• Sonuç bulunamadı

Tümör epiteli ve stromasındaki antijenik yapılar, halen araştırılmaktadır. Bu yapıların birden fazla oldukları ve T hücre yanıtlarını uyardıkları kabul edilmektedir. Üzerinde en çok çalışılan antijenik yapı HER-2 onkogenidir ve over tümörlerinin %70-100’ünde eksprese edilir. HER-2 antijenine karşı periferik kanda ve tümör içinde CD4 ve CD8 T hücrelerinin varlığı gösterilmiştir. HER-2’den başka, bir tümör supresör proteini olan p53’ün de over tümörlerinin %45’inde eksprese olduğu ve T hücrelerinin p53’e karşı IL-4,5,10 ve IFN-γ salgılayarak yanıt verdikleri gösterilmiştir.

MUC1 glikoproteini over kanserlerinin %75’inde eksprese olur ve bu antijenik yapıya periferik kandaki T lenfositleri yanıt verirler. Ayrıca folat bağlayıcı protein (FBP) over kanserlerinin %90’ından fazlasında eksprese olur. Yapılan çalışmalarda Heat Shock Protein- 70 (HSP-70), CA125, Numb1, Notch1, SSX, NY-ESO antijenleri de over kanserlerinde gösterilmiştir. Bunların yanısıra tümörlerde hastaya özgü genetik değişimler sonucu ortaya çıkan yeni antijenik yapıların da immun yanıtlara yol açabileceği düşünülmektedir (73).

Toll benzeri reseptörler (TLR) bazı tümörlerin yüzeylerinde bulunmaktadır. Epitel hücre kaynaklı tümörlerde, TLR ekspresyonları fazladır. TLR4 over kanser hücrelerinde izlenmiştir. Epitelyal over kanseri hücrelerinde lipopolisakarit (LPS) uygulaması ile pro- inflamatuar sitokinler, tümör büyümesiyle paklitaksel kemoterapi direnci ortaya çıkmaktadır. 4.2. Over Kanserlerinde Hücresel İmmun Yanıt

Tümör immünolojisi konusunda over kanseri ile ilgili yapılan çalışmalar, tümör infiltre edici lenfositlerin (TIL) immünolojik ve biyolojik önemi olduğunu göstermektedir. Epitelyal over kanseri tanısı alan ve FIGO evre III-IV olan hastalarda TIL içindeki CD3 T hücrelerinin progresyonsuz yaşam ve genel yaşam süresine olumlu etkide bulunduğu bildirilmiştir. Bu çalışmada, 186 tümör örneğinin %55’inde önemli oranda CD3 T hücre infiltrasyonu olduğu, %39’unda CD3 T hücrelerinin bulunmadığı gösterilmiştir (74).

CD4 ve CD8 T hücrelerinin bulunduğu tümör içindeki infiltrasyonların, hastaların yaşı, histolojik tip veya tümörün histolojik derecesi ile ilişkili olmadığı görülmüştür. Bu infiltrasyonlarda T hücre sayıları ile bir bağlantısı olmayan CD45 lökositler, Cd11c (monosit

Raspollini ve ark. yaptıkları çalışmalarda, 95 evre I-II EOK kanseri tanısı konulan hastanın tümör örneklerinde, CD3 TIL ihtiva edenlerin, CD3 T hücre infiltrasyonu olmayan gruba kıyasla progresyonsuz yaşam sürelerinin daha uzun olduğu gösterilmiştir. Bu hasta grubunun aynı zamanda kemoterapiye çok iyi yanıt verdiği gözlenmiştir. TIL’deki T hücrelerinin reseptör analizinde, hücrelerin TCRγδ T hücrelerinden zengin oldukları izlenmiştir (75).

Bir başka çalışmada, over tümörlerinde, TGF-β sekresyonu yapan CD4 ve CD25 regulatuar türde ve immunosupresif etki gösteren T hücrelrinin varlığı gösterilmiştir. Bu çalışmada, CD8 T hücrelerinde CD25, IL-2, IFN-γ ve TNF-α’nın ekspresyonlarının az olduğu ve bu durumun tümörün içinde yer alan Treg’lerin varlığına bağlı olabileceği ileri sürülmüştür (76).

Curiel ve arkadaşları, over tümörleri içinde yer alan CD4 CD25 Treg hücrelerinin epitelyal over kanserinin kötü prognozu ile ilgili olduğunu göstermişlerdir. İncelenen 45 hastada primer tümör örneklerinde toplam T hücrelerinin %10-17’sinin CD4 CD25 CD3 T- reg fenotipinde ve evre III-IV kötü prognostik grupta olduklarını göstermiştir (77). Aynı çalışmada, over kanserli hastaların assit sıvılarından alınan örneklerde T-reg hücrelerinde CD4 CD25 fenotipe ek olarak glukokortikoid-uyarılmış tümör nekroze edici faktör reseptörü (GITR), sitotoksik T lenfosit antijeni-4 (CTLA-4) ve FoxP3’ün varlığını göstermişlerdir. Assit sıvısında bulunan bu hücrelerin CD3 CD25 T hücrelerinin, IFN- γ ve IL-2 sentezini baskıladıkları gösterilmiştir. Tümör içindeki T-reg hücrelerinin yaşam süresi ile ters orantılı olduğuna ve intra-tümöral T-reg hücre sayısının fazlalığı ile ölüm oranının doğru orantılı olduğu gösterilmiştir (77).

Wolf ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada, 99 hastada FoxP3, CD3 ve IFN- γ genleri, RT-PCR yöntemiyle çalışılmış ve IFN- γ ve FoxP3 ekspresyonlarının yüksek olduğu hastaların yaşam sürelerinin diğer gruplara kıyasla kısa oldukları bildirilmiştir (78). Benzer bir çalışmada CD8 T hücrelerinin FoxP3 CD25 Treg hücrelerine oranının yüksek olduğu hastaların, düşük olan gruba kıyasla daha uzun sağkalım oranları olduğu bildirilmiştir (79).

Hamanishi ve arkadaşlarının 2007 yılında yaptıkları bir çalışmada, FIGO evre I’de programlı ölüm-1 (PD-1) hücre yüzey molekülünün hastaların %40’ında pozitif olduğu gösterilmiştir. PD ligand-1 ve Pd ligand-2’nin araştırıldığı bu çalışmada, PD L1’in düşük eksprese edildiği hastalarda 5 yıllık yaşam %80 iken yüksek eksprese edildiği grupta %52

bulunmuştur. Sonuç olarak bu çalışmada PD L1’in over kanserinde gerek genel gerekse hastalıksız sağkalım açısından bağımsız prognostik faktör olduğu gösterilmiştir (80).

Epitelyal over kanserlerinde TNF-α, VEGF, IFN-γ ve IL-1β’nın iyi prognostik özelliklere sahip olduğu rapor edilmiştir. IL-6 Th2 hücreleri tarafından sentezlenmektedir ve over kanserlerinde kısa yaşam süreleri ile birliktelik göstermektedir. Benzer şekilde over tümör hücrelerinde CXCR4 kemokin reseptörünün ekspresyonunun progresyonsuz yaşamın kısa olmasıyla ilişkili olduğu bildirilmiştir (73).

4.3. Over Kanserlerinde Humoral İmmun Yanıt

Over kanseri hücrelerine özgül antijenlerin ve biyobelirteçlerin olmaması, hastalığın erken dönemde tanı konulmasını güçleştirmektedir. Yaygın olarak kullanılan serum CA125 düzeyi ölçümü dahil hiçbir tümör belirteci tarama ve tanı için özgül ve duyarı değildir. Kanserlerin önemli bir kısmında serumda anti-tümör antikorları bulunmaktadır. Over kanserinde ise çok az sayıda antijen gösterilebilmiştir.

CA125 (MUC16), over kanserlerinde en iyi bilinen serum tümör belirtecidir. Ancak CA125’in serumda yükselmesi over kanseri için spesifik değildir. Günümüzde CA125’in en iyi kullanım alanı, kemoterapi sonrası izlemde yinelemeyi belirlemedir.

Over kanserlerinde, HOXA7’ye karşı gelişen antikorlar, prevalansı en yüksek olanlardır. HOXA7, HOX ailesine aittir ve HOX genleri de farklılaşmayı düzenler. HOXA7 antikorları, orta ve ileri diferansiye over kanserlerinde görülmektedir.

Yapılan çalışmalarda, epitelyal over kanserlerinde tümörü infiltre eden lenfositlerin (TIL), oligoklonal T hücre topluluklarından oluştuğu gösterilmiştir ve bu bulgular özgül antijenlere karşı T lenfositlerinin klonal çoğalma gösterdiğine işaret eder. Flow sitometri ile TCR V-β gen profilleri değerlendirildiğinde, T hücre klonlarının CD4 veya CD8 T hücre alt gruplarından oluştuğu izlenmiştir. EOK dokularından elde edilen TIL’lerin in vitro uyarılmaları sonucunda TNF-α, IFN-γ, IL-6 ve GM-CSF sentezledikleri gösterilmiştir.

TIL’lerde aktivasyon belirteci olarak HLA-DR’nin yanında CD28, CTLA-4, CD80 ve CD86’nın eksprese oldukları ve bu fenotipi gösteren hücre topluluklarının in vitro kültürlerde önemli sitotoksik etkileri olduğu gösterilmiştir. Buna karşın bazı araştırmalarda ise, TIL’lerde CD25, CD69 ve HLA-DR belirteçlerinin ekspresyonlarının azaldığı, IL-2, IFN-γ, IL-4

yapımının düşük olduğu, IL-10 gibi immunsupresif sitokin yapımının arttığı ve T hücre proliferasyonunda azalma görüldüğü bildirilmiştir.

Over kanseri hücrelerine karşı hastanın verdiği immun yanıtlardaki farklılıklar ve fenotipik özellikler ile sitokin sentezindeki heterojenite dikkat çekicidir. İmmunolojik yönden bu farklı sonuçlar, çalışılan hasta grupları, kullanılan teknikler ve over kanseri tanısı alan hastalar arasındaki biyolojik farklılıklara bağlı olabilir.

Over kanserlerinde tümör dokusu içindeki TIL’lerin sitotoksik nitelikte olabileceği gibi immunsupresif özellik taşıyan CD4 CD25 FoxP3 T-reg’lerden zengin hücreler bulunabilmekte, CD8 T lenfositleri ile dendritik hücrelerin varlığı da izlenebilmektedir (73).

Benzer Belgeler