• Sonuç bulunamadı

6. BİZANS’IN ASKERİ DİNİ VE SİYASİ TARİHİ

6.1. Roma’dan Kopuş ve Bizans İmparatorluğu’nun Kuruluşu

6.1.10. Palaiologos Hanedanı (1261-1453)

Palaiologos Hanedanı’nın kurucusu VIII. Mikhael sayesinde başkent Latinlerden kurtarılmış ve Bizans İmparatorluğu yeniden Constantinopolis’e taşınmıştır. Ancak bu dönem oldukça sıkıntılı geçmiştir. İmparatorluğun iç ve dış

ticareti Venediklilerin ve Cenevizlilerin eline geçmiştir. Topraklarında ise Trabzon Rum İmparatorluğu, Franklar, Rumlar, Bulgarlar, Sırplar, Moğollar ve Türkler tehlike oluşturmaktaydı. VIII. Mikhael, kırılgan bir noktada olan imparatorluğu ayakta tutabilmek için Papa X. Gregorius’tan yardım istemiştir. Yardım karşılığında da Roma ve Constantinopolis kiliseleri birleştirilecek ve Roma Katolik Kilisesi’nin üstünlüğü kabul edilecekti. 6 Temmuz 1274 tarihinde gerçekleştirilen Lyon Konsili’nde iki kilise birleştirilmiştir. Papanın baskısıyla da Napoli Kralı ve Venedikliler, Bizans ile anlaşmaya varmışlardır. Roma Katolik Kilisesi’nin üstünlüğünün kabul edilmesi üzerine Ortodoks olan Bizans halkı, imparatora isyan etmiştir. Halk desteğini kaybeden ve kısmen başarılı olsa da genel itibariyle kötü yönetim sergileyen VIII. Mikhael ölürken oğlu II. Andronikos Palaiologos’a (1282- 1328) artık çökmeye başlayan bir devlet bırakmıştı (Yıldız, 1982: 540, 541).

II. Andronikos’un talihsizliği, askeri harcamaların hazineyi bomboş bırakması ve Osmanlıların tarih sahnesine çıkmasıdır. Kendisi, maddi gücü olmayan Bizans ekonomisini Venediklilere teslim etmiştir. Hepsinden önce, imparatorun kafasındaki ilk düşünce, Ortodoks olan Constantinopolis Kilisesi’nin Katolik olan Roma Kilisesi’nden ayrılmasıydı. Babasının yaptığı kiliseleri birleştirme hareketi oğlu II. Andronikos tarafından reddedilmiştir. Ancak zorluklar henüz bitmemiştir. Aynı yıllarda Moğol saldırılarından kaçan birçok Türk kavmi Anadolu’ya, Bizans topraklarına girmeye başlamıştır. Yıllar geçtikçe şiddetlenen akınlar neticesinde Bizans’ın zaten zayıf olan savunma sistemi bozulmuştur. Öyle ki, 1300 yılına gelindiğinde Bizans’ın elinde Anadolu’da İznik, İzmit, Bursa, Alaşehir, Manisa gibi kale-şehirler ile Karadeniz Ereğlisi, İzmir ve Foça limanları kalmıştır. Bunlardan Bursa şehri, 1326 yılında Osmanlı hükümdarı Orhan Gazi tarafından fethedilmiş ve Osmanlının merkezi de bu şehre taşınmıştır (Dikici, 2009: 397, 38; Armağan, 1996: 79).

İmparator II. Andronikos’tan sonra yönetime gelen III. Andronikos Palaiologos (1328-1341) zamanında İznik ve İzmit de Osmanlıların eline geçmiştir. Bunun üzerine imparator ile Orhan Gazi arasında bir anlaşma yapılmıştır. Anlaşmaya göre Bizans, Osmanlıların eline geçen bölgeleri bırakmıştır. Aynı zamanda yıllık haraç ödemeyi kabul etmiştir. Karşılığında ise Osmanlılar, İzmit’e ve diğer Bizans şehirlerine dokunmayacaklardır (Cheynet, 2016: 109; Dikici, 2016b: 446;

Danişmend, 1971: 23). III. Andronikos’un 44 yaşında ölmesiyle birlikte 9 yaşındaki oğlu V. Ioannes Palaiologos (1341-1391) imparator olmuştur. Naipliğini ise babasının yakın arkadaşı Ioannes Kantakuzenos yapmak istiyordu ancak çocuk imparatorun annesi Anna de Savoyen ve patrik ona muhalefet olmuştur. Bunun üzerine Kantakuzenos kendisini Trakya’da imparator ilan etmiştir. İktidar mücadelesi esnasında soylular ve halk arasında iç savaş çıkmıştır. Kantakuzenos’u destekleyen soylulara karşı halk da merkezi hükumetin yanında yer almıştır. Ancak, aristokratların desteklediği Kantakuzenos imparator olma hedefine çok yaklaşmıştır. 1346 yılında kızı Theodora’yı Orhan Gazi ile evlendirmiş, onun gönderdiği kuvvetlerle başkent Constantinopolis’e girmiştir. İyice köşeye sıkışan V. Ioannes ve annesi, 1347 yılında Kantakuzenos’u mecburen ortak imparator ilan etmiştir. Artık yönetimde V. Ioannes ile VI. Ioannes Kantakuzenos (1347-1354) vardır. Ancak, altı yıl süren iç savaş, Bizans’ı yok olmanın eşiğine getirmiştir. Düşmanlar kritik noktaları ele geçirmiş, Bizans’a ise sadece İstanbul, Edirne, Selanik ve Peloponnessos’taki (Mora) eyalet kalmıştı (Yıldız, 1982: 544; Levtchenko, 1999: 246, 252; Kunt, 1993: 39).

1354 yılında V. Ioannes, ortak imparator Kantakuzenos’u tahttan indirmek isteyince yeniden iç savaş çıkmıştır. Ancak kaybeden bu sefer VI. Ioannes Kantakuzenos olmuştur. Kendisi imparatorluktan el çektirilerek manastıra hapsedilmiştir (Stathakopoulos, 2018: 200).

V. Ioannes, Kantakuzenos’tan kurtulmasının ardından kendi oğlunun isyanıyla uğraşmak zorunda kalmıştır. 12 Ağustos 1376 tarihinde Cenovalıların da yardımıyla babasını tahttan indirerek IV. Andronikos Palaiologos (1376-1379) unvanıyla imparator olmuştur. Ancak kısa süren bu imparatorluğa Sultan I. Murad’ın desteğiyle babası V. Ioannes son vermiştir (Yıldız, 1982: 547). İkinci kez yönetimi ele geçiren V. Ioannes, artık Osmanlıya haraç ödemek zorundaydı ve seferlerde asker yardımı yapmaya mecbur kalacaktı. 1390 yılında bu sefer de IV. Andronikos’un oğlu, Yıldırım Bayezid’in de yardımıyla dedesini tahttan indirerek VII. Ioannes Palaiologos (1390) unvanıyla tahta geçmiştir. Ancak kısa süren saltanattan sonra V. Ioannes üçüncü kez tahta çıkmıştır. Bu duruma çok sinirlenen Yıldırım Bayezid, Bizans’ın haraçlarını vermesini ve imparatorun oğlu Manuel’in Osmanlı ordusuyla sefere gelmesini istemiştir. Ayrıca bir elçiyle imparator V. Ioannes’e haber

göndererek şunları demiştir: “Altın kapı etrafına inşa edilen surlar derhal

yıkılmalıdır. Yoksa ceza olarak Manuel’in gözleri kör edilecektir.” Bunun üzerine

odasına çekilen imparator, sabah ölü olarak bulunmuştur (Dikici, 2009: 423). Bu cümleden de anlaşılacağı üzere Bizans siyaseten zaten Osmanlı idaresi altına girmiştir. Fetih ise sadece zaman meselesi olarak görülmektedir.

V. Ioannes’in ölümünden sonra oğlu Manuel, II. Manuel Palaiologos (1391- 1425) unvanıyla imparator olmuştur. Ancak yöneteceği toprak yok denecek kadar azdır. Artık elde başkent Constantinopolis ve Mora Yarımadası’nın bir bölümü kalmıştır. Ayrıca, yukarıda da geçtiği gibi II. Manuel, Osmanlı ordusuyla sefere çıkmaya mecbur olmuştur. Sefere katılma fikri Yıldırım Bayezid’in isteğidir. Çünkü sultan, II. Manuel ile sohbet etmeyi çok sevmektedir. Buna rağmen Bizans’ın ortadan kaldırılması gerektiğini bilmektedir. Nitekim 1394 yılında Constantinopolis, Osmanlı ordusu tarafından kuşatılmıştır. Avrupa’dan yardım isteyen II. Manuel’e karşılık verilmişse de, toplanan Haçlı ordusu 1396 yılında Niğbolu’da Osmanlı ordusuna yenilmiştir. Böylece Bizans’a yardım amacı ve Türkleri Balkanlardan atma umudu sona ermiştir. 8 yıl süren bu kuşatma başarısız olmuştur (Emecen, 2007: 91; Dikici, 2016b: 461, 462). Aynı yıllarda Timurlenk’in Anadolu’yu karıştırması Osmanlı ordusu ile Timurlular Devleti’ni savaşın eşiğine getirmiştir. 1402 yılında yapılan savaşta Osmanlı ordusu yenilince Bizans’ın fethi yaklaşık 50 yıl gecikmiştir. (Aka, 1991: 29). Daha sonra, Sultan II. Murad tarafından 1423 yılında tekrar yapılan Constantinopolis kuşatması, bu sefer de Osmanlı ordusunda baş gösteren isyan nedeniyle yarım bırakılmıştır (Morgan, 2010: 104).

II.Manuel’in yerine oğlu VIII. Ioannes Palaiologos (1425-1448) tahta geçmiştir. Bizans’ın başında artık başkent Constantinopolis ve çevresine hükmeden bir yönetici vardı. VIII. Ioannes de önceki imparatorlar gibi Ortodoks Constantinopolis Kilisesi ile Katolik Roma Kilisesi’nin birleştirilmesine karşılık Avrupa’nın Bizans’a yardım etmesini arzulamıştır. Bunun için İtalya’da konsil toplanmış, ancak Bizans halkının tepkisi nedeniyle bundan bir sonuç alınamamıştır (Yıldız, 1982: 549). Bu dönemde Bizanslıların ve papalığın teşvik ettiği Macarların önderliğinde bir Haçlı ordusu hazırlanmıştır. Türkleri Balkanlarda tamamen ortadan kaldırmak amacıyla hareket eden bu ordu, 1444 yılında Varna Savaşı olarak

adlandırılan muharebede Osmanlı ordusuna yenilmiş, Macar kralı da feci şekilde öldürülmüştür (Emecen, 2012: 527; Erdoğdu, 2013: 63).

VIII. Ioannes’ten sonra kardeşlerinin tüm itirazlarına rağmen oğlu XI. Constantinos Palaiologos (1449-1453) tahta geçmiştir. Bizans’ın bu son hükümdarı da, Avrupa’dan yardım almak umuduyla 12 Aralık 1452 tarihinde Ayasofya’da Kiliseler Birliği ayini yapılmasını emretmiştir. Sonunda halk istemese de, iki kilise arasında birlik (union) sağlanmıştır (Kordatos, 2006: 48; Altan, 2017: 67). Ancak, Latinlerin 1204 yılında yaptıklarını unutmayan ayrılıkçılar arasında Lukas Notaras adlı Grandük, Latinlerin yardımına ve kiliselerin birleşmesine oldukça sert tepki göstererek: “Şehre Latin serpuşu yerine, Türk sarığı hâkim olsun daha iyi” demiştir (Kordatos, 2006: 50;). Notaras’ın bu temennisi, 29 Mayıs 1453 tarihinde gerçekleşmiştir. Artık Constantinopolis fethedilmiş, imparator XI. Constantinos öldürülmüştü (Diehl, 201: 206). Bin yıldan fazla ömrü olan Bizans İmparatorluğu da tarihe karışmıştır.

Benzer Belgeler