• Sonuç bulunamadı

3. GÜNÜMÜZDE DEĞĠġEN, DÖNÜġEN KENTLER: ELEġTĠREL KURAM

3.2 Post-Modern Kent

Kentlerde yaĢanan sorunların açıkça ortaya çıkmasıyla ve yeni ekonomik ve politik iliĢkiler sonucunda eleĢtirilerle birlikte artık yeni tarz yapılanmaların arayıĢları baĢlamıĢtır. Kentsel yaĢamı düzenleyen ölçütler sorgulanırken ve küresel

parçalardan oluĢan düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. Bütüncül ve ideal kent önerileri yerini kendine yeterli ve insancıl çevre arayıĢlarına bırakmaktadır. Modern anlayıĢ çerçevesinde hiyerarĢik bir yapılanma yerine daha karmaĢık, tarzcı anarĢik, sosyal çeĢitliliği vurgulayan uygulamalar almıĢtır. Ġngilizcede “emancipatory” sözcüğü bu ortamı tanımlayan bir kavram olarak “özgürleĢtirici” anlamına gelmektedir. Herhangi bir ön söylem veya üst söyleme dayanmadan veya birbirinden farklı referansları olan önerilerin toplanmasıyla veya yan yana getirilmesiyle yapılan uygulamalar gerçekleĢmektedir.

Daha önceki Modern dönemde planlama çalıĢmalarının amacı öncelikle toplumsal çıkarları gözetmekti; bu dönemde ise yerel verilere ve günün koĢullarına göre yeni kararların alındığı bir sürece girilmiĢtir. Kentteki arazi kullanımlarında daha esnek ve parçalı yorumlara olanak veren uygulamalara gidilmektedir (Tekeli, 1999).

Modernistlerin benimsediği yapısalcı kuramlarda, her yapısal oluĢumu bir bütün ve tek bir organ gibi görmenin aksine post yapısalcı düĢünce her yapıyı parçaları ile görmek fikrine dayanmaktadır. Michael Foucault (1926 – 1984) önce yapısalcı bilinmesine rağmen daha sonra Post-Yapısalcı hareketin en önemli temsilcilerinden olmuĢtur; Ona göre bir konu veya toplumu analiz etmede hiçbir Ģekilde nesnel bir bakıĢ açısı olamaz. Bilginin pratiği hiçbir Ģekilde nesneden bağımsız olamaz. Yani uygulama her uygulayıcıya göre farklılıklar gösterecektir (Foucault, 1982).

Derrida (1930 - 2004) Dekonstrüktivist (Post - Yapısalcı) yöntemi metinleri anlamak için geliĢtirmiĢtir. Kendisi “yorumbilim” (hermeneutik) aracılığı ile bilgiyi anlamanın göreli ve okuma biçimine bağlı olduğunu düĢünmektedir. Anlam sonsuz ve sonucu olmayan bir süreçtir. Bir metin diğerleri esas alınarak ortaya çıkmaktadır. Anlam metni oluĢturan ve onu okuyan arasında oluĢmakta ve bu çözücü yaklaĢımla metni oluĢturan kiĢi anlamı oluĢturan olmaktan çıkmaktadır (Derrida, 1998).

Metin okuma biçimleri, kentteki sosyal bilinç ve alanı geliĢtirmekte ve bu geliĢim farklı okuma biçimlerine bağlı olmaktadır. Kentle ilgili biçim, estetik gibi konuların edebiyattan kaynaklanan ve dille iliĢkilendirilen kurgularla açıklayıcı ve anlatımcı değerleri ve değerlendirmeleri karĢılık bulmaktadır. Son zamanlarda Ģehri bir kitap gibi okuma yorumları bu kuramlara dayanmaktadır. Bu yaklaĢımdan hareketle yapısal çevre farklı okumalara dayanan kendi içinde saklı anlamaları olan bir metin

gibidir. Kenti okuyan kiĢinin kendi özel duruĢu, sosyal durumu önem kazanmakta ve yapısalcı kuramın karĢıtı bir görüĢ ortaya koymaktadır (Tekeli, 1999).

Post -Modern kentin mimarisinde kurgular ve imaj daha öne çıkarılarak metin ve anlam daha arka plandadır. Mimaride görsel malzemeler, iĢçilik gerektiren, karmaĢık çözümler bulunmaktadır. Modern anlayıĢla yapılan tasarımlarda az mimari detay ve süsleme kullanılmıĢtır, buna karĢın Post-Modern mimaride çeĢitlilik yüceltilmekte, bilinçli olarak cephelere farklı dokular verilmekte, bol detaylı, eskiyi çağrıĢtıran görüntüler sergilenmektedir. Modaya uygun, Ģık ve geçici tarzlar kendini göstermektedir. Görsel deneyim öndedir. Metafor, simge, sembol sıkça kullanılmaktadır. Bu tarzda birçok yapı ve mekân üretilmiĢtir. Bu dönemde dekonstrüktif bir mimari anlayıĢ benimsenmiĢtir.

Post Modern yaklaĢımda Kentsel yaĢamı düzenleyen kıstaslar sorgulanmakta ve küresel etkileĢimlere giren mekânsal düzenlemeler içerisinde parçalı ve küçük ölçeklerde çalıĢmalar önerilmektedir.

Yeniden kazandırma, sürdürülebilirlik, ekoloji ve çevre gibi kavramlar estetikle birlikte ön plana çıkmaktadır. Post-Modernizmde çoğulculuk ve bölgecilik katılımı arttırmakta, ekolojiye duyarlılık karma kullanımı beraberinde getirmekte, yayaların önemsendiği, kullanıcı gereksinimleri gözetilerek, canlılık ve yaĢanabilirlik koĢullarının arandığı, çevrecilik ve korumacılığın içinde yer aldığı “Kentsel Tasarım” kavramı yeni bir uygulama alanını betimlemektedir.

Bütüncül (üniter) ve ideal kent düĢüncesinin yerini yeterli ve insancıl cevre arayıĢları almaktadır. Modern tavrın aĢırı belirlemeciliğinin buyurgan tavrı yerel boyutları ihmal ettirmiĢ, bu dönemde yerel koĢullara göre karıĢık ve farklı biçimde arazi kullanımlarına olanak veren uygulamalara baĢvurulmuĢtur. Mekânın tanımlanmasında modernist anlayıĢa göre rasyonel ve hiyerarĢik bir düzenlemenin yerini fiziki ve sosyal çeĢitliliğin vurgulandığı uygulamalar almıĢtır.

Bunun temelinde Modernliğin rasyonelliğine karĢı bir tepki bulunmaktadır.

Bu yaklaĢım mimarlığa parçalar ve bölümler halinde yaklaĢımı esas almaktadır. Mimarinin ana unsurları birbirinden kopartılmıĢtır. Uyum, denge, bütünlük, oran gibi değerler sorgulanmakta “doğanın kendi içerisinde de aykırılıklar ve kesintiler bulunduğu” görüĢü benimsenmektedir.

Bu tarz oluĢturulan yapılarda görsel mantık aramamak gerekmektedir, iliĢkisiz soyut formlar, çizgisel olmayan bir tasarım süreci içerisinde tek tek parçalar halinde bulunmaktadır. Yapılar önceden tahmin edilemeyen, beklenmedik etkiler taĢımaktadır. Bilinçli olarak kontrollü bir kaos yaratılmaktadır. Bu anlayıĢla ürün vermiĢ birçok mimar ve tasarımcı bulunmaktadır. Bu akım yeni bir görüĢ biçimini ifade ederken yapılar adeta ambalajından çıkartılmıĢ uyumsuz parçaların görüntüsünü andırmaktadır.

Pragmatik bir amaç aranmamakta, bir Ģeyleri bir araya getirip toplama yerine, bozma, parçalarına ayırma, birbirinden çıkartmaya çalıĢma etkisi yaratmaktadır. Londra‟da yapılan ilk Uluslararası Dekontrüktüvizm Sempozyumu‟nda Tschumi “mimarlığın eriyen sınırları içerisinde yapılan araĢtırma ve çalıĢmaların bir bölümü” olarak anlatmaya çalıĢmıĢtır (Tschumi, 1998). Hafif bir huzursuzluk yaratan, gizemli, daha önce var olanların izlerinin yokluğunu temsil eden, içi boĢaltılmıĢ gibi veya görünmeyeni anlatan sınırsız mekânların mimarisi gibidir. Tüm değerlere karĢı olan, bir anlamda nihilist bir yaklaĢım biçimini de içermektedir.

Yeni dönemde kültürün parçalanması mekânda da parçalanmalar ve bölünmeler yaratmaktadır. Bu parçalanmanın en önemli dinamiği hızdır. Hızlı bir bölünme karmaĢaya neden olmakta anlık ve dönemsel değiĢken çözümler üretilmektedir. Modern anlayıĢın çizgisel ve belli bir kronolojik düzen içerisinde bağlamlanan, tarihselci tavrı yerine, Rossi (1982) “historicity” kavramını kullanmaktadır. Mekânsal parçalı birleĢmelerin yerini buna benzer olarak zamandaki parçalı birleĢme olgusu almaktadır. Bu durum aynı zamanda ve anda cereyan etmeyenlerin bir araya gelmesi, geçmiĢin gelecek ve günümüz için, hiç birine bir üstünlük tanımadan, tasarıma katılması anlamına gelmektedir.

Mekânı, zamanın bir kesiti olarak ve dinamik bir Ģekilde ele alan ve toplumsal iliĢkilerin biraradalığı olarak kavramsallaĢtıran bir düĢünceden yola çıkılmaktadır. Tarih ve coğrafya amaçlı olarak referans alınarak, yeniden kurma (rekonstrüksiyon) ve renovasyon gibi yöntemler kullanılmaktadır. Kentlerde yenileĢtirme, değer kazandırma, sürdürebilirlik gibi kavramları ve estetiği öne çıkaran uygulama alanları oluĢmaktadır. Post modern uygulamalar biçimci ve sosyal içeriğinin zayıf bulunması nedeni ile eleĢtirilmektedir.