• Sonuç bulunamadı

2. RİSK SERMAYESİ OLUŞUMUNDA KATILIM BANKACILIĞI

2.2. RİSK SERMAYESİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ

Risk sermayesine eski Asur’da “Naruqqum”, Bizans’ta “Chreokoinonio” , Roma’da “Roman Sea Leon” , Musevi aleminde “Isqa”, orta çağ Avrupasında “Commenda”, Cenovalı denizciler arasında “Karanti” denirdi (Tuncel, 1996: 1).

Commenda kelimesine, yazılı metin olarak ilk defa İtalya’nın kuzeyindeki bir belgede, M.S. 976 yılında rastlanır. Aslen Latince kökenli bir kelimedir. “çok güvenilen” anlamına gelmektedir. Mudaraba yöntemine benzer (Toroslu, 2000, 115).

Orta çağda “tractator” adı verilen ve zengin tüccarlarla desteklenen gemi kaptanları da bu “Muşaraka” sisteminin uygulayıcıları olmuştur. O tarihte “stan” adı verilen zenginler (oturan kişi anlamında) sefere çıkan kaptanlara para desteği sağlarlardı. Bunların hisselerine 24 kırat elmastan esinlenerek -karat- adı verilmektedir. Stan’lar Londra, Lizbon, Paris, Madrid gibi şehirlerde oturur, Uzakdoğu ve Hindistan seferileri sayesinde kat kat fazla kar sağlarlardı (Sevin, 1993: 38).

İslam dinindeki “Mudaraba” ve “Muşaraka” ortaklık biçimlerinin risk sermayesi finansman modeline benzerlikleri bulunmaktadır. “Mudaraba” ortaklığında sermaye sahibi sermayesini güvendiği birisine işletmek ve kar sağlamak amacı ile verir ve elde edilen kar anlaşmaya göre aralarında bölüşülür. Bu uygulama biçimi Arap yarımadasında bazı ülkelerde “Qirad” ve “Muşaraka” olarak da adlandırılırdı. “Muşaraka” ortaklığında ise, sermayeyi işleten de kullanılan sermayeye katılımda bulunmaktadır. Karın bölüşümü taraflar arasındaki anlaşmaya göre yapılmaktadır. Risk sermayesi fikrinin “Mudaraba” uygulaması fikrine benzediği söylenebilir. Hatta tarihsel gelişim süreci içerisinde kültürel etkileşim sonucu bu fikrin Batı’ya aktarıldığı da düşünülebilir. Ancak uygulamalar bazı yönlerden farklılık göstermektedir. Risk sermayesi finansman modelinde temel özellik sabit sermaye yatırımına ortak olunarak yüksek oranda risk yüklenmek sözkonusu olmasına karşın “Mudaraba” sisteminin temelinde riski çok az ticari uygulamalarda bulunmak vardır (Sarıaslan, 1992: 4-9).

Risk sermayesinin insanlık tarihindeki başlangıcı mudaraba ile olmuş ortaçağda Avrupa’da commenda ile ticaret hayatına giriş yapmıştır. 17. yüzyılın sonlarıyla birlikte ortaklıklar, ilk ticaret kanunları etrafında şirketleşmiş ve böylece commenda‟nın bazı özellikleri ortadan kalkmıştır. Örneğin; belirli bir amaç için geçici olarak birleşme, yüksek derecede risk

alma, yüksek oranda gelir isteği, girişimciye güven mekanizması, yeni oluşmaya başlayan şirketleşme girişimleri nedeniyle yerini, istikrara, uzun vadeye ve sermaye temelinde ortaklıklara bırakmıştır (Ark, 2002b: 4).

Mekke ve Medine’deki kabilelerin, bulundukları coğrafi bölge özellikleri nedeni ile diğer gelir kaynakları sınırlı olduğundan, en önemli iş konuları ticaret olmuştur. Güneyde yer alan zengin Yemen ve kuzeyde yer alan gelişmiş kavimler arasında bulunan bu bölgede, iklim nedeni ile sınırlı tarım yapılabilmekteydi. Bu nedenle ticareti ve kervancılığı iyi bilen, Yollarda çeşitli tehlikelere karşı yeterince güçlü ve dayanıklı olan kişiler, sermaye sahiplerinden sermaye temin ederek yazları kuzeydeki Suriye’ye, kışları güneydeki Yemen’e seferler düzenlenirdi. Bu şekilde emek ve sermaye mudaraba adı altında ve belli bir proje için bir araya gelir ve kâr; başta öngörülen oranda paylaşılırdı (Gafoor, 1995: 136).

Her toplumun ve her dönemin kendi özel koşullarına göre şekillenmiş bir ticaret hayatı ve yatırım –finansman ilişkisi olmuştur. Günümüz modern iş hayatında olduğu gibi, eski çağlarda ve ticareti önemseyen toplumlarda birikimi ile yatırım yapıp, para kazanmayı düşünen sermayedarlar ve sermaye sıkıntısı çeken, iş yapma isteğine sahip, gerekli özellikleri taşıyan girişimciler bir şekilde buluşmuşlardır. Burada sermayeyi sadece para olarak değil, takasta kullanılabilecek mal, hayvan, insan ve diğer maddi değerler olarak kabul etmek gerekir. Elbette gerek girişimci özellikleri açısından, gerekse iş konuları bakımından işleyişi farklı olmakta birlikte, öz nitelikleri bakımından günümüzle benzerlikler göstermektedir. Sadece para değil; insan, mal, hayvan ve diğer kıymetli değerlerle birlikte risk sermayesine benzer uygulamaların kökenini, “Narruqum” olarak Asurlulara kadar götürmek mümkündür (Ark, 2002a: 01-02).

Bu uygulama, günümüz faizsiz bankacılık ve özel finans kurumlarındaki uygulamanın temelini oluşturmaktadır (Çizakça, 1996: 100).

Stan olarak adlandırılan varlıklı ve zengin tüccarlar, sermayesi olmayan ve tractator olarak adlandırılan girişimci gemi kaptanlarına, kârın

büyük bölümü ve zararın tamamı kendilerine ait olmak üzere sermaye verirlerdi. Gemi kaptanları da Adventure adı verilen seferlere çıkarak Hindistan ve Uzakdoğu ile ticaret yaparlardı. Risk sermayesi Latince kökenli olmakla birlikte, İngilizce karşılığı olan venture capital kelimesi, macera sermayesi olarak buradan gelmektedir (Ark, 2002b: 03).

Risk sermayesi (venture capital)'in ortaya çıkışı şöyle olmuştur: ABD ve diğer gelişmiş ülkelerde bilim adamları keşif ve icatları için patent hakkı doğuran projelerini önceleri belirli bir bedel karşılığında sermaye sahiplerine satarlarken, 1950'lerden sonra bu "emek-sermaye" ortaklığı şeklinde hayata geçirilmiştir. Ortaklığın "emek" tarafinı teşkil eden keşif ve icat sahibi bilim adamı projesini sürekli olarak geliştirmeyi taahhüt ederken, bu projelere yatırımı yapıp üretimi sağlayan sermaye sahipleri de sermaye tarafını (rabbii’l'mal) oluşturmaktadır. Bilanço karından %20 pay alan bilim adamları için, risk sermayesi yöntemi, yeni projelerin geliştirilmesinde etkin bir rol üstlenmiştir (Döndüren, 1993: 436).

Risk sermayesi ilk olarak II. Dünya Savaşı’ndan sonra teknoloji ağırlıklı sanayileşme stratejisinin benimsendiği ABD, İngiltere, Fransa, Japonya Hollanda ve Almanya gibi ülkelerde ortaya çıkmış ve uygulanmıştır. Özellikle 1990’ların ikinci yarısından itibaren sağlanan risk sermayesi miktarında çok büyük artışlar gözlenmiş, Silikon Vadisi’nde yer alan ve yeni kurulan firmaların önemli bölümü bu finansman türünü kullanmış ve başarı göstermiştir. Dünyada girişim sermayesi fonları; enerji/çevre, biyomedikal iletişim, yazılım, eğlence ve teknoloji bazlı üretim vb. sektörlere yoğunlaşmış durumdadır.

Avrupa’da 1980'li yılların başında görülen risk Sermaye olgusu, aynı dönemin sonlarına yakın yani 1986'li yıllarda kavramsal olarak Türkiye’de tartışılmaya başlanmış, hayata geçirilmesi konusunda senaryolar kurulmuş ancak dönemin ekonomik konjoktürünün böyle bir yapılanmaya izin vermemesi sonucu, senaryolar gerçekleştirilememiştir (Özeroğlu, 1996:108).

Bu yöntemin günümüze ulaşabilen yansımalarına bir örnek de Ege Bölgesinde, tütün yetiştiren çiftçiler tarafından kullanılan “Ortakçılık” sistemidir. Kreditör sene başında, ortakçıya sermaye ve toprak vermekte sene sonunda tüm masraflar çıktıktan sonra kar, sene başından anlaşıldığı şekilde kreditör ve ortakçı arasında bölüşülmektedir. Bu sistemde ortakçı bilgisini, kreditör parasını koymaktadır, anlaşmanın riski de ürünün bir kuraklığa ya da felakete kurban gitmesidir (Erol, 1992: 28).

Uzun vadede yüksek getiri beklentisi ile yapılan sermaye yatırımı olan "risk sermaye" kavramı; faiz ve anapara şeklinde geri ödeme zorunluluğu taşımamasından dolayı gelişmekte olan ülkelerde istihdam olanaklarının arttırılması, faizin neden olduğu kaydi para yaratılmasının önüne geçilmesi ve böylece emisyon hacminin daraltılarak enflasyonun önlenmesi açılarından büyük önem taşımaktadır (Özeroğlu, 1996: 191).