• Sonuç bulunamadı

Cinselliğin, yaratılışta ve cinselliğe ilişkin eylemlerin de yaratılışından gelen temel dürtüler arasında yer aldığını gözlemlemek mümkün olmaktadır. Bu dürtüler ile cinsellik bireyler için bazen bağımlılık düzeyine erişmektedir. Mark Ravenhill tarafından da bu noktada insanların uyuşturucu, porno, seks, sapkınlık, alışveriş ve

102 paraya bağımlı olduklarının belirtilmesi dikkat çekmektedir. Dolayısıyla, cinsellik ve seksin insan için bir dürtü olmalarının yanı sıra bağımlılık düzeyi ile ifade edilecek kadar önemsenen bir unsur oldukları açıkça görülmektedir. Ayrıca, seksin en azından ilgi beklemeyen ve özel olmayan bir alış veriş ilişkisi biçiminde aktarımı da yine bu açıklamalar arasında ortaya çıkmaktadır. (Ravenhill, 2011: 37-39).

Cinselliğin güçlü bir dürtü oluşu ve sapkınlıkla olan ilişkisi toplumsal süreçler içerisinde farklı boyutlarda sürdürülmektedir. Bu bağlamda 20. yüzyıl, Batı toplumlarının bazıları için bastırma mekanizmalarının gevşemeye başladığı ve kopmadan çok eğrinin bükülmesine denk düşen bir dönem olarak görülmektedir. Evlilik öncesi ve evlilik dışı ilişkiler konusunda sıkı cinsel yasaklardan göreli bir hoşgörüye geçilmekte, ‘sapkın’ların saf dışı bırakılma ilkesi yumuşatılmakta, bu tür kimselerin yasalar tarafından mahkum edilmeleri kısmen sona erdirilmekte, çocukların cinselliğine ağırlığını koyan tabular ise büyük ölçüde kaldırılmaktadır (Foucault, 2010: 87). Dolayısıyla, cinselliğin toplum içinde daha yoğun yaşanılması ve yaşamın içinde açıkça yer alıyor olması, çeşitli alanlar için cinselliği daha fazla gözle görülür hale getirmektedir.

Cinsellik ile arasındaki ilişkide pornografi sapkın olarak kabul edilen bazı davranışların ötesine geçmektedir. Dolayısıyla pornografi; her toplumun kendi içinde ve kendi toplumsal süreçlerinde farklılaştığı ölçüde gözlemlenmektedir. Bu bağlamda pornografik olanın ne olduğu, her zaman tartışmalı ve göreceli bir tanım olarak bireylerin karşısına çıkmaktadır. Burada, çeşitli insan toplulukları için pornografik niteliğin farklılıklar gösterdiği ve konu özünün de mutlak anlamda kültürel bir nitelik taşıdığı anlaşılmaktadır (Aydın, 2009: 33). Pornografi ile reklamın bir araya getirilişinde, yeni bir reklam türünün ortaya çıkarılışında ve bunun toplum tarafından kabul edilişinde de kültürel bir nitelik bulunduğunun söylenmesi mümkün olmaktadır. Ayrıca, küreselleşme sürecinin bu noktada bir rolü olduğunun ve kültürel niteliklerin toplum sınırlarını aşarak paylaşılmasında, söz konusu olan kabul ediliş ile yaygınlaşmada etkili bir unsur olduğunun göz ardı edilmemesi gerekmektedir.

1.1 Pornografi ve Erotizm

Pornografi ve erotizm kavramlarına dair bir anlam oluşturulurken, bazen ortak bazen de farklı kültürel süreçler içerisinde kavramların birbirinden farklılaştıklarını görmek mümkün olmaktadır. Kavramlar her ne kadar birbirlerinden

103 ayrılsalar da cinsellik onları ilişkilendirildikleri ortak bir payda olarak buluşturmaktadır. Bu noktada, pornografi ve erotizm anlamlarının ne olduğunun ayrı ayrı kavranması, ayrıca aralarındaki farkında da anlaşılması gerekmektedir. Dolayısıyla, pornografi ve erotizm kavramlarının açıkça anlaşılabilmesi için onlara ilişkin olarak ikonadan sanata kadar uzanan bazı ilgili kavramlara da değinilmesinin yarar olacağı görülmektedir.

1.1.1 Pornografi ve Erotizm ile İlgili Kavramlar

Pornografi ve erotizm tanımlanırken karşılaşılan ilgili kavramlar, bu iki kavramı daha iyi tanımlayabilmek adına detaylı olarak ele alınmayı gerektirmektedir. Bu noktada; ikona, imge, bakış, beden, fotoğraf ve sanat kavramları birbirlerinin yanı sıra reklam ve pornografi ile ilişkili olan bir sıralamada açıklanmaktadır. İlgili kavramlara tek tek değinilmesi ise, sıklıkla reklam ile pornografi arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır. Bu açıdan bakıldığında, ilgili kavramların reklamcılık ve pornografi literatürlerinde değinilen ortak kavramlar olduğu açıkça görülmektedir.

1.1.1.1 İkona

Pornografi ve erotizm ile ilgili olarak değinilecek olan kavramlar arasında öncelikle ‘ikona’ bulunmaktadır. Kavramın kelime kökeninin Yunanca eikon’dan geldiği bilinmektedir. İkona kelimesinin temel anlamına bakıldığında ise, birebir ‘imge’ olarak ifade edildiği de görülmektedir (Kaplanoğlu, 2008: 65). Bu ifade, genel olarak inanç sistemlerine ilişkin bir anlama sahip olmaktadır. Bu bağlamda ikonalarda; tinsel şeyleri yüceltmenin amaçlandığı ve aziz resimlerinin, tapınma eylemlerinin, şehit hikayelerinin sergilendiği belirtilmektedir. Reklamda ise; hepsinin maddesel olan şeyleri yüceltmeyi amaçladığı ayrıca ünlü kişilerin görüntülerinin, tüketim eylemlerinin ve doğum öykülerinin sergilendiği ifade edilmektedir (Rutherford, 2000: 18).

İkonalar ve reklamlar farklı sergileme biçimlerine sahip olsalar da, kültürü yansıtmaları söz konusu olduğunda kültür olgusu onları bir araya getirmektedir. Dolayısıyla, ikonalarda olduğu gibi reklamlarda da bir ulusal kültürün kendine özgü tarzlarını veya mitoslarını görmek mümkün olmaktadır (Rutherford, 2000: 17). Bu noktada bireyler yaşamlarında ve tüketim süreçlerinde bir takım nesneleri, hayali kahramanları ya da kişileri vb. bireysel ifade araçları olarak dikkate almaktadır.

104 Bunun sonucunda, mesajların içerik bileşenlerinin de farklılık yaratılmak adına yenilendiği görülmektedir. Bu noktada da değişen dünyadaki iletişim sürecinin yeni araçları olarak ikonlar, maskotlar ve logolar bireylerin karşısına çıkmaktadır (Fırlar ve Dündar, 2011: 331). Dolayısıyla, 21. yüzyılda bir görsellik dünyası içinde yaşanılmaktadır.

İkona ile reklam arasındaki ilişki, onları farklı yönleriyle bazen birbirine yakınlaştırırken bazen de ayrı ayrı uç noktalarda konumlandırmaktadır. Bu bağlamda, ikonaların yine tapınma nesneleri olmalarıyla ve reklamların da çoğu zaman hor görülen şeyler olmalarıyla öne çıktıkları açıklanmaktadır. Öte yandan, reklamlara karşı olan bu olumsuz tutum yine ikonalarla ilgili bir çelişkili yaklaşımı ortaya koymaktadır. Burada da yeni ikonaların reklamlar için zamanımızın sanatı olduğu varsayımını işlediği ifade edilmektedir. (Rutherford, 2000: 18-19). Dolayısıyla, ikonalar söz konusu olduğunda ve reklamlar ile ilişkilendirileceklerinde farklı düşüncelere rastlanabileceği görülmektedir. Ayrıca, bu yaklaşımlarda reklamın bir sanat olarak kabul edildiği görüşüne de çalışmanın 1.1.1.6 sanat bölümde, reklam ve pornografi ilişkisine değinilmeden önce bir gönderimde bulunulmaktadır.

Reklamların yanı sıra pornografinin işlendiği çeşitli konular içerisinde ikona kavramının önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu bağlamda, pornografi üzerine yazılan kaynaklara bakıldığında konu kapsamıyla ilişkili olarak ikonaya da değinildiğine sıklıkla rastlanılmaktadır. Bu kaynaklarda, göz ile bakışın kesiştiği nokta için imgeyi göze sunan bir form olarak ikona kullanımından bahsedilmektedir. Pornografinin ise; göze seslendiği ölçüde açığa çıktığı ve tatmini gerçekleştirdiği ölçüde de tatmin arzusunu yenileyerek onu doyumsuzlukla beslediği ifade edilmektedir. İkonanın verdikçe çoğalan ve çoğaldıkça artan çağrısı, bakışın tatminine yönelik bir pratiğe hapsedilmiş olarak açıklanmaktadır. Burada imgenin Şamlı Yahya’dan başlanarak kanıtlanmaya çalışılan çifte varlığının, görüntü dışında sunacak bir şeyi olmayan bir hayat kadının yoksulluğuna indirgendiği ifade edilmektedir. Ayrıca ikona; bu dünya ve ötesinde iki ayrı alana sahip olan, görünenle görünmeyen arası salınan bir varlık olarak açıklanmaktadır. Bu noktada da onun antinomisi, göze getirdiği an görünmezleştirdiği aşkınlığın antinomik olmasından kaynaklanmaktadır (Sayın, 2009: 8).

105 Pornografi ile pornografik olanda bakışa diğer bir değişle pornografik unsurun göze gelmesine değinildiğinde, ikona ile görünen ve görünmeyen arasında da bir ilişkiye değinilmesi mümkün olmaktadır. Bu noktada ikonanın, kendi çöküşünü göze alabildiği için görünmeyenin göstereni olduğu açıklanmaktadır. İkonanın bu bağlamda; özüyle veya mevcuda gelmesiyle (ousia) var olma koşulunu (hypostatis) aynı anda simgeleyen pano sayesinde, görünür kılınan imgenin hem kendisiyle bir olduğu hem de bir olmadığı ifade edilmektedir. Bu noktada çatışma ortaya çıkmaktadır. Pano ise, kona kırıcılara göre ousia’yı göze getirdiğini iddia etmektedir. Bu nedenle de inandırıcılığını ve kanıtlayıcılığını kaybetmektedir. Onlara göre gösterenin gösterilenden koptuğu bu anlayış, ikonanın antinomisini kaybetmesine yol açmaktadır (Sayın, 2009: 8-9). Yapılan açıklamalarda ikona kavramı için zaman zaman uzlaşmaların ve çatışmaların oluşabileceği noktaların bulunduğu görülmektedir. İkonanın işlerliği söz konusu olduğunda, görsel temsil biçimleri olarak hem reklamlar hem de pornografi için önemli bir kavram olduğu anlaşılmaktadır.

1.1.1.2 İmge

Pornografi ve erotizm ile ilgili değinilen kavramlar arasında ‘imge’ yer almaktadır. Bu iki kavram ile imge arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır. Bu ilişkiye özellikle imgenin pornografisine değinildiğine rastlanılmaktadır. Ayrıca, erotizm ile imgeden bahsedildiğinde, Roger Dadoun’unun bu kavramlar arasında güçlü ve esrarengiz ilişkiler olduğunu belirtmesi konu kapsamında dikkat çekici olmaktadır (Dadoun, 2007: 41).

Pornografi söz konusu olduğunda imge ile arasındaki ilişki bakışla ilintili olarak açıklanabilmektedir. Söz konusu ilişki imgenin pornografisinde ve pornografik imgenin ortaya çıkışında yer almaktadır. Bu noktada, her tür pornografik imgenin öncelikle bakışa seslenerek vücut bulduğu görülmektedir. Her şeyden önce kaçınılmaz olarak bakışı çağırdığı belirtilmektedir. Burada bakışa yönelme ve onu tahrik ile tatmine yönelme, aynı zamanda da onun merak ile ilgisini uyandırma anlamına gelmektedir (Çamdereli, 2004: 570). Öte yandan, pornografik bir imge için kendi çerçevesinin dışına taşan ve kendiyle beraber ona bakan gözü canlandıran bir kışkırtıcılık olmadığından söz edilmektedir. Buradaki pornografik imgeler; duyuların diriliği yerine zaman içinde duyuların git gide körelmesine neden olan imgeler olarak

106 tanımlanmaktadır. Bu uyarım; istekli olan bir uygulama fantezisine kapı aralasa da aslında kaçışı olmayan bir denetleme mekanizması kuran teşhirci ve köreltici bir uyarı olarak ifade edilmektedir. Ayrıca, kendini yalnızca göze gelmek amacıyla soyanın ya da perdeleyenin imgeler olmadığı, pornografik imgelerin hepsinin onlara çıplak bir bedene bakar gibi bakılmasını önermekte olduğu da vurgulanmaktadır (Sayın, 2009: 12).

İmge ile beraber pornografik olan algılandığında, erotik olanın da bu algılanışa dahil olduğu öne sürülen bir süreç oluşmaktadır. Bu bağlamda, tek başına cinsellik kavramının yetmeyeceği bir içeriğe gönderme yapan pornografik imgenin erotik olanın da algılanmasını sağlayarak erotik olan şeyi kaydettiği, resimlendirdiği, seslendirdiği, yazılandırdığı, diğer bir değişle de üreterek içselleştirdiği açıklanmaktadır (Çamdereli, 2004: 569). Bu noktadan hareket edilerek, pornografi ve erotizm kavramları arasında içselleştirilen bir ilişki bulunduğu anlaşılmaktadır.

Detaylı bir pornografi tanımı yapılmadan önce pornografik imge ile onun dışavurumcu oluşundan söz edildiği görülmektedir. Burada da, pornografik bir imgenin nesne üzerine örtülen görünmezlik giysisini çıkarttığı ve bakışları çakıştırdığı açıklanmaktadır. Ayrıca bu açıklamaya, gözün ve bakışın bazen giyinikliğin çıplaklığıyla da çakıştığı eklenmektedir. Bu, pornografik imgenin dışavurumcu olma nedeni olmakla beraber içinde olanla olmayan her şeyi dışa vurmaya yeltendiğini göstermektedir (Sayın, 2009: 31). Dışavurumsal oluşu, aynı zamanda varoluşunu ve pornografik oluşunu açıklamaktadır. Dolayısıyla, varoluşunu dışavurumsal çıplaklığı içinde göze getiren ve dayanılmaz bir artı ürün olarak tüketilen ayrıca bakışları da doyuran imgenin kendi daha baştan varoluşu gereği pornografik olarak tanımlanmaktadır. Burada ek olarak, imgenin bazen de dışavurumsal bir perdeyle çıplaklaşabileceği öne sürülmektedir. Göze getirdiği temsilin ardında bulunan ve görünmeyen bir niteliğin varlığını yadsımaktadır. Aynı zamanda da kendi meşruiyet zeminini hazırlamaktadır. Bu noktada, yalnızca kendine gönderme yapan veya yalnızca kendini dışa vuran bir hakikatin çıplaklığı olarak kendini ortaya koymaktadır (Sayın, 2009: 11). Dolayısıyla, pornografi ve imge arasındaki ilişki kavranırken bakışın da bu ilişkide önemli bir yeri olduğu anlaşılmaktadır.

107 1.1.1.3 Bakış

Bakış bir kavram olarak ele alındığında, görmek ile bakmak ve gören göz ile bakış arasındaki ilişkiden söz etmek mümkün olmaktadır. Burada, görmek ve bakmanın ne olduğu öncelikle onların işlevlerine değinilerek kavranmasını gerektirmektedir. Bu bağlamda, görmenin genel anlamda bilgilenmeyi, bakışın da odaklanmayı ancak aynı zamanda da imgele(n)meyi beraberinde getirdiği anlaşılmaktadır (Çamdereli, 2004: 571). Ayrıca, gören göz için bakmakta olduğu nesneden bağımsız bir biçimde gören özneye ait olduğu belirtilmektedir. Bu noktada bakış ise; nesneyle yönelimsel bir ilişkiye giren şey olarak tanımlanmaktadır. Bir başka ifadeyle bakış; nesneye yönelik bir görme biçimi olmaktadır. Dolayısıyla göz ile bakış arasındaki alan; göz ve bakışın bir iletişimi olarak tanımlanmaktadır. Bu aşamada bakışım ise, nesnelerin veya onların içinde bulunduğu görüntü mekanının, görülmek üzere bakışı oluşturan ve çağıran lekeselliği sayesinde gerçekleşmektedir. Bu, bakışın geçeceği yerde gözlerin yoğunlaşmasına olanak sağlayan bir çağrı olarak ifade edilmektedir. Ancak, bu çağrı nesnelere veya evrene ait olmaktadır. Nesnenin kendini görünür kılarak bakışı çağırırken, bakışa içinde görünmezliğini saklayan ve nereden nasıl bakacağı bilinmeyen bir belirsizlik sayesinde seslenebildiği açıklanmaktadır (Sayın, 2009: 30). Bu açıklamalar ise, bakış ile pornografiyi ve imgenin pornografisini anlamak için önemli bir paya sahip olmaktadır.

Bakış ile beraber özne ve nesne arasında bir ilişkiden söz edilmektedir. Burada özdeşleyim ekseninde bir araya getirilen özne ile nesne, bakış ile göz ve dışavuruma bahşedilen yaşantı değeri vb. nitelikler, öznenin içinde var olduğu dünyaya eklemlenmesinin sağlanmasıyla açıklanmaktadır. Bakış ile imgenin özdeşleştiği anın ise; doğrudanlığın tepe noktası olarak ifade edildiği anlaşılmaktadır (Aydın, 2009: 168). Dolayısıyla, burada bakış ve imge arasında bir ilişki olduğu da görülmektedir. Bakış ile imgenin özdeşleşme anında, doğrudanlığın yanı sıra pornografiye ait vurgusunun da ortaya çıktığı görülmektedir. Bu, bakış ile imgenin özdeşleştiği anda pornografinin oluşturucu öğelere mutlak vurgusunun gerçekleşeceği ve vurgunun varoluşsal bağlamda ben’i dünyaya eklemleyeceği veya dünyayı, algı temelinde ben’e açacağıyla açıklanmaktadır (Aydın, 2009:168). Bu bağlamda, pornografiyi de öznenin algı temelinde dünyaya açılmasının bir sonucu olarak görmek mümkün olmaktadır.

108 Bakış bağlamında göze değinildiğinde, pornografinin temel özelliği ortaya çıkmaktadır. Burada Jacques Lacan’dan hareket edilerek Slavoj Žižek’e sorulduğunda pornografinin temel özelliği; göz ile bakış arasındaki ayrımı ortadan kaldırmasıyla ifade edilmektedir. Ayrıca, ekranda gördüğü imgelerin mıhlanan seyirciyi felce, nesnel bir bakışa indirgemesiyle açıklanmaktadır (Žižek, 1998: 44-69; Sayın, 2009: 28’ten alıntı). Bu noktada, pornografinin temel özelliğinde bakışın seyirciye ait olması ve bakışı yönlendirenin ise seyirci olduğu yanılsamasının sunulması ortaya çıkmaktadır. Burada mekanı nesnelleştirdiğini düşünen öznenin mekan tarafından nesneleştirildiği ileri sürülmektedir. Ancak, pornografi denildiğinde Žižek’in, popüler bilinçteki yaygın anlamıyla cinsel ilişkiyi her türlü ayrıntısıyla göze getiren bir temsil biçimini anlatmadığı da bilinmektedir. Pornografik bakış; bireye ait bir gözden hareketle arzu nesnesine yönelen bir bakış olmamakla, aksine bir hareketle pornografi de kendine ait gözü yitirmek ve ona bakmakta olan ötekinin bakışına indirgenmiş olmakla ifade edilmektedir (Sayın, 2009: 28). Dolayısıyla, bakış kontrolünün de bakanın değil bakılanın, diğer bir değişle nesnenin kontrolünde olduğu anlaşılmaktadır.

Bakış bağlamında pornografiye değinildiğinde bir kışkırtmadan söz edilmektedir. Burada, bakışa yönelme ile bakışın iştahını kışkırtma isteğinin pornografik kurguda arzuyu çoğaltma isteğini doğursa da bakışın doyurulmasına imkan veya fırsat vermeyeceği açıklanmaktadır. Bu görüş, pornografik bir imgede kendi çerçevesinin dışına taşan ve kendisiyle birlikte ona bakan gözü canlandıran bir kışkırtıcılık bulunmadığının ifade edilmesiyle desteklenmektedir (Çamdereli, 2004: 570-571). Öte yandan, imgenin içinden gelen bir fazlalıkla değil, içinde eksilen bir yoksullukla göze geldiği öne sürülmektedir. Bu nedenle imgenin göz yerine bakışa yöneldiği, bakışı kışkırttığı ve bakışı çağırdığı belirtilmektedir. Ayrıca bu açıklamaya, bakışın gözden kolay baştan çıkarıldığı da eklenmektedir. Dolayısıyla, imgenin bakışı yakaladığı zaman ona egemen olacağının bilindiği ve sürekli bir tatmin peşinde koşan bakışın da göz üzerinde egemenliğe sahip olduğundan söz edildiği görülmektedir (Sayın, 2009: 27-28).

Pornografi ile bakan ve bakılan arzu nesnesinin yanı sıra reklamlarda da bakılan öznenin nesneleşmesinden söz etmek mümkün olmaktadır. Burada, beden ve arzu nesnesine dönüşen bedenin çıplaklığı öne çıkmaktadır. Bu bağlamda, reklamda obje olarak kullanılan çıplak bedenin de reklamı görenler tarafından seyirlik bir

109 malzeme olarak tüketildiği zaman tamamen bir nesneye dönüştüğü ifade edilebilmektedir. Dolayısıyla, bedenin haz aracı konumuna getirildiği ve maddileştirildiği öne sürülmektedir (Batı, 2010: 112). Adeta pornografide olduğu gibi nesnenin bakışı kışkırtmasına dair olan ilişkinin, tüketici ile reklamdaki haz aracı arasındaki ilişkide de görüldüğünü söylemek mümkün olmaktadır. Reklamdaki cinsel imge ise, göze gelerek göz üzerinde bir tatmin arayışına dönüşebilmektedir.

1.1.1.4 Beden

Beden, cinsellikle ilişkilendirildiğinde hem pornografi hem de reklamlar için önemli bir yere sahip olmaktadır. Pornografi ve erotizmle ilgili kavramlar arasında ise, sıklıkla cinselliğin yanı sıra pornografik düşünceye gönderimde bulunmaktadır. Bu bağlamda cinsellik; hem bedenin yaşamına hem de insan türünün yaşamına bir giriş yolu olarak ifade edilmektedir. Bu nedenle, 20. yüzyılda cinsellik için yaşamların en ufak ayrıntısına değin izlendiği öne sürülmektedir. Onun davranışlarda izlendiği, düşlerde kovuşturulduğu, en ufak çılgınlıklarda ondan kuşkulanıldığı, yaşamın ilk yıllarına değin peşinden gidildiği, bireyselliğin şifresi haline geldiği ve onun hem çözümlenmesini sağladı hem de eğitilmesini olanaklı kıldığı açıklanmaktadır (Foucault, 2010: 107). Dolayısıyla, beden yaşamın farklı evrelerinde çeşitli yanıt arayışlarının hem çözümleri hem de nedenleri arasında yer almaktadır.

Beden, cinsellikle beraber özellikle pornografik düşüncede yer almaktadır. Dolayısıyla bedenin toplumsal, kültürel pratik ve kurumlarla olan ilişkisi, ayrıca insan kimliğinin imgelenebileceği görsel bir zemin oluşu ve cinselliğinde beden ile doğrudan ilgisi göz önüne alınıldığında, pornografi için üretilecek her düşüncenin beden olgusunu içermesi gerektiğinin savlanabildiği görülmektedir. Burada pornografik edinimin bedenle ilgisi, son kertede beden ile pornografi ikiliğinin ayrılmazlığını imlemesiyle açıklanmaktadır (Aydın, 2009: 78).

Pornografik düşüncede bulunan beden reklamlar açısından ele alındığında, onun bir kışkırtma ile reklamlarda yer aldığı görülmektedir. Bu noktada, reklamlardaki pornografik imgenin bedensel dokunuşu kışkırttığı açıklanmaktadır. Bu, imgenin kendisine değil imgenin imgesine, diğer bir değişle imgenin temsil ettiği veya özdeşleştirildiği ürüne dokunma ya da temas ile doyuma ulaşılacağı anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bir ürünü edinmek için satın almanın, bakışın dokunduğuna tensel bir dokunuşu gerçekleştirme ve mutluluğu yakalama çabası olarak

110 görülebileceği ifade edilmektedir. Ancak bu dokunuş; paradoksal biçimde doyumsuz bir kısır döngünün ilk adımı olarak tanımlanmaktadır. Bu da, ne kadar çok Coca- Cola içersen o kadar susarsın paradoksuyla açıklanmaktadır (Çamdereli, 2004: 571). Bu paradoksla benzer biçimde olduğu söylenebilecek olan pornografik imge ve bakış arasındaki kışkırtma ile doyumsuzluk ilişkisinin de yine reklam mesajlarında görülebileceğini söylemek mümkün olmaktadır.

Pornografiye değinildiğinde, farklı toplumlar için pornografik niteliğin farklılıklar gösterdiğinden ve konu özünün de mutlak anlamda kültürel bir nitelik taşıdığından söz edilmektedir. Bu noktada ise, aynı farklılık beden ile tabu anlayışı arasında görülmektedir. Pornografide olduğu gibi burada da farklı toplumların beden için birbirinden ayrı nitelikler taşıdığına varılmaktadır. Bu noktada tabu anlayışına bakıldığında, eski Yunan ve Roma’da taban tabana zıt bir durumun bulunduğu örnek gösterilmektedir. Eski Yunanlıların cinsel organlar da dahil olmak üzere, çıplak insan bedenine ufak bir utanma duygusu olmadan baktıkları bilinmektedir (Hyde, 1986: 20). Dolayısıyla, beden ve pornografi arasında yine bakışın kışkırtılması ve doyumu söz konusu olmaktadır. Burada bedenin cinsel çekiciliğini kaybetmesiyle veya sunumuna bağlı olarak, pornografiden uzak bir alanda da yer alabileceğinin söylenebilmesi mümkün olmaktadır. Öte yandan, beden ile görünümü günümüzdeki birçok süreç içerisinde hala önemli bir unsur olmaya devam etmektedir. Bu bağlamda konuya bakıldığında beden ile görünümü; dinlerin, siyasal rejimlerin,

Benzer Belgeler