 Kamil Ağacan, “Gürcistan Türklerinin Sorunları: Çözüm mü Yeni Sorunlar mı?”, Stratejik Analiz Dergisi, Sayı: 59, 2005, s .58.

92

“Etnik, dinsel ve dil azınlıklarının bulunduğu devletlerde, bu azınlıklardan olan kişilerin, gruplarındaki öteki üyelerde birlikte, topluluk olarak kendi kültürlerinden yararlanmak, kendi dinlerini açıklamak ve uygulamak ya da kendi dillerini kullanmak hakları yadsınamaz.” ifadesi yer almaktadır.199

Adı ve içeriği doğrudan azınlıklarla ilgili olan ilk uluslararası belge “Ulusal ya da Etnik, Dinsel ve Dilsel Azınlıklara Mensup Kişilerin Haklarına İlişkin Bildiri”dir. BM Genel Kurulu'nun 47/135 sayılı Kararı'yla kabul edilen belgeyi önemli kılan nedenlerden biri, “ulusal azınlıklar” konusunun uluslararası resmi bir belgeye dahil edilmiş olmasıdır. Diğer nedeni ise, Bildiri'nin 4. maddesi ile azınlıkların korunması ile ilgili devletlere olumlu yükümlülükler getirilmesidir.

Maddenin 1. ve 2. fıkralarına göre devletlerin;

“Hiçbir ayrım yapmadan yasa önünde eşitliği gerçekleştirme ve azınlıklara mensup kişilerin kendi kültürlerini, dillerini, dinlerini geleneklerini, örf ve adetlerini geliştirmeleri için gerekli şartları, yaratmak amacıyla tedbirler almakla yükümlü olduğu” belirtilmektedir.200

AGİK'in 19-21 Kasım 1990 tarihleri arasında yapılan Paris Zirvesi'nde kabul ettiği “Yeni Bir Avrupa İçin Paris Antlaşması”nda da azınlıklar konusu ele alınmış ve 1-19 Temmuz 1991 tarihleri arasında Cenevre'de ulusal azınlıklar konusunda uzmanlar toplantısı düzenlenmesine karar verilmiştir.201 Toplantı sonunda düzenlenen raporda, “ulusal azınlıklar konusunun artık “milli yetkiye” dahil olmadığı, yani ülkelerin iç işleri olarak kabul edilmediği” belirtilmek suretiyle, azınlıklar konusu farklı bir boyuta taşınmıştır.202 Bu gelişmeye bağlı olarak 10 Temmuz 1992'de Helsinki Zirvesi'nde, doğrudan Avrupa Konseyi'ne bağlı “Ulusal Azınlıklar Yüksek Komiserliği” birimi oluşturulmasına karar verilmiş ve azınlıklarla ilgili belirlenen stratejilerin uygulanmasına geçilmiştir.203

Ahıskalılar azınlık grubu bağlamında düşünüldüğünde iki hakka sahiptirler.

Bunlardan birincisi, “var olma hakkı”dır. Bu hak MSHS'nin 27. maddesi ve BM'nin Bildirisi'nde ayrıca belirtilmemiştir. Fakat söz konusu hak, azınlıkların ve onlara ait bireylerin haklarının temelini oluşturmaktadır. Nitekim “ulusal, dilsel, dinsel ve

93

etnik” açıdan azınlık olarak tanımlanan bir grubun, fiziki olarak yok edilmesine yönelik faaliyetler 1948 tarihli “Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi” ile uluslararası bir suç olarak kabul edilmektedir. İkincisi ise, “azınlık kimliğinin tanınması ve asimilasyona uğramama hakkı”dır. Bu hakkın korunması, BM'nin Bildirisi'nde devletlere ödev olarak verilmiştir.204

Azınlıklarla ilgili hukuki belgelerde bireysel haklara, daha geniş yer verilmektedir. Buna göre azınlık olarak yaşamak zorunda kalan bir Ahıskalı, toplu haklara göre daha fazla bireysel haklara sahiptir. Kendi dilini ve azınlık haklarının temelinde yer alan ana dilini kullanma hakkı bulunmaktadır. Ahıskalıların kendi kültürel kimliklerini günümüze kadar korumalarının en önemli yolu bu olmuştur.

Uluslararası hukuk da Ahıskalı Türklere bu hakkı tanımıştır.

Azınlıklara kendi dillerini kullanma konusunda özgürlük tanınması hakkı, kendi dillerinde eğitim görme hakkını da kapsamaktadır. Fakat bu hak, her koşulda kabul edilebilecek bir hak olarak görülmemektedir. Belirli sınırlamaları vardır.

Örneğin; azınlık mensuplarının oranı ve dağılımı, ilgili devletin eğitim alanındaki alt yapısı gibi bazı ögeler, azınlıklar tarafından yapılacak talebin ilgili devlet tarafından karşılanmasını doğrudan etkilemektedir.

Bu hukuk belgelerinin hükümleri, Gürcistan'a belirli sorumluluklar yüklemektedir. Gürcistan ise uzun süre Ahıskalılar’ın geri dönüşünü kabul etmemekte direnmiştir. Avrupa Konseyi'nin baskısı sonucunda geri adım atmış ve bu amaçla hazırladığı yasayı onaylamak zorunda kalmıştır. Fakat bu sefer de Ahıskalıların kendi vatanlarına yani Ahıska'ya dönmelerini kabul etmemektedir.

Bunun yerine geri dönüşüne müsaade edilen Ahıskalılar’ın, Gürcü yönetimi tarafından planlanan bölgelere gruplar halinde yerleşmeleri istenmiştir. Ahıska Türkleri’nin etnik bakımdan Türk değil, Gürcü olduğunu iddia eden geri dönüşten sorumlu Devlet Bakanı Georgi Haindrava, “Gürcistan'a dönenlerin Ahıska bölgesine toplu olarak yerleştirilmesinin mümkün olmadığını, bu yüzden sonradan Türkleştirilen Ahıskalıların Gürcistan'ın her yerini vatanları olarak görmeleri gerektiğini” belirtmiştir.205 Gürcistan'ın bu yaklaşımı her şeyden önce Avrupa

204 Alpkaya, Uluslararası İnsan Hakları Hukuku Bağlamında Azınlıklara İlişkin Bazı Gelişmeler, s. 159.

205 Rasim Bayraktar, “Özlenen Vatan, Çözüm Bekleyen Ahıskalılar”, Ahıska Dosyası Dergisi, Sayı:

1, 2007, s. 22.

94

Konseyi Parlamenter Meclisi'nin 1428 sayılı Kararı'na aykırıdır. Ahıskalıların vatanlarına geri dönüşleri ile ilgili hususları düzenleyen söz konusu karar, Ahıska Türklerinin “kendi bölgelerine dönmeleri” koşulunu içermektedir. Gürcistan Avrupa Konseyi'ne üye olabilmek için bu koşulu kabul etmiştir. Diğer taraftan Gürcistan'ın bu tutumu, Çerçeve Sözleşmesi'nin 14. maddesine de aykırıdır. Söz konusu tutum, toplu olarak bir bölgeye yerleşecek Ahıskalılara kendi dillerinde eğitim verilmemesi için olların kasıtlı olarak dağıtılmak istendiği endişesini yaratmaktadır. Nitekim Gürcistan'ın bu konudaki gerçek niyeti, 2006 yılında hazırladığı “Taslak Geri Dönüş Yasası”nda açık bir şekilde orta çıkmıştır. Taslak yasaya göre, tanınan vatandaşlık hakları azınlık haklarını içermemektedir.206 Ayrıca Çerçeve Sözleşme'nin 14.

maddesinin 2. fıkrasında, özellikle “geleneksel olarak yerleşilmiş bulunan yerler”

tabiri kullanılmamıştır. Buna göre, Ahıskalılar ifade edilmektedir. Bu sebeplerle Gürcistan, geri dönüşüne onay verdikleri Ahıskalıların Ahıska'ya yerleşmelerine müsaade etmek zorunda oldukları gibi, ana dillerinde eğitim almaları içinde sözleşmede öngörülen desteği vermek zorundadır. Aksi bir durum ayrımcılık anlamına gelecek veya bu şekilde değerlendirilecektir.

Gürcistan'ın gerçek niyeti, 21 Ocak 2000'de imzaladığı “Ulusal Azınlıkların Korunmasına Yönelik Çerçeve Sözleşmesi”nin Parlamento'daki onaylanma sürecinde ortaya çıkmıştır. Gürcistan Parlamentosu'nun 13 Ekim 2005'te kabul ettiği 1938-I sayılı Kararı'yla “azınlık tanımı”na açıklık getirilmiştir. Buna göre, Gürcistan'da yaşayan etnik gruplardan birinin azınlık olarak kabul edilebilmesi için Gürcistan vatandaşı olmaları; kendi dili, kültürü ve etnik kimliği bakımından yaygın bir nüfus oluşturmaları; uzun zamandan beri Gürcistan'ın bir bölgesinde yaşıyor olmaları ve bu bölgede nüfusun gene olarak çoğunluğunu oluşturmaları şartı getirilmiştir. Yani onaylanan karar, Ahıska Türklerinin ana vatanlarına “Ahıska”ya neden toplu bir şekilde kabul edilmeyeceğinin göstergesidir.

1938-I sayılı Karar, Ahıskalılar için iki açından önemlidir. Öncelikle, sürgün edilerek vatanlarından koparılan Ahıskalıların, azınlık statüsünü ve beraberinde haklarını kaybettikleri gibi bir durum ortaya çıkarmaktadır. Kendi iradeleri dışında, istenmeyen bir olayla karşılaşan Ahıskalıların bundan dolayı bu hakları kaybetmeleri kabul edilebilecek bir durum değildir. Diğer taraftan, azınlık hakkını vermek için bir

206 Bayraktar, Özlenen Vatan, Çözüm Bekleyen Ahıskalılar, s. 25.

95

bölgede çoğunluk oluşturma şartını ararken, Ahıska Türklerini toplu bir şekilde ana vatanlarına yerleştirmeyi kabul etmemek, bu kararın altında art niyet aranması sonucunu doğurur. Gürcistan'ın geri dönenleri Ahıska'nın dışında küçük gruplar halinde yerleştirme isteği, onları zamanla asimile etme niyetinin göstergesi olarak değerlendirilebilir.