• Sonuç bulunamadı

III. BÖLÜM: SİYASAL ARAYIŞLAR

3.4. Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Üçüncü Büyük Kongresi

3.4.1. Parti Programı

Kongrede programın bütününe dayanan bir tartışma açılmamış, yalnızca Yusuf Akçura genel bir değerlendirme yapmıştır.201 Akçura, programın kuramsal bir içeriğe dayanmaktan ziyade, yıldan yıla uygulama içinde gelişerek ortaya çıktığına değinmiş, bu yapısını çok değerli bulmuştur. Akçura’nın bu tespitlerinin karşılığını, programın giriş bölümünde görmek mümkündür. Bu bölümde; programa temel olan ana fikirlerin, inkılabın başlangıcından bu yana süregelen uygulamalardan anlaşılacağına vurgu yapılmıştır.202 Süregelen uygulamaların bir sonucu olarak daha önce kabul edilmiş dört ilkeye devletçiliğin ve inkılapçılığın eklenmesi bu süreçte şart olarak görülmektedir.

200 CHF Üçüncü Büyük Kongre Zabıtları 10-18 Mayıs 1931, İstanbul, Devlet Matbaası,1931.

201 A.g.e., s.25-26.

202 CHF Nizamnamesi ve Programı, Ankara, TBMM Matbaası,1931, s.29.

77

Böylece programın belirlediği yeni ilkelerin bir doktrinden beslenmediğini, dünya buhranının sebep olduğu dönüşümlerin yanında Türkiye’nin de kendine has koşullarının ortaya çıkardığı zorunluluklar sonucu belirlendiğini kabul etmek gereklidir. Bu zamana kadar buhranın etkisiyle ekonomi politik ve siyasal arayışlar içinde olan yönetim, bu arayışların sonucu olarak devletçilik ilkesini uygulamalar dahilinde kabul etmek durumunda kalmıştır.203

Programın ikinci kısmı; CHF’nin ana niteliklerini ortaya koyan iki maddeden oluşmaktadır. İlk maddede, belirlenmiş altı ilke açıklanmış, diğer maddede ise halkçılık ilkesi detaylandırılmıştır.204

Devletçilik ilkesi, Atatürk’ün seçim bildirisinde de ifade ettiği üzere; bireysel çalışmayı esas tutmakla birlikte mümkün olan en kısa zamanda milleti refaha eriştirmek ve memleketi kalkındırmak için milletin genelinin faydasına olacak işlerde ve özellikle iktisadi alanda devleti fiilen ilgili kılma esası şeklinde belirlenmiştir. Bu tanımlama devletçiliğe, uygulama aşamasında farklı yönelimleri açığa çıkaracak kadar geniş bir anlam yüklemektedir. Bu genişlik özellikle milletin genelinin faydasına olacak işlerin iktisadi alanda nasıl belirleneceğinden doğmaktadır. Belirlenmiş bir üretim alanında devletin yer alması, milletin genelinin faydasına olsa da dönemin şartlarına göre belirli kesimlerin zararına da olabilir. Böyle bir durumda devletin o alanda daha fazla bulunmasının ölçütünün ne olacağı konusunda bir belirsizlik doğmaktadır.

Programda halkçılık ilkesinin açıklamasında; egemenliğin millette olduğu, bunun kullanılmasında devlet ile millet arasındaki karşılıklı sorumluluğun hakkıyla uygulanması yolunun izlenmesinin önemine değinilmiştir. Bu tanımlamada özellikle

203 Programın hazırlanmasında en etkili isim olan Recep Peker, programın kabulünden sonra verdiği bir konferansta devletçiliğin kabul edilmesini, yalnızca buhranın ortaya çıkardığı bir zorunluluğa bağlamamıştır. Bunun yanında dünya ekonomisinin giderek karmaşıklaşan yapısı gereği uluslararası iktisadi ilişkilerin düzenlenmesinde devlete açılan alan ölçüsünde bir temellendirme yoluna gitmiştir.

Bakınız: İlkin, Selim ve Tekeli, İlhan, a.g.e., 2009, s.103-104.

204 CHF Nizamnamesi ve Programı, a.g.e., s.30-32.

78

devlet ile millet arasındaki karşılıklı sorumluluğa dikkat çekilmesi, Atatürk’ün yurt gezisinde de belirttiği üzere; devletçi politikaların izlenmesinde halka da büyük sorumluluklar düşeceğini bildirmektedir. Devletçi politikalar halkın genelinin faydasına olsa da bu faydaya uzun dönemde erişilecek, kısa dönemde her kesim bunun maliyetine katlanacaktır.

Halkçılık ilkesini detaylandıran maddede ise, halk; iş bölümü içinde çeşitli meslek kollarına ayrılmış bir toplum olarak görülmüştür. Bu tanımlama ile halkın; “a) küçük çiftçiler, b) küçük sanayi erbabı ve esnaf, c) amele ve işçi, ç) serbest meslek erbabı, d) sanayi erbabı, büyük arazi ve iş sahipleri ve tüccar” olarak sayılan çalışma kollarına göre ayrıldığını görüyoruz. Maddede, bu kesimlerin her birinin çalışmasının toplumun tümünün refahı için zorunlu olduğu belirtilmiş, bu ilke ile sınıf mücadelesi yerine toplumsal dayanışma içinde, birbirine zarar vermeden çıkarlarda dengenin sağlanmasının amaçlandığı vurgulanmıştır. Bu şekilde kabul edilen halkçılık anlayışı, tüm çalışma kollarının birbirleri ile olan ilişkilerinde bir çıkar dengesinin sürdürülmesi gerektiğini belirtmektedir. Ancak bizzat devletin bu çalışma kollarının kapladığı alana girmesi ile bozulan dengenin tekrar nasıl kurulacağı konusunda bir fikir vermemektedir. Bu haliyle programda yer alan halkçılık ilkesi, devletçilik yerine, yeniden kurulup korunmaya çalışılan tek parti rejimini temellendirmektedir. Programa inkılapçılık ilkesinin de eklenmesini bu açıdan değerlendirebiliriz. İnkılapçılığın açıklamasında; fırkanın inkılaplardan doğan ve gelişen ilkelere sadık kalmayı ve onları savunmayı esas tutacağı bildirilmiştir. Bu anlayış özellikle SCF döneminin de etkisiyle yeni dönemde kurucu değerlerin daha fazla korunmasına olan inancı da yansıtmaktadır. SCF muhalefeti, buhranın da etkisiyle özellikle kırsal ve şehirli kesim arasında ortaya çıkan çıkar çatışmalarını açığa vurmuş, bu durum bazı yerlerde kurucu değerleri de tehdit eder bir noktaya taşınmıştır. Bu tehlikeyi gören yönetim, kurucu değerleri korumak adına yeni dönemde bu çıkar çatışmalarına yol açmaksızın halk arasında bir denge tutturma esasıyla

79

hareket edecektir. Bir bakıma yönetim, yeni dönemde halkla daha etkili temas kurarak, halkçılığın; çalışma kolları arasındaki denge tesis etme esasını yerine getirmeyi gözetecektir. Halk da böylece kurucu değerlere daha fazla sahip çıkacaktır. Bu yönüyle halkçılık, devletçi politikalarla ilişkilendirilmek yerine, tek parti rejimini korumak ve güçlendirmek için kullanılacaktır. Bu amaca uygun olarak yeni dönemde fırka tüzüğünde önemli bir değişiklik yapıldığını görüyoruz. Fırkanın örgütlenmesinde, eski tüzükte yer alan ve genel merkezden atanan fırka mutemetlerine yer verilmemiş, bunun yerine en küçük yerleşim yerlerinde kurulacak ocaklardan başlayarak genişleyen bir örgütlenme yapısı getirilmiştir.205 Ayrıca kongre öncesinde, ülke çapında geniş bir örgütlenmesi ve ciddi mal varlığı bulunan Türk Ocakları, SCF döneminin de etkilediği iç karışıklıklar sonucu Atatürk’ün de zorlamalarıyla, olağanüstü kurultaya giderek kendini feshetmiş ve tüm mal varlığını CHF’e devretmiştir. Kongrede ise kurucu değerleri halka daha iyi anlatabilmek adına Halk Evleri’nin açılabilmesi fırka tüzüğüne alınmış ve çok geçmeden Halk Evleri, Türk Ocakları’ndan gelen mal varlığı ile faaliyetlerine başlamıştır.206 Böylece tek parti rejimi ülkenin her yerinde özellikle kırsal kesimde halkla etkin temas içinde buhranın sebep olduğu sorunlara çare arayacak ve halka kurucu değerleri benimsetmeye çalışacaktır.207

Kongre sırasında programın ikinci kısmında sayılan ilkeler, üzerinde esasa dair hiçbir tartışma olmadan kabul edilmiştir.208 Bunun nedeni, ilkelerin kongre öncesinde Atatürk’ün seçim bildirisi ile belirlenmiş ve bu bakımdan tartışma götürmez bir içeriğe kavuşmuş olduğuna bağlanabilir. Ancak bu durum her kongre üyesinin tüm ilkelerin içeriğinde anlaşmış olduğu sonucunu doğurmayacaktır. Özellikle yeni kabul edilen

205 CHF Nizamnamesi ve Programı, a.g.e, s.5.

206 Cumhuriyet, “Türkocakları H. Fırkasına İltihak Etti”, 11 Nisan 1931, Cumhuriyet, “Halkevleri Bugün Büyük Merasimle Açılıyor”, 19 Şubat 1932 ve CHF Nizamnamesi ve Programı, a.g.e, s.16.

207 Karaömerlioğlu, Asım, Orada Bir Köy Var Uzakta: Erken Cumhuriyet Döneminde Köycü Söylem, İstanbul, İletişim Yayınları, 2006, s.58.

208 CHF Üçüncü Büyük Kongre Zabıtları 10-18 Mayıs 1931, a.g.e., s.28-31.

80

devletçilik ilkesinin programda geniş ve ucu açık bir tanımlama ile yer alması, devletçiliğe her kesimin kendi bakış açısına göre bir anlam yüklemesine sebep olmaktadır.Devletçiliğin ilke edinilme süreci ve sonrasında sistemleştirilmeye çalışılan farklı devletçilik görüşlerinin açığa çıkması da bu durumu kanıtlar niteliktedir.

Sistemleştirilmeye çalıştırılan bu görüşler arasında; Kadro Hareketinin Kemalist devrim ideolojisini esas alan devletçiliği, Ahmet Hamdi Başar’ın iktisadi devletçiliği, Ahmet Ağaoğlu’nun liberal devletçiliği sayılabilir. Ayrıca hükümet içinde bile devletçiliğe bakış açısı farklılaşabilmektedir.209