• Sonuç bulunamadı

2.1.6. Psikolojik Danışmada Maneviyat

2.1.6.1. Psikolojik Danışmada Maneviyatın Tarihsel Gelişimi

Psikoloji, insanı ve insan davranışını açıklayan evrensel yasalara dayanan bir bilim olarak gelişmeye başlayınca din ve felsefeden ayrılmaya çalışmıştır. Bu girişim din konusunda karşıt bir rol oynamıştır. İnsan davranışını etkileyen yüksek bir gücün varlığı ve manevi kavramlar, psikolojinin bilimsel görüşüyle örtüşmemiştir (Miller, 2003). Bu süreçte klasik psikanaliz ve bilişsel-davranışçılık akımı dinin psikolojinin konusu olamayacağını öne sürmüştür (Powers, 2005; Weiss, 1999; Wilson, 2011). Diğer taraftan Corveleyn (2000), Freud’un, danışanların dini görüşlerine karşı tarafsızlığı savunduğunu öne sürmüştür. Corveleyn (2000), tarafsızlığı “soğuk kayıtsızlık veya küçümseme” olmaktan çok, danışmanın danışanın dini inançlarına karşı durmadığı için kendini keşfetme sürecinde danışana mümkün olduğu kadar özgürlüğün verildiği durumlarda daha yardımsever olmak şeklinde tanımlamıştır (s. 349).

Psikolojik danışma ile maneviyat arasındaki gelişmeyi anlamak için, psikoloji/psikolojik danışma tarihindeki bazı büyük akımlara bakmak gerekmektedir. Bu akımların en belirgin örnekleri, insancıl psikoloji, ASERVIC liderliğindeki birimlerin gelişimi ve çok kültürlü farkındalık yaklaşımıdır (Powers, 2005). Bununla birlikte psikolojik danışma ve maneviyat arasında ilişkiyi vurgulayan yazarlardan bazıları James, Jung, Allport, Maslow ve Fromm'dur. Özellikle, James’in 1901-1902'de Edinburgh Üniversitesi'nde verdiği dersler, maneviyat ile psikoterapi ilişkisinde önemli bir hareket noktası olarak görülmektedir (Miller, 2003; Powers, 2005). James (2017), manevi deneyimleri ve çabaları olan bireylerin bu deneyimlerini meşru bir psikolojik olgu olarak anlamlandırmıştır. Akıl ve ilhamın bir araya getirilmesinin, insanlara yüksek seviyelerde olmalarını sağlayacağına ve böylece dünyayı daha iyi bir yer haline getirecek yüksek bir varlık seviyesine ulaşmalarına yardımcı olabileceğine inanmıştır. Jung (1998), insanın dinsel ve manevi boyutlarının sağlıklı psikolojik işleyişin uygulanabilir ve vazgeçilmez yönleri olduğunu savunan bir analiz biçimi tasarlamıştır. Ayrıca psikologları, danışanların kişiliklerindeki dinsel boyutu incelemeye teşvik etmiştir. Jung (1998), dinsel gelenekleri, benliğin (self) gelişimini kolaylaştıran bir faktör olarak kabul etmiştir. Benliği de bilinçli ve bilinçsiz unsurların dengelendiği

kişiliğin dayanağı olarak görmüştür. Ayrıca erken dönem mesleki danışmanlık, bireyin gelişimine bütüncül bir anlayışla yaklaşmıştır (Miller, 2003). Örneğin Parsons (1909, 1911), maneviyatı insanların olumlu yönde gelişmesine yardımcı olarak görmüştür (aktaran, Miller, 2003).

Yirminci yüzyılın ikinci yarısında, psikoloji tarihindeki iki güçlü akım ortaya çıkmış ve manevi boyuttaki araştırmalara daha net bir açıklık getirmeye yardımcı olmuştur. Bunlardan ilki, psikoloji tarihindeki “üçüncü güç” olan insancıl-varoluşçu psikoloji yaklaşımıdır (Weiss, 1999). Bu yaklaşımın başta gelen psikologlarından biri olan Allport (2004), dindarlık tipolojisi konusunda önemli çalışmalar yapmıştır. Dini yönelimi içsel ve dışsal olarak iki zıt kategoriye ayırmıştır. Fromm (1996), dinin danışanlara yardımcı olabileceğine inanan başka bir hümanist psikologdur. İnsanların, yalnızlığın ve ölümün gerçekleriyle başa çıkabilmek için rehber bir çerçeveye ihtiyaç duyduğunu ifade etmiştir. Fromm (1996), kişinin potansiyelini engelleyen otoriter olan din ve insancıl olan ve bireyin potansiyelinin gelişimine odaklanan din olmak üzere iki dinden bahsetmiştir. Maslow (1971), manevi yaşamın insan özünün bir parçası olduğunu iddia etmiştir. Maslow için maneviyat, "doruk deneyimler" veya yoğun huşu, saygı, mutluluk ve heyecan duyguları ile karakterize edilen mistik buluşmalarla yakından ilişkili görülmüştür. Bununla birlikte Maslow, doruk deneyimlerin, her ne kadar evrensel olsalar da daima belirli bir kültürel veya kişisel inanç sistemi çerçevesinde yorumlandığına inanmıştır (Elkins, 2015). Diğer taraftan, Opatz (1986), manevi açıdan iyi bireylerin içsel ve dışsal benlikleri arasında bir denge için gayret gösterdiğini ileri sürmüştür. Bu bağlamda, Rogers ve Maslow'un “kendini gerçekleştirme” yaklaşımı, manevi iyi oluşa yol açmaktadır (Benjamin ve Looby, 1998). Maslow’un çalışmaları Hümanistik Psikoloji Dergisi’nin kurulmasını sağlamıştır. Maneviyata ilgisinin artmasıyla Maslow, Anthony Sutich’le birlikte 1969’da Ben Ötesi Psikoloji Dergisi’ni kurmuştur (Powers, 2005). Diğer taraftan, 1960'lı yıllarda gelişen bilişsel psikoloji bireyin manevi boyutunu içeren bir iç dünyaya açılış fikri oluşturmuştur (Miller, 2003).

Psikolojinin maneviyata karşı ilgisinde etkili olan diğer önemli akım, çok kültürlü farkındalık yaklaşımıdır (Powers, 2005; Weiss, 1999). Çok kültürlü farkındalık yaklaşımının başlangıçtaki kaygılarının çoğu ırk ve etnik köken etrafında yoğunlaşırken, daha sonra bu akım terapistlerin duyarlılıklarını maneviyat dahil olmak

üzere daha çeşitli özel konulara doğru genişletmeye başlamıştır. Çok kültürlü farkındalık yaklaşımı, terapistlerin her bir danışanın eşsiz dünya görüşüne veya bütün yaşanmış deneyimlerine saygı duymanın önemine dair farkındalıklarını artırmalarına katkı sağlamıştır (Powers, 2005; Weiss, 1999).

Psikolojik danışma ve maneviyat arasında esas olumlu gelişme, ASERVIC’in çalışmalarıyla olmuştur. Bu birlik bir dergi kurarak, psikolojik danışmada maneviyat konulu yayınlanan makalelerin sayısının artmasını sağlamıştır (Powers, 2005). Aynı zamanda yirminci yüzyılın sonlarına doğru postmodern bilim anlayışının da etkisiyle derin düşünceye dayalı psikoterapiler (Walsh, 2011) ve pozitif psikoloji (Seligman, 2007) gibi akımlar maneviyatın psikolojik danışma ve psikoterapi alanında yer almasının giderek daha kabul edilebilir karşılanmasına katkı sağlamıştır.