• Sonuç bulunamadı

Doğa Filozoflarına Göre Varlık ve Mantık İlişkisi

1.3. Varlık Felsefesi (Ontoloji)

1.3.1. Doğa Filozoflarına Göre Varlık ve Mantık İlişkisi

Varlık kavramı bilindiği kadarıyla ilk defa varlığın ilkesi (öz, töz, ana madde, arke) nedir sorusu İlk Çağ’da Eski Yunan felsefesinin gündemine Doğa filozofları tarafından getirilmiştir. Bu filozofların tamamını buraya taşımak yerine özgün fikirleri olan ve özellikle kendilerinden sonraki düşünürleri etkilemiş olan bazı önemli doğa filozoflarının (Thales, Herakleitos, Parmenides, Anaxagoras) varlığı kavrayış biçimlerini ve bu düşünce biçimlerinin mantıki yapısına değineceğiz.

154

1.3.1.1. Thales (Milet, 625-545)

Aristoteles Metafizik adlı eserinde ilk filozof olarak Thales’i ele almaktadır.155 Thales’e göre “varlık”ın ana maddesi maddi nitelikli olan sudur. Çokluğun ya da oluşun sebebi olan su, kendi kendine kalan, değişmeyen, ezeli ve ebedi olan ama her şeyi değiştiren bir ilkedir. Thales’e göre su canlıdır ve oluş mekâniktir.

Arke kavramı ancak Thales’ten sonraki gelişmelerde yavaş yavaş aydınlanacaktır. Thales’in bu öğretisi bu bakımdan henüz bir başlangıçtır. Thales’in kendisi yalnız arke sorunu (tüm var olanların özü) üzerinde durmuştur. Nitekim sonraları ileriye sürülecek bir soruya, “Bu ilk maddeden nasıl ve niçin birtakım şeyler meydana geliyor? Arkede ne oluyor, ne geçiyor ki, bundan nesnelerin çokluğu doğuyor?” sorusunun cevabını Thales’de henüz bulamıyoruz. Çünkü Miletli filozofların doğayı açıklamalarında canlı madde anlayışı etkili olmuştur.156 Su, onun için kendiliğinden canlıdır, bu madde kendiliğinden değişebilir, türlü biçimlere girebilir, her şey içinde tanrısal bir yaratıcı gücü taşıyan su ile doludur.

Thales’in varlığın ana maddesi ya da arkesi olarak “Su”yu düşünmesi, insan zihnini kurcalayan “değişmeyen bir maddenin her şeyi değiştirmesi” fikri mantık ilkelerinden çelişmezlik ilkesine (bir şey nasıl oluyor da hem değişiyor hem değişmiyor) aykırı görünmektedir. Bundan sonra filozoflar değişimin sebebi olacak “değişmeyen varlığı” bu mantık ilkesini gözeterek araştırmaya başlamışlardır.

1.3.1.2. Herakleitos (Efes, 535- 475)

Thales’in aksine varlığın ana maddesinin su değil ateş olduğunu söylemiştir. Ateş hem değiştiren hem de değişen bir ilkedir. Değişim konusundaki fikirleriyle İbnü’l Arabi’nin de dikkatini çeken bir filozoftur. Bu düşünüre göre her şey ateştir. “Her şey değişir ama değişim asla. (pante rai)” düşüncesi nedeniyle özdeşlik ilkesine uygun düşünceler (ateş sadece ateş olmalıdır başka şeyler değil) bu varlık tasarımında da yoktur. Herakleitos varlık hakkındaki düşüncesini “ırmak” benzetmesi ile şöyle anlatmaktadır:

155

a.g.e., s. 20. 156

‘Aynı ırmaklara girerler başka ve başka sular akar.’ (12. parça). ‘Aynı ırmaklara gireriz ve girmeyiz. Biziz ve değiliz.’ (49. parça). ‘Aynı ırmağa iki kez girilemez.’ (91. parça). Görünen görünmeyen durumuna gelir, görünmeyen görünen. Işıkla karanlık, iyiyle kötü, yokuşla iniş, başlangıçla son bir ve aynı şeydir. Canlı ölü durumuna gelecek, ölü canlanıp yaşama kavuşacaktır. Oluş ve değişme, karşıtların çatışmasının sonucudur. ‘Kavganın herkes için ortak, adaletin çatışma olduğunu ve her şeyin, çatışmayla zorunluluğa göre olageldiğini bilmek gerek.’ (80. parça).157

Herakelitos’ta diyalektik (karşıtlık) kavramının ipuçları vardır. Herakliteos’un varlık mantığında kesin zıtlıklar değil değişen zıtlıklar vardır. “Her şey değişiyorsa aynı zamanda nasıl oluyor da her şey bir ve aynı olabiliyor? Her şey bir ve aynı ise nasıl oluyor da her şey değişiyor?”sorularını ırmak sembolü ile açıklamıştır. Irmağın aynı olmadığını söyleyen Herakleitos aynı zamanda ırmağın aynı olduğunu söylemesi Herakleitos’un anlaşılması gereken çelişkisidir. Bu çelişkiyi de Logos ile çözdüğü şu fragmanından anlaşılabilir: “Beni değil Logos’u dinlemek ve her şeyin bir olduğunu uyumla söylemektir bilgelik.” 158 Panteizm, Sokrates’ten önceki bütün doğa filozoflarının az veya çok bir özelliğidir;159 ancak evrende tanrısal bir aklın (Logos) egemen olduğu öğretisi ile Herakelitos’ta panteizm, Miletlilerden daha bilinçli olarak belirmektedir.

1.3.1.3. Parmenides (Elea, 515- 460)

Parmenides, varlık kavramını Thales ve Herakleitos’ta olduğu gibi değiştiren ya da değişen bir özellikten farklı olarak bir ve değişmez olarak görür. O’na göre değişme veya oluş imkânsızdır. Töz birdir. Değişim çelişki demektir. Değişim fikrini savunan tüm düşünürleri çelişkiye düşmekle eleştirir. Her şey birdir. Aristoteles’e göre mantık biliminin kurucusu olan Parmenides varlık tasarımlarındaki çelişkiyi görmüştür. “Birden ancak bir çıkar; birden çokluğun çıkması çelişkidir.” fikrini savunur. Sudan ancak su çıkar başkası değil; ateşten ancak ateş çıkar başkası değil.

157

Alişan Özdemir, Diyalektik Kavramının Tarihi Değişimi ve Günümüzde Diyalektik Mantık, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2015, s. 16. 158

Herakleitos, Parçalar, Herakleitos: Bir Kapalı Söz Ustasıyla Buluşma Denemesi, çev. Samih Rifat, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2004, Fragman 50, s. 49.

159

Parmenides’in deneyi bir kenara bırakarak salt düşünceden salt akıldan hareket edip var olanların bilgisini elde etmeye çalışması nedeniyle mantıklaştırılmış bir ontoloji vardır.

Parmenides’in “Var olan vardır, var olmayan var değildir.” sözü, özdeşlik ve çelişmezlik ilkelerinin habercisidir.160 Parmenides’in, varlığın her zaman var olduğunu, var olmayanın da var olmadığını ileri sürerken özdeşlik ilkesinin, var olmak ile var olmamanın aynı şeyler olmadığını vurgularken çelişmezlik ilkesinin, bir şeyin ya var olması ya da olmaması koşullarını verirken üçüncü halin olmazlığı ilkesinin asıl temellerini attığı söylenebilir.161

Felsefe tarihinde, Herakleitos’un varlığın sürekli değiştiği yönündeki tezi ile Parmenides’in varlığın hep aynı kaldığı ve değişmediği tezi arasındaki tartışmanın getirdiği sorunlar ve ortaya çıkan birçok özdeşlik kavrayışı ile karşılaşırız. Varlığın sürekli değiştiği ya da hep aynı kaldığına dair bu savlar, özdeşliğe dair düşünceleri nasıl belirleyebilir? Varlığın temeline değişimi koymasına rağmen onun böylece bir olduğunu savunan Herakleitos bu sorunların cevabı ile ilgilenmez. Çelişki mantığı gütmeden değişen ve değişmeyen varlıklar açıklanabilir mi? Özdeşlik ilkesine uygun düşünceler üretilmediği zaman tutarlılık nasıl sağlanacaktır? Bu soruyu Anaxagoras, kendisinden önceki filozofların yaptığı gibi tek bir arke ile değil sonsuz sayıda ana maddeden söz ederek cevaplamaya çalışmıştır.

1.3.1.4. Anaxagoras (Milet, 500- 428)

Anaxagoras’a göre algı dünyasında hergün gözlemlediğimiz oluş ve değişmelerin sebebi su, ateş gibi tek bir ana madde ya da Empedokles’in düşündüğü gibi dört ana madde (hava, su, ateş, toprak) ile açıklanamaz. Duyu dünyasındaki nesnelerin nitelikleri sonsuz sayıda olduğundan var olanların özleri de sonsuz sayıda olması gerektiğini düşünenen Anaxagoras, duyu dünyasında nitelik bakımından ne kadar çeşitlilik varsa nitelikçe birbirinden ayrılan o kadar ana madde (sperma, tohum) vardır diyor.162 Nesnelerin nitelikçe değişmesi demek de nesnelerin içine 160 Özdemir, a.g.t., s. 6. 161 Evgin, a.g.t., s. 57. 162 Gökberk, a.g.e., s. 36.

yeni tohumların girmesi ya da bir takım tohumların bu nesnelerden ayrılarak belli bir tohumun üstünlük kazanması demektir.

Şimdi evreni kuran bu öğelerin hareketi nasıl oluyor? Anaxagoras bu soruyu Empedokles ve Herakleitos gibi karşıtlıklar üzerinden değil evrenin birliği üzerinden açıklamaya çalışmaktadır. Çünkü Anaxagoras’a göre algılarımız bize evreni, düzeni amacı olan bir bütün olarak gösterirler. Dolayısıyla hareketi sağlayan kuvvet de düzenleyen bir amaca göre oluşturan bir güç olacaktır. Onun için Anaxagoras oluşu meydana getiren ilkeye gördüğü iş düşünce yetisine ve akla benzediği için Nous adını verir. Macit Gökberk “nous”un özelliklerini şöyle açıklamaktadır:

Nous da maddedir, nesnelerin en arınmışı ve en incesidir. Yalnız başına olduğunda yalınç ve hiçbir şeyle karışmamış bir durumdadır; çeşitli niteliklerde görülmesine karşın hep kendi kendisine eşittir, kendi kendine hareket edebilen tek maddedir, bütün öteki varlıkların hareket ilkesidir. Nous, Herakleitos’un Logos’u gibi evrene egemen olan kuvvettir. Evreni harekete getirip oluşturması bakımından da Herekleitos’un ‘ateş’inin gördüğü işleri görür. Herakleitos’un ‘ateş’i oluş sürecinin içinde eriyordu ve her şeye dönüşüyordu. Anaxagoras’ın Nous’u ise hep öteki nesnelerin karşısında onlardan ayrı ve kendi başınadır. Evrendeki oluşu meydana getiren hareketin başlangıcında Nous vardı. İlk hareketi sağlayan Nous’tur. Bu oluş sonra mekanik bir şekilde (basınç ve çarpmalarala) ama Nous’un istediği şekilde gelişmiştir.163

Anaxagoras, bu pasajda ilk hareketi sağlayan Nous’un hem zorunlu olarak hem de bir amaca göre hareket ettiğini söylemektedir. Anaxagoras bu durumu Nous’u heykelciye benzettiği bir analoji ile açıkamaktadır. Örneğin nasıl ki bir balçık yığını kendiliğinden heykel olamıyorsa bir heykelcinin bu balçık yığınına şekil vermesi gerekiyorsa bunun gibi Nous da kaosa biçim vererek gördüğümüz düzenli dünyayı meydana getirmiştir.164

Anaxagoras’tan önceki filozoflar değişimi hep mekanik kuvvetlerle (yoğunlaşma, seyrekleşme, basınç vb.) açıklamaya çalışırken Anaxagoras bu oluşu sağlayan kuvvetin bilinçli, bir ereği göz önünde bulunduran bir ilke (Nous, akıl) tasarlamıştır. Evrenin bir amaca göre kurulup işlediği anlayışı (teleolojik görüş) onda

163

a.g.e., s. 37. 164

sonuna kadar götürülemez. Anaxagoras bu düşüncesinde tutarlı olmasa da bu düşüncenin ilk izlerini onda buluyoruz.165