• Sonuç bulunamadı

Roma Đmparatoru’nun Kızı Efsanesi

ORHA KEMAL’Đ ESERLERĐ DE FOLKLORĐK U SURLAR

3.4. Halk Hikâyeleri

3.5.3. Roma Đmparatoru’nun Kızı Efsanesi

‘Sarhoşlar’ adlı eserde Tenekeci Sezai’nin tek gayesi Roma Đmparatoru’nun kızı Jorget’in mezarını bulmaktır; çünkü mezarın Misis topraklarında olduğunu düşünmektedir. Bunu tek düşünen kendisi değildir. Eserde halk arasında anlatılan efsane şu şekilde karşımıza çıkmaktadır:

“Tenekeci Sezai, muska yazar, şeytan kovalar, remil atar, avuç içindeki çizgilerden keşfi istikbalde bulunur.

(…)

Bununla beraber, Tenekeci Sezai’nin ciddi bir tek gayesi vardır: Bilmem hangi Roma imparatorunun kızı Jorget’in mezarını bulmak!

Rivayete göre, bu kız yılandan çok korkarmış. Vasiyetinde demiş ki: ‘Ben ölürsem,’ demiş, ‘benim cesedimi altından bir tabuta koyduktan sonra gömsünler!’

Öyle yapılmış. Đmparator kızının cesedi, altın bir tabuta konulup gömülmüş…

Tenekeci Sezai, bu mezarın Misis toprağında olduğunu duymuştur. Bunu yalnız Tenekeci Sezai değil, Đngiliz Ali’ler, Ziyamatlı Kadir’ler, Sıçramazın Hasan’lar ve daha nice niceleri duymuştur…” (S. s. 62-63).

“Bir gün Tenekeci Sezai alt eve kapanır, itikâfa çekilir. Kırk gün, tam kırk gün kırk gece Vel’âdiyâti esmâsını çekecek; her gün bir tane eksilmek üzere kırk kara zeytinle, günde iki bardaktan fazla su içmeyecektir.

Alt evin toprak zeminine yedi ayetilkürsi ile genişçe bir daire çizer. Đçine oturur. Elinde doksan dokuzluk tespih… Kapı kapalı, baca tıkalıdır. Başlar (Vel’âdiyâti daphan) esmâsına.

Otuz altı mı, kırk sekiz saat sonra mı, başlar tavan çatlamaya, duvarlar, oturduğu toprak sarsılmaya… Tavan çatladıkça, duvarlarla toprak sarsıldıkça çoğalır, Tenekeci Sezâi’nin de çeneleri zangır zangır titremeye başlar.

Tenekeci Sezâi’ye demişlerdi ki; bu hallerden sonra duvar yarılacak, ya bir dudağı yerde, bir dudağı gökte zebellah bir Arap, ya at sürüleri, ya da ak sakalı göbeğinde bir pirifâni karşına dikilecek. 0e istediğini senden soracak! Tabii o zaman Tenekeci Sezai de imparator kızının mezarının bulunduğu yeri öğrenecek.” (S. s. 63).

3.5.4. Tutankamon Efsanesi

“Tutankamon MÖ 1333-MÖ 1323 yılları arasında hüküm sürmüş bir mısır firavunudur. Hayatı hakkında az şey bilinmesine rağmen dokuz gibi çok genç bir yaşta tahta çıktığı bilinmektedir. Tut tahta çıktığı sıralarda babasının yeni bir din yaratma tutkusu nedeniyle Mısır çalkantılı günler geçirmekteydi. Akhenaton olarak bilinen babası, inanç sistemini ve kendisinden önce süre gelmiş binlerce yıllık alışkanlıkları değiştirmişti. Bu değişim birçok vatandaşı ve rahibi kızdırmıştı. Tutankamon’a ise yönetmek için kaos ve öfke içinde bir Mısır kalmıştı.

Tutankamon’un doğumda aldığı isim aslında “Aten’in Yaşayan Sureti” anlamına gelen “Tutankaton” idi. Babası hala gizemini koruyarak Akenaton olarak bilinir ancak bazı deliller III. Amenhotep’i işaret etmektedir. Annesi de aynı ölçüde gizemli olsa da Kiya olarak bilinmektedir.

Tutankamon’un güzel bir çocukluk geçirmiş olduğu düşünülmektedir. Gençlik yıllarını muhtemelen avlanarak, yüzerek ve ders çalışarak geçirmiştir. Mezarının söylediklerine göre satranca benzeyen oyunları sevmekteydi. Birçok çocuk gibi politikayı sevimsiz bulmakta ve bu yüzden de açık alan eğlencelerini sevmekteydi. Çocuk olmanın doğallıyla babasının öğretileri ve politikasıyla pek ilgilenmemişti. Mezarında bulunan koltuk değneklerine bakılırsa oldukça sorunlu bir çocuktu. Babasının ölümünden sonra Tutankhaton tahta geçti. 0efetiti ve Akenaton’un kızı, kendi üvey kardeşi Ankhsenpaton ile evlendirildi. Tahta geçtikten sonra babasının tek tanrılı güneşe yani Aton’a tapılan yeni dinini destekledi. Birkaç yıl sonra Tutankhaton Akhenaton tarafından yasaklanmış çok tanrı inancını geri getirdi. Hemen ardından da ismini Tutankamon, karısının ismini ise Ankhesenamon olarak değiştirdi. Adları Amon’a karşı olan inançları sayesinde değiştirildi ve bu da muhtemelen eski Mısır’ı özleyen rahiplerin öfkesini dindirmişti. Sonradan ise babasının kurduğu başkent Amarna’yı Teb ve Memfis’teki yeni başkente taşıdılar. Bu hareket muhtemelen yüksek bir mevkiye sahip olan danışmanları Ay tarafından Mısırlılara ve rahiplere her şeyin eski haline döndüğünü göstermenin bir yolu olduğunu önermişti. Eski inançları yerine gelince ve başkent taşınınca Kral Tut, Amon’a olan inancını göstermek için görkemli şölenler düzenledi. Tutankamon eski

tanrılı din yerine geldiğinde sadece bir çocuktu, fakat bu küçük yaştaki bir çocuk bu kadar büyük kararları alabilir miydi? Dışarıdan bakıldığında belli olmasa da bir danışmanı vardı. Muhtemelen büyük kararları Ay aldırıyordu. Ay ve Hermhab tahtın arkasındaki asıl kişilerdi. Eski tanrılıların yerine gelmesi ve Kral Tut’un adının değişmesinin nedeni bu olabilir miydi? Belli ki Akenaton ardında zavallı bir ülke bırakmıştı. Kral Tut’un onuncu hükümdarlık yılında, Mısırlılar Hititlilerle savaşa girmişti. Bu karşılaşma sırasında Tutankamon birden öldü. 0asıl öldüğü bir muamma olarak kaldı, ancak öldürüldüğünden şüphelenilmektedir. Kral Tut ardında erkek bir varis bırakmadı ve doğan çocuklarda zaten ölü doğmuştu. Tutankamon 18 ya da 19 yaşında öldü. Akenaton’un sarayında yüksek mevkili olan Ay, firavun olarak tahtta hak iddia etti. Ay, ülkeyi sadece dört yıl yönetebildi ve tahta çıktıktan kısa bir süre sonra da öldü.”71

Orhan Kemal’in ‘Grev’ adlı eserinde Tutankamon’a kin tutan bir kadın karşımıza çıkmaktadır. Kadın kocasının ölümünden Tutankamon’u sorumlu tutar ve kocasının diyetini ister. Karşılık alamamak kadını öfkelendirir ve hayatını Tutankamon’dan öç almak için beklemekle geçirir; Mısır medeniyetinin yıkılmasını bile Tutankamon’un kendisine yaptığı haksızlığa bağlamaktadır.

Efsane eserde şu şekilde karşımıza çıkmaktadır:

“Yanına gidip kendimi tanıtsam, hele kocasını sorsam, başlar ağlamaya. ‘Ah o Tutankamon,’ der. ‘Allah ona rahat yüzü göstermesin!’

Eşelesem, Tutankamon’la ne alışverişi olduğunu sorsam, iki gözü iki çeşme, başlar Đzis’li, Oziris’li, Apis’li bir şeyler anlatmaya. Binlerce yıl öncenin Mısırcasıyla konuşur.

0e dediğini anlamam ama ne demek istediğini bilirim:

Ehramlardan birinin tam tepesine iyice yerleştirilmek istenen zırıltı bir taş yerinden fırlayıp kocasını ezmiş. Kadın o gün bugün bir daha evlenmemiş. Gitmiş hükümdar Tutankamon’dan kocasının diyetini istemiş. Hükümdar ‘0e?’ demiş. ‘Diyet mi? 0e demek o?’

71

Kadıncağız anlatmaya çalışsa da, hükümdar bu, dertlinin derdinden ne anlar? Gülermiş:

‘Yıkıl karşımdan!’

Çok açık bir haksızlıktır bu. Arap karısı yıkılmış karşısından, fakat yılmamış, vazgeçmemiş davasından. Hükümdarı Allah’a havale etmiş. Đddiasına göre, Mısır medeniyetinin yıkılması, hükümdarın bu haksızlığındandır. Günün birinde Tutankamon’un anasından emdiği süt burnundan fitil fitil gelecek. Kadın hep bu yüzden Musa’yı beklemiştir. Musa’ya da Đsa’ya da şikâyet etmiştir Tutankamon’u. Kocasının öcünü alabilmek için önce Musevi, sonra Đsevi olmuştur. Muhammed’i beklemesinin sebebi de budur. Bedir gazvesinde Müslüman askerlere su taşımış,‘Lılı lı!’ diye bağırarak onları cesaretlendirmiştir.

Ali onu uzun uzun dinlemiş, sabır tavsiye etmiş. Eğer şehit edilmeseydi Tutankamon’dan hesap soracağa benziyordu.

Muaviye’yi hiçbir zaman sevmezdi. Hele Yezid’i asla!

Sonraları Arap ordularıyla köhne Bizans’ın sağlam surlarına dayandı. Galata’ da ki Arap Camisi’nin avlusunda askerlere un çorbası kaynatan odur. O gün bugün Đstanbul’da kaldı. Fatih’in atının nallarını öptü. Bizans hamamlarında Fatih’in yorgun askerlerinin arkalarını keseledi, buzlu şerbetler ikram etti onlara…

Bütün bunlar niçindi?

Tutankamon’dan hesap sorabilmek için!

Fatih Sultan Mehmet, ‘Boş bir zamanda uğra!’ demişti.

Boş zamanı olmadı. Günün birinde göçüp gitti. Ondan sonra gelenler pek ilgilenmediler. Dilekçesi Kubbe altına havale edildi. Hâlâ ordadır.

Fakat bekliyor. Sabırla, kinle, inatla bekliyor. Biliyor ki bir gün gelecek, o gün bütün dilekçeler hasır altından çıkacak, hasırların tozu altında kalmış haklar sahiplerine iade edilecek.” (G. s. 88-89).

3.5.5. Ud Efsanesi

‘Eskici ve Oğulları’ adlı eserde udun nasıl yapıldığına dair bir efsane şöyle anlatılmaktadır:

“… bu ut, sağ Taberî’de okuyanlar anlattı, Đskenderi Zülkarneyn zamanında çıkmış. O zamanlar bir hayvan ölmüş. Karnını marnını itler parçalamış. Karnındaki bağırsaklardan biri ip gibi gerilekalmış. Kurumuş da güneşte. Yel vurdukça öter ha ötermiş. Đskender’in adamı görmüş bunu, iki ağacın arasına germiş…” (EVO. s. 202).

Bunların dışında ‘Cemile’ adlı eserde efsane kahramanı ‘Lokman Hekim’in zikredildiğini görürüz.

“0e diyon bre ağa… Lokman Hekim’in yi dediği…” (C. s. 40).

‘Kaçak’ adlı eserde ise yine efsane kahramanlarından olan ‘Şahmeran’ karşımıza çıkmaktadır:

“Topal Duran’la Telli Cumali, Bakkal Himmet’in meyhanesinden içeri girdiler. Bembeyaz duvarlar üzerine acı kırmızı, acı yeşillerle Şahmeranlar, uçan melekler, güneşlerin battığı kim bilir nere denizlerinin yarısı balık, yarısı denizkızları, hurma ağaçları, hiç ilintisi yokken yedi başlı devler, devlere karşı yalın kılıç saldıran agelli kefiyeli yiğitler…” (K. s. 116).

Benzer Belgeler