• Sonuç bulunamadı

2. TeĢvik Tanımı, Sistematik Yapısı ve Özellikleri

2.3. TeĢvik Politikası Araçlarının Sınıflandırılması

2.3.3. Regülasyon Niteliğindeki TeĢvik Araçları

36

gerçekleĢtirilmektedir. Üçüncü özellik açısından kamu harcamaları kaynak bölüĢümünü etkilemektedir. Kamu harcamaları kamusal finansman kaynakları üzerinden ve harcamanın yapıldığı alan üzerinden kaynak bölüĢümünü etkilemektedir. Kaynakların ayrımcı biçimde belli sektör ve/ya bölgelere yönlendirilmesi teĢviklerin temel özelliğini oluĢturmaktadır. Bu açıdan teĢviklerin kamu harcaması niteliğine sahip olduğu söylenebilir. TeĢviklerin bir diğer özelliği de dolaylı veya dolaysız olarak uygulanmasıdır. Bu özelliği açısından da, teĢvikler kamu harcaması özelliği taĢımaktadır. Çünkü kamu harcamalarının en temel özelliklerinden biri dolaylı dolaysız harcama ayrımına oturtulabiliyor olmasıdır57.

37

bölünmektedir: yapısal ekonomik regülasyonlar ve davranıĢsal ekonomik regülasyonlar.

Yapısal ekonomik regülasyonlar piyasada oluĢan yapısal dengesizlikleri düzenlemeyi amaçlıyor. Bu yönde yapılanlar arasında eksik rekabeti, haksız rekabeti ve yıkıcı rekabeti önlemek için yapılan regülasyon çalıĢmalarını örnek verebiliriz. DavranıĢsal ekonomik regülasyonlar ise piyasa aktörlerinin ve tüm bireylerin davranıĢlarını düzenlemek için kullanılıyor. Buna örnek olarak ise devletin reklam ve sinema filmlerine yaptığı düzenlemeleri gösterebiliriz. Yukarıda belirtilenleri toparlayacak olursak, ekonomik regülasyonların temel amacı olarak ekonomik birimler arasında piyasa Ģartlarına uygun olan rekabet koĢullarının sağlanmasını gösterebiliriz. Özellikle de ekonomik regülasyon uygulamaları tekelci ve oligopol piyasalarda rekabet koĢullarının sağlanmasına etki göstermektedir.

Devlet ekonomide yaptığı regülasyon uygulamaları ile teĢvik edici koĢulları da sağlamayı amaçlar. Regülasyon niteliğindeki teĢvik uygulamalarını üç gruba bölebiliriz:

dıĢ ticaret kapsamında gerçekleĢtirilen regülasyonlar, gümrük iĢlemlerine yönelik regülasyonlar ve yatırım ortamının iyileĢtirilmesine yönelik regülasyonlar58.

2.3.3.1. Dış Ticaret Rejimi Kapsamında Gerçekleştirilen Regülasyonlar

1980‟li yıllardan baĢlayarak Türkiye devleti dünya ekonomisine entegre olmayı ve bu ekonomi ile bütünleĢmeyi kendine amaç bilmiĢtir. Bu amaca varmada dıĢ ticaret rejimlerinde köklü değiĢikliklere gidilmesi ve regülasyon uygulamalarının kullanımı uygun görülmüĢtür. Türkiye bu anlamda Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)‟nün yaptığı çalıĢmaları takip etmiĢ ve 90‟lı yıllarda „genel koruma ilkesinin‟ ve „en çok kayrılan ülke ilkesinin‟ hayata geçirilmesi gereğine varmıĢtır. Bu yönde yapılanlar arasında misal olarak sanayinin ve uzantılarının korunması için gümrük vergilerinin en alt seviyeye indirilmesini gösterebiliriz. 1995 yılında Türkiye DTÖ AnlaĢmasına taraf olmuĢtur ve ayrıca da Avrupa Birliği ile Gümrük AnlaĢması sağlamıĢtır. Bu dönemden sonra da ticaret politikasını etkileyen yasal düzenlemeler gözden geçirilmiĢ ve yeniden ĢekillendirilmiĢtir. Yeni Ģekillenmeye göre dıĢ ticaret politikasında dört yeni ana mevzuat ortaya çıkmıĢtır. Bunlar, Ġthalat Mevzuatı, Ġhracat Mevzuatı, Gümrük Mevzuatı ve Kambiyo Mevzuatıdır. Bu mevzuatlar çerçevesinde dıĢ ticaretde iki amaç ortaya

58 CoĢkun Can Aktan, Regülasyon Kavramı ve Türleri, http://www.canaktan.org/ekonomi/regu lasyon/kavram.htm, eriĢim tarihi: 25.12.2017.

38

çıkmıĢtır. Bunlar, dıĢ ticaret iliĢkilerinde ulusal çıkarların en üst düzeyde korunması ve dıĢ ticaret iĢlemlerinde iĢlem maliyetlerini ve ticari uyuĢmazlıkları en aza indirmektir.

Regülasyon uygulamaları da bu amaçları gidermek için kullanılmaktadır59. 2.3.3.2. Gümrük Mevzuatı Kapsamlı Regülasyonlar

Gümrük iĢlemlerinde yapılan regülasyon uygulamaları da Türkiye‟nin DTÖ ve AB Gümrük Birliği ile ortak çalıĢmalarının getirdiği Ģartlardan dolayı yapılmıĢtır. Bu anlaĢmalardan sonra Türkiye devleti kendi iç hukukunu uluslararası standartlara uygunlaĢtırma mecburiyeti duymuĢtur. Ġlk olarak bu çerçevede gümrük vergilerinin oranları indirilmiĢtir ve daha sonra da Kıymet Tespit AnlaĢması ve MenĢei Kuralları AnlaĢması kabul edilmiĢtir. DTÖ ile yapılan bu anlaĢmalar AB gümrük mevzuatına uyumlaĢmanın ilk aĢaması idi. AB Gümrük birliğine dahil edildikten sonra devlet bu yönde de regülasyon çalıĢmalarını devam ettirmiĢ ve AB gümrük mevzuatına uyum sağlayacak çalıĢmalar yapılmıĢtır. Bu yönde atılan en büyük adım gibi 4458 sayılı Gümrük Kanunu‟nun kabul edilmesini gösterebiliriz. Bu Kanun sonucunda Türkiye‟de yeni gümrük düzeni kurulmuĢ, iĢletmesi ve denetimi de baĢlatılmıĢtır. 4458 sayılı Kanun‟un esas 4 özelliğine değinebiliriz:

a) Gümrük Kanunu bir uyum yasasıdır. Buradan anlayacağımız o ki, bu kanunla Türkiye AB‟nin gümrük mevzuatına uymayı kabul etmiĢtir.

b) Gümrük Kanunu bir çerçeve yasasıdır. Yani Gümrük Kanunu Türkiye gümrük sistemini AB ile aynı çerçeveye çekilmesini sağlamaktadır.

c) Gümrük Kanunu bir vergi kanunudur. Burada ise Türkiye gümrük vergilerinin oranları incelenmektedir ve vergi düzeni yeniden yapılanmaktadır.

d) Gümrük Kanunu gümrük rejimlerini baĢtan düzenlemiĢtir. Burada da gümrük rejimlerinin belirli bir sistematiğe uyumlaĢtırılması söz konusudur60. 2.3.3.3. Yatırım İkliminin İyileştirilmesine Yönelik Regülasyonlar

Her bir ülke uluslararası platformda rekabet edebilir güce sahip olmayı ister.

Bunu sağlamak için ülkede iyi bir yatırım ikliminin oluĢturulması Ģartdır. Ülke

59 Selen, a.g.e., s. 142-143.

60 Selen, a.g.e., s. 160-162.

39

ekonomisine ne kadar yerli ve yabancı yatırım çekilirse, ekonomide o kadar da istihdam söz konusu olabilir. Ġlk önce ise devletler ülkede yoksulluğun, iĢsizliğin önlenmesini sağlamalı ve birey refahını arttırmayı becermelidir. Yalnız bundan sonra ekonomik koĢullar yatırım için uygun hale getirilebilir. Hükümet politikaları ve uygulamaları yatırım iklimi üzerinde oldukça etkili olmaktadır. Bu etkiler yatırımlar üzerinde maliyet, risk ve rekabet engelleri olarak görülmektedir. Bu üç faktöre etki eden tüm faktörler bir ülkenin yatırım iklimini tanımlamaktadır. Bu üç faktöre etki eden unsurlar ise yolsuzluk, vergiler, regülasyonlar Ģeklinde uygulanan yasaklayıcı düzenlemeler ve uygulamalar, faktör piyasalarının yapısı, altyapının kalitesi, teknolojik ve yenilikçi destekler, finansmana ulaĢılabilirlik ve finansman maliyetleri olarak sayılabilir.

Hükümetin bu unsurlar üzerindeki etkisi yatırım iklimini belirleyici olmaktadır. Yatırım iklimi kavramı, bir giriĢimci için, bir ülkede ya da bölgede yatırım yapmayı karlı kılan bütün unsurları içerdiğinden, sadece yatırımlarla alakalı olmayıp, yatırımları da bir sonuç olarak içine alan daha geniĢ bir kavramdır. Bu açıdan bakıldığında yatırım iklimi, makro yaklaĢımda iktisadi büyümeyi, mikro yaklaĢımda da daha fazla mal ve hizmet üretmeyi doğuran ortam olarak ifade edilmektedir61. Dünya Bankası‟na göre ise yatırım ilkimi; “firmaların yatırım verimliliğini artırıcı, yeni iĢ kurulmasına ve geliĢtirilmesine yönelik teĢvik ve fırsatlarla Ģekillendirilen özel faktör demetidir62.

Yatırım iklimini Ģekillendiren, ekonomik faktör ve faaliyetlere yönelik düzenlemelerin ekonomik faaliyetleri, büyümeyi ve verimliliği önemli ölçüde ve ters yönlü olarak etkileyebildiği kavramsal ve ampirik olarak kabul edilmektedir63. Hükümet politika uygulamalarının firmalar üzerindeki maliyet yaratıcı etkisi doğruda vergileme ile ilgilidir. Fakat dolaylı olarak kamusal mal ve hizmet üretimine bağlı maliyet etkileri de ortaya çıkabilmektedir. Örneğin suçlara bağlı maliyetler, regülasyonlar, sağlıksız altyapı, sözleĢmelerin yaptırım gücünün zayıflığı kamusal mal ve hizmet üretimi süreçlerinde kendini hissettirmektedir. Yatırım kararları bugün kullanılan üretim faktörlerinin gelecekteki getiri beklentilerine bağlıdır. Tüketici ve rakiplerden kaynaklanan pek çok yatırım riski ticari yatırımların bir fonksiyonudur. Hükümetler,

61 Mustafa Bulut, Yatırım İkliminin Geliştirilmesinde Vergileme Politikalarının Rolü: Türkiye Örneği, T.C. Maliye Bakanlığı Strateji GeliĢtirme BaĢkanlığı, Yayın No:2009/388, 2009, s.50.

62 World Bank, “World Development Report 2005: A Better Investment Climate for Everyone”, World Bank and Oxford University Press. Washington, D.C.

63 Selen, a.g.e., s. 171.

40

mülkiyet haklarının korunmasına yönelik düzenlemeleriyle firmaların risklerini azaltmada önemli rol oynamaktadır.

Buraya kadar olan kısımda kapitalist ekonomik sistemin temel mantığı piyasa ekonomisi kavramı üzerinden incelenmiĢtir. Teorik açıdan piyasa ekonomisi kaynak tahsisi sorunun ihtiyaçları en üst düzeyde karĢılayacak biçimde çözme garantisi sunmaktadır. Ancak, farklı sebeplerle piyasa kaynak tahsis iĢlevini vadettiği Ģekilde gerçekleĢtirme de yetersiz kalmaktadır. Bu durumda tahsis iĢlevinin bir biçimde yeniden yapılmasına ihtiyaç doğmaktadır. Bu ihtiyaç teĢvik politikaları yardımıyla karĢılanmaya çalıĢılmaktadır. Bu noktada teĢvik kavramı, araçları ve sistematik yapısı bu bölümde incelenmeye çalıĢılmıĢtır.

Ġkinci bölümde ise çalıĢma kapsamında ele alınan ülkelerin dıĢ ticarete iliĢkin izledikleri teĢvik politikaları ortaya koyulmaya çalıĢılacaktır.

41

ĠKĠNCĠ BÖLÜM

BAĞIMSIZ DEVLETLER TOPLULUĞU ÜLKELERĠ DIġ TĠCARET TEġVĠK SĠSTEMĠNĠN YAPISI VE ĠġLEYĠġĠ

1. BDT Ülkelerinin Genel Ekonomik Görünümleri ve Ġhracat Potansiyelleri

Ġkinci bölümde ilk aĢamada BDT‟nin oluĢumu ve buraya üye olan ülkelerin genel ekonomik görünümleri hakkında bilgi verilmiĢtir. Daha sonra ise 11 üye ülkeden seçilmiĢ olan 4 ülkenin genel ekonomik görünümleri ve ihracat teĢvik sistemleri ayrıntılı ele alınmıĢtır. Bu ülkeler Rusya, Kazakistan, Ukrayna ve Azerbaycan‟dır. Bu 4 ülkeni seçme sebebimiz ileride inceleyeceğimiz Tablo 1‟e dayanıyor. Sözügeçen tabloda BDT ülkelerinin GSYH rakamları verilmiĢtir. Bu verilerden hareketle çalıĢmada BDT‟ye üye olan ülkeler arasından GSYH büyüklüğü kriterine göre ilk 4 sırada yer alan ülekeler analize dahil edilmiĢtir. Ayrıca, diğer ülkelerden sağlıklı veri toplama imkanının olmaması da bu tercihte belirleyici olmuĢtur.