• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM V. BULGULAR VE YORUM

5.1 Pazar Dergisi: Sahiplik ve Denetim

5.1.1 Pazar Dergisi’nin kurucusu Safa Kılıçoğlu

Pazar Dergisi’nin kurucusu Safa Kılıçoğlu, Şam’lı bir ailenin çocuğu olarak 1910 yılında dünyaya gelmiştir. Babası Abdülnafi Efendi, II. Abdülhamid’in mütercimliğini yapmıştır. Soner Yalçın’ın Hürriyet gazetesi için yazdığı 2007 yılındaki yazı göre Kılıçoğlu’nun ilkokul tahsili dahi tartışmalıdır ve küçük yaşta ticaret hayatına atılmıştır. Aslen iplik tüccarı olan Safa Kılıçoğlunun Bomonti’de fabrikası, Sultanahmet’te ise mağazası vardır. Dönemin ünlü oyuncusu Galip Arcan’ın eşi Bedia Hanım’la evlilik yapmıştır (Yalçın, 2007).

Safa Kılıçoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi ve Demokrat Parti’ye karşı geliştirdiği sert muhalif tavırla tanınan ve 1948’de kurulan Millet Partisi’ne yakınlığıyla bilinmektedir. Nitekim Millet Partisi’nin kuruluşuyla birlikte Safa Kılıçoğlu’nun Yeni Sabah gazetesi sahipliği de başlamaktadır (Arslan, 2016). Millet Partisi İstanbul İl Yönetim Kurulu’na üye olan Kılıçoğlu, basının onlardan hiç bahsetmediğinden yakınarak Cemalettin Saraçoğlu’ndan Yeni Sabah gazetesini satın almıştır (Yalçın, 2007). Safa Kılıçoğlu, Yeni Sabah gazetesini

96

satın almak için hem fabrikasını elden çıkarmış hem de mağazasını kapatmıştır. Bir bakıma ticaret hayatındaki gücü ve varlığını, Yeni Sabah gazetesiyle birlikte basın ve yayın alanına yönlendirmiştir denebilir. Kılıçoğlu tarafından alınan Yeni Sabah gazetesinin binası, İstanbul Erkek Lisesi’nin yakınında, Cumhuriyet gazetesinin yanındaki mermerli yapıda bulunmaktadır (Arslan, 2016). Dönemin Gazetecilik Enstitüsünde ders veren gazeteci Burhan Felek, Safa Kılıçoğlu’nun gazete satın alarak bir medya patronu konumuna erişmesini sert bir şekilde eleştirmiştir. Yenigün gazetesi yazarı Recep Arslan’ın (2016) kaleme aldığı habere göre; “Gazetecilik kimlerin eline kaldı. Fellahlar gazete sahibi oldu” türünden cümleler sarfederek mevcut durumdan yakınmıştır. Yine aynı habere göre; Kılıçoğlu’nun fellahlığı Florya’da çiçek yetiştirmesinden ileri gelmektedir. Kılıçoğlu’nun ziraate olan yakın ilgisi, binanın kendisine tahsis edilen en üst katında da hissedilmektedir. Kendisine ait katın yarısından fazlası çiçek saksılarıyla bezenmiştir (Arslan, 2016).

Safa Kılıçoğlu, her ne kadar Millet Partisi’ne üyeliği ve yakınlığıyla bilinse de süreç içerisinde desteğini Demokrat Parti kanadına doğru çevirmiştir. Nitekim Millet Partisi 1954 yılında mahkeme kararıyla kapatılarak politika sahnesinden çekilmiştir (Arslan, 2016). Safa Kılıçoğlu, Yeni Sabah’ı Hürriyet gazetesinin ardından Türkiye’nin en büyük ikinci gazetesi yapmıştır (Yalçın, 2007). Kılıçoğlu bir gazete patronu olarak teleks, telefoto, telefon gibi zamanın üst düzey teknik olanaklarından mümkün mertebe istifade etmeye çalışmıştır (Arslan, 2016). Kılıçoğlu sahipliğindeki Yeni Sabah gazetesi bu tür teknik imkânlardan faydanarak öncülük eden ilk gazete olmuştur (Yalçın, 2007). Kılıçoğlu sahipliğindeki Yeni Sabah gazetesi, Babıâli’de düzgün arşivi olan ilk gazetelerden biridir. Elektronik haberleşmenin öncülerindendir ve o dönem güçlü bir radyodan önemli yabancı kanallar dinlenerek dünyada olup biten kayda değer görülen haberler not alınmaya çalışılmıştır. Ankara’yla sağlıklı irtibatlar kurabilmek açına burada bürosu olan ender gazetelerdendir (Boyoğlu, 2011). Safa Kılıçoğlu önderliğindeki Yeni Sabah, Kore Savaşı ve Olimpiyatlara muhabir gönderen ilk gazeteler arasında yer almaktadır (Boyoğlu, 2011). Dönemin şöhretli edebiyatçılarından Esat Mahmut Karakurt’tan romanlar tefrika ederek bunların gazetede yayınlanmasını sağlamıştır. Ayrıca Esat Mahmut Karakurt’u Sovyetler Birliği seyehatine yollayarak orada seri röportajlar gerçekleştirip bunları gazetede yayınlanmasına olanak tanımıştır (Arslan, 2016). Karakurt’un Moskova gezisini anlattığı ve yayınladığı yazı dizisi yüzünden Yeni Sabah gazetenin sahibi Safa Kılıçoğlu, altı ay hapis cezasına çarptırılmıştır. Ayşe Olgun’un, Büyük Doğu ve Yeni Sabah gazetelerinde çalışmış olan Abdullah Işıklar ile Yeni Şafak gazetesi için yaptığı röportajda Işıklar, özellikle 1950’lerin gazetecilik şartları

97

üzerinde durarak zamanın gazetecilik şartlarını zorluğundan ve teknik imkânların kıtlığından dem vurmaktadır. Işıklar’ın ifadesine göre yazılan haberler ilk olarak dönemin istihbarat şefine gönderilmektedir; “Yazdığımız haberleri ise ilk olarak istihbarat şefine götürürdük, haberleri okur, cümleleri çizer, düzeltir yazı işleri müdürümüze verirdi. Ertesi gün gazeteleri aldığımızda herkes bakardı nasıl çıkmış diye. Bir sayfa yazdığımız haber yarım sayfa çıkmışsa sevinirdik. Birkaç satır haberimiz çıkardı çoğu zaman” (Olgun, 2018).

Gazete patronlarıyla çalışanlar arasındaki çalışma koşullarını düzenleyen 5952 sayılı yasa 10 Ocak 1961’de değiştirilerek 212 sayılı yasaya dönüştürülmüş ve uyum için 1963 yılına kadar işverenlere bir geçiş süreci tanınmıştır (Boyoğlu, 2011). 1961 yılında düzenlenen bu yasayla birlikte basın çalışanlarına kıdem hakkı, ölüm tazminatı, haftada iki gün tatil gibi haklar tanınmıştır fakat Safa Kılıçoğlu çıkarılan yasayı protesto maksadıyla diğer basın patronlarını organize ederek gazetelerin üç gün süreyle iş bırakma kararı almasına öncülük etmiştir (Yalçın, 2007). 1963 itibariyle gazetelerde yavaş yavaş toplu iş sözleşmeleri yapılmaya başlanmıştır. Tirajı 100 binlere varan Yeni Sabah gazetesinin tirajında ise ciddi düşüşler başlamış, rivayete göre 15 binlere kadar inerek gazetenin kapanma sürecini hızlandırmıştır (Boyoğlu, 2011). Çıkarılan bu kanun karşısında olumsuz tavır takınan Safa Kılıçoğlu, iddiaya göre kanunun açıklarından istifade etmek yerine tam uyumu düşünmüş fakat bu şartlar altında gazetecilik faaliyeti gerçekleştirmenin anlamsız olduğuna kanaat getirerek, kanunun çıkarılmasından üç yıl sonra 1964’te Yeni Sabah gazetesini kapatma kararı almıştır (Arslan, 2016). Safa Kılıçoğlu, bir gün tüm çalışanlarını kendi odasına çağırarak gazeteyi kapatma kararı aldığını ve muhasebeye talimat vererek herkesin hesabının yapıldığı deklare etmiştir. Ne olursa olsun gazetesini üç ay içinde kapatacağını ve asla satmayacağını; kararının kesin olduğunu ve bunun dışında çıkacak dedikodulara çalışanlarının asla itibar etmemesi gerektiğini önemle bildirmiştir. Bu sebeple günde bir saat olmak kaydıyla çalışanlarına yeni bir iş araması için izin vermiştir (Boyoğlu, 2011). Süleyman Boyoğlu’nun (2011) gerçekleştirdiği röportajda Zafer Atay’a göre böyle bir duruma Babıâli’de oldukça ender rastlanmaktadır. Zira söz konusu dönemde önde gelen gazeteler dahi bir günde kapanabilmekte, çalışanlar işe gelinen rutin herhangi bir günde çalıştıkları gazeteyi kapısına kilit vurulmuş halde bulabilmektedirler. Zafer Atay, röportajın devamında kimsenin içeride tek kuruş parasının kalmadığı ve herkesin kalan üç ay boyunca düzenli olarak maaşını aldığından bahsetmektedir. Ayrıca Zafer Atay, Yeni Sabah’ta yayınlanan “Anjelik” isimli roman tefrikasının o sıralar okurlarca oldukça tutulduğundan ve özenle takip edildiğinden bahsetmektedir. Gazetenin kapanmasına yakın gazeteyi birçok okurun aradığını ve telefonla

98

“Anjelik nasıl bitecek!” diye soru yağmuruna tuttuğunun altını çizmektedir (Boyoğlu, 2011). Recep Arslan’ın (2006) haberine göre Safa Kılıçoğlu, kapatma kararını çalışanlarına ilettiği andan itibaren söylediği gibi tam üç ay sonra zamanın parasıyla 23 milyon liranın üzerinde bir tazminat ödeyip çalışanlarıyla helalleşerek gazeteyi kapatmıştır.