• Sonuç bulunamadı

Hz Peygamber'in Ümmetini Affa Teşviki

Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerimde toplu ve veciz ifadelerle günahları bağışlayacağından bahsederek inanmış kulları için ahiret hayatına ışık tutar. Yukarıda söz konusu âyetleri inceleyerek Allah’ın affının mahiyetini ve şeklini ortaya koymaya gayret ettik.

Allah’ın Kur’ân-ı kerimde bahsedilen affedişinin yanı sıra başka tarzdaki affediş örneklerine de rastlamaktayız. Zaman zaman kapalı ifadelerin açıklayıcısı konumunda olan hadisler bu konuda bize ışık tutmaktadır.

Aşağıda söz konusu hadisleri inceleyerek Allah’ın affı konusunda daha geniş bir malumata sahip olacağız.

1. Allah Teâlâ, mümin kullarından af dileyenleri bağışlayacağını bildirmiştir.

“Bana kim dua ederse duasını kabul edeyim. Benden kim dilekte bulunursa

dileğini yerine getireyim. Benden kim af dilerse, onu bağışlayayım”303

Hadis-i kutside Allah Teâlâ’ya dua etmek, dilekte bulunmak ve af istemek günahların affı için sebep olarak zikredilmiştir.

2. Peygamberimiz manevi durumu ne olursa olsun tüm insanların Allah’tan af dilemeleri gerektiğini bildirmiştir.

“Ey insanlar! Allah’a tevbe edip ondan af dileyiniz. Zira ben ona günde yüz defa tevbe ederim.”304

303 Buhârî, a.g.e., c. II, s. 47; Müslim, a.g.e., c. I, s. 521. 304 Müslim, a.g.e., c. III, s. 2075.

Hadîs-i şerîf “Ey insanlar!” diye başladığına göre bütün insanların tevbe ve istiğfâra davet edildiği anlaşılmaktadır. Hiç kimse Peygamber’den daha üstün bir mevkide bulunmadığına göre, herkesin tevbeye ihtiyacı vardır.

Hadiste küçük-büyük günah ayrımı yapılmamış ve insanlar tüm günahlara tevbe etmeye çağrılmıştır. Bu durum Mutezilenin iddiasının tersine küçük günahlar için de tevbe etmenin gereğini ortaya koyar. Zira onlar ileride inceleyeceğimiz üzere küçük günahların büyük günahlardan sakınmakla affolunacağını ve küçük günahlar sebebiyle müminlerin ceza görmeyeceğini iddia etmişlerdir.305

Peygamberimizin af dilemesi peygamberlerin de küçük de olsa hata işleyebileceklerini gösterir. Bu durum da günahların imana dâhil olmadığının delilidir. Zira Hâricîlerin ve Mutezilenin iddia ettiği gibi ameller imana dâhil olsaydı Peygamberlerin de imanlarında zaaf olması gerekirdi. Ya da Peygamberler af dilemekle abesle iştigal etmiş olurlardı ki bunun böyle olmayacağı kabul edilen bir gerçektir.

3. “Allah Teâlâ gündüz günah işleyenin tevbesini kabul etmek için geceleyin elini açar. Geceleyin günah işleyenin tevbesini kabul etmek için de gündüzün elini açar. Güneş battığı yerden doğuncaya kadar bu böyle devam edip gider.”306

Allah Teâlâ’nın tevbeleri kabul etmek için gece ve gündüz elini açması demek; kuluna “haydi bana tevbeni sun da kabul edeyim” demesidir. Bu ifadeyle Cenâb-ı Hakk’ın kullarına olan sevgi ve merhametinin genişliği anlatılmaktadır. Kulun günahı ne kadar çok olursa olsun, kaç defa günah işlerse işlesin, tevbe edip af dilediği takdirde, Cenâb-ı Hakk’ın onu her zaman bağışlayacağı açıklanmaktadır.

305 Mâturidi, a.g.e., trc., s. 424. 306 Müslim, a.g.e., c. III, s. 2113.

Hadis-i şerif dünyada şirk dâhil insanoğlunun hangi günahı işlemiş olursa olsun tevbe edip af dilediği takdirde Allah’ın onu bağışlayabileceğini bildirmektedir.

4. “Kullarım! Siz gece-gündüz günah işlemektesiniz, bütün günahları

affeden de yalnızca benim. Benden af dileyin ki sizi bağışlayayım.”307

Allah Teâlâ da -şirk hâriç- bütün kusurları bağışlamaktadır. Yani tevbe kapısı daima açıktır. Hadiste insanoğlunun devamlı bir surette günah işlediği vurgulanmaktadır. Günah işleyenlere Allah Teâlâ “kullarım” şeklinde hitap etmektedir. Bu da günah işleyen kimsenin mümin statüsünde değerlendirileceğini gösterir. Ayrıca Allah Teâlâ günah işleyenlerden af dilemelerini talep etmektedir. Bu da Allah’tan günahları için af dileyenlerin bağışlanacağını gösterir.

5. “Kim bir hayır işlerse, ona onun on misli vardır veya daha da artırırım. Kim bir kötülük işlerse, ona da onun misli vardır. Ya da tamamen affederim. Kim bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir arşın yaklaşırım; kim bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. Kim bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak varırım. Kim bana hiçbir şeyi ortak koşmamak şartıyla dünya dolusu

günahla gelirse, ben kendisini o kadar mağfiretle karşılarım.”308

Allah Teâlâ rahmetini ümit etmek bakımından bu hadîs-i kudsî bize yeterli güvenceyi vermektedir. Zira Allah Teâlâ şirk koşmamak şartıyla, kullarından huzuruna dünya dolusu günahla çıkacak olanları bir o kadar af ve mağfiretle karşılayacağını bildirmektedir. Bundan önce de iyiliğe on misli ile veya daha fazla, kötülüğe de sadece misliyle veya af ile karşılık vereceğini bildirmektedir.

Ayrıca hadis Allah Teâlânın şirk günahı dışında dilediği kimseyi dilediği şekilde affedebileceğini ifade etmektedir.

307Müslim, a.g.e., c. III, s. 1994. 308 Müslim, a.g.e., c. III, s. 2069.

6. Allah Teâlâ “Kulum bir günah işledi fakat günahı bağışlayacak veya bu yüzden kendisini sorgulayacak bir Rabbi olduğunu bildi. Ben kulumu affettim, artık dilediğini yapsın”309 buyurur.

Hadiste kulun günah işledikten sonra Rabbi’ni hatırlayıp günahından pişmanlık duyduğu, hatasını anladığı ifade edilmektedir. Hadiste konumuzla ilgili önemli husus kulun tevbesinden bahsedilmemiş olmasıdır. Bu durum, tevbe söz konusu olmadan da Allah’ın dilediğini affedebileceğini göstermektedir.

Hadis, günahlardan arınma ve Allah’ın af ve rahmetine kavuşma konusunda büyük bir ümit kaynağıdır.

7. “Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz, Allah, günah işleyen ve günahlarından tevbe ve istiğfar eden bir topluluk yaratır da onları bağışlardı.”310

Hadis, insanların günah işlemelerinin yaratılıştan gelen bir özellik olduğunu vurgulamaktadır. Bu durumda günah işleyenlerin imandan çıktıklarını iddia etmek imkânsızdır. Daha önce değindiğimiz üzere Allah Teâlâ’nın güzel isimlerinden “el-Afüvv”, “el-Ğafur” gibi isimleri onun affedici, bağışlayıcı, merhamet edici olduğunu gösterir.

Şayet Haricilerin ve Mutezilenin iddia ettiği gibi günah işleyen kişi imandan çıkmış olsaydı yeryüzünde imanlı kimse kalmazdı. Ayrıca Allah Teâlâ’nın “el-Afüvv”, “el-Ğafur” gibi güzel isimlerinin anlamı ve değeri ortadan kalkardı.

Mürcie’nin iddia atiği gibi bu günahlar bize hiçbir zarar vermeseydi bu ve benzeri hadislerde ve ayetlerde günah işleyenlere tevbe ve af dilemenin tavsiye edilmesi anlamsız hale gelirdi. Ayrıca yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Allah Teâlâ’nın “el-Afüvv”, “el-Ğafur” gibi güzel isimlerinin anlamı ve değeri ortadan kalkardı.

309Buhârî, a.g.e., c. VII, s. 197; Müslim, a.g.e., c. III, s. 2112. 310 Müslim, a.g.e., c. III, s. 2105.

Neticede diyebiliriz ki Allah Teâlâ kullarından günah işleyip bundan tevbe edenlerden razı ve hoşnut olmaktadır ve onların günahlarını bağışlamaktadır.

8. “Pazartesi ve perşembe günleri cennet kapıları açılır. Din kardeşi ile aralarında düşmanlık bulunan kişi dışında Allah’a şirk koşmayan her kulun günahları bağışlanır. (Meleklere) siz şu iki kişiyi birbiriyle barışıncaya kadar tehir edin, evet siz bunları birbiriyle barışıncaya kadar tehir edin! buyrulur.”311

Hadiste Allah’a şirk koşan kimsenin günahının bağışlanmayacağı açıklıkla ifade edilmektedir. Ancak mü’min olup ta aralarında düşmanlık olan iki kişinin birbiri ile barışıncaya kadar cennete giremeyecekleri de zikredilmektedir. Rivayette bu ifadenin üç kez tekrar edildiğini görüyoruz. Bu durumda hadisin mü’minleri birbirine düşmanca davranmaktan sakındırmaktadır.

Hadisten Allah’a şirk koşanların yanında bağışlanmayacak olan bir diğer grubun olduğunu anlamak isabetli bir yaklaşım değildir. Zira hadis, daha çok mü’minleri bir günahtan sakındırmaya yöneliktir.

İncelemiş olduğumuz hadislerden otaya çıkan neticeyi şu şekilde özetlememiz mümkündür.

İman sahibi her insan işlemiş olduğu günahlara tevbe ederse Allah Teâlâ onu affeder. Aslında günah işlemek insanoğlu için tabiîdir. Zira günahlardan korunmuş olan peygamberler dahi “zelle” diye tabir edilen hatalar işlemişlerdir. Bu durumda her insan Allah’a tevbe etmeli, af dilemelidir.

Her günah işleyen insanın imandan çıktığını söylemenin hadislerle ve akılla bağdaşmayacağı ortadadır. Hadislerde şirk günahının ahirette bağışlanmayacağı ifade edilmektedir. Bu da bize tevbe olmadan bağışlanmayacak yegâne günahın şirk olduğunu göstermektedir. Ayrıca hadislerde insanlar ısrarla tevbe etmeye ve af dilemeye davet edilmişlerdir.