• Sonuç bulunamadı

5. Kavramlar

2.2. Sûrede Savaş Öncesi ve Savaş Anında Kullanılan Tasvirler

2.2.10. Hz Peygamber’in Yumuşak Huylu Olması

Rasulullah, ashabıyla yaptığı görüşmeler neticesinde ortak hareket ederek Uhud Savaşı’na çıktı. Ancak önceden verilen sözlerin yerine getirilmesi konusunda ve emre itaatin gerçekleşmesi noktasında bazı sıkıntılar meydana geldi. Hz. Peygamber, savaş meydanında kaçanları çağırdığı halde onun çağrısına cevap veren olmadı. Savaş kazanıldı zannedilip yerlerini terkedenlerin etkili olduğu bir yenilgi meydana geldi. Rasulullah’ın tüm bu yaşananların karşısında nasıl davrandığını Yüce Allah şöyle açıklıyor:

“O vakit Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şâyet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları için dua et; iş hakkında onlara danış. Kararını verdiğin zaman da artık Allah’a güven. Çünkü Allah kendisine dayanıp güvenenleri sever.”240

Ya Muhammed! Sen onlara nazik ve yumuşak davranmasaydın onlar senin etrafından kaçıp giderlerdi. Bu da büyük bir felaket olurdu. Sen onların risaletle ilgili kusurlarını affet, Allah da onların hukukullahla ilgili kusurlarını affeder. Elmalılı, âyette savaşa girecek olanlarla istişare edilmesini, onların fikirlerinin alınmasıyla muhabbetlerinin artacağını belirtmektedir. Onların fikrinin alınmaması onlara tenezzül edilmediğini gösterir ki bu da iyi bir sonuç doğurmaz. Ayrıca Uhud Savaşı öncesinde yapılan istişare neticesinde savaşa çıkılmasına karar verildi. Ama savaştan güzel neticeler alınmadı. Bu durum da Hz. Peygamber’i istişareden vazgeçirebilir. Bunun üzerine istişare sonucu hata meydana gelse bile istişare neticesi olduğu için kimse sorumlu tutulmaz. Yüce Allah Hz. Peygamber’e hitaben daha önce yaptığın istişareden dolayı güzel bir netice almamışsan dahi istişareden vazgeçmemesi

gerektiğini söylüyor. Müfessirler ve âlimler hakkında vahyin bulunduğu bir konuda istişare etmenin caiz olmadığını söylerler.241

Yüce Allah, Âl-i İmrân 159. âyette Uhud Savaşı’ndan sonra Müslümanlar emre itaat etmemiş olsalar bile onlara yumuşak davranmasını söylüyorken Tevbe sûresinin 73. âyetinde “ Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü bir varış yeridir.” buyurarak kâfirlere karşı son derece sert davranmasını emretmektedir. Burda kâfirlere ve münafıklara karşı yapılacak cihadın mahiyeti konusunda farklı fikirler ortaya atılmıştır. Allah-u Teâla’nın Hz. Peygamber’e kâfirlere ve münafıklara karşı kılıçla ve silahla cihad etmesi gerektiğini söyleyenlere karşılık İbn Abbas, burada emredilenin kâfirlere karşı kılıçla münafıklara karşı da lisanla cihat etmek gerektiğini söylemektedir.242 Yüce Allah, münafıklara ve kâfirlere karşı emrin yerine

getirilmesini ve onlara sert davranılmasını buyurmaktadır. Müslümanlara karşı merhametli olan Rabbimiz, kâfir ve münafıklara karşı katıdır. Bu da Fetih Sûresindeki âyetin gereğidir.243

241 Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, c. 2, s. 1216-1217.

242 Taberî, Câmiu’l-Beyân ‘An Te’vîli Âyi’l-Kur’ân, s. 4321. 243 Fetih 48/29.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TEVBE SÛRESİ VE TEBÜK GAZVESİ 3.1. Sûre’nin Genel Muhtevası

Tevbe sûresi, Medine’de nazil olmuştur. Zemahşeri son iki âyetinin Mekke’de geri kalanın Medine’de indirildiğini aktarır.244Fahreddin er-Razi de son iki

âyetin Mekke’de, sûrenin geri kalanının Medine’de nazil olduğunu söyler. Maide sûresinden sonra inmiştir. Âyet sayısı yüz yirmi dokuzdur.245 Mevdudi ise sûrenin üç bölümde incelendiğini ve her bölümün farklı zaman diliminde nazil olduğunu söylemektedir. İlk bölümünü oluşturan 1-37 âyetlerin hicri 9. yılda Zilkade ayında veya hac için bazı bilgilerin ilan edilmesi gerektiğinden o zamanlarda nazil olduğunu belirtmektedir. Sûrenin ikinci kısmının (38-72. âyetler) Tebük seferi için hazırlıkların yapıldığı hicri 9. yılda Recep ayında veya ondan biraz daha önce nazil olduğunu söylemektedir. Savaşa karşı müminlerin zaaf göstermemesi gerektiği ve fedakârlıktan uzak durmaması gerektiğini belirten ifadeler yer almaktadır. Sûrenin üçüncü bölümünü oluşturan 73-123. âyetler ise Hz. Peygamber, Tebük seferinden döndükten sonra nazil olmuştur.246

Tevbe sûresinin birçok ismi bulunmaktadır. Cenab-ı Hak, sûrenin yüz dördüncü âyetinde müminlerin hepsinin tevbelerini kabul ettiği için sûreye tevbe adı verilmektedir.247 Sûrenin farklı isimlerinin bulunmasıyla ilgili Zemahşeri’nin el- Keşşâf an Hakaik adlı eserinde şu isimler yer almaktadır: Berâe, et-Tevbe, el- mükaşkişe, el-müba’sire, el-müşerride, el-muhziye, el-fâdiha, el-musîre, el-hâfire, el- münekkile, el-müdemdime ve Sûretu’l-Azâb’tır. Sûreye verilen bu isimler sûrede farklı şekillerde anlatılan anlam ve konulardan kaynaklanmaktadır. Şöyle ki: El- mükaşkişe; inananları inkârdan ve nifaktan uzaklaştırmaktadır, et-Tevbe; inananların tevbesini kabul etmektir, el-müba’sire; münafıkların gizli tuttuklarını alenen ortaya çıkarmaktadır, el-musîre; onların sırlarını ifşa etmektedir; el-hafire, onların gizli durumlarını araştırmaktadır; el-muhziye, münafıkları rezil etmektedir; el-münekkile,

244 Zemahşerî, el-Keşşaf , c.2, s. 241.

245 Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, c. 6, s. 3239.

246 Mevdûdî, Tefhimu’l-Kur’ân, c. 2, s. 191-192.

münafıkları yaptıklarından dolayı cezalandırmaktadır; el-müşerride, münafıkları korkutmaktadır. Huzeyfe (r.a.) şöyle aktarıyor: “Biz bu sûreye Tevbe sûresi derdik, Azab sûresi derdik. Allah Teâla’nın bu sûrede anlatmadığı kimse kalmamıştır.” 248 Sûrenin içeriğinde birçok insan karakteri anlatılmakta, münafıklardan gizli iş çevirenlerin durumu anlatılmakla birlikte inananların tevbelerinin kabul edildiği bizzat Allah tarafından Müslümanlara bildirilmektedir.

Elmalılı, sûrenin baş kısmında müşriklerden kaçınmanın yer aldığını ve nifak gibi münafıklara ait olan özelliklerden uzak durmanın gerektiğini, münafıkların da sakladıklarının Allah tarafından ortaya çıkarılacağını ve onları rezil edip utanılacak konuma getirmenin olduğunu aktarmaktadır. Ayrıca Zemahşeri’nin Huzeyfe’den aktardığı rivayeti, Elmalılı Hz. Ebubekir’den şöyle aktarmaktadır: Tevbe sûresi için “Buna sûre-i tevbe derler. Hakikaten vallahi dokunmadık bir kimse bırakmadı.”249

İbn Abbas ise bu sûre hakkında şöyle buyurmaktadır: “ Bu sûre, Fâdıha, yani münafıkların sırlarını ortaya çıkaran sûre, münafıkların durumu hakkında inmiştir. Biz neredeyse kimseyi dışarda bırakmayacak diye korktuk. Enfâl sûresi Bedir hakkında, Haşr Sûresi de Benî Nadîr hakkında nazil olmuştur.”250 Üç rivayeti de göz

önünde bulundurduğumuzda Tevbe sûresinde o dönemdeki insan karakterlerinin neredeyse tamamı anlatılmaktadır. Bilhassa gizli iş çevirebilebileceklerini düşünen münafıkların yaptıkları her şeyden Allah’ın haberdar olduğu belirtilmekte ve bu sırların ifşa edileceği bilhassa vurgulanmaktadır. Aslında bu arkadan iş çeviren her gruptan insana bir uyarı niteliğinde düşünülebilir.

Tevbe sûresinde ele alınan genel konular:

1 - 9.âyetler: Allah ve Rasulu’ndan müşriklere yapılan uyarı. Müşriklerle

yapılan anlaşmaların süresi bitinceye kadar tamamlanması belirtilmektedir. Müşriklere karşı nasıl davranılması gerektiği açıklanmaktadır.

10 - 26. âyetler: Savaşa başlamış olanlara savaşla karşılık verilmesi

anlatılmaktadır. Allah’ın mescitlerini inşa edenlerin özellikleri anlatılmaktadır.

248 Zemahşerî, el-Keşşaf, s. 1053.

249 Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, c. 4, s. 2442. 250 Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, c. 6, s. 3240.

Hicret edenlerin mükâfatları anlatılmakta, savaşta inananlara yapılan yardım dile getirilmektedir.

27 - 48. âyetler: Yahudi ve Hıristiyanlarla ilgili bilgi verilmekte, müşrikler

hoşlanmasa da Allah’ın dininin üstün geleceği belirtilmektedir. Göklerin ve yerin yaratılması, haram aylar, ‘savaşa çıkın!’ emrine uyulması gerektiği, münafıkların savaşa karşı tutumları, münafıkların fitne çıkarmak istedikleri anlatılmaktadır.

49 - 69. âyetler: Münafıkların harcamalarının kabul edilmemesinin nedenleri

anlatılmaktadır. Münafıkların sadakalardan pay almaları halinde memnun olacakları bildirilmektedir. Zekât verilecek gruplar belirtilmektedir. Münafıkların Hz. Peygamber’i incitmek için farklı benzetmeler yaptığı söylenmekte ve münafık erkek ve kadınların durumu anlatılmaktadır.

70 - 79. âyetler: Önceki kavimlerden örnek verilmektedir. Mümin erkek ile

mümin kadınların özellikleri anlatılmaktadır. Hz. Peygamber’e kâfir ve münafıklara karşı nasıl davranması gerektiği anlatılmakta, münafıkların durumları ve özellikleri hakkında bilgi verilmektedir.

80 - 99. âyetler: Savaşa katılmayan münafıkların durumu anlatılmakta ve münafıklarda bulunan malların ve çocukların azaplarını çoğaltmaya yaradığı belirtilmektedir. Savaşa katılmak istemeyenler, mazeretlerini sunmaktadır. Savaşa karşı sergilenen tutumlar anlatılmakta, bedevilerle ilgili bilgi verilmektedir.

100 - 106. âyetler: Muhacir ve Ensâr’a hazırlanan nimetler anlatılmakta,

münafıklıkta ileri gidenlerin olduğu, günahlarını itiraf edenlerin tevbesini Allah’ın kabul edeceği belirtilmektedir. Savaşa katılmayanlarla ilgili açıklama yapılmaktadır.

107- 129. âyetler: Farklı gayelerle yapılmış olan mescitte Hz. Peygamber’in namaz kılmaması gerektiği bildirilmektedir. Müminlerin yaptıklarının karşılığını bulacağı, Hz. İbrahim’in babasına yaptığı duadan uzaklaşması gerektiği anlatılmaktadır. Seferden geri duran üç kişinin affedildiği, savaşa karşı nasıl davranılması gerektiği ve her sûre indirildiğinde inkâr edenlerin ve münafıkların tutumlarının nasıl olacağı anlatılmaktadır.

Âyetlerden görebildiğimiz kadarıyla Tevbe sûresi’nde zaman zaman münafıkların davranışları anlatılmakta, savaşa (Tebük Gazvesi’ne) katılmayanlar mazeretlerini sunmakta, kiminin savaşa gitmeye imkân bulamadığı kimininse katılmayı canı gönülden arzulamadığı görülmektedir. Yüce Allah birçok yerde vurgu yaparak münafıkların ve inkâr edenlerin sahip olduğu mallar ve çocuklar sizi aldatmasın diye uyarıda bulunmaktadır. Bu onların azaplarını artırmaya bir sebeptir. Yüce Allah insanoğlunun dünyaya dalanlarda her şeyin yolundaymış gibi görünmesinin; mal ve çocuklara sahip olmanın inananların -bir anlık bile olsa- aklını çelebileceğini bilerek bu uyarıyı tekrar etmektedir.

Hz. Peygamber (s.a.v.) Tevbe sûresine de konu edinilen münafıkları bilmesine rağmen kişilerle ilgili herhangi bir açıklama yapmamış; kişilik ve insan tipleriyle ilgili genel açıklamalar yapmıştır.251 Münafıkların özelliklerini saymakta;

ama münafık olan şahıslar hakkında konuşmamaktadır. Tebük seferinde de savaşa katılmayıp katılsa da bir hayrının dokunmayacağı münafıklar bulunmakta; ancak Rasulullah değil Allah Teâla ayette bunları açıklamaktadır.

M. İzzet Derveze, sûrede genel olarak Tebük Savaşı’ndan bahsedildiğini, sûrenin bir kısmının savaştan önce, bir kısmının savaş esnasında, bir kısmının savaştan döndükten sonra nazil olduğunu söyleyerek sûrenin tek seferde indiği bilgisinin doğru olmadığını söylemektedir.252