• Sonuç bulunamadı

Planlı Dönem Öncesi Enerji Politikaları

2. BÖLÜM

3.1. Türkiye’de Enerji Politikaları

3.1.1. Kalkınma Planlarında Enerji Politikaları

3.1.1.1. Planlı Dönem Öncesi Enerji Politikaları

Cumhuriyetin ilanı öncesinde düzenlenen İzmir İktisat Kongresi’nin temelinde ülkenin sosyal ve ekonomik sorunları yer almıştır. 17 Şubat ve 4 Mart tarihleri arasında düzenlenmiş olan kongrede, ülkenin sorunları tartışılmış ve bu sorunların çözümleri için gerekli olan politikalar üretilmek istenmiştir. Ekonomiye dair pek çok konu hakkında ciddi görüşmelerin yapıldığı kongrede, ekonominin içinde kritik bir önemi olan enerji konusuna yoğunlaşılmamıştır.

Kurtuluş Savaşı’nın hemen ardından toplanan kongrede odak sanayi ve kalkınmada olsa da enerjiye yönelik yerli kaynak konusuna vurgu yapılmıştır. Buna göre, ülkede zorunlu bir enerji ihtiyacı olmadığı takdirde enerji talebinin maden kömürü ile görülmesi konuşulmuştur. Buna karşın ekonomi içinde kritik öneme sahip olan enerjiye dair birtakım düzenlemeler yer almaktadır. Bunların başında, İzmir İktisat Kongresi’nde Sanayi ve Maden Bankası’nın finansmanı amacı ile Türkiye İş Bankası Kurulması karara bağlanmıştır. Kongrede Sanayi Teşvik Kanunu’nun çıkarılmasına karar verilerek, sanayiye önem verilmiştir (TES-İŞ,1995:40). İzmir İktisat Kongresi’nde liberal bir anlayış benimsenmiştir. Kongrede, taş kömürü ile ilgili birtakım kararlar alınmıştır. Buna göre, İş Bankası ve Ereğli Şirketi işletmeci olarak anılmış olup, enerji kaynaklarının özel sektör eli ile de görülebileceği görüşülmüştür. Buna karşın, taş kömürü ocakları, İktisat Vekaleti Havza İktisat Müdürlüğü tarafından işletilecekken, linyit özel sektör tarafından işletilebilecektir (İncecik, 2008: 53)

İzmir İktisat Kongresi’nden 3 sene sonra yani 1926 senesine 792 Sayılı Petrol Kanunu yürürlüğe konmuştur. Bu kanun ile, ülke sınırlarında petrol arama ve işletme ile ilgili yetkileri düzenleyen hükümlere yer verilmiştir. Bu kanun öncesinde yerli- yabancı özel şirketlere tanınmış olan imtiyazlar iptal edilerek yeni bir anlayış geliştirerek bu yetkileri devlet tekelinde toplamıştır. Buna karşın, ilgili kanunda, petrolün aksine ya da rafinajına dair hüküm bulunmamaktadır (Akalın ve Tüfekçi,2014: 56).

Bu anlatılanlar incelendiğinde Cumhuriyetin ilk senelerine, yerli kaynakların üzerinde durulmuş ve devlet hakimiyeti ile işletilmesi esas alınmıştır. Bu düzenlemeler 792 sayılı kanun ile hukuki zemine oturtulmuştur. İlgili dönemde kalkınma öncelikli konu olmuş ve hükümet milli ekonomi odaklı uygulamalara

96

girişmiştir. Bu anlamda, dünyada petrol ile ilgili çalışmalarda önde gelen isimlerden biri olan Lucius Türkiye’de çalışması için davet edilmiş ve bu işlerin profesyonel bir şekilde ilerlemesi istenmiştir (Akalın ve Tüfekçi,2014: 56).

Cumhuriyetin ilk senelerinde elektriğe yönelik politikalar değiştirilmemiştir. O güne kadar hâkim olan yabancı ayrıcalıklı ortaklı politikasına devam edilmiş ve elektrik sektöründe, Macar, Alman, İtalyan ortaklıklar ile çalışmaya devam etmiştir. 1925 senesinde Ankara elektrik kullanmaya başlamıştır.

Liberal ekonomi sisteminin belirlenmiş olduğu İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararların istenilen sonuçları vermemesi ile birlikte Türkiye farklı bir anlayış benimsemiştir. Kısaca, 1930’lu yıllarda liberal anlayış yerini devletçi bir anlayışa bırakmış ve Mutedil Devletçilik politikaları tekrar ele alınmıştır. Devletçilik, özel sektörün yetersiz kaldığı durumlarda devletin işleri üstlenmesidir. Devletçilik anlayışının benimsenmesi ile, 1930 senesinde Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı hazırlanmış ve 1933 senesinde uygulanmıştır. İkinci Sanayi Planı ise 1938 senesinde bitirilmiş olmasına karşın İkinci dünya Savaşı’nın başlaması ile uygulanamamıştır. İki Planda petrol, maden, yakıt, elektrik gibi enerjiye yönelik konular dikkat çekmektedir. İlk planda Sovyet Sosyalist Rusya’nın desteği bulunurken, ikinci planda İngiliz desteği görülmektedir (Veziroğlu,2000: 17).

Enerji ile ilgili, ilgili dönemde pek çok yeni kuruluş kurulmuş ve günümüz enerji sektörünün önemli adımları atılmıştır. 1935 senesinde kurulan Maden Teknik Arama (MTA), Etibank ve elektrik İşleri Etüt İdaresi (EİE) kurulmuştur. Bu kurumların hepsi hükümet ile iş birliği içinde olup, devlet kaynakları ile kurulmuştur. Yani devlet enerjiye dair uygulamaların bilfiil olarak içinde yer almıştır. 1940 senesinde Maden Teknik Arama’nın petrol arama çalışmaları sonuç vermiş ve Siirt Ramada petrol bulunmuştur. 8 sene sonrasında bu petrol işletilebilir hale gelmiştir.1941 senesinde ise tüm ülkeye petrol dağıtımı ile görevli olan Türkiye Petrol Ofisi Genel Müdürlüğü kurulmuştur (İncecik,2008:56).

Planlı dönem öncesinde Zonguldak’ta faaliyet göstermesi için Çatalağzı Bölge Santrali kurulmuştur. 1940’lı senelerin sonlarında elektrik ile ilgili iş ve işlemlerin yürütülmesi için Etibank ve EİE kurumlarının yanına Belediyeler Bankası 1945 yılında İller Bankası adını alarak bu kuruluşların yanına eklenmiştir. Esasında bu kurum 1933 senesinde kurulmuştur. Ancak elektrik ile ilgili yetki alma 1940’lı

97

senelerin sonralarına tekabül etmektedir. 1944 senesine kadar yabancı sermayeli ve imtiyazlı ortaklıkların bulunduğu elektrik idaresi devletleştirilmiştir (İncecik,2008:56).

İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması ile küresel anlamda meydana gelen krizlerinde etkisi ile Türkiye’de pek çok politika kesintiye uğramıştır. Savaşın bitmesi ile, ülkemizde 1954 senesinde 6326 sayılı Petrol Kanunu yürürlüğe konmuştur. Bu kanun ile, petrol arama faaliyetlerinde özel sektörün önü açılmıştır. Bu kanunun verimli ve etkin şekilde uygulanabilmesi için Petrol Daire Reisliği kurulmuştur. 1955 senesinde ise, Harp Sonrası Kalkınma Plan ve Programı adı ile projeler için krediler aranmış ve sanayileşme politikaların merkezine alınarak başvurularda bulunulmuştur. Türkiye aradığı kredileri Dünya Bankasından bulmuştur. Dünya Bankası bu krediyi verirken büyük baraj ve santrallerden ziyade küçük tesislerin kurulumunu önermiştir. İkinci Dünya Savaşı ile kesintiye uğrayan kurumsallaşma süreci, savaşın bitmesi ile kaldığı yerden devam etmiştir. Savaş sonrasında Devlet Su İşleri, Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu gibi kurumlar kurulmuştur. Günümüzde hala enerji politikalarında yer alan ve enerji sektörünün en üst noktasında bulunan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 1963 senesinde kurulmuştur. Kaynakların verimli kullanımı, bunun için gerekli olan politikaların hayata kazandırılması, politikaların uygulanması ve denetimi Bakanlığın görev alanına dahil edilmiştir.

Kısaca özetlememiz gerekir ise, ülkenin kuruluşundan 1930’lu senelere kadar devlet gerek savaşın gerekse kuruluşun etkilerini minimize etmek amacı ile birtakım önlemler almıştır. Bu dönemde İzmir İktisat Kongresinin izleri görülmektedir. İzmir İktisat Kongresinde doğrudan enerjiye yönelik bir politika dikkat çekmezken, dolaylı şekilde birtakım maddeler ile enerji konusu görüşülmüştür. Yerli kaynak konusuna vurgu yapılmış ve zorunlu olmadıkça ülkenin ihtiyacı olan enerjinin maden kömüründen elde edilmesi gerekliliği vurgulanmıştır.

İzmir İktisat Kongresi’nde benimsenen görüşün yararlı sonuçlar doğurmaması üzerine Devletçilik anlayışı ile birtakım düzenlemelere gidilmiştir. Devletçilik temelinde özelin yetersiz kaldığı noktalarda, görevlerin ve işlerin devlet eli ile idare edilmesidir. İlgili dönemde günümüzde dahi faaliyet gösteren pek çok kurum ve kuruluş sisteme dahil edilmiştir. Kurumsallaşma ve politika süreci İkinci Dünya

98

Savaşı ile sekteye uğrasa da savaşın bitmesi ile süreç normale dönmüş ve kaldığı yerden devam etmiştir.