• Sonuç bulunamadı

1.3. Varlık Felsefesi (Ontoloji)

1.3.2. Sistematik Filozoflara Göre Varlık

1.3.2.3. Plotinus

Plotinus’un varlık felsefesi “Bir” kavramı üzerine kurgulanan sudûrcu (taşma, yansıma) bir anlayıştır. Var olanlar varlığını Bir olan bu ilk varlığa borçludur. Plotinus’a göre bu ilk sebep (Bir) “akılla kavranmayan Bir” olmasından başka hiçbir sıfat yüklenemeyen aşkın bir varlıktır. Onun ne olduğu değil ne olmadığı söylenebilir.223 Atfedilen her sıfat onu sınırlayacağı için ona Bir’den başka bir şey söyleyemeyiz. Plotinus’a göre varlık birdir ve bilinemez (negatif teoloji).224

Plotinus’un varlık şemasında yukarıdan aşağıya doğru Bir, akıl (nous), ruh, cisim ve bir hiç olan madde vardır. Bir, her şeyi meydana getirir ama kendisi hiçbir şey tarafından meydana getirilmiş değildir. Bir’den öteki var olanların sudûr sebebi varlığın özünde bir şey yapmak, fail olmak eğilimi vardır. Bir ile yarattıkları şeyler aynı değildir. Bu sonuncular onun yansımalarıdır. Bir’in etkileyişini anlatmak için Plotinus Bir’i sıcaklık ve ışık yayan Güneş’e benzetir.225 Bir’in yaratması, Güneş’te ısının çıkmasıyla birlikte güneşin özünden bir şey kaybetmemesi gibidir.226 Varlık mertebeleri Bir’den başlayarak yukarıdan aşağıya (madde) doğru doğrusal bir çizgi 221 a.g.e., 991b-30, s. 132. 222 a.g.e., 991b-10, s. 133. 223

Betül Çotuksöken, Saffet Babür, Ortaçağda Felsefe, Ara Yayıncılık, İstanbul, 1989, s. 38. 224

Plotinus, Ennedlar, çev. Zeki Özcan, Asa Yayınevi, Bursa, 1996, s. 71. 225

Gökberk, a.g.e., s. 134. 226

takip ederek yansımaktadır. Bir’den iradi olarak değil zorunlu bir şekilde var olanların taştığını Betül Çotuksöken şöyle izah etmektedir:

Bir’in zorunlu taşması sonucu ilk olarak akıl oluşmaktadır. Yansıma sonucu oluşan akıl, kendi nedeni olan Bir’i seyre dalar. Bu seyir onun içindeki çokluğu çözümlemesini mümkün kılar. İçindeki çokluk ilk idelerdir. Bu ideler dünyadaki var olanların cisim dünyasından önceki mekânlarıdır. Yani cisim dünyasının gerçekliği bu idelerde bulunmaktadır. Plotinus’a göre Bir’i seyrederek olgunlaşan Akıl, zorunlu olarak Ruh’u meydana getirir. Fakat Aklın meydana getirme gücü Bir’den noksandır. Ruh’un etkisi ideler dünyasını temaşa etmesi ve bu ideleri örnek alarak görünüşler dünyasını şekillendirmesidir. Ruh akıl karşısında pasiftir ancak madde ile karşılaşınca aktif ve tesir edici olur. Ruhun iki türlü etkisi vardır. Birinci ideleri temaşa eden üstün ruh diğeri ise maddeyi biçimlendiren aşağı ruhtur. Aşağı ruh kendisinden daha az mükemmel olan cismi meydana getirir. Cisimler maddeden meydana gelir ama madde cisim değildir. Madde her türlü realiteden yoksun bir hiçliktir. Madde mutlak bir var olmayıştır. Böylece ona sadece kötülük sıfatı yüklenebilir, kötülük yokluktur. Maddenin Bir’e olan nisbeti karanlığın aydınlığa nisbeti gibidir.227

Plotinus’un sudûr anlayışında Bir’den itibaren zorunlu olarak ortaya çıkan akıl, ruh, cisim ve madde hiyerarşik bir sıra (mükemmelliği giderek azalan) takip etmektedir. Birinci basamak olan akıl ikinci basamak olan ruhtan aşkındır. Bir önceki olmadan sonraki meydana gelmediğine göre bir önceki (Akıl) sonrakinde (Ruh) içkin olarak da vardır. Plotinus’un bu sisteminde bir süreklilik hâkimdir. Bu süreklilik cisimlere ininciye kadar zamandan bağımsızdır. Bir, akıl ve ruh için zaman sözkonusu değildir. Zaman içinde yer alan tabiattaki var olanlar da akıl ve ruh sayesinde Bir ile bağlantılıdır. Bu nedenle insanın Bir’e ulaşması bu süreklilik sayesinde mükündür. Plotinus’un bu sisteminde Platon ve Aristoteles’in izleri taşıdığı söylenebilir.

Plotinus’a göre ilk varlık olan Tanrı, düşünen ve dileyen bir Tanrı değildir. Buna rağmen Plotinus Bir’i Platon’da olduğu gibi iyilikle nitelendirir. Fakat bu niteleme Plotinus’un hem Platon’a bağlılığını hem de negatif teoloji görüşüyle

227

çeliştiğini göstermektedir. Çünkü Bir’in herhangi bir nitelikle nitelendirilmesi Tanrı’da çokluğa yol açmıştır. Plotinus yine de Tanrı’yı aşkın olarak kabulü ve akılla kavranamayacağını düşünmesi ile Platon’dan ayrılır.228 Plotinus idelerin düşünceler değil düşünme nesneleri veya akledilirler olduğuna özel bir vurguda bulunur. Bununla birlikte Plotinus’un Platon’dan (Eflatun) ayrıldığı yer aklın bu suretlerle ilişkisi noktasındadır.229 Platon’un anlayışında Tanrı var olanlardan üstün olmasına rağmen ideden üstün değildir. Tanrı, idelerin padişahı olup230 bizzat kendisi de idedir ve akıl tarafından kavranabilir. Plotinus’un Tanrı’sı ise ideden üstündür ve akılla kavranamaz. Bu durum iki filozofun ayrıldığı noktayı gösterir.

Plotinus’a göre Platon’un çelişkisi Platon’un Er efsanesinde zorunluluk kavramını kişileştirmesidir. Çünkü Platon Timaios diyaloğunda ruhun ilk bedenlenişini sanatkâr Tanrı’nın doğrudan fiiliyle açıklarken Devlet diyalogundaki Er efsanesinde bedenleniş hadisesini bir tür evrensel zorunluluğun sonucu olarak görmekteydi. Ruhun evrensel akıl ile varoluşsal bir ilişki içinde iken düşmesi (bir bedene ilişmesi) evrensel bir zorunluluğun sonucu ise Tanrı’nın ruhu varlık mertebeleri bakımında cisimden önce ve değerli yaratması ona cisim karşısında hükmetme gücü vermesinin anlamı neydi? Tanrı’nın ruhu beden ile buluşturma fiili bir zorunluluğun eseri olarak kavranmış olmuyor muydu?231 Plotinus Platon gibi zorunluluk ve gayecilik arasında kalmamış tercihini zorunluluktan yana kullanmıştır. Çünkü her şey Bir’den zorunlu bir şekilde taşmaktadır.

Plotinus, Aristoteles’in kategorilerini eleştirmektedir. Çünkü Plotinus, bu kategorilerin sadece akledilir âlem için değil, oluşa dayalı duyular âlemi için de doğru bir çerçeve sunmadığı kanaatindedir. Ona göre Aristotelesçi kategoriler şeması ontolojik açıdan yetersiz olduğu gibi mantıksal açıdan tutarsızdır ve gereksiz ilavelerle doludur. Bu sebeple her bir kategoriyi oldukça sert bir eleştiriye tabi

228

Plotinus, Enneads, 5-3, 10-17; Dillon, “Plotinus at Work on Platonism”, s. 195. Aktaran: İbrahim Halil Üçer, “Antik Helenistik Birikimin İslâm Dünyasına İntikali: Aristotelesçi Felsefenin Üç Büyük Dönüşüm Evresi”, İslâm Felsefesi Tarih ve Problemler, (Editör) M. Cüneyt Kaya, 1. Baskı, İSAM Yayınları, İstanbul, 2013, s. 53.

229

İbrahim Halil Üçer, “Antik Helenistik Birikimin İslâm Dünyasına İntikali: Aristotelesçi Felsefenin Üç Büyük Dönüşüm Evresi”, İslâm Felsefesi Tarih ve Problemler, (Editör) M. Cüneyt Kaya, 1. Basım, İSAM Yayınları, İstanbul, 2013, s. 55.

230

Eflatun, Devlet, çev. S. Eyüpoğlu, M. Ali Cimcoz, Remzi Kitabevi Yayınları, İstanbul, 1980, VI- 508-e, 509-a.

231

tutarak bunların sadece dördünün (cevher, nitelik, nicelik, izafet) ancak Platoncu ilkeler içerisinde yorumlandıktan sonra kabul edilebilir olduğunu ifade etmiş ve beşinci bir kategori olarak da “hareket”i eklemiştir. Duyulur âlem için geçerli olan bu beş kategoriden ayrı olarak Plotinus, akledilir âlem için Platoncu beşli şemayı kabul etmiştir (cevher, hareket, sükun, farklılık, benzerlik).232

Plotinus da kendisinden önceki filozoflar gibi iki âlem (duyulur ve akledilir âlem, değişen ve değişmeyen âlem, görünen ve görünmeyen âlem, ideler ve idelerin gölgesi âlemi) arasında bağ kurma çabası içindedir. Plotinus kendisinden önceki filozofların bu iki âlem arasında bağ kurmayı varlık düalizmi ile denediklerini düşündüğü için kendisi varlık düalizmini savunmamıştır. Ona göre Bir dediği ilk varlık tüm var olanların kaynağıdır. Varlık Bir’dir. “Plotinus, Bir’i taşan ama bu taşmada azalmayan bir ırmak ya da ışık gönderen ama bu ışığını yaymada azalmayan güneş, diye adlandırıyordu. Bütün varlık Bir’in içinden doğrudan doğruya doğmaktadır ve aynı zamanda onda içkindir. O, Bir’in içinden dışarıya akmaktadır. Bu akış mükemmelliği giderek azalan aşamalar halinde olup bitmektedir.”233