• Sonuç bulunamadı

6. BİZANS’IN ASKERİ DİNİ VE SİYASİ TARİHİ

6.1. Roma’dan Kopuş ve Bizans İmparatorluğu’nun Kuruluşu

6.1.2. Herakleios Hanedanı (610-711)

Herakleios’un imparator olmasıyla beraber, Bizans siyasal yaşamında hanedanlık dönemleri görülmektedir (Tekin, 1999a: 13). Bizans tarihinin en büyük hükümdarlarından biri olan bu imparator, tahta geçtiğinde adeta enkaz devralmış gibiydi. Para olmadığı için ücretli asker sistemi çalışmıyor, idare mekanizması tamamen iflas etmiş bulunuyordu (Ostrogorsky, 1991: 86).

Herakleios, Anadolu’da askeri ve idari düzenleme başlatmıştır. Buna göre Anadolu’ya Thema adı verilen askeri gruplar yerleştirilecek ve başlarına atanan strategos da bölgeyi yönetecekti. Anatolikon, Armeniakon, Obsikion ve Kibyraiton adlarını taşıyan bu themalarda askeri hizmet koşuluyla savaşçılara toprak veriliyordu (Demirkent, 1998: 211; Yıldız, 1982: 497).

Bu arada Sasaniler, 612-615 yılları arasında Antakya, Kayseri, Şam ve Kudüs’ü işgal edip buradan Hıristiyanların en kutsal hatırası olan haçı Medâin’e taşımışlardır. 617 yılında ise Mısır’ı ele geçirmişlerdir. 619 yılında Avarlar başkent Constantinopolis önlerine gelmişlerdir. İspanya’daki topraklar tamamen kaybedilmiş, Lombardlar da İtalya’ya iyice yerleşmişlerdir. Bu tablo karşısında imparator, başkenti Afrika’ya (Kartaca) taşımayı bile düşünmüştür. Ancak Patrik Sergios’un uyarısı ve halkın derin üzüntüsü buna engel olmuştur. Avarlarla büyük bir meblağ karşılığında anlaşma sağlayan Herakleios, Sasani sorununa daha iyi yoğunlaşma şansı bulmuştur (Bamyacı ve Güçlüay, 2018: 282). Yapılan hazırlıkların ardından Herakleios bütün ordusuyla birlikte Sasanilerle çarpışmak üzere yola çıkmıştır. 627 yılı sonlarında karşı karşıya gelen iki ordunun savaşında galip olan taraf Bizans’tı. Savaş sonunda II. Husrev tahttan indirilerek öldürülmüş, yerine gelen kral ise Bizanslılarla barış anlaşması imzalamak zorunda kalmıştır. Anlaşmaya göre Suriye, Filistin, Mısır Bizans’a geri verilecekti. Hepsinden önemlisi ise Kutsal Haç Herakleios’a iade edilmişti. İmparator da 630 yılında Kudüs’e giderek haçı ait olduğu yere koydu (Yıldız, 1982: 497).

İmparator Herakleios için Sasanileri yenmek elbette güç bir işti. Çünkü kendisi imparator olduğunda hazine sıfırı tüketmiş, siyasi çalkantılar ve toprak kayıpları imparatorluğu çürütmüştü. Ancak, Sasanileri yenerek özgüveni yerine gelen Bizans’ı bekleyen asıl askeri sürpriz ise, henüz devletleşmeye başlayan ve

dolayısıyla kazanma azmi üst seviyede olan İslâm ordularıdır. Herakleios, bu orduya karşı başarısızlığının neticesi olarak Suriye, Filistin, Kudüs ve Mısır’ı, Müslümanlara kaptırmıştır. İslam ordularına karşı alınan mağlubiyetler sadece Herakleios dönemini değil, ilerleyen yıllarda bütün imparatorluğu etkileyeceğinin habercisiydi.

Bizans imparatorlarının yıllarca uğraştıkları ama bir türlü çözemedikleri dini inanç birliği Suriye, Mısır gibi ülkelerin elden çıkmasıyla mümkün olabilmiştir. Bu inanç birliği, Bizans’ın elinde kalan Anadolu ile Akdeniz’in kuzey kıyılarında gerçekleşmiştir. Bununla beraber, uzun yıllar devlet dili olan Latince, bu dönemde yerini Grekçeye bırakmıştır (Lemerle, 1994: 68). Böylece devlet, batıdan büyük ölçüde kopma noktasına gelmiştir. Aslında Latinceden Grekçeye geçilmesi mecburiydi, çünkü Bizans’ın Batı Roma gibi Latince konuşan bir halkı yoktu. Bizans’ta halk genelde Grekçe konuşuyordu. Bu da değişimi zaruri kılıyordu (Öztuna, 1992: 124). Böylelikle eski Roma imparatorlarına verilen imparator, caesar, Augustus unvanları, Grekçe basileos kelimesiyle doldurulmuştur. Herakleios bu unvanı ilk kez 629 yılında kullanmıştır (Yıldız, 1982: 497). Dolayısıyla, Herakleios ile birlikte Geç Roma Dönemi sona ermiş ve asıl Bizans Devleti başlamıştır (Ostogorsky, 1991: 79).

Herakleios’un ölümünden sonra oğlu III. Constantinos (641) tahta geçmiştir. Kısa süre sonra o da ölünce yerine oğlu Heraclonas (641) imparator olmuştur. Aynı yıl sürgüne gönderilen bu imparatorun yerine kardeşi II. Constans (641-668) 11 yaşındayken tahta geçmiştir. Hz. Osman zamanında, Zâtu’s Savarî Deniz Savaşı’nda imparatorun donanması mağlup edilerek Bizans’ın Doğu Akdeniz’deki egemenliğine son verilmiştir (Öztürk, 2013: 153).

II. Constans, 654 yılında oğlu IV. Constantinus’u kendisiyle birlikte ortak imparator olarak gösterdi. İktidarının son yıllarında batıya yerleşmeye karar verdi. Ailesini de yanına almak istedi ancak bu mümkün olmadı. 15 Temmuz 668 tarihinde Syrakusai’de kendi adamları tarafından öldürüldü (Tekin, 1999b: 55).

Babasının ölümünden sonra tek başına tahtta kalan IV. Constantinus (668-685), bastırdığı sikkelerde, kendisinin tahta geçtiği tarihi, yani babasının onu ortak imparator ilan ettiği 654 yılı göstermektedir. Bu dönemin önemli hadiselerinin başında şüphesiz Emevilerin başkent Constantinopolis kuşatması yer almaktadır. Kuşatma, Grek mimar Kallinikos’un icat ettiği ve suda bile yanan Gregois (Rum

ateşi) adlı silahın yoğun tahribatı nedeniyle 678 yılında kaldırılmıştır. Geri çekilen Emeviler, çıkan fırtına yüzünden ağır kayıplar vermiştir. Neticede Emevi hükümdarı Muaviye, Bizans’la 30 yıllık bir barış anlaşması ile her yıl 3000 altın, 50 köle ve 50 at göndermeyi kabul etmiştir (Ostrogorsky, 1991: 116). Bu olaydan iki yıl sonra, yani 680 yılında III. İstanbul Konsili toplanmış, 16 Eylül 681 tarihinde de Monofizizm’in sapıklık olduğu ilan edilerek konsil sonlandırılmıştır (Madrigal, 2014: 23).

685 yılında 33 yaşındayken ölen IV. Constantinus’un yerine, Herakleios Hanedanı’nın son temsilcisi olan II. Iustinianus, 16 yaşında imparator olarak boy göstermiştir. İlk saltanat evresinde (685-695), Bulgarlara ve Emevilere yenilmiştir. Bir ara, çeşitli bahanelerle papayı tutuklatmak istemiş, fakat bunda başarılı olamamıştır. Arsızlıklarının sonucu olarak 692 yılında hapis cezası alsa da 695’te serbest bırakılmıştır. Aynı yıl onun yerine Leontios (695-698) imparator olmuştur. Serbest bırakılan II. Iustinianus, tahtı geri almak için mücadele etmişse de başarısız olmuş, burnu ve dilinin yarısı kesilerek hapsedilmek üzere Kırım tarafına gönderilmiştir. Bu arada Leontios’un yerine II. Tiberius (698-705) imparator olmuştu. Ancak tahtının selâmeti adına II. Iustinianus’un öldürülmesi gerekliydi. Hazar Hakanı’nın ayarladığı iki adam II. Iustinianus’u öldürecekti ama o bundan kurtuldu. Kaçmayı başaran devrik imparator, Bulgarlarla anlaşarak başkenti kuşattı ve ikinci kez tahta oturdu (705-711), (Bailly, t.y.: 144, 145, 146).

İkinci saltanat evresinde ise intikam hırsıyla hareket eden imparatorun bu zaafından yararlanan Emeviler, Kappadokia’da ve Kilikia’da bazı yerleri ele geçirmişler, hatta küçük bir Arap grubu Chrysopolis’e (Üsküdar) kadar ilerlemiştir. 711 yılında çıkarılan bir isyan daha da şiddetlenerek her yere yayıldı, neticesinde imparator ve çocukları öldürüldü. Böylece Herakleios Hanedanı kan tufanı içinde son buldu (Ostrogorsky, 1991: 134).

Benzer Belgeler