• Sonuç bulunamadı

3.1. Progresivizm Üzerine

3.1.4 Progresiviz m İdeolojisinin Eleştirisi

Max Weber’e göre, kapitalist batı toplumlarında rasyonelleşmenin derecesi ve yönü diğer büyük uygarlıklarda olduğundan farklıdır. Modern Batı kapitalizminde rasyonelleşmenin kapsamı kadar yönü ve alanları da farklıdır. Bu farklılık kendisini en bariz şekilde ‘‘bilimin yayılması” olgusunda göstermektedir. Bilimin yayılması, üretimde rasyonel teknolojinin daha fazla kullanılmasını mümkün kılmaktadır. Modern ekonomide bilimsel yeniliklerin teknolojiye uygulanması rasyonel hesaplama yöntemlerinin kullanılmasıyla iç içe geçer. Rasyonel kapitalist davranış kaçınılmaz olarak bürokrasinin genişlemesini beslemektedir.131

Batı kapitalizminde işlerin rasyonel hesaplamalar ile görülmesinin etkisi altında yönetim araçlarını kamulaştırma süreci ordu, üniversiteler, hastaneler gibi organizasyonlara da nüfus etmiştir.

Weber’e göre modern dünyada bürokratik mekanizasyonun gelişimi kaçınılmazdır. Fakat bu gelişim süreci insanlar üzerinde ruhsal parçalanmalar yaratmaktadır; çünkü yönetimin etkililik talebi özerklik ve kendiliğindenlik gibi insani değerlerin üzerinde yıkıcı etkilerde bulunmaktadır.132

Bürokratik mekanizmanın işleyişinin doğurduğu psikolojik yıkıma karşı savunma mekanizması olarak işlev gösteren ‘‘ideolojiler” kapitalizmin gelişmesinde önemli faktör olarak 20. yüzyılda kabul görmüşlerdir. İdeolojilerin insanlar tarafından benimsenmesine yardımcı olan temel psişik olgu ise telkindir.

İdeolojiler, ailesi tarafından bir özne olarak kurulan insanlara bir özne aracılığıyla söylenilen zihinsel yapıtlardır. Althusser’in ideoloji kuramındaki “her ideoloji ancak bir özne aracılığı ile ve özneler için var olabilir” tezini anımsayarak telkin olgusunun önemini ve ideolojideki konumunu ortaya koyacağız. Bir ideolojiyi benimseyen birey o ideolojiyi benimseyen diğer bireylerin oluşturduğu gruba dahil olmaktadır. Birey söz konusu ideolojik grubun etkisi altına girdiğinde zihinsel faaliyetlerinde büyük değişiklikler yaşamaktadır. Bu değişim bireyin zihinsel yeteneğinin önemli derecede azalması ve bireyin grubun etkilerine karşı olağanüstü bir yatkınlık göstermesi olarak gerçekleşmektedir. Söz konusu değişimleri bir sonuç olarak kabul ettiğimizde bu sonuçları yaratan koşullardan ilki bireye özgü olan bastırılmış dürtülerin serbest kalmasıdır, diğeri ise bireyin kendisine ait olan isteklerini ifade etmesinden vazgeçmesidir. Bireyin aynı ideolojiyi benimseyerek gruba katılımının gerekçesi başlangıçta kendini koruma güdüsü olduğu zannedilse de esas neden telkindir.133

131Anthony Gıddens, Kapitalizm ve Modern Sosyal Teori, Çev. Ümit Tatlıcan, İletişim Yayınları,2013, s. 358

132Gıddens, a.g.e., s. 361

133 Sigmund Freud, Grup Psikolojisi ve Ego Analizi, Çev. Büşra Yücel, Alter Yayınları, 2013, s. 23

- 57 -

Freud’a göre, insanlar için telkin ve telkine açıklık zihinsel yaşamın esas gerçeği ve azaltılması mümkün görünmeyen bir psikolojik olgudur. Bireyin kendine ait isteklerden vazgeçip bir gruba üye olarak hayatına devam etmek istemesi grup içindeki diğer bireylerle uyum içinde olma gereksiniminden kaynaklanmaktadır. Bireyin grup ile uyum içerisinde olduğunda elde ettiği ve gereksinimini hissettiği şey gruptaki her üyeyi eşit bir şekilde seven bir öznenin var olduğu yanılsamasıdır. İdeolojileri somutlaştırıp gerçek kılan temel etken ideolojik gruptaki her özneyi eşit bir şekilde seven lider vasıflı bir öznenin ver olduğuna dair yanılsamadır.134

Freud’a göre, grup psikolojisi en eski (ilkel) insan psikolojisidir. İlkel insan psikolojisini grup psikolojisiyle bağdaştıran psikolojik olguların başlıcaları şunlardır: Bilinçli bireyin kişiliğinin küçülmesi, duyguların ve düşüncelerin aynı yöne odaklanması, zihnin duygusal yanının ve bilinçdışı ruhsal hayatın ağır basması, ortaya çıkan istekleri hemen uygulama eğilimi.135

Freud, telkin ve hipnoz olgularının grup oluşumundaki etkilerini kavramak için grup psikolojisi ilkel insan psikolojisidir tezinden yola çıkar ve ilkel toplulukları odak noktası olarak seçer. Ona göre, grup ilkel topluluğun bir çeşit dirilişidir.136

Freud’a göre ilkel toplulukta kabile reisinin tehlikeli ve dokunulmaz olarak kabul edilmesini sağlayan tabusal güç kabile reisinin görme yeteneğinden kaynaklanmaktadır; yani ilkel insanlar için tehlikeli ve katlanılmaz olan şey kabile reisinin görme yeteneğidir. Reisin görme yeteneği topluluk üyelerinde gizemli bir güce sahip olduğunun kabul edilmesi sonucunu doğurarak hipnotik bir etkiye dönüşmektedir. Grup psikolojisinin oluşumunda liderin hipnotize edici konumu ilkel topluluklarda olduğu gibi çağdaş topluluklarda da belirleyici faktördür. Bireyler bilinçsiz bir şekilde hipnotize eden lidere odaklanan bir gerçekliğin içerisine uygunluk tutumu sergileyerek girmektedirler.

Freud’a göre, hipnoz olgusunun dolaylı yöntemler ile etki eden şekli ile direk etki eden şekli aynı sonuca ulaşabilmektedir; çünkü hipnozun dolaylı yöntemleri zihinsel enerjinin dağılımını kontrol ederek bilinçaltına müdahil olabilmeyi mümkün kılar. Freud’a göre hipnozun incelenmesi sonuçları itibarıyla telkinin tanımına ulaşılmasını sağlar. Ona göre telkin kavrayışa ve mantığa bağlı olmayan ama tutkuya bağlı olan bir iknadır.137

Progresivizm ideolojisinin tarih sahnesine ilk çıktığı 20. yüzyılın başlarında sosyal şartların elverdiği ölçüde hipnoz ve telkin olgularının işlevleri lider konumunda bulunan kişilerin sözlü ve yazılı anlatılarının yeni gelişen basılı medya ile halka

134 Freud, a.g.e., s. 24, 29 135 Freud, a.g.e., s. 55 136 Freud, a.g.e., s. 57 137 Freud, a.g.e., s. 59 - 58 -

ulaşması ve halkın kendi içerisinde bireyden bireye aktarımı ile gerçekleşmekteydi. Teknolojik ve bilimsel gelişmenin ürünleri olan kamera, televizyon, bilgisayar, internet gibi araçların kullanıma girmesiyle birlikte siyasal ideolojilerin temsilcilerinin halk üzerindeki telkin ve hipnoz kabiliyeti katlanarak artmıştır.

Hipnoz olgusunun bağlı olduğu liderin görme yeteneği meselesi sosyal hayatın her köşesinde rastlayabileceğimiz güvenlik kameraları sayesinde etkisini sıkça göstermektedir. Söz konusu kameraların hipnotize edici etkisi bireylerin üzerinde sevgiyi yitirme tehdidi olarak etki göstererek bireylerin, liderin televizyon, bilgisayar ve internet aracılığı ile her an dolaşımda olan telkinlerini kabul etmelerini sağlamaktadır.

Ayrıca televizyon ve internet ortamlarında yapılan siyasi içerikli programlar dolaylı telkin olarak işlev göstermekte, sonuçta bireyler kabul etmekten başka seçeneklerinin kalmadığı ideolojik bir etkileşime maruz kalmaktadırlar. Telkin ve hipnozun etkisiyle oluşan grupların içerisinde bulunan bireylerde kişisel isteklerden vazgeçme ve bastırılmış dürtülerin serbest kalması gibi psikolojik olguların gerçekleştiğini söylemiştik. Söz konusu serbestleşme ve vazgeçişler aynı zamanda bireysel özgürlüğün yitirilmesi anlamına da gelmektedir. 20. yüzyılın sonlarında ve 21. yüzyılın başlarında televizyon ve internetin kullanımının yaygınlaşması ile siyasal ideoloji temsilcilerinin, yani siyasal liderlerin bu araçları iktidar amaçlarına yönelik kullanımı ideolojilerin birincil amacı olan özgürlüğün ve eşitliğin sağlanması ideallerinin arka plana itilmesine sebep olmuştur; çünkü elektronik ortamlarda gerçekleşen söylemler doğası itibarıyla özgürlükçü ve eşitlikçi değil tam tersine özgürleşmeyi engelleyici, tek tipleştirici, totaliter niteliklere sahiptir. Clinton ve Obama’nın siyasal vaadleri ve siyasal uygulamalarının Wilson’ın vaadleri ve uygulamaları ile tıpa tıp benzerlik taşıyor olması ise telkin ve hipnoz olgularına bağlı olarak hiç de şaşırtıcı değildir; çünkü taklit telkinin sonucudur.

Progresivist liderler Wilson, Clinton ve Obama’nın siyasal uygulamalarında kendisini açıkça gösteren pragmatist tutumun ortak payda olarak belirlendiğini ortaya koyduk. Söz konusu pragmatik tutumun gereği olarak siyaset araçlarında farklılaşan tercihlerin olduğuna rastladık. Burada belirleyici olan bilimsel ve teknolojik ilerlemelerin yarattığı yeni sosyo-kültürel değişimlerdir. Wilson yazılı basını ve bürokrasiyi ideolojik bir araç olarak kullanmayı tercih etmişken, Clinton ve Obama bunlara ek olarak görsel iletişim araçlarından faydalanmayı tercih etmişlerdir; televizyon, internet, yazılı basın, gibi… Wilson döneminde özgürlük ve eşitlik ideallerinin gerçekleştirilmesine yönelik olarak bürokrasinin ve büyük hükümetin etkin kullanımı tercih edilmişken, Clinton ve Obama döneminde ekonomik büyüme amacının gerçekleştirilmesine yönelik olarak bürokrasinin ve hükümetin küçültülmesi

tercih edilmiştir. Bu tercih özgürlük ve eşitlik ideallerinin gerçekleştirilmesi isteğinin ekonomik büyüme ve kalkınma isteğinin arkasına konumlandırılmış olduğu anlamına gelmektedir. Zira söz konusu küçülmenin toplumsal değişim ve gelişim için olduğunu düşünmek mümkün olsa bile son kertede nihai amacın bütçe açıklarının kapatılması gerekliliğinden türediği ortaya çıkmaktadır.

Wilson döneminde ekonomik kalkınma, özgürlük ve eşitliğin sağlanmasıyla gerçekleşecek bir sonuç niteliğindeydi; fakat bu sebep sonuç ilişkisi 21. yüzyılda yerini özgürlüğün ve eşitliğin ekonomik kalkınma sonucunda sağlanacağı şeklinde bir inanca bırakmıştır. Bu bize ekonomik kalkınmanın siyasal ideolojiler açısından öncelikli hedef olarak seçildiğini göstermektedir.

21. yüzyılda progresivizm ideolojisi içerisinde kendini gösteren bir başka değişim ise kamusallık olgusunda gerçekleşmiştir. Kamusallığın yaratıcısı olarak ele alınan aleniyet ilkesi Wilson döneminde parlamentonun işleyişine katkı sunarak demokrasinin gerçekleşmesine yönelik işlev göstermekteydi; fakat 21. yüzyılda kamusal tartışmaların ve bürokratik uygulamaların dijital ortamlardan halka sunumuyla birlikte aleniyet ilkesi toplumsal denetimin bir unsuru olarak ve anti-demokratik bir fonksiyon olarak kullanılmaktadır. Yüksek kabiliyette telkin gücü olan dijital ortamların siyasette kullanımı bireylerin demokratik pratiklerde ve eylemlerde bulunmasını engelleyerek kamusal tartışmaların sonuçsuz kalmasına neden olmaktadır. Söz konusu sonuçsuzluk demokratik gelişimin imkansızlaşması anlamına gelmektedir; yani dijitalizasyon anti-demokratiktir. Progresivist liderlerin karşılaştırılması çalışmamızda progresivizm ideolojisinin teorik temeli olarak kabul ettiğimiz pragmatizm felsefesinin, ABD’nin endüstri toplumu formuna sahipken siyasi liderliğini Wilson’ın yaptığı ve ABD’nin ileri endüstri toplumu formuna ulaştığında siyasi liderliğini Clinton ve Obama’nın yaptığı tarihlerde bir iktidar felsefesi olarak kullanıldığı ortaya çıkmaktadır. Ancak farklı iki toplumsal formda; yani endüstri toplumu ve ileri endüstri toplumu formlarında pragmatizm teorik olarak farklı sonuçlar yaratmıştır. Özellikle 21. yüzyılda dijital iletişim teknolojilerinin siyasette kullanımı ile pragmatizm demokratik amaçlara ulaşmakta, özgürlüğü ve eşitliği gerçekleştirmekte eskisine nazaran etkisiz kalmıştır. Progresivist Clinton ve Obama’nın başkanlık yaptığı ileri endüstri toplumu aşamasında ABD’de gerçekleşen anti-tröst yasaları, eğitim, sağlık, güvenlik ve sosyal adalet hususundaki siyasal uygulamalar taklit niteliğinde uygulamalar olarak yeni gelişen sosyo-kültürel aşamada özgürlük ve eşitliğin sağlanmasına çok az olumlu etkide bulunmasına karşılık olumsuz etkileri daha fazla hissedilmiştir. Bunun yanında toplumun yaşadığı demokratik ve siyasi durgunluk Amerikan toplumu açısından ayrıca önemli bir sorun olarak gün yüzüne çıkmaktadır. Bu sonuçlar doğrultusunda yeni nesil pragmatist

başkanlar olarak nitelendirebileceğimiz Clinton ve Obama’nın pragmatizm felsefesinin asli unsuru olarak kabul gören doğru ile doğruyu yan yana koyma ilkesinden sapmış olduklarını ve etik geleneği bir kenara bıraktıklarını da söylemek mümkündür.

Wilson döneminde progresivizm ideolojisi bir takım sosyal hareketlerden filizlenerek iktidar olma şansı yakalamıştı; yani umut vaat eden bir kurtarıcı siyasal ideoloji ve sosyal bir sonuç olarak siyasi alanda yer edinmişti. Ancak, 21. yüzyılda yeterli toplumsal demokratik eylemlerin gerçekleşememesine rağmen progresivizm yine de iyi bir ideoloji olarak görülerek seçimlerde çoğu kez galip gelebilmekle beraber umut veren kurtarıcı bir siyasal ideoloji olarak kabul görmemektedir. Buradan hareketle, yeni teknolojik iletişim araçlarının toplumu demokratik yönden olumsuz etkilediği ve siyasi örgütlerin değerler sistemini oluşturan ideolojik pratiklerini olumsuz etkilediği gerçeğiyle karşılaşmaktayız.

SONUÇ

20. yüzyılın başında ABD’de progresivizm ideolojisini benimseyen Demokrat Parti’nin siyasi lideri Woodrow Wilson’un başkanlığı döneminde kadınların seçme ve seçilme hakkının anayasal olarak tanınması ile ABD’de siyasal kamu genişlemiştir ve bu ABD’nin sosyal devlet formuna ulaştığı anlamına gelmektedir.

20. yüzyılın sonunda ve 21. yüzyılın başında progresivist başkanlar Clinton ve Obama’nın başkanlık dönemlerinde ABD toplumu, yaşanan bilimsel ve teknik gelişmeler neticesinde endüstri toplumundan ileri endüstri toplumu formuna geçmiş olmasına rağmen toplumsal değişimin yarattığı sosyal problemleri çözecek nitelikte bir siyasal kamuyu oluşturacak gerekli bireysel özgürlük alanlarını elde edememişlerdir.

Wilson döneminde kadınlara seçme ve seçilme hakkının anayasal olarak tanınmasıyla oluşturulan niceliksel olarak genişlemiş bir siyasal kamu toplumsal problemlerin çözümünde etkin bir rol oynayarak sosyal devletin gerçekleşmesini sağlamıştır.

Tarihsel deneyim göz önünde bulundurulduğunda sosyal devlet olgusunun bireylerin devlet karşısında sınırlandırılmış hak ve özgürlüklerinin anayasal güvenceye alınarak tanınması sonucunda gerçekleşebildiği ve toplumsal alanda yaşanan değişimler neticesinde ortaya çıkan yeni sosyal problemler nedeniyle aşınarak niteliğini yitirdiği anlaşılmaktadır. Söz konusu var olan sosyal devletin toplumsal değişimlere bağlı olarak aşındıktan sonra yeniden sosyal devlet niteliğini kazanabilmesi için ortaya çıkan yeni sosyal problemleri çözebilecek güçteki siyasal kamunun oluşturulması için gereken hak ve özgürlüklerin bireylere tanınması gerekmektedir. Kısaca, siyasal kamunun sosyal problemlerini çözebilecek niteliğe kavuşması aynı zamanda devletin de sosyal devlet formuna tekrar sahip olması anlamına gelmektedir. Sosyal devlet olgusunun bireysel hak ve özgürlükler ile olan ilişkisi bir gerçeklik ilişkisidir. Toplumu oluşturan bireyler ihtiyaç duydukları hak ve özgürlükleri elde ettiği zaman yeni oluşan sosyal problemleri çözebilecek yeterlikte bir siyasal kamu oluştururlar ve bu nitelikteki siyasal kamu oluşumu sonucunda sosyal devlet gerçekleşir. Bilimsel ve teknik ilerlemenin sonucu olarak toplumsal değişim her daim gerçekleşeceği için yeni ortaya çıkan sosyal problemler de her zaman sosyal devleti aşındıracaktır. Ancak bireysel hak ve özgürlüklerin gerçekleşmesi ve anayasal olarak tanınmasıyla birlikte sosyal devlet olgusu kendini yenileyerek var edecektir.

Bilimsel ve teknik gelişmelerin devrimsel nitelikte gerçekleştiği 21. yüzyılda ortaya çıkan yeni sosyal problemler ile sürekli aşınan sosyal devlet ancak ihtiyaç

duyulan bireysel hak ve özgürlükler ile donatılmış bir siyasal kamu oluşturularak yeniden gerçekleştirilebilir. ABD toplumu ve birçok demokratik toplum dijital toplumsal denetim araçlarının kullanımının hipnotik etkileri ve yeni ortaya çıkan dijital iletişim araçları kullanılarak yapılan ideolojik telkinlerin etkileri sebebiyle demokratik güçlerini kaybetmektedirler. Söz konusu demokratik güç kaybı ise siyasal kamunun problem çözücü niteliğinin kaybolması anlamına gelmektedir ve bu durum sosyal devletin gerçekleşmesini zorlaştıran faktörler arasındadır. Bireylerin kendi bedenleri üzerindeki hak ve özgürlüklerini de kapsayan mülkiyet hakkının gerçekleşmesini sağlayacak toplumsal taleplerin anayasal olarak tanınmasının anlamını ifade eden, bireylerin devlet karşısında en geniş sınırlara ulaşmış özgürlük alanının oluşturulması ve böylelikle siyasal kamunun demokratiklik seviyesinin arttırılması gerçekleşmeden ABD toplumunun 21. yüzyılda yeniden ideal sosyal devlet formunu oluşturamayacağı anlaşılmaktadır. Günümüzde ABD vatandaşlarının zihninde ideal sosyal devlet, gelir adaletsizliği sorununu çözmeye gücü yeten devlet olarak anlamını bulmaktadır; fakat gerek Clinton gerekse Obama’nın başkanlıkları döneminde gelir eşitsizliği sorununun çözümüne dair etkili politik uygulamalar görülmemektedir.

KAYNAKÇA

Kitaplar

ALTHUSSER Louis, İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları, Çev. Alp Tümertekin, İthaki Yayınları, İstanbul, 2008

BACON Michael, Richard Rorty- Pragmatizm ve Politik Liberalizm, Çev. Banu Özdemir, Elips Kitap, Ankara, 2010

BARUTÇUGİL İsmet, Stratejik Yönetim, Kariyer Yayınları, İstanbul, 2011

BECK Ulrich, Risk Toplumu Başka Bir Modernliğe Doğru, Çev. Kazım Özdoğan ve Bülent Doğan, İthaki Yayınları, İstanbul, 2011

CLİNTON Bill, Hayatım, Çev. Ali Cevat Akkoyunlu, Doğan Kitap, İstanbul, 2005 DEWEY John, Özgürlük ve Kültür, Çev. Vedat Günyol, Çan Yayınları, İstanbul DURKHEIM Emile, Sosyolojik Metodun Kuralları, Çev. Enver Aytekin, Sosyal Yayınlar, İstanbul, 1994

FREUD Sigmund, Uygarlığın Huzursuzluğu, Çev. Haluk Barışcan, Metis Yayınları, İstanbul, 1999

FREUD Sigmund, Metapsikoloji, Çev. Emre Kapkın ve Ayşen Tekşen, Payel Yayınevi, İstanbul, 2013

FREUD Sigmund, Totem ve Tabu, Çev. Akın Kanat, Lilith Yayınevi, İzmir, 2018 FREUD Sigmund, Psikanaliz Üzerine, Çev. Avni Öneş, Say Yayınları, İstanbul, 2013 FREUD Sigmund, Grup Psikolojisi ve Ego Analizi, Çev. Büşra Yücel, Alter Yayınları, 2013

FUKUYAMA Francis, Tarihin Sonu ve Son İnsan, Çev. Zülfü Dicleli, Profil Yayıncılık, İstanbul, 2011

GIDDENS Anthony, Kapitalizm ve Modern Sosyal Teori, Çev. Ümit Tatlıcan, İletişim Yayınları,2013

HABERMAS Jürgen, Kamusallığın Yapısal Dönüşümü, Çev. Tanıl Bora ve Mithat Sancar, İletişim Yayınları, İstanbul, 2017

HARTD Michael, Gilles Deleuze Felsefede Bir Çıraklık, Çev. İsmail Öğretir ve Ali Utku, Otonom Yayıncılık, İstanbul, 2012

JAMES William, Pragmatizm, Çev. Tahir Karakaş, İletişim Yayınları, İstanbul, 2012 MARDİN Şerif, İdeoloji, İletişim Yayınları, İstanbul, 2015

NEOCLEOUS Mark, Toplumsal Düzenin İnşası Polis Erkinin Eleştirel Teorisi, Çev. Ahmet Bekmen, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul, 2006

NEVINS Allan ve Henry Steele Commager, ABD Tarihi, Çev. Halil İnalcık, Doğu Batı Yayınları, Ankara, 2016

OBAMA Barack, İnanırsak Başarırız, Çev. Özkan Özdem, Pegasus Yayınları, İstanbul, 2009

PEİRCE Charles Sanders v.d., Pragmatizm Pragmatik Bir Felsefe, Çev. Sara Çelik, Doruk Yayıncılık, 2018

RAWLS John, Kamu Vicdanına Çağrı Sivil İtaatsizlik, Çev, Yakup Coşar, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2018

RUSSEL Bertrand, İktidar, Çev. Erol Esençay, Deniz Kitaplar Yayınevi, İstanbul, 1983

SCHOEMAKER Joyce ve Paul J.H. Schoemaker, Çipler Klonlar ve 100 Yaş Ötesi Yaşam, Çev. Ayber Eper, Alfa Yayınevi, 2013

SOBACI Mehmet Zahid v.d, Siyaset Sosyolojisi, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir, 2013

YILDIRIM Kemal v.d., İktisat Teorisi, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir, 2006

Makaleler

AKTAN Coşkun Can, Amerika Birleşik Devletleri’nde Devletin Yeniden Yapılandırılmasına Yönelik Uygulamalar (Clinton- Al Gore Girişimi:1993-2001), Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, 2009

ÖRNEK Serdar, ABD’de Kadın Haklarının Gelişimi, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2015

ÖRS H.Birsen, Postmodern Dünyada İdeolojinin Dönüşümü, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 2009

Tezler

OĞUZ Mustafa Cem, Liberalizmden Sosyal Reform Düşüncesine:19. YY İngiliz, Amerikan ve Fransız Siyasal Düşüncesinin Kurumsal ve Entelektüel Dönüşümü, T.C. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2014, (Yayımlanmış Doktora Tezi)

İnternet Kaynakları

GÖÇMEN Doğan, Gerçek ve Gerçeklik/ Nesne ve Nesnellik, 2013, files.wordpress.com/2013/03/bilgi-felsefesi-dersleri-ders-bec59f.pdf

ÖZ GEÇMİŞ

Oktay Cansın Emiral 9.4.1982 yılında İstanbul’da doğdu. 1987 yılına kadar Sakarya’nın Hendek ilçesinde yaşadı. 1987 yılında İstanbul’un Avcılar ilçesine ailesi ile birlikte göç etti. Oktay Cansın Emiral’ın babası Bekir Emiral devlet memurudur, annesi Hülya Emiral ev hanımıdır. İlkokulu Çanakkale’de Cumhuriyet İlkokulu’nda bitirdi. Lise eğitimine 1996 yılında İstanbul Avcılar 50. Yıl İnsa Lisesi’nde başladı ve 2000 yılında mezun oldu. Üniversite eğitimini Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünden mezun olarak tamamladı ve İstanbul Rumeli Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Ekonomi Yüksek Lisans programını tamamladı.

Benzer Belgeler