• Sonuç bulunamadı

1.1. KONJONKTÜREL YAPININ ELDE EDİLMESİ

1.2.2. Paracı Konjonktür Teorileri

Şekil 3: Keynesci Modelde Ekonominin Durgunluğu ve Canlanması

Şekil 3 incelendiğinde, Başlangıçta ekonominin uzun dönem toplam arz eğrisi (LRAS) üzerinde (a noktasında) tam istihdamda dengede olduğu varsayıldığında, denge noktasında toplam talep eğrisi (AD), AD0 ve kısa dönem toplam arz eğrisi (SRAS) de SRAS0 olarak tanımlanmış olsun. Bu durumda teoriye göre, gelecekteki kar ve satışlar hakkındaki beklentilerin azalması ile yatırımların azaldığı düşünüldüğünde, yatırımların azalması toplam talebin azalmasına neden olur ve toplam talep eğrisi sola kayar. Toplam talebin azalması sonucu ekonomi b noktasına doğru hareket eder. Bu noktada işgücü arz fazlası olduğu için, işsizlik artar ve paralel ücretler değişmediği için ekonomi b noktasında kalır. Aynı mantıktan hareketle ekonominin b noktasında olduğu varsayıldığında, gelecekteki kar ve satışlardaki beklentilerin artması sonucu yatırımlar artar ve yatırımların artması ile toplam talep artar ve toplam talep eğrisi şekil 3’te görüldüğü gibi sağa doğru kayarak AD2 olur.

1.2.2. Paracı Konjonktür Teorileri

1960’lı yıllarda Chicago Üniversitesi’ne mensup Nobel İktisat ödüllü Milton Friedman ve meslektaşları Monetarizm (paracılık) olarak bilinen Keynesci görüşe bir alternatif olarak ortaya koymuşlardır. Monetarizmin en önde gelen ismi Milton Friedman’dır. Friedman, 1956 yılında Paranın Miktar Teorisi Üzerine Çalışmalar adlı yapıtıyla Monetarizm’in temel ilkelerini ortaya koymuştur.

Paracı yaklaşımda ekonominin durgunluğu ve genişlemesi aşağıdaki şekilden görülebilir:

Şekil 4: Paracı Yaklaşımda Ekonominin Durgunluğu ve Canlanması Şekil 4’ten de görüldüğü gibi, ekonomide başlangıçta a noktasında (soldaki şekilde) uzun dönem toplam arz eğrisi (LRAS) üzerinde tam istihdamda denge varsa, bu dengede kısa dönem toplam arz eğrisi SRAS0 ve toplam talep AD0 şeklindedir. Paranın büyüme oranındaki bir yavaşlama, toplam talebin azalmasına ve toplam talep eğrisinin sola doğru kayıp AD1 olmasına neden olur. Toplam talebin azalmasıyla reel GSMH düşer ve ekonomi b noktasına hareket eder. Bu durumda işsizlik artar, parasal ücretler düşer ve parasal ücretler düştükçe kısa dönem toplam arz eğrisi SRAS0 noktasından SRAS1 noktasına kayar. Fiyatlar genel seviyesi düşer, reel GSMH artmaya başlar ve ekonomi c noktasında yeni dengeye ulaşıncaya kadar genişler, c noktası yeni tam istihdam denge noktasını gösterir. Aynı mantıktan hareketle ekonominin canlanması yorumlanmak istenirse (yukarıda sağdaki şekil), ekonomi c noktasında tam istihdamda dengede iken, paranın büyüme oranındaki artış sonucu toplam talep artar ve toplam talep eğrisi sola doğru kayarak AD2 olur. Ekonomi d noktasına yaklaştıkça hem reel GSMH hem de fiyat düzeyi artar. Reel GSMH potansiyel GSMH’nın üzerinde ve işsizlikte doğal oranın altında olduğu için parasal ücretler artmaya başlar ve kısa dönem toplam arz eğrisi de SRAS2 noktasına doğru kaymaya başlar. Parasal ücretler ve fiyat düzeyi artar, reel GSMH azalır. Ekonomi d notasından e noktasına kayar.

Para, her zaman konjonktür teorisiyle birlikte ele alınmalıdır. Çünkü parayı konjonktür teorisinden ayırmak imkansızdır. Tüm içsel konjonktür teorileri para faktörünü

açıklamasına katmaktadır. Tüm parasal konjonktür teorileri, konjontür dalgalanmalarını para ve mal arasındaki oransızlığa bağlarlar. Bu doktrin, konjonktürün saf bir para fenomeni olmasından yola çıkarak bunun sonucunda para akışındaki dalgalanmaların, konjonktürel dalgalanmalara neden olduğunu ileri sürmektedir. Bu katkısız doktrin, başka nedenleri kabul etmemektedir.

Parasal konjonktür teorileri, Salt Parasal Teoriler ve Aşırı Yatırım Teorileri olarak ikiye ayrılabilir.

1.2.2.1. Salt parasal teoriler

R.G.Hawtrey tarafından geliştirilen bu teoriler, ekonomik dalgalanmaların açıklanmasında para ve kredi mekanizmalarını dikkate almıştır. Hawtrey’e göre, para ve kredi mekanizması, ekonomik bunalım, enflasyon ve deflasyondan sorumlu durumdadır.

O’na göre ekonomik hayatın ve ondaki dalgalanmaların gücü, girişimcilerin davranışlarına cevap veren bankaların davranışlarından kaynaklanmaktadır. Hawtrey, öteki etkenler yanında teknik yenilikleri, yeni yatırımları ve başka etkenleri ihmal edilebilir sayarak ekonomik konjonktürü salt bir parasal olay olarak görmüştür. Devresel dalgalanmalarda konjonktürün yükselme evresi, kredilerin artmasıyla başlamakta ve kredi gelişmesi sürdükçe yükselme de sürmektedir. Hawtrey, faiz haddindeki bir düşmeyi ve diğer önlemlerin kredi artışına sebep olduğunu ileri sürmektedir. Faiz haddindeki küçük bir düşme ve diğer koşullarda olumlu bir değişme sayesinde siparişler artacak, gelir ve giderler artacak ve tüketimin artması nedeniyle stoklar eriyecektir. 22

Sonuç olarak bu teoriye göre konjonktür devresinin uzunluğu, gelişme evresinde kredilerin dağıtılması ve daralma evresinde kredilerin geri dönmesiyle beklenir.

Tedavüldeki para miktarından daha çok, mal talebi önem taşır. Borç vermek, bankalar için kar kaynağıdır. Bu yüzden bankalar olanakları elverdiğince en yüksek miktarda borç vermek isterler. Konjonktürel dalgalanmaların salt parasal nedenlere bağlanması, refahı belirten koşulların sürekli olabileceği ve sonunda duraklamanın kolayca atlatılabileceği konuları genel olarak kabul edilemez.

      

22   Funda  H.  Sezgin‐Elif  Özge  Özdamar,  “Finansal  Krizlerin  Öngörülmesinde  Probit  Model  Yaklaşımı  ve  Türkiye Uygulaması”, y.y., ts., s. 240. 

1.2.2.2. Aşırı yatırım teorileri

Mevcut kapital stokuna yapılan net eke yatırım denir. Yatırımlara dayanarak kurulan konjonktür teorileri, kapital birikimiyle yakından ilgilidir. Ülkelerin gelişmesi ve sanayileşmesiyle üretimde daha çok kapitalden yararlanılmaktadır. Bu nedenle yatırım miktarı sürekli artmaktadır. Ancak artan yatırımlar, belli bir seviyeden sonra, üretimi arttırma olanağı sağlamaktadır. Yatırım artışı ile üretim ve tüketim artışı aynı zamanda gerçekleşmediğinden, avantajlı olan yatırım artışı üretim gecikmesi nedeniyle tehlikeli bir durum oluşturmaktadır. Bu teoriye göre konjonktürün yükselme evresinde, aşağıda verilen dört grup arasında düşey bir dengesizlik gözlenmektedir.

• Cari tüketim malları (örneğin yiyecek, elbise…)

• Dayanıklı ve yarı dayanıklı tüketim malları (örneğin ev)

• Maden, çelik fabrikası, demiryolu gibi dayanıklı tüketim malları

• Demir, çelik, çimento, kereste ve tuğla gibi dayanıklı tüketim malları

Bu dört grup mal, aralarında bütünleyici bir niteliğe sahip olduklarından dolayı herhangi birindeki eksiklik, diğerinde zorunlu olarak aşırı üretim yaratır. Bu dengenin bozulması, hem eksikliğe hem de başka kesimde aşırı üretime neden olabilmektedir.

Aşırı yatırım teorileri, hızlandıran ilkesi yardımı ile açıklanmaktadır. Hızlandıran ilkesini ilk bulan ve yatırımların önemini bugünkü anlamda ortaya koyan, 1908 yılında yazan Fransız iktisatçı Albert Aftalion’dur. O’na göre, dalgalanmaların ekonomik faaliyetin bütün öğelerini ilgilendirdiğini belirtmesine karşın, bunalım sorununun temel olarak fiyatların devresel hareketi sorunu olduğunu belirtir. Refah gibi bunalımın da üretim güçlerinin kesimler arasında uyumlu olmayan dağılımdan doğduğu kabul edilmektedir. Bu nedenle de konjonktür alt üretken ve üst üretken kesimler arasında dengenin bozulmasından doğar.

Hızlandıran, yatırımların konjonktürel etkileri konusunda önemli yer tutar. Bir ekonomi iki ana kesime ayrılabilir. Bunlardan birincisi, tüketim malları üreten kesim, ikincisi yatırım malları üreten kesimdir.23 Eğer ekonomide tüketim malları talebi artıyorsa, üretimin de artması gerekir. Üretimi arttırmak ise ancak yatırımları arttırmakla gerçekleşebilir. Tüketim malları talebindeki küçük bir dalgalanmanın yatırım talebinde nasıl bir şiddetli dalgalanma doğurduğu bilinmektedir. Örneğin bir ekonomide üretim       

23   Sezgin‐Özdamar, a.g.m., s. 242. 

hacmi 100 ve kapital stoku 500 olsun. Buna göre kapital-hâsıla oranı 5 olacaktır. Mevcut kapitalin ömrü 10 yıl varsayıldığında, her yıl 50 yenileme yatırımı için yatırım malı talebinde bulunulacaktır. Dalgalanmanın şiddeti aşağıdaki etkenlere bağlıdır:

• Talepteki dalgalanmanın şiddeti

• Kapital-hâsıla oranı

• Kapitalin ömrü