• Sonuç bulunamadı

2. LİTERATÜR ÖZETİ

2.4. Kuvarsın Özellikleri ve Çeşitleri

2.4.2. Renk

Kuvars kristalleri çok çeşitli renklere sahip olabilmektedir. Gökkuşağında bulunan renklerin hemen hemen hepsine ait renklerde kuvars bulunmaktadır. Kuvarsların renkleri, atomların dizilmesindeki yaklaşık %0,1 değerindeki düzensizlik veya saf olmamasından kaynaklanmaktadır (Lehmann ve Bambauer, 1973). Ayrıca yabancı fazların ince çözeltileri de gözlemlenebilir ve kuvarsın rengine etki edebilir.

24

Kuvarstaki saf olmayan atomlar, molekül kafesi içindeki silikon atomlarının bulunduğu bölgelerde veya kuvars yapısının c eksenine paralel kanallardaki geçiş bölgelerinde bulunur (Lehmann ve Bambauer, 1973).

Kuvarslarda geçiş metal iyonlarının içsel renklerine ek olarak iyonlaştırıcı radyasyon tarafından üretilen renk merkezleri de bulunmaktadır. Kristallerin büyümesi ile ilişkili bazı faktörlerin sonuçları olarak saf olmayan atomların ve renklerinin düzeyli dağılımları elde edilebilir. Kuvars renklerinin çoğu doğada bulunan organize ve doğal kuvarslardan elde edilmemiştir. Renklendirme genelde inorganik olarak elde edilmektedir.

Renkli kuvarsların renklerinin nedenleri, yeni renkli kuvarsların belirlenmesi veya sentezlenmesi hakkındaki bilgi durumuna bağlı olarak çeşitli şekillerde sınıflandırılabilir. Bu sebepten dolayı kuvarsların doğal renkleri ile ayırt edilmemektedir. Bunun yerine rengi veren elementler sınıflandırılmaktadır. Çünkü pek çok kuvars sentetik olarak üretilen renklere sahiptir.

Kuvarslara renk vermesi açısından kullanılan elementler demir, kobalt, titanyum ve alüminyumdur. Demir elementi menekşe renginin kaynağıdır. Yapılan incelemelerde demir elementinin içeriği ve renk derinliği arasında farklı korelasyonlar olduğu tespit edilmiştir. Demir elementi ametist kuvarsına mor, sitrin kuvarsına sarı-kahverengi, diğerlerine ise yeşil rengi vermektedir.

2.4.2.1. Yerine geçiş alanları

Kuvars kristalinin yapısı 1925’te Bragg ve Gibbs tarafından incelenerek açıklanmıştır (Heaney ve Veblen, 1991). Daha sonraki yıllarda ise kuvarsın yapısı ve simetri özellikleri incelenmiştir. Şekil 2.9’da görüldüğü gibi temel yapı taşında dört oksijen atomunun bir tetrahedron oluşturmak için merkezî bir silikon atomunun çevrelediği SiO4 grubundandır.

25

Şekil 2.10. Kuvars temel yapısal özellikleri

SiO4 tetrahedra üç boyutlu bir ağ oluşturur ve bir ağ silikat veya tektosilikat olarak sınıflandırılır. SiO4 tetrahedra, sarmal düzeyinden dolayı atomik kafese sahip kuvars sarmal özelliklere sahiptir. Kuvars kristal yapı ve morfolojisi birbirinin ayna görüntüsü olan sol ve sağ el kristallerinden oluşmaktadır.

Bilindiği gibi trigonal simetriye sahip olan kuvars formu 575 0C’lik bir sıcaklıkta altıgen simetriye sahip başka bir forma tersine çevrilebilen şekilde değişir (Raman ve Nedungadi, 1940). Belirli bir sıcaklık aralığından (200 °C -575 °C) önce kuvarsın fiziksel özelliklerinde aşamalı bir değişiklik olur ve yüksek seviyeye geçişte daha fazla ani değişikliğe sebep olur. Örneğin, termal genleşme katsayıları bu sıcaklık aralığında kademeli olarak artar, geçiş noktasında pratik olarak sonsuz hale gelir ve sonra aniden küçük negatif değerlere düşer (Carpenter vd., 1998). Aynı sıcaklık aralığındaki modülü geçiş noktasında oldukça düşük değerlere düşer, ardından keskin bir şekilde yüksek rakamlara yükselir ve piezoelektrik aktivitesi de önemli değişikliklere uğrar.

α-β (Alfa-beta) kuvars geçişi geleneksel olarak basit, ikinci dereceden bir faz geçişi olarak da görülse de son yıllarda gerçekleştirilen çalışmada bu dönüşümün çok karmaşık bir doğası olduğu gösterilmiştir (Heaney, 1993; Heaney ve Veblen, 1991).

Alfa (α) kuvars 1,3 0C’lik bir aralıkta stabil olan orantısız bir şekilde modüle edilmiş bir faza birinci dereceden geçişe maruz kalır.

26

Tersine, benzer kimyasal özelliklere sahip kimyasal elementler, belirli bir kristal yapıda birbirinin yerine geçebilir, böylece aynı yapı farklı bileşimlerle meydana gelebilir. Bu sürece izomorfizm denir. Albit (NaAlSi3O8) ve ortoklaz (KAlSi3O8) feldspatlardır. Feldspat, kristal yapıya sahip olan Na (sodyum) ve K (potasyum) alkalilerdir ve birbirlerinin yerine serbestçe yer değiştirebilir böylece albit ve ortoklaz arasındaki tüm bileşimler mevcut olabilir.

Diğer minerallerde olduğu gibi kuvarstaki izomorfik yerine geçişler birçok faktör tarafından kontrol edilir; sıcaklık, mineral oluşum hızı, basınç, asitlik-mineral oluşturan çözeltinin alkalinitesi (Rakov, 2006). Bu faktörlerin her birinin izomorfik ikame kapsamı üzerindeki etkisinin rolü ve derecesi sadece doğal safsızlıkların kuvars yapıya dâhil edilmesinden sorumlu mekanizmaların tanımlanmasından sonra tahmin edilebilir.

İzomorfik kelime olarak "aynı şekil" anlamına gelmektedir. Kristalin yapısını (şeklini, morfolojisini) değiştirmeden bir iyonik katı içinde benzer boyutta (aynı veya farklı yük) başka bir iyonun oluşumu sırasında ikame edilmesi ‘izomorfik geçiş’ olarak tanımlanmaktadır (Thurman ve Mills, 1998). Bunlar genellikle kristalleşme süreçlerinde gerçekleşmektedir. Yerine geçişler, iyonlar arasındaki mesafenin kristalinin yarıçapının yaklaşık %10-15’lik oranında gerçekleşir. Küçük iyonlar genellikle büyük iyonların yerini almaktadır. Örneğin, Al elementi Si elementinin veya Mg, Fe gibi elementlerin yerini alır. Eğer yerine geçiş sırasında iki iyon arasında yükler farklı ise yük fazlası veya eksiği açığa çıkabilir. Toprak gibi maddelerde ise yerine geçişler genellikle negatif yüklerin ortaya çıkmasına sebebiyet verir ve toprağın katyon değiştirme kapasitesini artırır.

2.4.2.2. Bant Teorisi

Bant teorisi, kuvars vb. katılarda bulunan elektronların davranışıdır. Bütün maddeleri

‘bant’ olarak isimlendirilen elektronik enerji seviyeleri matematiksel bir fonksiyon olarak tanımlanır (Birinci, 2015). Maddelerden ortaya çıkarılan ve üretilen materyaller, ilgili bantlar arasında bulunan enerji boşlukları bağlamında sınıflandırılmaktadır.

27

Şekil 2.11. Bant teorisinde lüminesans enerji diyagramı

Şekil 2.11’da görüldüğü gibi materyaller içerisinde bulunan elektronlar az sayıda da olsa maddenin kristal yapısında bulunan yerlere bağlanırlar (Akkaya, 2011).

Bağlanma sürecinde elektronların çoğunluğu kazandığı enerjiyi kısa süre içinde vererek tekrar önceki düşük enerji düzeylerine iner. Bu şekildeki elektronlar, radyasyon kaynağından aldıkları enerjinin çoğunu geri vermedikleri için madde enerji depolar.

Bant teorisi metalik minerallerin renklerini açıklar; galena, proustite, greenockite, elmas gibi minerallerde siyah, kırmızı, turuncu, sarı ve renksiz renk yelpazesinin yanı sıra elmastaki safsızlıktan kaynaklanan sarı ve mavi renkler. Son olarak dispersiyon, saçılma, parazit ve kırınımı içeren fiziksel optiklerle açıklanan, iyi bilinen sözde renkli renkler vardır.

Enerji bant teorisi veya diğer ismi ile bant teorisi, kuvars gibi kristallerde ve katılardaki elektron hareketlerini açıklayan kuantum fiziği teorisinin dallarından katı hal fiziğinin temelini oluşturmaktadır (Birinci, 2015). Buna göre kuvarsta bulunan enerji spektrumu süreklidir ve elektron spektrumundan farklıdır. Bant teorisi temel

28

olarak üç farklı varsayıma dayanır; ilki, kristallerin sahip oldukları potansiyellerin periyodik olması, ikincisi serbest halde gezen elektronlar arasındaki etkileşim potansiyellerinin sınırlı olması, sonuncusu ise fotonlar arasındaki etkileşimlerin seviyelerinin düşük olmasıdır.

2.4.2.3. Yük transferi

Kuvars, elektriksel bir reaksiyon oluşturabilir. Bu yeteneğe sahip mineraller piezoelektrik olarak bilinir (Smith ve Rose, 1994). Elektrik, bir yük, fiziksel stres veya ısı uygulanarak oluşturulabilir. Kuvars ayrıca tribolüminesans veya basınç altında ışık yaratma yeteneği olan bir mücevher olarak da bilinmektedir. Bu gizemli ışık, bildiğimiz biçimdeki elektrik değildir, ancak çoğu zaman bu şekilde yayılmaktadır.

Kuvars kristalleri elektrik üretmesine rağmen elmaslar yalıtkandır ve elektrik iletmez.

Piezoelektrik olayını açıklayan ilk bilimsel yayın Pierre ve Jacques Curie tarafından 1880 yılında yayınlanmıştır. Yaptıkları deneylerde mekanik olarak zorlandıklarında yüzey yükleri gösteren turmalin, kuvars, topaz, şeker kamışı ve Rochelle tuzu gibi bir dizi kristali kullanmışlardır.

Piezoelektrik katsayısı k, bir piezoelektrik malzemesinin elektrik enerjisini mekanik enerjiye dönüştürme yeteneğini temsil etmektedir. Mekanik ve elektriksel alanlar arasındaki enerji dönüşümü, piezoelektrik malzemelerden yapılan hem sensörlerde hem de aktüatörlerde kullanılır. Kuvars için k = 0,1’dir.

Piezoelektrik kristal, iki metal plaka arasına yerleştirilir. Daha sonra malzemeye metal plakalar tarafından mekanik basınç uygulanır ve bu da kristal içindeki elektrik yüklerini dengeden çıkarır. Kristal yüzün zıt taraflarında aşırı negatif ve pozitif yükler ortaya çıkar (Smith ve Rose, 1994).

Piezoelektrik özelliğe sahip malzemeler, enerjinin mekanik alandan elektrik alanına ve tersi yönde dönüştürülmesine izin verir. Piezoelektrik sahibi materyaller çeşitli sensörler veya aktüatörler oluşturmak için kullanılabilir.

Ayrıca uygulanan periyodik elektrik sinyali, görüntüleme amaçlı (ultrasonik) dalgaların üretilmesi için kullanılabilir. Triboelektrik etki (Triboelektrik şarj), temas

29

halinde oldukları farklı bir malzemeden ayrıldıktan sonra belirli malzemelerin elektriksel olarak yüklendiği bir tür dokunma ile elektriklenme olayıdır (Deakin ve Buttry, 1989). İki malzemenin birbiriyle sürtünmesi, yüzeyleri arasındaki teması ve dolayısıyla triboelektrik etkiyi artırır. Örneğin, camı kürkle ovalayarak veya saça plastik bir tarak sürerek triboelektrik oluşturabilir. Günlük statik elektriğin çoğu triboelektriktir. Üretilen yüklerin polaritesi ve mukavemeti malzemelere, yüzey pürüzlülüğüne, sıcaklığa, gerilime ve diğer özelliklere göre farklılık göstermektedir.

Kuvarsın iki kristal yüzünün birbiriyle hafif temasından yüksek seviyede yükler elde edilebilir. Kuvars çeşitlerinde meydana gelen yük transferi piezoelektrik değildir (Harper, 1955). Vitröz silika kullanılarak elde edilen yükler, kristalizasyonun yeni başlamasından kaynaklanmaktadır.

2.4.2.4. Kristal alan teorisi

İç bileşenlerin, safsızlıkların, kusurların ve belirli yapıların renk olarak belirlediğimiz görsel efektleri ürettiği süreçlerde tam kapsam için dört farklı fiziksel teori (formalizm) gereklidir (Nassau, 1978). Bu teorilerden ilki olan Bant Teorisi önceki bölümlerde anlatılmıştır. Kristal Alan Teorisi ise kuvarslardaki renk oluşumlarını açıklayan bir diğer teoridir.

Kristal Alan Teorisi (KAT), manyetizma, soğutma spektrumları, oksidasyon durumları ve koordinasyon gibi kompleks maddelerin önemli özelliklerini tanımlamak için geliştirilmiştir (Chan ve Lam, 1974). Teorinin temelinde merkezi atomun p-orbitallerinin nokta yükleri olarak kabul edilen ligandlarla etkileşime girmesi etkilidir.

Kimyagerlerin koordinasyon kompleksleri için değerlik-bağ modelini geliştirirken aynı zamanda Hans Bethe, John Van Vleck ve Leslie Orgel gibi fizikçiler kristal alan teorisi olarak bilinen bir alternatif teori ortaya atmışlardır. Bu teori, komşu iyonların elektrik alanının, bir kristaldeki iyonun değerlik orbitallerinin enerjileri üzerindeki etkisini açıklamaya çalışmaktadır. KAT, iki bileşik dikkate alınarak geliştirilmiştir (manganez (II) oksit, MnO ve bakır (I) klorür, CuCl).

30

Kristal alan teorisi, azurit ve yakut gibi geçiş metali içeren minerallerdeki rengin yanı sıra floresanı da açıklamaktadır. Ayrıca elektron ve delik, renk merkezlerinin ışık veya ısıyla ağartmaya göre değişen kararlılığını ve termolüminesans gibi olayları açıklar.

Moleküler yörünge formalizmi, metal içeren mavi safir ve krokoit gibi yük transfer minerallerinin renginin yanı sıra lazurit, grafit ve organik olarak renklendirilmiş minerallerdeki ametal içermeyen renkleri açıklamak için kullanılır.

2.4.2.5. Renk merkezleri

Renk merkezi, kristal yapıdaki kuvarslarda bulunan bir kusurdur (Akkaya, 2011). Bu kusurlar genellikle aşırı ısı uyarıcı ve elektronları serbest bırakma doğal veya insan yapımı radyasyon bombardımanı ile ortaya çıkar. Renk merkezleri iki kategoriye ayrılır; elektron renk merkezleri ve delik renk merkezleri. Her iki durumda da renk merkezi yalnızca ışık dalga boylarına karşılık gelen belirli enerjileri absorbe edebilir ve gördüğümüz renk, bunun tamamlayıcı rengi veya emilen renktir.

Renk merkezleri farklı kuvarslarda farklı şekillerde bulunabilir (Kibar, 2007). Florit, değişen kalsiyum iyonları (Ca2 +) ve flor iyonları (F-) ile oluşturulur. Her pozitif kalsiyum iyonu, negatif flor iyonlarıyla çevrilidir ancak bunun tersi de geçerlidir (Cohen ve Makar, 1982). Pozitif ve negatif yükler arasındaki elektriksel çekim, kristalde güçlü bağlar oluşturur. Saf haliyle florit şeffaftır, ancak floritin ayırt edici özelliği mor renk merkezi olarak bilinen kristaldeki bir kusurdan kaynaklanır. Florit, çok çeşitli renklerde oluşur ve aynı zamanda floresandır.

Dumanlı kuvarslarda ‘delik’ (kusur) renk merkezleri bulunur. Saf kuvarsın ışınlanması, bazı oksijen atomlarından elektronların atılmasına neden olmaktadır.

Ancak bu elektronlar hemen yerlerine geri döner ve kristal renksizdir (Nassau, 1978).

Al'ın SiO2 yapısına eklenmesi (her 10000 Si atomu için yaklaşık 1 Al atomu) kristalde renk değişikliğine neden olur. Kristalin elektriksel nötrlüğünü korumak için Al3 +, SiO2 çerçevesindeki Si4 + iyonunun yerini alırsa bir proton (H+) ortaya çıkar.

Işınlama, alüminyum iyonunun yakınındaki bir oksijen atomundan bir elektron çıkarırsa elektron proton tarafından yakalanabilir. Bütün (AlO4)5-, (AlO4)4-'e dönüştürülen bir "delik" renk merkezi oluşturur. Hidrojen atomu, ışığı absorbe etmez.

31

(AlO4)4-, dumanlı kuvarsın griden kahverengiye siyah rengini oluşturmak için ışığı emmektedir.

2.4.2.6. Ametist

Ametist kuvarslarının ismi Yunanca ‘sarhoşluğa iyi gelen’ anlamına gelmektedir.

(Hatipoğlu, 2002:31). Sarhoşluk kelimesi alkol için değil vücut sarhoşluğu olarak tanımlanmaktadır. Sarhoşluk insanların içindeki elektriksel akımla ilgilidir. Vücudun içinde oluşan elektrik akımının sebep olduğu stres ve diğer problemlerin ametist kristali sayesinde pozitif enerjiye dönüşmesini sağlayıp insanları zihinsel olarak tedavi ettiğine inanılmaktadır. Bu nedenle binlerce yıldır mistik tedavide kullanılmaktadır. Ametist, demir safsızlıkların etrafındaki renk merkezlerinin aktivasyonundan oluşur.

Ametist, çekici mor rengi nedeniyle son derece popüler bir mücevherdir. "Turkuaz"

kelimesi gibi "ametist" kelimesi de artık bir rengin ve bir mücevher malzemesinin adıdır (Hassan ve Cohen, 1974). "Ametist" kelimesi çoğu insana koyu mor bir mücevher düşündürürken, aslında ametist birçok mor renkte ortaya çıkmaktadır. Mor renk o kadar açık olabilir ki zar zor algılanabilir veya neredeyse opak olacak kadar koyu olabilir. Ayrıca Kırmızımsı mor, mor veya menekşe moru olabilir. Ametistin geniş bir renk yelpazesi mevcuttur.

Ametist kristali jeolojik olarak ideal kuvars yapısıyla tek yönden merkeze doğru som yapıya sahip şekildedir. Siyah, mor ve güneş ışığından dolayı kırmızı renklere benzer renklerde bulunmaktadır (Sayili, ve Çevik, 2009).

Ametist dünyadaki en popüler mor kristal olarak bilinir. Mor renk kuvars olarak binlerce yıldır mistik tedavi ve süsleme aracı olarak kullanılmaktadır. Ametistin Mohs sertlik derecesi 7’dir. Bükülmesi veya kırılması çok zor olduğundan dolayı mücevherat üretiminde kullanılır. Dünyada en fazla ametist yatakları Uruguay, Brezilya ve Zambiya’da bulunmaktadır. Aşağıdaki tabloda 2006 ile 2016 yılları arasında dünya üzerindeki ametist üretimi miktarları gösterilmiştir. Buna göre ametist üretimi 2014 yılına kadar artmış ancak bu yıldan sonra 2016 yılında özellikle Brezilya’daki üretimin düşmesinden dolayı hızla azalmıştır (Çizelge 2.5).

32

Çizelge 2.5. Dünya ametist üretim miktarları (Ton) (White, 2000)

Ülke 2006 2008 2011 2014 2016

Brezilya 3.800 4.200 4.710 10.977 4.800

Uruguay 468 520 1.000 1.400 1.300

Zambiya 1.100 880 870 756 965

Bolivya 176 228 480 189 152

Tanzanya 75 107 45 29 30

Diğer 40 40 120 140 140

Toplam 5.700 6.000 7.200 13.500 7.400

Ametistin fiziksel özellikleri diğer kuvarslar ile benzer şekildedir. Ancak onu diğerlerinden ayıran en önemli özelliği kimyasal materyal olarak farklı renklere sahip olmasıdır (Cohen, 1985). Kimyasal silikat materyali olarak sınıflandırılır. Çizgisi renksizdir ve çizgi tabakasında iz bırakmaz. Saydamlığa karşı şeffaftır. Dilinim yoktur ve sadece konkoidal kırıkla kırılabilir. Ametist son derece maliyetli bir kuvarstır.

Buna rağmen sentetik olarak ilk kez 1970 yılında üretilmiştir (Balitsky ve Balitskaya, 1986).

Son 50 yıldır sentetik ametistten çok sayıda malzeme üretilmiştir. Mücevher sektörünün birçok alanlarında kullanılmaktadır. Sentetik ametist ile doğal ametist arasındaki fark ancak gemologlar tarafından anlaşılabilir. Sentetik ametist kuvarslar doğal ametistlere göre daha opaktır. Sentetik ametistler ancak laboratuvar ortamında ortaya çıkabilir.

Günümüzde hafif ametistin çoğu, takılarda kullanılmak üzere küçük kalibre edilmiş taşları kesmek için kullanılmaktadır. Birinci sınıf kırmızımsı mor renkli ametistin çoğu, üst düzey veya tasarım mücevherlerde kullanılmaktadır. Ametistin tonlarını tanımlamak için çeşitli renkler kullanılmaktadır. Bunlar arasında daha açık renkler için orkide ve lavanta; koyu renkler için üzüm, çivit veya kraliyet; kırmızımsı renkler için ahududu veya erik gibi renkler kullanılmaktadır. Bu isimler genelleştirilmiş bir rengi aktarmada yararlı olabilirken hiçbir şekilde kesin veya herkes tarafından açıkça anlaşılmamaktadır (Lehmann ve Bambauer, 1973). Renk seçenekleri, dayanıklılığı ve uygun fiyatı ile ametist; zanaatkârlar, kuyumcular ve tüketiciler için favori bir mücevherdir.

33 2.4.2.7. Süt ve gül kuvars

Süt kuvarslar, süt beyazı bir renge sahip oldukları için bu ismi almıştır. Renk olarak yarı saydam ile opak özelliklere sahiptir. Süt kuvars ayrıca renginden dolayı ‘kar kuvarsı’ olarak bilinmektedir. Süt kuvarslar damarlar halinde dünyada çok fazla miktarda bulunmaktadır (Şekil 2.11).

Mücevherat alanında fazla kullanılmaz. Çoğunlukla porselen ve seramik sanayinde kullanılan bir kuvars çeşididir. Endüstride kullanımı genellikle öğütülerek frit, duvar karosu, izolatör, glazur ve seramik yapımında yararlanılması şeklindedir. Süt kuvarsın beyaz rengine kristal oluşumu sırasında sıkışan çok az miktarda gaz, sınıf veya her ikisinin sıvı kalıntıları neden olmaktadır. Bu sebepten dolayı diğer kuvarslar gibi optik ve diğer endüstri uygulamalarında fazla kullanılmaz.

Şekil 2.12. Süt kuvars örnekleri

Gül kuvarsın pembe rengi genellikle kristalin içerisinde bulunan titanyum, demir veya manganez nedeniyle oluşmaktadır (Saville ve Ballin, 2016). Ayrıca, fosfat veya alüminyumdan kaynaklanan çok az miktarda pembe kuvars çeşitleri bulunmaktadır.

Kristallerin renkleri çoğunlukla ışığa duyarlıdır ve herhangi bir ışığa maruz kalan kuvarslar zamanla renklerini kaybeder (Şekil 2.12).

Gül kuvars, mineral yapıdaki kuvarsın pembe renkli olanlarına verilen isim ile bilinir (White, 2000). Gül kuvars dünyada yaygın ve çeşitli bölgelerde çok büyük miktarlarda bulunmaktadır. Genellikle hidrotermal damarlarda ve pegmatitlerde çok fazla miktarda toplu olarak elde edilmektedir (Wright vd., 1963).

34

Şekil 2.13. Gül kuvars örnekleri

Gül kuvarsının pembe renginin, pembe mineral dumortiyerit materyalinin mikroskobik olarak incelenmesi sonucunda bu materyal sebebiyle oluştuğu belirlenmiştir. Bu sebepten dolayı gül kuvars saydam değil, yarı saydamdır.

Gül kuvars, sahip olduğu özellikten dolayı çok hafif pembeden zengin yarı saydam pembe renkleri arasında kalan renklerde olabilir. En önemli renk tipik olarak daha büyük boyutlarda oluşur ve iyi renge sahip küçük gül kuvars örnekleri nadir olma eğilimindedir.

Gül kuvarsı her zaman masif formda bulunur, bu nedenle düzenli, düz kristal yüzlerden yoksundur. Tipik olarak pegmatitlerde bulunur, ancak hidrotermal damarlarda da meydana gelmektedir. Araştırmalar, gül kuvarsının hassas pembe rengini, hizalanmış silikat mineral liflerinin mikroskobik kapanıklarına borçlu olduğunu göstermiştir. Gelişmiş testler, mineral dumortiyeritin genellikle benzer olduğunu gösterirken aynı olmadığını da kanıtlamaktadır. Lifler büyük olasılıkla ev sahibi mücevher soğudukça kristalleşmekte ve gül kuvarsının kristal yönlerine göre hizalanmaktadır.

Gül kuvarsının birçok iyileştirici özelliği olduğuna inanılmaktadır. İnsanlar, Alzheimer, Parkinson ve yaşlılık bunamasından etkilenen hastaların tedavisinde gül kuvarsının son derece yararlı olduğunu düşünmektedir. Ayrıca fiziksel kalbi ve dolaşım sistemini güçlendirdiğine inanılmaktadır.

35

Gül kuvarsın renginin nedeni, bir veya iki satır ile çoğu metinde bir zamanlar kolayca gözden kaçtığında çok karmaşık hale gelmiştir (White, 2015). Çalışmalar rengin titanyum, manganez veya rutile tarafından oluştuğunu iddia etmektedir. Yirminci yüzyılın sonlarına doğru yüksek teknolojili X-ışını ve analitik araçların ilerlemesiyle hem asterizm hem de pembe renk için sorumlu olan gül kuvarsındaki aşırı derecede ince lifli kapanımlar belirlemek mümkün olmuştur.

Benzer Belgeler