• Sonuç bulunamadı

PARKTA BĐR SONBAHAR GÜNÜYDÜ (1976)

I. BÖLÜM

1. GÜNCEL KONULAR

1.2. KADIN-ERKEK ĐLĐŞKĐLERĐNĐ ĐŞLEYEN OYUNLAR

1.2.1. PARKTA BĐR SONBAHAR GÜNÜYDÜ (1976)

Recep Bilginer, “Parkta Bir Sonbahar Günüydü”88 isimli üç perdeden oluşan dram türündeki eserini 1976 yılında yazmıştır. Eserde, parkta birbirleriyle tanışan ve evlenmek isteyen iki yaşlı ve yalnız insanın isteklerine erkeğin oğlunun, kadının damadının para meseleleri yüzünden karşı çıkmalarına rağmen, sevginin üstün geldiği bir oyundur.89

Recep Bilginer’in bu oyunu ilk kez 1976 ve 1977’de Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’nde, 1978 yılında Devlet Tiyatroları Bursa Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu’nda, daha sonra da Devlet Tiyatroları, Ankara ve Đstanbul sahneleri ile Đzmir sahnesinde üç ayrı kadro tarafından oynanmıştır. Ayrıca, “TRT Televizyonu’nca Ocak 1982’de dört bölümlük bir televizyon dizisi olarak yayınlanmıştır.”90

Eser adını, hayatlarının sonbaharını yaşayan iki insanın, parkta bir sonbahar günü başlayan arkadaşlıklarıyla değişen hayatlarından alır.

ÖZET:

Vilayet Eski Mektup Kalemi’nden emekli Şadi Bey, oğlu Sedat, gelini Fıtnat ve torunu Ergin ile aynı evde yaşar. Gelini ve oğlunun sürekli olarak tartışmalarına, mutsuz evliliklerine üzülen Şadi Bey, her sabah parka giderek kafasını dinler. Yine böyle kafasını dinlemek için parka gittiği bir sonbahar gününde, kızı Belma, damadı Şakir ve torunu Sevcan’la aynı evde yaşayan emekli öğretmen Meserret Hanım’la tanışır. Meserret Hanım ve Şadi Bey konuşmaya başlarlar. Yalnızlıktan kurtulmak isteyen Şadi Bey ve Meserret Hanım dost olurlar. Her gün parkta bir araya gelerek sohbet eder, son günlerini mutlu geçirmek için çalışırlar. Kış mevsimi boyunca görüşemeyecek olan ikili, mektuplaşmaya, telefonda konuşmaya karar verirler. O

88 Recep Bilginer, “Parkta Bir Sonbahar Günüydü”, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 1988.

89 Đnci Enginün, “Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı”, Dergâh Yay., Beşinci Baskı, Đstanbul 2004, s. 203.

90 Recep Bilginer, a. g. e., arka kapaktaki açıklamadan alınmıştır.

sırada parka dedesini aramaya gelen Ergin ve anneannesini aramaya gelen Sevcan karşılaşırlar ve birbirlerine âşık olurlar. Henüz üniversite öğrencisi olan Sevcan ve Ergin evlenmeye karar verirler. Meserret Hanım, torunu Sevcan evlendiği zaman kiradaki evini ona vermeye söz vermiştir. Ergin de dedesinin emekli aylığına güvenerek evlenme düşüncelerini ailelerine açarlar. Şadi Bey de, kendisinden çok etkilendiği Meserret Hanım’a evlenme teklifi eder; ancak Meserret Hanım kızı ve torunu ile çekişmeye girmek istemediği için bu teklifi reddeder. Şadi Bey, uzun bir süre Meserret Hanım’a evlenme teklifini kabul ettirmek için uğraşır. En sonunda, kendi hayatını yaşamaya karar veren Meserret Hanım Şadi Bey’in teklifini kabul eder; ancak kızı Belma ve Şadi Bey’in oğlu Sedat bu evliliğe karşı çıkarlar. Aynı anda iki evliliğin aileler için zor olacağını düşünürler; fakat büyüklerin, kararlarından vazgeçmeye niyetleri yoktur. Aileler, çocuklarına, iki ailenin durumları ve evlilik hakkındaki düşüncelerini söylerler ve çocuklarından, büyükleri evlenmekten vazgeçirmelerini isterler. Gençler, dedesi ve anneannesine olanları anlatarak duygu sömürüsü yaparlar. Đki ihtiyar torunları için fedakârlık yapmak ister; ancak yolun sonunda olduklarının, hayatlarının son günlerini yaşadıklarının farkına varırlar. Bu yüzden yaşlılıklarını istedikleri gibi yaşamak isterler ve torunları uğruna bile olsa kendi hayatlarından vazgeçmezler. Onların sevgisi, birbirlerine bağlılıkları sayesinde aileler de hatalarının farkına varır ve evlilik için gerekli hazırlıklara başlarlar.

DRAMATĐK YAPI:

Çatışma:

Eserdeki ana çatışma menfaat çatışmasıdır. Bu duygusal oyunda mutluluk arayışı içindeki iki ihtiyarın aşkı, maddi değere önem veren aileleri tarafından engellenmeye çalışılır.91 Hayatlarının sonbaharını yaşayan Şadi Bey ve Meserret Hanım evlenmek isterler. Bu ikilinin torunları da birbirleriyle evlenmek ister; ancak iki ailenin de hem anne-babalarını hem de çocuklarını aynı anda evlendirmeye maddî imkânları yeterli değildir. Bu yüzden önceliği çocuklarına vermek isterler. Yaşları ilerleyen Şadi Bey ve Meserret Hanım ise hayatlarının son baharını yaşadıklarının farkındadır. Bu yüzden vakit kaybetmek istemezler. Onların evlenmek için

91 Metin And, “Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyatrosu”, Đş Bankası Kültür Yay., Ankara 1983, s. 584.

çocuklarının desteğine ihtiyaçları yoktur. Kendi imkânlarıyla evlenebilirler; ancak torunlarının, onlara ihtiyacı vardır. Bu yüzden de yaşlıların kendileri için fedakârlık yapmalarını isterler.

Eserde Şadi Bey ve gelini Fıtnat arasında ana çatışmayı destekleyen bir yan çatışma görülür. Fıtnat kayınpederi Şadi Bey’le bir arada yaşamak istemez. Bu yüzden sürekli olarak onunla tartışır. Şadi Bey de gelini Fıtnat’ı sevmez. Oğluna hükmeden, ona saygı duymayan Fıtnat’ın kendisine de saygısızlık yaptığını düşünür.

Eserde görülen bir diğer yan çatışma damadının evinde yaşayan Meserret Hanım ve damadı Şakir arasındadır. Meserret Hanım sorunlarından kurtulmak, özgürlüğünü hissetmek için parka gider.

Ailelerin aynı anda iki evliliği yapacak güçlerinin olmadığını söylemesi üzerine torunları ve Şadi Bey’le-Meserret Hanım arasında bir çatışma yaşanır. Her iki taraf da önce kendilerinin evlenmesi gerektiğini düşünür. Hatta torunlar, ihtiyarlardan kendileri için fedakârlık yapmalarını bile isterler.

Çözüm:

Đki ihtiyar hayatlarının sonbaharında buldukları aşkı yitirmemek, yaşlılıklarını da gençlikleri gibi yaşamak için türlü zorluklara göğüs gererler ve sonunda sevgilerinin ne kadar güçlü olduğunu herkese kanıtlarlar. Đlk başta kendileri için fedakârlık yapmalarını isteyen torunlar, sonradan hatalarının farkına varırlar ve ihtiyarlardan özür dilerler.

Fıtnat kayınpederi ile anlaşamadığı için ilk başta onun evlenmek istemesine mutlu olur. Evlenirse kendi evinde yaşayacağını düşünür; ancak sonradan kendi çocuklarının da aynı anda evlenmek istemesi üzerine, kayınpederini bu evlilikten vazgeçirmek için uğraşır. Đki ihtiyarın sevgilerinin büyüklüğünü kanıtlamaları üzerine Sedat’ın da etkisiyle Fıtnat da yaptığı yanlışın farkına varır ve kayınpederinden özür diler.

Meserret Hanım, damadının evinde yaşadığı sorunları, Şadi Bey’le parkta dertleşerek unutur. Damadı Şakir, çocukların da rolü ile yaptığı yanlışın farkına varır ve kayınvalidesinden özür diler.

Önce kendilerinin evlenmesi gerektiğini düşünen, hatta kendileri için fedakârlık yapmalarını isteyen torunlar sonradan yanlış yaptıklarını fark eder ve yaptıklarından çok utanırlar. Böylece iki evlilik için de hazırlıklara başlanır.

KĐŞĐLER:

Yaşlı bedenlerdeki genç kalplerin sevdasının anlatıldığı eserde on iki kişi vardır. Şadi Bey ve Meserret Hanım oyunun ana kahramanlarıdır. Sevcan, Ergin, Belma, Sedat, Fıtnat, Şakir yardımcı kahramanlardır. Üç kuşağın bir arada yaşadığı bu oyunda yaşlılar, çocukları ve torunları tarafından haksızlığa uğrarlar. Yaşlılar için toplumda hâkim olan genel bakış açısı bu oyunda da görülür. Yaşlıların bir köşede oturup hiçbir şeye karışmaması istenir. Gençlere göre onların kendileri için bir şeyler yapmaya hakları yoktur.

Kız sevgili, erkek sevgili, genç kız, genç erkek ise oyunun sadece bir bölümünde küçük rolleri olan kahramanlardır.

Şadi Bey: Vilayet Eski Mektup Kalemi’nden emeklidir. Yaşlılığa özgü zaafları olmasına rağmen –çocuklarının düşüncelerinin aksine- hayatta hâlâ bir işlevinin olduğunu düşündüğü için huysuzluk etmeyen sevimli bir ihtiyardır. Şadi Bey elinde bastonu, başında şapkası olan düzgün giyimli bir beydir. Oğlu Sedat ve onun ailesiyle birlikte yaşar; ancak bu durumdan hoşnut değildir. Emekli aylığını vererek ailenin geçimine katkı sağlar. Evdeki hiçbir şeyin kendisinin olmaması, hiçbir şeyi istediği gibi kullanamaması, kendine ait bir yaşamı olmaması onu rahatsız eder. Gençlerin yaşlıları, yaşlıların da gençleri anlamadığını düşünür. Oğlunun, evliliğinde pasif davranıp eşinin kendisini yönetmesine izin vermesi onu çileden çıkarır. Bütün bunlardan kurtulmak, kafasını dinlemek için her sabah parka gider.

Kendisini yenilemek için değişikliğe ihtiyaç duyar. Geleceğe dair hayaller kurmak isteyen Şadi Bey, bir sabah parkta gördüğü Meserret Hanım’a âşık olur ve hayatının bu son aşkını kaybetmemek için çaba sarf eder ve sevdiğine kavuşur.

Meserret Hanım: Emekli bir öğretmendir. Her zaman temiz ve şık giyinir.

Şapkası, çantası, eldiveni, ayakkabısı elbisesi ile uyumludur. Meserret Hanım, kızı Belma ve ailesiyle birlikte yaşar. Emekli aylığı ile ailenin bütçesine katkıda bulunur.

Damadı Şakir ile geçinemez. Kendisine, eski bir eşyaya bakar gibi baktıklarını düşünür. Her sabah evden, hükmedilmekten hatta kendinden kaçarak, özgür olduğunu hissettiği parka gider. Ve bir sonbahar günü parkta tanıştığı Şadi Bey’e âşık olur. Şadi Bey’e âşık olmasına rağmen, kızı ve torunuyla tartışmaktan korktuğu

için, onun evlenme teklifini kabul etmez; ancak daha sonra kendi hayatını, yaşlılığını yaşamaya karar verir ve evlilik hazırlıklarına başlarlar.

Sevcan: Belma ve Şakir’in kızı, Meserret Hanım’ın ise torunu olan Sevcan üniversitede öğrencidir. Anneannesini parka aramaya gittiği bir gün Ergin’le karşılaşır ve ona âşık olur. Ergin de onu sever. Birbirini seven iki genç öğrenciliklerinin bitmesini beklemeden evlenmeye karar verir. Meserret Hanım kiracısının oturduğu evi, Sevcan evlendiği zaman ona verecektir. Buna rağmen Sevcan, kendi evliliğinin önce olması için, anneannesinden fedakârlık yapmasını bekler. Çünkü ailelerin bütçesi aynı anda iki evliliği yapmaya müsait değildir.

Sevcan, sonunda yaptığı yanlışı fark eder ve yaptıklarından utanır.

Ergin: Sedat ve Fıtnat’ın oğlu, Şadi Bey’in torunudur. Ergin de Sevcan gibi üniversite öğrencisidir. Dedesini parka aramaya gittiğinde karşılaştığı Sevcan’a âşık olur. Dedesinin emekli aylığıyla geçimlerini sağlayacaklarını düşünerek evlenmeye karar verir. O da Sevcan’ın yaptığı hataya düşerek dedesinin kendisi için fedakârlık yapmasını bekler; ancak daha sonra hatasını fark eder ve dedesinden özür diler.

Aileleri gençleri evlendirmek için hazırlıklara başlar.

Sedat: Şadi Bey’in oğludur. Bir gazeteci olan Sedat geceleri gazetede çalışır, gündüzleri de uyur. Düzenli bir hayatı yoktur. O, eve geldiği zaman eşi çalışmaya gider. Mesleğinde fazla başarılı olamayan, karısına da söz geçiremeyen Sedat, zayıf ve iradesiz olduğunun farkındadır. Karısının kendisine hükmetmesine izin verir.

Çünkü o, karısına hükmedememektedir. Bu yüzden kendisini içkiye verir. Sedat’ı ilk başlardaki tavrına göre orta hâlli kişiliksiz, karısı tarafından horlanan bir koca olarak değerlendirirken eserin sonunda kahraman, kendisinden hiç beklenmeyen bir değişime uğrar. Đlk başlarda babasının evlenmesini istemeyen Sedat, daha sonra onun son günlerinde mutlu olmasını ister. Hatta eğer eşi Fıtnat bu duruma engel olmaya kalkarsa, ondan boşanacağını söyler. Fıtnat eşindeki bu değişikliğe çok şaşırır; ancak daha önce pasif olan eşinde gördüğü değişiklik onu memnun eder. Eski mutlu günlerine dönmek için uğraşırlar.

Fıtnat: Sedat’ın eşidir. Đlk başlarda bir iş yerinde çalışan Fıtnat, daha sonra işinden ayrılır. Kocasına karşı saygısı yoktur, onun iyi bir koca olmadığını düşünür.

Evin idaresi onun elindedir. Kocası, ona hükmedemediği için istediği gibi yaşar.

Sürekli olarak arkadaşlarıyla bir araya gelip bezik partisi verirler. Kocasının ona

verdiği paralarla kendisine yeni kıyafetler alır. Đlk zamanlar Şadi Bey’den kurtulmak için onun evliliğini onaylayan Fıtnat, daha sonra oğlunun ondan önce evlenmesini ister. Şakir ve Belma ile birlikte büyüklerin evlenmesini engellemeye çalışır. Fakat Sedat’ta artık dayanma gücü kalmaz. Sedat, eğer Fıtnat büyüklerin evliliklerine engel olacak bir şey yaparsa ondan boşanacağını söyler. Fıtnat bu duruma çok şaşırır. Daha sonra eşi ile anlaşırlar ve eski mutlu günlerine dönmek için eşine destek olacağına söz verir.

Belma: Meserret Hanım’ın kızıdır. Annesinin evlenmek isteğine karşıdır.

Bunu babasına saygısızlık olarak düşünür. Annesi, emekli aylığı ile ailenin bütçesine katkıda bulunur; eğer evlenirse bu paradan mahrum kalacaklardır. Bu yüzden de annesini evlenmekten vazgeçiremeyince Şadi Bey’le konuşmaya gider. Şadi Bey’i de ikna edemeyince eşi Şakir ve Fıtnat’la birlik olarak, torunlarını onlara karşı kışkırtırlar. Torunlarının, onları evlenmekten vazgeçireceğini düşünürler; ancak yanılırlar. Büyükler arasındaki sevgi bağı öylesine sağlamdır ki sonunda yaptıkları yanlışı fark ederler ve iki evlilik için de hazırlıklara başlarlar.

Şakir: Belma’nın eşi olan Şakir, muhasebecidir. Her şeye rakamlar açısından bakar ve bütün değerlendirmelerini para ile yapar. Aile bütçesini hesapladıktan sonra bütçe tekniğine göre büyüklerin evliliğinin uygun olmayacağını düşünür. Ona göre rakamlar aynadır, acımasızdır, rakamlarda duygunun olmadığını ama mantığın olduğunu düşünür. Büyüklerin, torunları uğruna özveride bulunması onun aklına gelir ve aileler çocukları oyunlarına alet ederler.

Kız Sevgili: Şadi Bey’in, parkta Meserret Hanım’la sohbet ederken hatırladığı ilk aşkıdır. Şadi Bey, ilk aşkını anlatırken o günleri tekrar yaşadığını hisseder.

Erkek Sevgili: Meserret Hanım’ın on beş yaşında âşık olduğu ilk sevgilisidir.

Genç Kız ve Genç Erkek: Sevgilidirler. Küçük bir anlaşmazlık yüzünden parkta, Şadi Bey ve Meserret Hanım’ın önünde tartışırlar ve ayrılmaya karar verirler.

Ancak Şadi Bey, gençlerin yanlışlıklarını göstererek onların barışmalarını sağlar.

MEKÂN:

Eserde kullanılan ana mekân, Şadi Bey ve Meserret Hanım’ın düzenli olarak her sabah gittikleri parktır. Torunlarının tanışmaları da aynı parkta gerçekleşir. Bu

park, yaşlıların ve torunlarının aşklarının başladığı önemli bir mekândır. Her iki çift için de parkın kendilerinde ayrı bir yeri vardır.

Đkinci perdede eş zamanlı sahne tekniğinden yararlanılarak Meserret Hanım ve Şadi Bey’in evlerinin tasviri yapılır:

“Şadi Bey’in ve Meserret Hanım’ın evlerinin birer bölümü görünür. Odalar, aşağı yukarı, birbirine benzer biçimde döşenmiştir. En belirgin ayrıntı, Meserret Hanım’ın evinde büyük boy bir erkek resmi, Şadi Bey’in evinde büyük boy bir kadın resmi olmasıdır. Her iki evin pencereleri sokağa bakmaktadır…” (s. 41).

Meserret Hanım’ın ve Şadi Bey’in eski bir eşya gibi bir köşede durup yalnızlıklarını yaşadıkları odaları, Meserret Hanım’ın, evlendiğinde torunu Sevcan’ın oturması için söz verdiği kiradaki evi eserde adı geçen diğer mekânlardır.

ZAMAN:

Eser, bir sonbahar sabahı, hayatlarının sonbaharını yaşayan ihtiyarların tanışmalarıyla başlar ve bir yıl sonra yine sonbahar mevsiminde, evlilik hazırlıklarına başlanılmasıyla sona erer. Eserin bir yıllık bir zamanı kapsadığını Meserret Hanım ve Şadi Bey arasında geçen şu konuşmalardan anlıyoruz.

“Meserret Hanım - … Ayın kaçı bugün?

Şadi Bey – Onu

Meserret Hanım – Yani tanışmamızın yıldönümü” (s. 83)

Oyunun bir sonbahar sabahı başladığını eserde yapılan tasvirden rahatlıkla çıkarabiliriz.

“Ağaçlar ve çiçekler. Yapraklar, dallardan kopup, uçuşarak yere düşmektedir. Yol, sararmış yapraklarla örtülüdür. Her şey, sonbaharı belli eden bir renge bürünmüştür…” (s. 5)