• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM: FRANSIZ POLİS TEŞKİLAT

1.5. Polis Faaliyetlerinin Gelişim Süreci

Polislik mesleğinin temelini oluşturan prensiplerin polis tarafından benimsenmesi verimlilik unsurunu daha da arttırmıştır. Polislerin telefonları dinlemesi, fiş kayıtları ve kimlik kontrolleri gibi falliyetlerin yasallıktan uzak olduğu görüşleri de zaman zaman ortaya çıkmıştır. Ancak, polisin denetimi ve kontrolünün arttırılması gibi hususların geçerliliği bağlamında daha yapıcı olacağı da düşünülmektedir. Bolergey ön raporunda, şeffaflığı fiilen gerçekleşmesi için, bağımsız tüzel kişiliklerden oluşan ve amacı polis hizmetlerinin yasallık ve cumhuriyet geleneğine uygunluk içerisinde işlemesini kamuoyu nezdinde sağlamak için değerlendirme kurulunun oluşturulmasını önermiştir. Bu bağlamda İçişleri Bakanlığı 31 Ekim 1990 tarihinde bir Polis Faaliyetleri Üst Konseyi kuruluşu oluşturmuştur. Ayrıca, Bilgi İşlem ve Özgürlükler Milli Komisyonu (CNIL) ve İdari Belgelere Giriş Komisyonu kurulmuştur. Aralık 1991’de Bakanlar Kuruluna sunulan İç Güvenlik Hakkındaki Kanun Tasarısında da bu konulara yer verilmiştir. Tüm bu komisyonların oluşturulmasındaki asıl sebep: Polisin görev yaparken İnsan Haklarına ve kişi özgürlüklerine saygılı olunması hususunda denetlenmesi içindi. Fakat 19 Mayıs 1983 tarihli İdare Hâkimi açıklamasında, fiş kayıtları konusunda polisin yetkisiz olduğu değerlendirilmiştir. Telefonların dinlenmesi ile ilgili olarak iktidar hiçbir zaman herhangi bir karar koymamıştır. Bu işlem tam bir kanunsuzluk içerisinde artma göstermiştir. Çünkü iktidarın elinde büyük bir koz olmuştur. Avrupa hukukunun gereklerine uymak için bu gibi polisiye faaliyetlerde Avrupa Birliğinin ilgili mevzuatını kabul etmek zorunluluğu vardır. 1981 yılında Yargıtay 1.Başkanı

Robert Schmelck’in başkanlığını yaptığı bir inceleme komisyonunda Fransa’nın yapmış olduğu telefon görüşmelerinin dinlenmesi faaliyeti uluslararası taahhütlere aykırı olduğu ve adli dinlemeler için “Hiçbir toplu düzenlemenin konusunu oluşturmazlar.” diye rapor hazırlanmıştır. Dolayısıyla bu tür dinlemelerin delil teşkil etmeyeceği ortaya konmuştur. Ancak, bu rapor 1981 yılının haziran ayında teslim edilmiş olmasına rağmen hiçbir zaman işleme konulmamıştır. Fransa, Strasbourg İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi içtihatlarında özel hayatın gizliliği ile alakalı açılmış olan davalarda iki defa mahkûm edilmiş, bu duruma Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8. Maddesinin ihlal edildiği gerekçe olarak gösterilmiştir. Bu madde içerik olarak “Herkesin özel ve aile hayatına, meskenine ve haberleşmesine saygı gösterilmeye hakkı vardır.” anlamına gelmektedir. “Bu hakkın kullanılmasında bir kamu otoritesinin müdahelesine izin verilmektedir. Ön koşul olarak kanunun öngörmesi koşuluyla ve bir tedbirin milli güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, ahlakın korunması veya başkasının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli” olması halinde telefon dinlemesinin yapılabileceğinin altı çizilmiştir. Mahkemenin içtihadı, Fransa’da telefon dinlemelerinde yeterli yasal düzenlemenin bulunmadığına dikkat çeken hâkimler “Telefon dinlemelerin özel hayata, haberleşmeye ve saygıya ciddi zarar getirmekte olduğunu” özellikle belirtirmişlerdir. Ayrıca, hâkimlerde “Fransız sisteminin korkulacak başka suistimallere karşı şimdilik tam bir himaye arz etmedeği” görüşü de taşımaktadırlar. Bu koşullar dâhilinde, İnsan Hakları Milli Danışma Komisyonunun 15 Kasım 1990 tarihli bir görüşünde, konuyla ilgili dünya çapında bir projenin Parlamentoya sunulması gerektiği ve ivediliği üzerinde ısrar ettiği görülür. 1991 yılının Mayıs ayında çıkacağı bildirilen yeni bir düzenleme, Parlamento tarafından çabucak kabul edilir. Telekomünikasyon araçları vasıtasıyla yapılan haberleşmenin gizliliğine ilişkin, 10 Temmuz 1991 tarihli kanun özgürlükler için tehlikeli bir uygulama olan telefon dinleme faaliyetine yasal bir çerçeve oluşturacaktır. Kanun iki varsayımı ayırır: Yetkili adli makamca karar verilen dinlemeler ve güvenlik sebebiyle denilen dinlemeler.

Kanun, yetkili adli makamların, telefonların dinlenmesine hangi koşullarda başvurabileceklerini belirtir. İkinci ilkeyi ise açıkça tanımlar: “Güvenlik Sebebiyle”

denilen dinlemelerde sadece hükümet makamları bu yetkiyi kullanabilecektir. Bütün diğer dinleme şekilleri yasadışıdır. Kanun, bu güvenlik tedbirinin kontrolü için Milli Komisyon kurmuştur. Bağımsız adli makamlar kategorisine bağlı komisyon, kanunun hükümlerine uyulmasını gözetlemek ve telefonların dinlenmesinde yasallığı kontrol etmekle görevlidir ve kendini idari dinlemelerin mağduru olarak gören herkesin müracaatını incelemeye başlayabilecektir. Fakat bu mahkemenin sadece bir tavsiye yetkisi vardır. Yeni mevzuat bir gelişme oluşturmuş fakat yetersiz kalmıştır. Komisyona, yetki çok az verilmiş olup özel hayatın etkili bir şekilde korunmasını sağlayamayacaktır. Polisin fiş kayıtları meselesi, aynı sınırlı bir koruma mantığına bağlanmıştır.20

Polisin tutmuş olduğu fiş kayıtları zaman içerisindeki reformlar sonucu poliste modernizasyon sağlandıkça bilgisayar verileri üzerinden yapılmaya başlanmıştır. Dolayısıyla bu fiş kayıtlarına ulaşmak daha sistemli ve daha kolay olmaktadır. Polisin kimlik tespitinde fişleme ile daha kolay sonuca gittiği görülmektedir. Fişleme, özellikle bilgi işlemin görev alanına girmektedir. Ancak, yine halk tarafından fişleme hususunda büyük tartışmalar yapılmaktadır. Fişlemenin, özgürlükler hususunda riskler taşıdığı ve kişilik haklarını zedeleyebileceği düşünülmektedir. 1978’de yapılan bir kanun düzenlemesi ile bu işlem yasal boyuta ulaştırılmıştır. Mevzuata göre fiş kayıtları ve kişiler hakkında bilgi listesi için otomatikleştirilmiş bir sistemin oluşturulması projesi hususunda hazırlıklar yapılmıştır. İdarenin elindeki bu fişleme, kimlik numaralarının çıkmasıyla daha da kolay hale gelmiştir. Kolluk, fişleme ile yapmış olduğu soruşturmalarda kişisel verilere ulaşmak için daha geniş bir altyapıya sahip olmuştur. 7 Ocak 1978 tarihli kanunun hazırlanmasında en temel unsur, bilgi işlem fiş kayıtlarının temel özgürlüklere zarar vermeden yapılmasıdır. Kanunun 1. Maddesi, özgürlükler için bilgi işlemin tehlikeleri üzerine dikkatleri çeker ve her bir vatandaşın hizmetinde olmalı ve ne insani nitelikle ne insan haklarına ne de kişisel ve kamu özgürlüklerine zarar getirmemelidir olarak belirtilmiştir. Bu yeni düzenlemenin temel amacı, kişilik haklarının gerçek kişilerin adlarını kapsayan verilere ilişkin fiş kayıtlarının oluşturulması ve kullanılmasını sağlamaktır. Fişleme hususunda, bağımsız idari makamın, yasama gücü tarafından yetkilendirilmesi sonucu ve kişisel hakları

koruyucu kuralların uygulanmasına önem vermek için görevli bir daimi Denetleme Komisyonu (Bilgi İşlem ve Özgürlükler Milli Komisyonu C.N.I.L.) kurulmuştur. Böylece, kişisel özgürlükler korunmuş, kişilerin istemeleri durumunda kendi bilgilerine ulaşması için talepte bulunabilmesinin önü açılmıştır. Fişlemenin iptali hususunda yargı mercilerine başvurabilme imkânı sağlanmıştır. 31. Maddede şöyle denilmektedir:“İlgilinin mutlak onayı olmadıkça doğrudan veya dolaylı olarak kişilerin ırk kökenlerine veya siyasal, felsefi veya dinsel görüşlerini veya sendikal bağlılıklarını gösteren isimler içeren verilerin bilgisayar ortamına girilmesi veya belleğinde saklanması yasaktır.” Tüm bu işlemlerin kamu yararı için yapılması gerektiğinin altı çizilmiştir.

E. Heilmann’ın tezi ile verilerin değerlendirilmesi yapılmıştır. İletişim birimlerine dayanan E. Heilmann, tarihsel olarak polisin sadece hukuku referans almadığını, aynı zamanda verilere dayalı bilgi sistemi tarafından da şartlandırıldığını göstermiştir.21

Polisin tarihsel araştırması ile ilgili önemli tezlerden biri de Dominique Monjardet tarafından savunulmuştur. Monjardet, araştırmalarında karar alma gücünün tabanda bulunması gerektiği görüşüne sahiptir. Çünkü uygulayıcının bizzat olaya müdahale eden taban birimde bulunan görevlilerin yaptığını ve karar alma konusunda da bu kişilerin daha faydalı karar alabileceğini düşünmektedir. Bu görüşe de “Hiyerarşik Tersine Çevirim Teorisi’’ denilmiştir. Monjardet’in araştırmaları, polislerin uzmanlaştırılması gerektiğini ve yenileştirmenin de zorunluluk olduğunu ortaya koymaktadır. 1982 yılında Eğitim Şartı ön şart olmuş ve polise eğitim verme işi İnterface Şirketine bırakılmıştır.22

Polis kavramı, liberal toplum içerisinde “İhtiyaçtan doğan görev” olarak tanımlanmıştır. Polisin amacı, Suçlar ve Cezalar Kanunun 19. Maddesine göre İdarenin her yerinde ve her kısmında kamu düzenini sağlamakla görevlidir. Olay yerlerinin çeşitliliğine göre teşkilatlanması gerekmektedir. Paris ve diğer şehirlerdeki

21 E. Heilmann Judith, Des herbiers aux fichiers informatiques: l’Evelotion du taritement de

l’information dans la police, these, Strasburg, 1991, s. 226.

polislerin kendilerine özgü yapıları vardır. 20. yy.’ın başına kadar Fransız Polisi temel olarak Parisli ve şehirliydi. Ancak, daha sonra mevcut şartlara göre diğer illerde kurulması bir mecburiyet doğurmuştur.23

İdari makamlar ve adli makamların biribirinden ayrılması ilkesinin kabul edilmesiyle polis ile adalet arasındaki ayrışma kesin olarak benimsenmişti. Bu ayrışma, polisi çalışma alanı içerisinde adli polis ile idari polisi olarak ayrılmaya götürmüştür. Suçlar ve Cezalar Kanunu, polisi tanımlarken bu ayrımı ortaya koymuştur: “Polis, kamu düzenini, özgürlüğü, mülkiyeti, kişisel güvenliği korumak için kurulmuştur. İdari polis ve adli polis olarak ikiye ayrılır. İdari polisin amacı, kamu düzenini sağlamaktır. Her şeyden önce suçları önleme amacını güder. Adli polis, idari polisin işlenmesini engelleyemediği suçları araştırır, delillerini toplar ve faillerini gerekli cezalarını almaları için kanunla yetkili kılınan mahkemelere teslim eder.” demektedir. İdari polis ile adli polisin bugün de tanımı aynı kabul edilmektedir.

Polis görevlilerinin hem adli, hem de idari görevleri olduğu görülmektedir. Bu görev, temelde bir branşlaşma olarak ortaya çıkmıştır. İdari polis, idari makamın otoritesi altında bulunmaktadır. Adli polis ise bulunduğu bölge mahkemesinin yargı yetkisinde, başsavcının gözetimi altında ve İstinabe Mahkemesinin (Chambre d’Accusation) kontrolü altında yer almaktadır. İdari polis, herhangi bir adli suçla karşılaştığında ilk müdahalesini yapar, adli polis olay yerine geldikten sonra, olayı adli polise devreder ve gerekli durumlarda idari polis, adli polisin talimatlarına uymak zorundadır. Bir nevi adli polis savcı yardımcısı statüsünde olduğu için, onun savcı yetkisiyle idari polise talimat verme hakkı bulunmaktadır. Ancak, bu talimatın sınırları sadece o andaki olayla ilgili ve olayla sınırlı olmak zorundadır.

23 Centre de Recherches d’histoire et de Philologie, l’Etat et sa Police en France, Librrarie Droz,