• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM: KONU-AMAÇ, ÖNEM, MATERYAL, METOD

2.3. Materyal

Güllüdere ilk kez, BTC HPBHP Temel ve Detay Mühendislik Aşaması çalışmaları kapsamında, 2002 yılında Gazi Üniversitesi Arkeolojik Miras Yönetim ve Yürütme Ünitesi tarafından gerçekleştirilen yüzey araştırmalarında tespit edilmiştir.

Güllüdere Kurtarma Kazısı, BTC HPBH Arkeolojik Kurtarma Kazıları Projesi çerçevesinde, Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izinleri, BTC HPBHP Direktörlüğü’nün finansman desteği ve Gazi Üniversitesi Arkeolojik Çevre Değerleri Araştırma Merkezi (GÜ-ARÇED)’nin oluşturduğu kazı ekibi ile 02 Temmuz – 25 Ekim 2003 tarihleri arasında Prof. Dr. Hakkı Acun’un bilimsel sorumluluğu altında gerçekleştirilmiştir.

Güllüdere düz yerleşimi ve nekropol alanı; Erzurum İli, Aşkale İlçesinin 7km Güneydoğusundaki Güllüdere Köyünün, 500m Kuzeybatısında, Kızıldağ’ın ovaya iniş yaptığı kuzey eteğinde, ovaya hakim bir alanda, doğal bir teras üzerinde yer almaktadır.

Bu teras batıdaki en yüksek yeri olan 1806m rakımdan, doğuda 1975m rakımlı dereye doğru hafif bir eğim yapmaktadır. İlk kez BTC HPBH Arkeolojik Yüzey araştırmalarında tespit edilen yerleşimin yaklaşık 300 x 200 m boyutlarında bir alanı kapsamaktadır. Alanın batısında Pırtın çayları, güneyinde modern Güllüdere köyü, kuzeyinde batıdan gelerek Kandilliye doğru giden antik yol doğusunda Güllüdere dere yatağı ve Karadağ Tepesi yer almaktadır (Şenyurt ve Resul, 2005). Güllüdere toplumunun yerleşim alanının ova olması nedeniyle bu toplumun tarım toplumu olduğu düşünülmektedir.

Kurtarma kazısı çalışmaları sırasında düzenli olmayan dikdörtgen ve kare planlı, iri taş temel kalıntıları, taş döşemeler, ocaklar ve mezarlar açığı çıkarılmıştır. Mimari unsurlar içinde ve çevresinde, mezarlar ve çevresinde, Geç Demir Çağ ve Orta Çağ özelliklerini yansıtan çanak çömlek parçacıkları ve küçük buluntular ele geçmiştir.

Güllüdere’deki Hıristiyan mezarları Geç Demir Çağ mezarları ile çok yakın ve hatta karışık olarak bulunmuştur. Bu mezarlar Güllüdere kazı alanının batı kesiminde daha çok tepe üzerinde ele geçmiştir. Kazı çalışmaları boru hattı boyunca 290X28 metrelik alanda A,B,C olarak adlandırılan 3 ayrı bölümde yapılmıştır. Kazı çalışmalarına boru hattının geçeceği B açmalarından başlanmıştır. B–6 açmasından itibaren yoğun bir şekilde mezarlara rastlanmaktadır. Basit toprak mezar tipindeki bu mezarlardan 13 tanesi Orta Çağ mezarlarıdır. Bu mezarlar batı-doğu yönlü, taş desteklidir. Orta Çağ mezarlarının çoğunun üzerinde ahşap kalıntılarına ve bazılarında da yassı plaka taşlara rastlanmıştır. B–6 açmasında bulunan ve M 16 olarak adlandırılan mezar gerek yatırılış yönü gerekse yatış pozisyonu açısından Orta Çağ mezarlarından farklılık göstermektedir. M 16 mezarındaki gömü doğu-batı yönlüdür ve sol yanına bacakları karına doğru yarım çekik nim hocker olarak yatırılmıştır. Gömünün belden yukarısı korunmamıştır. İskelet parçaları haricinde hiçbir mezar buluntusuna rastlanmamıştır. Bu mezar diğer açmalarda bulunan Demir Çağı mezarları ile benzerlik göstermektedir. İki farklı döneme ait mezarlar arasında seviye farklarının bulunmaması alanın her iki dönemde de ekstramural bir mezarlık alanı olarak kullanıldığını göstermektedir. B–6 açmasında mezarlar haricinde çok az sayıda çanak çömlek parçaları bulunmuştur.

B–7 açmasında da 18 adet Orta Çağ mezarı bulunmuştur. B–7 açmasında Demir Çağ ve Orta Çağa ait kırık çanak çömlek parçaları bulunmaktadır. B–8 açmasında 3 adet

mezar olup bunları ikisi M 11 ve M 12 Demir Çağ, M 27 ise Orta Çağ gömüsüdür. B–9 ve B–10 açmalarında mezar olmamasına karşın Demir Çağ seramikleri vardır. B–11 açmasında bulunan M 8 Demir çağ mezarıdır. B-14 ve B-15 açmalarında mezar bulunmamaktadır. A-17 ve B-17 açmalarında 5 (M 41, M 42, M 43, M 44 yarı hoker, M 40) adet Demir Çağ’a ait mezar bulunmaktadır. A–19 açmasında 1 adet (m 30) Orta Çağ mezarı bulunmuştur. B–20 açmasında ise 1 adet (M 37) çömlek içinde bebek gömüsü bulunmuştur (Yücel ve Resul, 2005). Kazı alanında 34 Orta Çağ, 9 Demir çağ olmak üzere toplam 43 mezar bulunmaktadır.

Minnetpınarı, BTC (Bakü-Tiflis-Ceyhan) HPBH (Ham Petrol Boru Hattı) güzergâhı üzerindedir. BTC HPBT güzergâhının değiştirilememesi nedeniyle T.C Kültür Bakanlığı, BOTAŞ BTC HPBH Proje Direktörlüğü ve Gazi Üniversitesi Rektörlüğü işbirliği ile bir proje hazırlanmış ve kurtarma kazısı Gazi Üniversitesi ARÇED tarafından yapılmıştır. Kazı çalışmaları 15 Mart – 20 Kasım 2003 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir (Tekinalp, 2005).

Minnetpınarı ise Kahraman Maraş ili Andırın ilçesinin Minnetpınarı köyünün 2,5- 3km doğusunda yer almaktadır. Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı kapsamında Kahramanmaraş Andırın İlçesi Minnetpınarı Kazı alanında Gazi Üniversitesi ARÇED tarafından yapılan kurtarma kazısında; A-5 açmasında 5, A-6 açmasında 5, B-6 açmasında 52, B-4 açmasında 1, B-12 açmasında 1, B-15 açmasında 1 adet olmak üzere toplam 65 mezar ortaya çıkmıştır (Tekinalp, 2005).

Minnetpınarında kazı çalışmaları 07.04.2003 tarihinde B-2, B-3, B-4, B-5, B-6, A-5, A-6 açmalarında başlatılmıştır. B-6 açmasında çalışma iki alanda yapılmış ve köy yolunun kuzeyindeki alanın mezarlık olarak kullanıldığı tespit edilmiştir. A-6 açmasında

nekropol alanına rastlanmış ve bu alanda kilisenin tahrip olmasından sonra gömü yapıldığı düşünülmüştür. Kazı çalışmaları sürecinde 65 adet mezar açığa çıkarılmıştır.

Mezarlarda iskeletler sırtüstü uzanmış durumdadır. Mezar türleri basit toprak mezar olup, iskeletlerin yatış yönü doğu-batı doğrultusundadır. Açılan mezarlardaki iskeletlerin hepsinde baş ve vücut kemikleri taş sıra ile çevrilmiş olup özellikle kafatasının sağ, sol ve arka kısmına yerleştirilen taşlar kafatasına bitişik durumdadır. Mezarlardan 64 adedi basit toprak mezar iken M61 nolu mezar kireç harclı düz bir zemindedir ve üzeri düzgün kesme taş levhalarla kapatılmıştır. M33 ve M53 mezarları haricinde mezarlarda herhangi bir buluntuya rastlanılmamıştır. 57 mezarın yatış pozisyonu atlas sacrum, 4 adet mezarın yatış pozisyonu baş güneye dönük ve 4 adet mezarın yatış pozisyonu ise baş kuzeye dönüktür Mezarların 27’sinin korunma durumu iyi, 14’ünün korunma durumu çok iyi, 16’sının korunma durumu kötü ve 8’inin korunma durumu çok kötüdür. Mezarlar doğu-batı yönlüdür. Mezarlarda yatış pozisyonu uzanmış şekildedir. (Tekinalp, 2005).

Mezarlarda cinsiyete ve yaşa bağlı farklı duruşlar tespit edilmiştir. Erkek iskeletlerde her iki el çapraz olarak bel hizasında bağlanmış; kadın iskeletlerde eller göğüs üzerinde çapraz olarak birleşmiş; çocuk iskeletlerde sağ el göğüs üzerinde, sol el ise sağ elin dirseğini alttan destekler şekilde ve yaşlı iskeletlerde ise sol el sağ eli omuza yakın yerden tutar, sağ el sol el dirseğini alttan destekler şekilde bulunmuştur.. Bu tür el pozisyonlarının Orta Çağ Hıristiyan kültüründe görülmesi, ortaya çıkarılan mimarinin kilise olduğunun düşünülmesi ve ele geçen sikkelerin çoğunun üzerinde bulunan haç motif, bu mezarların Orta Çağ Hıristiyan mezarı olduğunu düşündürmektedir (Tekinalp, 2005). Minnetpınarı, Toros dağlarının eteğinde olup kazı sonucu bulunan toplumun hayvancılıkla uğraşan toplum olduğu düşünülmektedir.

Çalışma materyalleri 2003 yılında yapılan kazı çalışmaları sonucunda çıkarılarak incelenmek üzere Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Paleoantropoloji laboratuvarına gönderilmiş, gerekli temizlik ve onarım işlemlerinden sonra bireylerin yaşları ve cinsiyetleri belirlenmiştir.

2.4 Metod

2.4.1. Cinsiyet Tayin Metodları

Güllüdere ve Minnetpınarı Demirçağ ve Ortaçağ dönemi bireylerinde cinsiyet tayini yapılırken Workshop of European Anthropologist’in (WEA, 1980) belirlediği kriterleri uygulanmıştır. Paleoantropolojik çalışmalarda bireyin cinsiyetinin belirlenmesi önemli olmakla beraber bebek ve çocuklarda cinsiyetin tayinlerinin güvenilir olmadığı bilinmektedir. Bu gerçekten yola çıkarak, çalışmamızda sadece erişkin bireylerin cinsiyet tayini yapılmış ve 15 yaş üstündeki bireyler erişkin olarak kabul edilmiştir.

Çalışmada cinsiyet tayini yapılırken iskeletin durumuna göre antropometrik ve antroposkobik kullanılmıştır. İskeletlerde cinsiyet tayin çalışmalarında, cinsiyet kriterlerini en iyi yansıtan, öncelikle kafatası ve pelvis (kalça kemiği) kemiklerinden yararlanılır.

Cinsiyet tayininde kafatasında tuber frontale’nin gelişim derecesine, kaş kemerlerinin gelişimi, mastoid çıkntılar, oksipital kemiğin yapısı ve kas tutunma yerlerinin belirginliğine, yüz, diş, altçene özelliklerine, uzun kemiklerin sağlamlılık ve irilik derecesine, femurda linea aspera’nın durumuna ve özellikle kalça kemerinin genel yapısına bakılarak bireyin cinsiyeti belirlenmektedir (Krogman ve İşcan, 1986).

2.4.2. Yaş Belirleme Metodları

Güllüdere ve Minnetpınarı iskeletlerinde yaş belirlenirken, mevcut materyalin durumuna göre uygun yaş kiterleri göz önüne alınarak değerlendirme yapılmıştır. Bebek ve çocuklarda yaş tayini yapılırken, dişlerin sürme zamanlarına göre geliştirilen dental yaşlandırma metodu kullanılmıştır (Brothwell, 198; Krogman ve İşcan, 1986; Ubelaker, 1978 ). Genç erişkinlerde epifizlerin kaynaşması, dimi diş köklerinin kapanma zamanları (Brothwell, 1981; Ubelaker, 1978; WEA, 1980) erişkin bireylerde ise sutural yaşlandırma (Olivier,1969; WEA, 1980), dental aşınma (Brothwell, 1981; Hillson, 2005), symphysial yaşlandırma (White, 1991), clavicula kesitine (Kaur ve Jit,1990) bakılarak yaş tayini yapılmıştır. Bebek ve çocuklarda yaş tayini için süt ve daimi dişlerin sürme ve gelişimleri dikkati alınmış ve bu bağlamda süt dişlerinin tamamlanma yaşı olan 24-30 aya kadar olan bireyler bebek, 3-15 yaş arasındaki bireyler çocuk ve 15 yaş üzeri bireyler erişkin olarak değerlendirilmiştir (Acsadi ve Nemeski, 1970).

2.4.3.Diş Patolojilerinin Belirlenmesi

Güllüdere ve Minnetpınarı toplumu bireylerinde yaş tayini ve cinsiyet belirlenmesi işlemleri yapıldıktan sonra, çalışmanın konusu olan dişler üzerinde incelemeler yapılmıştır. Bu kapsamda bireylerde mevcut süt ve daimi dişler ve bu dişlerde hem sağ-sol hem de alt-üst çene ayrımı yapılmıştır. Dişlerle ilgili veriler kaydedilirken FDI diş numaralandırma sistemi kullanılmıştır. Mevcut dişler patoloji ve varyasyon yönünde değerlendirilerek, boyut ölçümleri alınmıştır.

Çalışmada amaca uygun olarak süt ve daimi dişleri içeren form kullanılarak (Ek 1), her bir forma bireyi diş ve kemik yaşı, cinsiyeti, mezar numarası ve hangi topluma ait

olduğu kaydedilmiştir. Dişler; diş aşınması, hypoplazi, tüberkül dizilimi, occlusyon, diş çürüğü, alveol kaybı, ölüm öncesi ve ölüm sonrası kayıp, çapraşıklık, pozisyon sapması, kök ve kron varyasyonu, diş taşı, diş boyut ölçümleri yönünden incelenmiştir.

Diş aşınması incelenirken Bouville ve diğerlerinin (1983) geliştirmiş olduğu skala kullanılmıştır.

1. Mine tabakasında parlaklıkla karakterize küçük bir yüzey,

2. Kesici ve caninde dentin nokta veya çizgi şeklinde ortaya çıkmış, premolar ve molarda ise tüberküller silinmiş,

3. Kesici ve caninde çizgi şeklinde atrisyon, , premolar ve molarda tüm tüberküller silinmiş,

4. Kesici ve caninde çizgi şeklinde dentin açığa çıkmış, premolar ve molarda tüberküllerin birinde dentin açığa çıkmış,

5. Kesici ve caninde dentinde büyük bir atriyon ve mine sadece kenarlarda kalmış, premolar ve molarda dentin iki geniş sahada açığa çıkmış,

6. Kesici ve caninde dentindeki atrisyon iyice büyümüş ve mine çok küçük bir alanda mevcut, premolar ve molarda dentindeki atrisyon genişlediği halde mine hala mevcut,

7. Kesici, caninde, premolar ve molarda atrisyon nedeniyle mine kenarı ya tamamen silinmiş ya da bir bölgede kalmış,

8. Kesici, caninde, premolar ve molarda atrisyon nedeniyle tüm kron kaybedilmiş şeklinde skala kriterlerine göre 0 yok, 1- 1, 2 2, 2+ 3, 3- 4, 3 5, 3+ 6, 4 7, 4+ 8, 5 9, 5+ 10, 5++ 11, 6 12, 7 13 olarak değerlendirilmiştir.

Diş çürükleri için Brothwell (1981) ve Hillson (2005) kriterlerinden yararlanılarak hem süt ve daimi dişlerde görülen çürük sayısı hem de çürük lokalizasyonları (oklüzal O, arayüz M-D, kole K, oklüzal- arayüz MO-DO-MOD, buccal B) belirlenmiştir.

Alveol kayıpları (periodontal ölçümler) için Kelley ve Larsen (1991) kriterlerinden, diş taşı için Brotwell (1981) ve Hillson’ın (2005) sisteminden, molarların occlusal yüzey ölçümlerinde ise Bass (1987) kriterlerinden yararlanılmıştır.

Maxsiller ve mandibuler dişlerin occusal ilşkileriyle ilgili ölçümler;ön dişlerin baş başa kapanışı, overbite, underbite (Bass,1987; Alt,1998) şeklinde değerlendirilmiştir.

Hypoplazi için (Schultz ve ark. 1998) derecelendirme sisteminden yararlanılarak, sarı renkli mine, krem veya beyaz renkli mine, turuncu renkli mine, kahverengi mine olarak değerlendirilmiştir.

Varyasyonlar için (Bass, 1987 ) değerlendirme sistemi kullanılmıştır.

Diş boyutuyla ilgili ölçümler (Hillson, 2005); dijital kumpas kullanılarak mesiodistal uzunluk, buccolingual kalınlık ve kron yüksekliği ölçülmüşse de aşınmaların fazla olması nedeniyle kron yüksekliği değerlendirilmemiştir. Çalışmada Mesiodistal uzunluk MD, buccolingual uzunluk ise BL şeklinde kısaltılmıştır.

2.4.4. İstatistiksel Analiz

Minnetpınarı ve Güllüdere toplumunun tüm bireylerinin incelenmesiyle elde edilen veriler SPSS 11,0 programına yüklenerek analizleri yapılmıştır. Kadın - erkek

bireyler ve toplumlar arasındaki farklılıkları saptamak amacıyla ki kare, Mann-Whitney ve Kruskal Wallis (çoklu karşılaştırma) testleri uygulanmıştır.

2.4.5. Karşılaşılan Sorunlar

Tez konusunu oluşturan Minnetpınarı ve Güllüdere toplumlarına ait iskeletler üzerinde yapılan incelemeler sırasında karşılaşılan sorunlar;

1. Kurtarma kazılarında tüm mezarların açılmamış olması,

2. Kazı sırasında malzemeyi çıkaran kişilerle inceleyen kişilerin farklı olması, 3. Özellikle bebek ve çocuk iskeletlerinin kırılgan olması nedeniyle detayların

zarar görmesi,

4. Dişlerin küçük materyaller olması nedeniyle kaybolması,

5. Çalışmanın iskelet malzemesi üzerinde yapılması nedeniyle ağızda mevcut her dişe ulaşılamaması,

6. Laboratuvarda yeterli malzeme örneğin röntgen cihazı ve mikroskop olmaması nedeniyle incelemenin detaylı yapılamaması şeklinde sıralanabilir.

Tez çalışması sırasında karşılaşılan sorunlardan belki de en önemlisi diş patolojileriyle ilgili çalışmalarda standart bir metot ve yöntemin kullanılmamasıdır. Bu amaçla diş antropolojisi konusunda çalışan farklı disiplinlerdeki araştırıcıların bir araya gelerek standardizasyonu sağlaması, sonuçların karşılaştırılabilmesi açısından yararlı olacaktır.

Benzer Belgeler