• Sonuç bulunamadı

ORHA KEMAL’Đ ESERLERĐ DE FOLKLORĐK U SURLAR

3.1. Evliya Menkıbeleri

3.2.1. Masal Motifleri

Motif, masalın en küçük unsurudur. Her masalda mutlaka en az bir tane motif bulunmaktadır.

Tompson, motifi şöyle tanımlamaktadır: “‘Eskiden beri yaşama kabiliyetine sahip olan, masalın en küçük unsurudur.’”44

Alman masal araştırıcı Max Lüthi de motifi şöyle tanımlamaktadır: “‘Kendisini gelenekte koruma gücüne sahip olan hikâye etmenin en küçük unsurudur.’”45

41

Ali Berat Alptekin, Taşeli Platosu Masalları, Akçağ Yayınları, Ankara, 2002: XI. 42

Şükrü Elçin, Halk Edebiyatına Giriş, Akçağ Yayınları, Ankara, 1993: s. 368. 43

Esma Şimşek, Yukarı Çukurova Masallarında Motif ve Tip Araştırması, II C., Ankara, 2001: s. 3.

44

Saim Sakaoğlu, Gümüşhane Masalları / Metin Toplama ve Tahlil, Ankara,1973: s. 15.

45

Orhan Kemal’in eserlerinde aynı anda birden fazla masal motifi görürüz. Orhan Kemal masal motiflerini kullanırken bir masal metni şeklinde vermemiştir; çünkü Orhan Kemal insanın dünyasını izlerken masallardan da yararlanır ve insanların yarattıkları düş dünyalarının bir bölümünü masallar yoluyla görünür kılar.

‘Avare Yıllar’ adlı eserde dost meclisinde benzetme yapmak amacıyla zikredilen bir masal motifi karşımıza çıkmaktadır:

“O, bir Abdülfettah var, Gülistan’ın kocası, hatırladın mı? Tütün dizmeye gelirdi hani, gümüş soyka… Onun kocası işte. Görme şimdi, lord olmuşlar. Dün adam yerine koyup karşına almadıkların, bugün birer yedi başlı dev kesilmişler… 0’apacan? Köyünü geçene kadar ayıya dayı diyecen. Sakalına göre tarak vurdum kahrolasıcanın.” (AY. s. 49).

“Hayvanın kaybolmasını bekledi. Sonra yoluna devam etti.

‘El mi yaman, bey mi? Küçücük dağları sen mi yarattın? Ejderha olsan, beş kuruşluk bir kurşunla tamam!’” (HÇ. s. 295).

3.2.1.1. Cadı Motifi

Cadı, “Masallarda geçen, doğaüstü güçleri bulunan ve bu güçleri çoğu kez kötülük yapmakta kullanan genellikle çirkin kadın.”46 olarak tanımlanır.

Türk folklorunda cadılara ilişkin inanışlar, yörelere göre farklılıklar gösterir. “Yaygın inanışa göre cadı kötülük yapmaktan hoşlanan, kirli, dağınık saçlı, dişleri ve tırnakları uzun, çirkin bir yaratıktır. (…) Cadıların bazı olağanüstü güçleri vardır. Bu güçleri kullanarak insanlara istediklerini yaptırırlar. Bu güçlerini insanları hasta etmek, yeni doğmuş çocukları öldürmek, loğusaların sütünü kaçırmak, hayvanlara zarar vermek için de kullanırlar. (…) Çok ender olmakla

46

birlikte iyi yürekli cadıların varlığına inananlar da vardır. Bunlar bazı kişilere, isteklerinin gerçekleşmesi için yardım ederler.”47

‘Sokakların Çocuğu’ adlı eserde cadı motifi şu şekilde tasvir edilmektedir: “Ben korkuyorum. Ben o kuşun sesinden de korkuyorum. Đshakkuşu mu ne? Mezarlıkta ötermiş. Ölüler. Ölüler camlara tırmanamaz. Ölüler kefenle mi çıkar mezardan? Peri padişahının kızı sarayda yaşar. Ölüler saraylara giremez mi? Ölüler rüyalara girer. Cadılar da pencere camlarını tırmalarlar. Pencere camları karanlık. Artlarında cadılar. Cadıların uzun uzun kocaman dişleri var. Saçları taraz taraz. Cadılardan da korkuyorum. Bak işte yine ishakkuşu. O kuş. Yoksa bir yerlerde bir cadı iç mi çekiyor? Cadının kocası olmaz mı? Olursa, rakı içer mi? Babam gibi nara atar mı? Ya cadının komşuları? Kocası cadıyı dövünce ağlar mı? sus anneciğim. Ben seni çok seviyorum.” (SÇ. s. 5-6).

3.2.1.2. Dev Motifi

Dev, “Olağanüstü büyüklükte, çok güçlü, iyi veya kötü masal yaratığı.”48 olarak tanımlanmaktadır.

Orhan Kemal’in eserlerinde dev, bir dudağı yerde bir dudağı gökte Arap olarak tasvir edilmektedir. Ayrıca yedi başlı dev motifi de karşımıza çıkmaktadır:

“Đhsan Ağabey’le deniz kıyısındaki harabede, sırtları yıkık bir duvara dayalı, cadılardan, yedi başlı devlerden, bir dudağı yerde bir dudağı gökte Araplardan, Kafdağları, Kafdağları ardındaki peri padişahının kızından, şehzadelerden konuşuyorlardı. Đhsan Ağabey öyle biliyordu ki bütün bunları…” (SBK. s. 22).

“Tünellerin karanlık, korkunçluğu üzerinde durulurdu. Bu tünellerde belki de yedi başlı devler, ejderhalar yahut da cinler, şeytanlar bulunurdu.” (SBK. s. 73).

47

Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, a.g.y. 48

“Peri padişahları, şehzadeler, bir dudağı yerde bir dudağı gökte Araplar, hamam anaları, billur ırmakların kaynaklarını tutmuş yedi başlı devler, zümrüt çayırlar, sihirbaz değnekleri, cadılar, küp uçuranlar yıllarca sürüp gitti.

0ilüfer beş yıllık ilkokulu bitirip ortaokula başladığı yıllara kadar bu masallardan kendini alamadı.” (SM. s. 45).

“Topal Duran’la Telli Cumali, Bakkal Himmet’in meyhanesinden içeri girdiler. Bembeyaz duvarlar üzerine acı kırmızı, acı yeşillerle Şahmeranlar, uçan melekler, güneşlerin battığı kim bilir nere denizlerinin yarısı balık, yarısı denizkızları, hurma ağaçları, hiç ilintisi yokken yedi başlı devler, devlere karşı yalın kılıç saldıran agelli kefiyeli yiğitler.” (K. s. 116).

“Bir gün Tenekeci Sezai alt eve kapanır, itikâfa çekilir. Kırk gün, tam kırk gün kırk gece Vel’âdiyâti esmâsını çekecek; her gün bir tane eksilmek üzere kırk kara zeytinle, günde iki bardaktan fazla su içmeyecektir.

Alt evin toprak zeminine yedi ayetelkürsi ile genişçe bir daire çizer. Đçine oturur. Elinde doksan dokuzluk tespih… Kapı kapalı, baca tıkalıdır. Başlar (Vel’âdiyâti daphan) esmâsına.

Otuz altı mı, kırk sekiz saat sonra mı, başlar tavan çatlamaya, duvarlar, oturduğu toprak sarsılmaya… Tavan çatladıkça, duvarlarla toprak sarsıldıkça çoğalır, Tenekeci Sezâi’nin de çeneleri zangır zangır titremeye başlar.

Tenekeci Sezâi’ye demişlerdi ki; bu hallerden sonra duvar yarılacak, ya bir dudağı yerde, bir dudağı gökte zebellah bir Arap, ya at sürüleri, ya da ak sakalı göbeğinde bir pirifâni karşına dikilecek. 0e istediğini senden soracak!

Tabii o zaman Tenekeci Sezai de imparator kızının mezarının bulunduğu yeri öğrenecek.” (S. s. 63).

“Filiz gittikçe koyulaşan orman gecesinin denizcesine çarpan havası içinde böcek çıtırtılarından korka korka karşılık vermemeliydi. Aklına cinler gelmeliydi, periler, yedi başlı devler sonra. Daha sonra akrepler, yılanlar, çıyanlar. Yarasalar fırt diye geçmeliydiler gözlerinden.” (BFV. s. 147).

3.2.1.3. Hamam Anası

Hamam, yıkanılan, banyo yapılan yerdir. Ayrıca, “Birçok insanın bir arada yıkanabildiği, çeşitli bölümlerden ve bölmelerden oluşan, halka açık büyük tesis.”49 olarak tanımlanmaktadır. Hamam anası ise kadınlar hamamında çalışanların başı olarak bilinmektedir. Aynı zamanda “Đri yarı kadın.”50 anlamına da gelmektedir.

‘Grev’ adlı eserde kahramanımız Hamam Anası’nı bir masalda dinlediğini söylemektedir.

“O yoldan ne zaman geçsem onu orda, onarılmakta olan ihtiyar caminin rüzgâr tutmayan merdivenlerinde oturur görürdüm; aklıma hemen ‘Hamam anası’ gelir. Hayatımda tek bir hamam anası görmediğim hâlde, şişirilmişe benzeyen bu yusyuvarlak Arap karısı bana hamam anasını hatırlatır.

Hamam anası nedir? Gerçekten var mıdır? Varsa nasıl şeydir? Bilmem. Böyle bir masalı nerde, kimden, kaç yaşında dinlemişimdir? Bunu da bilmem.” (G. s. 87).

3.2.1.4. Hayvan Motifi

‘Vukuat Var’ adlı eserde hayvan motifleri göze çarpmaktadır: “Sonunda Kabak Hafız ağır ağır konuştu:

‘Yemyeşil, zümrüt gibi yeşil bir çayırlıkta oturmuşuz. Sular şırıl şırıl akıyor, dallarda bülbüller, isketeler, kanaryalar şakıyor, kınalı kekikler, turaçlar, ebabiller, zümrüdü anka kuşları salına salına dolaşıyorlarmış.” (VV. s. 84).

Yine ‘Avare Yıllar’ adlı eserde de hayvan motifleri dikkatimizi çekmektedir: “Mosmor bir sabah, bütün vidaları gevşemiş, kötü kötü gıcırdayan, on kişilik bir kaptıkaçtıya yirmi kişi tıkılarak, doğduğum, kargası bol kasabanın yolunu tutuyorum. Yıllardan beri çiftliğe ilk defa gideceğim. Orada kimleri bulacağım acaba? Uzun kış gecelerinde bize peri padişahı, cin, Zümrüdüanka kuşları, yılan,

49

Dictionnaire Larousse Ansiklopedik Sözlük, C.3, Milliyet Yayınları, Đstanbul, 1994: s. 1014. 50

çıyan, üfürükçü kocakarılar dolu masallar anlatıp sıcacık yatağımızda içimize tatlı tatlı ürpertiler veren Senem Bacı’yı mı? Bize çiğ patlıcan yemesini öğreten evdecinin sümüklü oğlunu mu? Yoksa kardeşim 0iyazi’yle dutun dallarına asıp terbiye etmeye kalktığımız tavukları mı?” (AY. s. 58-59).

3.2.1.5. Olağanüstülükler Motifi

‘Baba Evi’ adlı eserde çocukların kendilerine anlatılan masallardan etkilendiklerine dair bir örnek görüyoruz; çocuklar gördükleri yılanın gözlerinden alev fışkırdığını anlatarak kahramanlık taslamaktadırlar. Yılanın gözlerinden alev fışkırması olağanüstü bir durumdur.

“Ben bu çiftliklerde neler hatırlamam!

Bazı günler şehirli misafirler gelirdi… Çiftlik avlusundaki ulu dutların altına masalar kurulur, bol bol tereyağı, süt, taze yumurta ikram edilirdi. Sonra annem, misafir hanımlara çiftliği gezdirir, ikindiüstü de al, yeşil, mor, sarı, beyaz bostanlara dağılırlardı.

Biz de misafir çocuklarıyla yarı karı-kocalık oynar, ya dağılırdık tarlalara… Kızlar eteklerini tuta tuta, kirpi saçlı, haşarı oğlanlar da iskarpinlerinin uçlarına basa basa ve bin bir sual, bin bir ukalalıkla önden giderlerken, güneşin altında hazla akan sarı bir yılanını görünce çığlığı basarak, annelerinin yanına kaçarlar, kendilerine su içirilir, sonra yılanı yılanın çatal dilinden, onlara nasıl kovaladığından, yılanın nasıl ıslık çaldığından, gözlerinden fışkıran alevden bahsederler, 0iyazi’yle beni de buna inandırdıklarını sanarak, kahramanlık satarlardı.” (BE. s. 20).

Masalların çocukların rüyasına girdiğine dair bir örneği aşağıdaki metinde görüyoruz. Korkunç yüzlü büyücü kadının padişahın kızını kelebek yapması olağanüstülük olarak karşımıza çıkmaktadır.

“Gözlerinden yağmur gibi yaşlar dökerek yumruklarını dişledi, sonra uyudu kaldı. Rüyasında yılanlar, fare sürüleri, padişahın kızını kelebek yapan korkunç yüzlü büyücü kadını gördü. Sabahleyin ter içinde uyandı.” (KKBK. s. 9).

Bilindiği gibi periler Türk halk masallarında en sık karşılaşılan doğa üstü varlıklardandır. Orhan Kemal’in eserlerinde masal motifleri içinde perilerle ve peri padişahlarıyla çok sık karşılaşıyoruz.

“Tekrar dalarlardı. Babacığı nerden bilirdi peri padişahının üç oğlunu? Görmüş müydü? Görmüşse nerde görmüştü? Ejderhayı iki ağabeyi değil en küçüğün öldürüp, güzel kızı kurtarışını 0uran çılgın gibi alkışlar, coştukça coşardı ki, birden hiç hesaba katmadıkları bir şey, annesi, buz gibi yüzüyle odalarının kapısında beliriverirdi.” (SBK. s. 74).

“‘0için kırda değiliz dedeciğim?’

‘Uyudum. Ben de aldım getirdim karyolana.’

‘Peki dedeciğim, peri padişahının kızı ne oldu sonra?’ ‘0erde kalmıştık?’

‘Sarı saçlı, mavi gözlü şehzade kılıcını çekti, hain peri padişahının askerlerine hücum ettiydi.’

Dede, kırda dizinde uyuyakalan torununa anlattığı masalın gerisine devam ederdi.” (SM. s. 22).

“Genç kız, yanaşmalığı, fakirliğine filan kulak asmadığı bu güzel erkeği deli gibi sevmeye başlayınca, peri padişahının kızının Keloğlan’ı sevmesi, padişah babanın da razı olmaması gibi çiftlik sahibi gazaba gelmiş, yanaşmayı çiftlikten kovmuştu.” (S. s. 252-253).

“‘Ben bilirim enişte. Bende Hazreti Ali büyüsü var. Ben şeytanirracimin arkadaşıyım. Şeytanirracim beni Kafdağları’na götürdü. Bu efsunu ordan, peri padişahının büyücüsünden kaptım. Anşa size yaramaz. Anşa size töbe yaramaz.” (GK. s. 287).

3.2.2. Formeller

Bu bölümde Orhan Kemal’in eserlerinde geçen masal formelleri değerlendirilmiştir.

Masallarda tekrarlanan kalıp sözlere formel adı verilmektedir. Saim Sakaoğlu ‘formelleri’ şöyle açıklar:

“Masalların belirli yerlerinde bir takım sözler yer alır. Bu sözleri hemen her usta anlatıcı kullanmak ister. Bu sözler daha masalın asıl olaylarının başlamasından önce görülür ve yine masalın olayının bitmesinden sonra da devam eder. Unutma ve yanlışlık gibi sebeplerle biraz bozulmuş olarak görülseler bile aslında bir kalıptan çıkmış gibi görünen sözlere ‘formel’ yani kalıp sözler adını veriyoruz.”51

3.2.2.1. Başlangıç (Giriş) Formelleri

Masalın asıl olayına geçmeden önce anlatıcının dinleyicileri masala hazırlamak amacıyla söylediği kalıp sözlerdir. Giriş formeli bir yerde karşımıza çıkmaktadır. O da daha önce belirttiğimiz gibi masalın anlatıldığı sırada değil bir sohbet ortamında geçmektedir:

“On beş işçi Halkevi’nin mermer merdivenlerine sıra sıra oturdular.

Salih Topal, ‘Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde…’ diye başlayınca işçilerde bir canlanma oldu.

‘Eee Topal kardeş…’

‘Anlat bakalım!’” (G. s. 42).

3.2.2.2. Geçiş Formelleri

Bu formeller bir olaydan diğerine geçişi sağlar. Anlatıcı bunlar sayesinde dinleyiciler üzerindeki etkisini canlı tutar. Yine bu formelde masal motiflerinde

51

olduğu gibi masal metni içinde değil günlük kullanım sırasında karşımıza çıkmaktadır.

“Babaannemin titreyen dudaklarında Elham, Kulhüvallahü, Allahülâ… Annemle halalarım kireç kesilmişlerdi. Bense, sanki uçuruma iteleyecekmiş gibi babaanneme sarılmıştık.

Az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik… Tahta konakları, kurşun kubbeleri ve simsiyah selvileriyle birdenbire önümüzde yükselen bir şehre vardık.” (BE. s. 14).

“Az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik; çiçeği burnunda, yeni asfaltlar, el sürülmemiş, dönülüp bakılmamış, topuk söken sakız gibi çamuruyla dar sokaklar geçtik.” (ĐÇ. s. 27).

Benzer Belgeler