• Sonuç bulunamadı

1. GRAMSCİ VE FELSEFİ SERÜVENİ/GELİŞİMİ

1.3. Modern Prens Olarak Siyasal Parti

1.3.3. Fabrika Konseyleri

Üstyapının önemine yapmış olduğu vurguyla Marksist düşünce içinde özgün bir yer kazanan Gramsci, hegemonya çözümlemelerini üstyapı alanında gerçekleştirir ve bu

75 Mehmet Yetiş,” Gramsci ve Aydınlar”, Mülkiye cilt26, sayı 236, 217-245, Ankara,2014, s. 237

76 J. Molyneux, “Marksizm ve Parti”, çev:Yavuz Alogan, Belge Yayınları, İstanbul,1991, s. 209

53

çözümlemelerin temelinde siyaset, hukuk, ideoloji gibi üstyapı unsurları yer alır. Ancak Gramsci bu üstyapı kurumlarına vurgu yaparken altyapıyı da göz ardı etmez. Bu anlamda altyapıda meydana gelecek değişikliklerin üstyapının belirleyicisi olduğu kabulünü en baştan benimser. Başka bir deyişle, üstyapı kurumlarının hegemonya için önemine vurgu yapan Gramsci açısından yine de temel olan altyapı, yani üretim ilişkileridir. Bu nedenle Gramsci için hegemonyanın filizlendiği yer üretim ilişkilerinin kalbi olan fabrikalardır.

Rus Devrimi deneyimini incelemelerinde Rusya’daki askeri varlığa dikkat çeken Gramsci’ye göre Rus Devrimi’nde işçi, köylü ve asker ‘sovyet’lerden bahsedilebilirken, İtalya gerçeğinde bu sacayaklarından biri olan ‘askeri’ unsur eksiktir. Bu yüzden İtalya’da yaşanacak olan proleter devrimi için fabrikalar ve fabrikalarda oluşturulacak öz yönetim yapılanmaları önemli bir unsurdur. Bu açıdan Gramsci için ‘sovyet’lerin üretilip inşa edilmesi fabrika konseyleri aracılığıyla mümkün olacaktır. Öte yandan sözü edilen bu yapılanmanın oluşturulabilmesi için iç komisyonlar etkin bir tutuma sahip olarak işçilerin düşünüş ve yaşayış biçimlerini şekillendirecek ve uzun vadede burjuva demokrasisinin yerine geçecek olan proleter demokrasiye zemin hazırlayacaklardır.

İşçi ve köylü sınıflarının dar korporatif çıkarlarından sıyrılmaları gerektiğinin altını birçok kez çizen Gramsci bu nedenle oluşturulacak fabrika konseylerinde köylü sınıfına da yer açmıştır. Sadece fabrika işçilerinin gücüyle proleter devriminin sağlam bir temele oturamayacağını dile getiren Gramsci devrimin geniş ve sağlam bir temel kazanabilmesinin yolunu işçi ve köylü birlikteliğinde görür. Buna göre: ‘‘Kentler kırlarla kaynaştırılmalıdır; Sosyalist devlet bu kurumlara dayanarak kurulacak ve gelişecektir;

Sosyalist devlet bu kurumlar aracılığıyla makinaların kullanıma sokulmasını teşvik edecek ve tarımsal ekonominin dev dönüşüm sürecini yönetecektir.”77 M. Yetiş, sözü edilen işçi ve köylü birlikteliğinin oluşturulacağı yapıyı şu şekilde aktarır: ‘‘Fabrikadaki iktidarı üstlenecek olan fabrika komiteleri, bir delege meclisleri içerisinde aynı semtte yaşayan emekçilerin katılımıyla kent konseylerine dönüştürülecek olan mahalle komitelerini de kapsayarak, kırsal alanda ise köylü örgütlerince tamamlanarak sonuçta

77 Gramsci,” İtalya’da İşçi Konseyleri Deneyimi”, s. 10

54

devlet iktidarını oluşturması düşünülen, ‘İşçi ve Köylü Konseyleri’ yapılanmasının kurucu öğelerini sağlayacaktır.”78

Fabrika Konseyleri’nin yapısını açıklarken konseylerin zanaat temeline dayanacağını vurgulayan Gramsci, kurulacak atölyelerin içinde işçilerin ekiplere ayrılarak çalışma birimleri oluşturacaklarını dile getirir. Bu anlamda zanaata göre ekiplerden oluşan konsey sendikalardan farklılıklar gösterir. Gramsci, sendikanın bireye dayandığı yerde konseyin kolektif bir iradeye dayandığını şu sözlerle ifade eder:

‘‘(k)onsey zanaat içindeki organik ve somut birliğe dayanır ve bu birlik ile sınai süreci disiplin altına alarak gerçekleştirilir. Zanaat ekibi, sınıfın türdeş bütünü içinde değişik olduğunu hisseder ama aynı zamanda, kesin ve yöntemli işleyişiyle, üretimin gelişmesini mümkün kılar ve disiplin sistemi içinde yer aldığını da hisseder.”79 Birlik ve dayanışma temelli olan konsey, işçilere doğrudan bir sorumluluk verirken, bu sorumluluk duygusu işçileri çalışmalarını iyileştirme konusunda teşvik eder. Öte yandan sınıf bilinci ve sınıf kültürüne erişmeye başlayan işçi gönüllü bir disiplin altında tarihin yaratıcısı olduğu anlayışını kavrar. İşçilerin bu yeni kavrayışlarını sendikaya da taşıyacaklarını ve ulaşılan bu yeni bilinci sendikaya getireceklerini dile getiren Gramsci ekler: ‘‘Basit işçi mücadelesi etkinliğinden işe başlayan sendika da ekonomik yaşama ve çalışma tekniğine yeni bir görünüm kazandırma görevine, bu temel göreve verir kendisini.”80 Sınıf bilincini kazanmış olan ve en iyi işçilerden oluşan sendikalar, sınıf mücadelesinin en yüksek anını oluşturup, sınıfsız toplum oluşturacak nesnel koşulları yaratırlar.

Gramsci kurulacak işçi sınıfı hegemonyasının filizleneceği yerlerin Fabrika Konseyleri olduğunu dile getirirken, var olan sendikal anlayış ve Sosyalist Parti’ye eleştiriler getirir. Her şeyden önce sendika ve Fabrika Konseyleri arasında yapısal farklılıklar bulunduğunu dile getiren Gramsci, sendikaların mevcut düzende, yani kapitalist düzen içerisinde mücadele ettiğini, bu mücadelenin kapitalist düzende işçilere ancak küçük avantajlar getirebileceğini ifade eder. O kapitalist sistem içerisinde elde

78 Mehmet Yetiş, ‘‘Antonio Gramsci ve İtalya’da Fabrika Konseyleri Dönemi: 1919-1920’’ İki Dünya Savaşı Arasında Avrupa ve Balkanlar, Aybay Yayınları, İstanbul, 1994, s. 146

79 Gramsci, a.g.e., s. 49

80 Gramsci, a.g.e.,, s. 50

55

edilecek kazanımlara değil, proleter devrimine odaklanılması gerektiğini vurgular. Bu anlamda sendika ve fabrika konseyleri arasında işlevsel açıdan da farklılıklar mevcuttur.

Sendikalar mevcut üretim ilişkilerini onaylamakta ve iş saati, saatlik ücret, sosyal haklar gibi konuların ötesine geçememektedirler. Fabrika Konseyleri ise kapitalistlerle pazarlıklar yapmak için değil, kapitalistleri yerlerinden etmek için programlar hazırlayacaklardır.

Grasmci, sendikaların kapitalist düzlem içerisinde hareket ettiklerini, elde ettikleri kısmi başarıların da bu düzlem içerisinde elde edilen başarılar olduğunu ifade eder.

Sendikalar işçi yaşamını görece daha iyi bir standarda çekmeyi başarmışlardır, ancak bu başarılar kapitalist sistem içinde yer aldığı, kapitalistler ile yapılan pazarlıklar sonucunda elde edildiği için devrimci bir mücadelenin ürünü olmaktan uzaktırlar. Sendikalar tüm kazanımlarına rağmen, kapitalist sistem içerisinde burjuva ile ‘anlaşarak’ bu kazanımları elde etmişlerdir. Bu anlaşma ise Gramsci’nin tasavvur ettiği işçi sınıfı hegemonyasını oluşturmaktan, işçiye bir öz-bilinç kazandırmaktan oldukça uzaktır. Gramsci için sendikalizm kapitalist toplumun aşılmasını hedefleyen ve bu uğurda çabalayan bir olgu olmaktan çok, kapitalist toplumun basit bir biçimi olarak kendini ortaya koymuştur.

Dolayısıyla sendikalizm, işçiyi tıpkı özel mülkiyet sahibinin bakış açısında olduğu gibi, üretici olarak değil ücretli olarak görür ve örgütler:

(s)endikalizm işçileri çalışma aracı açısından ya da işlenen madde açısından birleştirir. Başkasını değil de şu aracı kullanmak, başka birini değil de belirli bir hammaddeyi işlemek çalışma ve kazanç konusundaki durum ve yeti farklarından kaynaklanır; işçi kendi durumu ve yetisi içinde doldurulur ve onları, üretimin bir uğrağı olarak değil de, yaşamını kazanmak için, basit bir araç olarak tasarlar.81

Gramsci’nin de ifade ettiği gibi kapitalist sistemin bir kurumu olan sendika ve sendikalizm anlayışı işçinin bilinç dünyasını burjuva kapitalist dünya görüşü ile şekillendirir. Bu şekillendirme işçinin zihin ve yaşam alanının var olan sistemin devamına yönelik bir şekillendirme iken, işçinin kendisinin, sınıfının ve emeğinin bilincine varmasını engeller niteliktedir. Bu kavrayış işçinin kendisine ve diğer işçilere yabancılaşmasına neden olurken, işçinin kendisini daha çok bir ‘ücretli’ olarak

81 Gramsci, İtalya’da İşçi Konseyleri Deneyimi, s. 67

56

tanımlamasına, kendisiyle benzer işkolunda emek harcayan işçileri kendisine rakip olarak görmesine, dayanışma kültüründen çok rekabet kültürünün yerleşmesine neden olur.

Kendisini, işçiyi, rekabetin sonucunda, fiyatıyla değerinin belirlendiği ulusal ve uluslararası pazara sunulan bir ‘metaa’ olarak tasarlamaya sürükler. Sendikalizm kapitalist sistem anlayışının işçiler üzerindeki etkisinin ana sorumlusu olmasa bile, bu anlayışın yıkılmasını sağlayacak niteliklerden ve kavrayıştan uzaktır.

Gramsci yukarıda değinilen öngörüleriyle hâkim ilişkiler örüntüsünü yıkıp kapitalizmin karşısına yeni bir tarihsel blokla çıkmayı amaçlar. Buna göre her şeyden önce Fabrika Konseyi işçi için bir okul niteliğindedir. Fabrika Konseyleri’nde bilinçlenen işçi sınıfı yeni öngörüler edinerek alternatif bir hegemonya, bir işçi sınıfı hegemonyası oluşturacaktır.