• Sonuç bulunamadı

2. İPEK VE BAHARAT YOLLARININ TARİHİ SÜRECİ

1.2. Osmanlı-Hint İlişkisini Etkileyen Faktörler

1.2.2. Osmanlı-İran Mücadelesi

Türk-İran münasebetlerinin kökenini Karakoyunlu ve Akkoyunlu devletleri zamanına dayandırmak gerekir. Zira Şiî Karakoyunlular ve Şiî Safevilerle akraba olan Akkoyunlular Azerbaycan merkez olmak üzere İran, Doğu Anadolu ve Irak’a kadar uzanan yerde devletler kurmuşlardır. Bu iki devlet sık sık Osmanlı ile siyasi münasebetlerde bulunmuşlardır. Şah İsmail hâkimiyetini İran’da kesinleştirir ve kurduğu devlete dedesi Safiyuddin’in adını vererek “Safevi Devleti” demiştir. Kurulan bu devletin ideolojisi ise Şiîlik üzerineydi. Şah İsmail Osmanlı Devletine karşı dostane tutum içine girmediği gibi Doğu ve Orta Anadolu’ya Şiî propagandistler gönderdi ve İran’daki Sünnî ulemaya karşı acımasız tutumlar sergiledi220

.

XVI. yüzyıl başlarında Osmanlı sultanı II. Bayezid, Şah İsmail’in Anadolu’daki Şiî propagandalarına karşın Erzincan’a kadar olan yerlerde tedbirler alsa da Şiî tahriki devam edip Doğu Anadolu’da isyanlar patlak vermiştir. Babasının yerine geçen Sultan I. Selim (Yavuz) ilk iş olarak Şiî propagandacıları yakalatıp idam ettirdi ve İran ile her türlü irtibatı men ederek harp hazırlıklarına başladı. 23 Ağustos 1514’te Çaldıran’da Osmanlı ordusu, İran ordusunu yendi ve 5 Eylülde Tebriz’e girildi. Ancak belirtmek

216 Nesib Nesibli, “Osmanlı-Safevî Savaşları, Mezhep Meselesi ve Azerbaycan”, s. 893-898. 217

Emine Dingeç, “XVI. Yüzyılda Osmanlı-Açe İlişkileri”, s. 960.

218 Numan Kurtulmuş, “Açe”, İ.A., s. 330.

219 İsmail Hakkı Göksoy, Güneydoğu Asya’da Osmanlı-Türk Tesirleri, s. 18.

gerekir ki, Safevi’yi tamamen ortadan kaldırmak isteyen Yavuz, askerlerin büyük çoğunluğunun geri dönmek istemesiyle bu emelini gerçekleştiremedi ve geri döndü221

. 1514’te Osmanlı-Safevî arasında gerçekleşen Çaldıran savaşının sonucu Osmanlı’nın lehine sonuçlanması, Osmanlı’ya el-Cezîre ve Musul bölgelerinde hâkimiyetlerini kuvvetli bir şekilde tesis etmelerini sağladı222. Bu savaş Safevilerin meşguliyetlerini aldığı için Portekizliler zayıfladı. Memlûkluların iç savaşlar nedeniyle, Osmanlılar Basra körfezine el koydu. Basra körfezindeki bu gerginlik sonucu Arapların Hindistan’daki ticaretleri durma noktasına geldi. Ancak Hindistan ticaret şehirleri Arap ticaretinin buralara ulaşamamasından etkilenmedi; çünkü Hint emtiası bu sefer de alıcı olarak Portekizlileri buldu. Ancak öte yandan Hint sahillerinde 1509’da yaşanan Osmanlı-Portekiz mücadelesi Osmanlı ticaret yollarını etkilemekteydi223

.

Portekizliler Hint ticaretini rahat bir şekilde yapmak için 1515’te İran ile bir antlaşma yapmıştır. Buna göre:

Portekizliler İran’ın Bahreyn ve Katif’e saldırması için silah yardımı ve savaş gemileri gönderme desteğinde bulunacaktı.

Herhangi bir Osmanlı tehdidi olması durumunda Portekizliler ile İran birlikte hareket edecekti.

Portekiz o süreç içinde İran’ın Belucistan’daki Mekran devrimini bitirmesi için yardım edecekti.

Hürmüz Boğazı Portekizlilerin elinde olacaktı.

İranlılar Java dışında herhangi bir Hint şehrinde ticaret yapamaz; yaparsa yüklü miktarda Portekiz’e para vermek zorunda kalacaktı.

Bu antlaşma Körfez bölgesindeki Araplara karşı Portekiz-İran ittifakını içermektedir224

.

Yavuz sultan Selim’in hilafet makamını İstanbul’a taşıması ve Arap diyarlarını Osmanlı topraklarına katması, sadece Şah İsmail’i değil Hıristiyan dünyasını da rahatsız etti ve bu iki taraf ittifakta bulunmak üzere mektuplaşma yollarına gittiler; ancak 1524’te Şah İsmail öldü. Böylece Şah’ın yerine geçen oğlu Tahmasb, Osmanlı tüccarlığını devraldı225

.

221 Mehmet Saray, Türk-İran İlişkileri, s. 24-28. 222

Kazım Yaşar Kopraman, “Mısır Memlûkleri (1250-1517)”, Türkler, C. 5, Ankara, 2002, s.99-126.

223 “Sömürge Rekabeti İçinde Körfez Bölgesi (Portekiz)”, www.ckfu.org/.../attachme... - Suudi Arabistan 224 “Sömürge Rekabeti İçinde Körfez Bölgesi (Portekiz)”, www.ckfu.org/.../attachme... - Suudi Arabistan 225 Mehmet Saray, Türk-İran İlişkileri, s. 24-28.

Yavuz’un Safevi için esas düşüncesi onu ortadan kaldırmaktı. Bunu sağlamak için önce İran’dan Osmanlı’ya gelen Şiî tüccarları tutuklatıp ticaret mallarına el koydurur. Ona göre bu tacirler geri dönerken demir, bakır, altın, gümüş, ateşli silahlar ve bu silahların yapımını bilenleri beraberlerinde götürüyorlardı. Bu sebeplerden dolayı Yavuz İran’ı besleyecek imkanları yok etmek istiyordu. Ancak 1520’de Yavuz’un beklenmedik vefatı Şiî Safevi Devletini rahatlattı. Zira 1520’de Osmanlının tahtına geçen Sultan Süleyman babası Yavuz Selim gibi tedbirler almadı; aksine ticaretle ilgili hususlar yeniden düzenledi ve İranlı tüccarlara uygulanmış olan ambargoyu da kaldırdı. Sultan Süleyman daha müsamahakârdı ve babasının İran’a uyguladığı ticari ambargoları kaldırınca yeniden Şiî tahrikleri ile Osmanlının hudut ihlalleri ve yer yer Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ayaklanmalar olmuştur. Şah İsmail’in oğlu I. Tahmasb bu faaliyetlerle yetinmeyip Türkistan üzerine de seferler başlattı226

.

XVI. yüzyılda II. Selim zamanında Osmanlı ile İran arasında oluşan siyasi gerginliğin asıl sebebi, İran’dan gönderilen Kızılbaş halifelerin Anadolu Kızılbaşları arasında yaptığı tahrikte aramak gerekir227. Öte yandan, Cengiz Orhonlu’nun araştırmalarında “Osmanlıların Kızıldeniz ile ilgilenmelerini İran’da Safevi devletinin

doğu ile temaslarını önleyecek bir blok teşkil etmelerini bertaraf gayesi ile olduğu ileri sürülmektedir” şeklinde yer vermektedir228. Her halükarda XVI. yüzyılda, Osmanlı’nın İran ile münasebetleri hem Şiî propagandalarının verdiği sıkıntılar neticesinde yaşanan siyasî anlamda hem de ticarî anlamda gerçekleşmiştir, diyebiliriz.

Safeviler’in Şah II. İsmail devrinde, gerek Anadolu Kızılbaşları arasındaki tahriki ve gerekse sınırdaki ümerâyı katletme faaliyetleri, Osmanlı-İran arasındaki barışı bozmuş ve Osmanlı’nın kendi nefsini müdafaa hakkı doğdu. Zira Gilan bölgesinden Osmanlı ülkesine gelmekte olan bir Türk kervanının malları yağma edildi ve tacirlerin bir kısmı öldürüldü, geriye kalanları ise esir edildi. Bu durumun sebebini araştırmak ve sormak için İran’a gönderilen iki Osmanlı çavuşu İran tarafından tutuklandı. İşte hudutta yaşanan bu gibi olaylar ve içeri sızan Şiî provokatörler sebebiyle Osmanlı-İran arası bir kez daha bozulmuş oldu (1578)229

.

Bu siyasi münasebetler iki devlet arasında yapılan ticari münasebeti de etkilemiştir. XVI. yüzyıl itibariyle Osmanlı-İran arasında yaşanan siyasetin ticari

226 Mehmet Saray, Türk-İran İlişkileri, s. 29-35. 227

Bekir Kütükoğlu, Osmanlı-İran Siyasi Münasebetleri (1578-1590), İstanbul Edebiyat Fakültesi Matbaası, İstanbul, 1962, s.11.

228 Cengiz Orhonlu, Habeş Eyaleti, s. 5.

konuları etkilediğine dair en belirgin örneğini ambargolarda görmekteyiz. Mesela Van sancağındaki ticari faaliyetler İran harp halinde bulunması sebebiyle sık sık kesintiye uğruyordu. Tüccarlar can ve mal korkusu yüzünden Van üzerinden ticaret yapmaya ilgi göstermiyorlardı230

.

Aslında Osmanlı-İran siyasi ilişkileri her iki ülkenin ticari dengesinin öteden beri etkilediği görülür. Mesela, Bursa gelişmiş bir ipekli dokuma sanayiine sahipti ve 14.yy.’da uluslararası bir ticaret merkezi olarak öne çıkmış, 15.yy.’da özellikle ipekliler ve yanı sıra birçok doğu malının ticaretinin yapıldığı bir merkez haline gelmişti. Ticaret ve üretim, ham ipek ve diğer Doğu mallarını ulaştıran ve İran’a uzanan ticaret yolunun açık olmasına bağlıydı. İran ile 1578-90, 1603-12, 1615-18 ve 1624-39 savaşları, ham ipek ticaretini olumsuz etkileyebilmekteydi. Örneğin, 1586’da Osmanlı-İran savaşı nakliyeyi aksatmış, İranlı tüccarların ancak yarısı Bursa’ya ulaşabilmiş ve ham ipek fiyatları yükselmiş, ipek dokuma tezgahlarının çoğu kapanmıştı231

.

Sınırlarda gelişen savaşların ve siyasi gerginlikten kaynaklı ticaret ambargolarının, ticaret yollarında sapmalara neden olduğunu da söyleyebiliriz. Buna göre, Osmanlı 1514 tarihlerinde İran’a ticaret maksatlı gitmek isteyen tüccar taifesine izin vermiyordu. Burada toplanan tüccarlara mallarını Van’da satmaları, satamazlarsa Diyarbakır ya da Halep’e götürmeleri gerektiği bildirilmişti232

.

Osmanlı-Safevî ilişkilerinin Hindistan’daki Bâbürlü devleti ile bağıntılarını görmek mümkündür. Bâbürlü Ekber Şah, Osmanlılara karşı menfi bir tavır takınmış ve kendisinin de halife olduğunu iddia etmeye başlamıştır. Bir ara Safavîler ve Özbeklerle beraber Osmanlılara karşı bir ittifak girişiminde de bulunan Ekber”in daha sonra Portekizlilerle birlikte Yemen”e bir saldırı planladığı da nakledilmektedir. Özellikle Yemen Hadisesi Osmanlılarca ciddiye alınmış ve bölgeye takviye kuvvetler gönderilmişti233

.

Öte yandan Osmanlı-İran münasebetleri, Savevi-İngiliz yakınlaşmasını arttırmıştır diyebiliriz. Buna göre İngilizlerle karşılaşıncaya değin Safevilerin Avrupalılarla diplomatik temasları oldukça sınırlı ve genellikle de Osmanlılara karşı ittifak arayışı şeklinde cereyan etmişti. Buna mukabil İngilizlerin Safevi öncesi döneme

230 Orhan Kılıç, XVI. ve XVII. Yüzyıllarda Van (1548-1648), s. 286.

231 Kayhan Orbay, “16. ve 17. Yüzyıllarda Bursa Ekonomisi: Sultan Çelebi Mehmed Yeşil İmaret'inin

Mali Tarihi (1553-1650)”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi

(OTAM), Sayı: 22, 2007, s. 131.

232 Orhan Kılıç, XVI. ve XVII. Yüzyıllarda Van (1548-1648), s. 288.

ait birkaç teşebbüs dışında bu coğrafya ile hiç alakaları olmamıştı234. Safeviler İngiliz yardımı ile 1622’de Portekizlilerden Hürmüz’ü, 1623’de Osmanlılardan Bağdat’ı aldı aldılar. Böylece Kızıldeniz yolu daha da önem kazandı 235

.

XVI. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı-Safevi arasında gerçekleşen savaşlardan dolayı Basra ticareti kötüye gitmekteydi. Bu dönem içinde Safeviler Irak’a, Osmanlılar Bilad-Şam’a hükmettiği için, yapılan savaşlar Basra-Bağdad ile Şam arasındaki ticaret yollarını da etkilemekteydi. Böylece Hindistan ve Çin’den gelen gemiler mallarını Basra körfezi’ne aktaramıyordu236

.

Osmanlı-İran savaşlarının Osmanlı ekonomisine etkisi diğer alanlarda olduğu gibi gümrük resimlerinde görülebilmektedir:

1487’de 40.000 altın düka; 1508’de 33.000 altın düka; 1512 de 43.000 altın düka; 1521’de 13.000 altın düka; 1523’te 17.000 altın düka; 1557’de 24.000 altın düka.

Halil İnalcık, 1512’den sonraki düşüşün sebebini İran savaşlarının sonucuna bağlamaktadır237

.

XVI. yüzyılda gerek İran gerekse Portekizlilerle yaşanan siyasi karmaşalardan ticaret hayatının etkilendiği ortadadır. Bu kötü etkiyi aza indirmek için, Hürmüz ve Basra’dan karşılıklı olarak gelip-giden mallardan gümrük alınmamıştır. Bunun üzerine her taraftan tüccar gemileri gelmiştir. Bu durumda tam da gümrük gelirlerinin artması gerekirken savaş nedeniyle artık tüccarlar gelmemeye başlar ve Basra hazinesinin gelirleri de azalır. Basra beylerbeyinin bu durumdan muzdarip olması ile Südde-i Saadetten Hürmüz Kaptanı, ile Bahreyn ve Kuveyt Beylerine istimâlet-nâme gönderilmesini istemesi üzerine İstanbul cevaben, adı geçenlere istimâlet-nâme gönderilmediği bu durumda da gönderilmesi uygun olmayacağını bildirmiştir238

.

234 Özer Küpeli, “Safevi Ülkesinin İngiliz Konukları (İngiliz Tacirlerinin Seyahatleri (1562-1581), s. 375. 235 Halil İnalcık, “Osmanlı Pamuklu Pazarı, Hindistan ve İngiltere: Pazar Rekabetinde Emek Maliyetinin

Rolü”, s. 10.

236

Tarık Nafiʽ Al-Hamadanî, “Ticâret al-Basra al-Hâriciye ve Devruhâ fi’l-Halic Al-Arabî Hilâl al-Karn as-Sâdis Aşar”, s. 66.

237 Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ, s.131. 238 7 Numaralı Mühimme Defteri, s. 187, b. 370.

XVI. yüzyılda yaşanan ve XVII. yüzyıldaki devam eden harp hali Osmanlı-İran ticaretini tamamiyle engellememekteydi. Özellikle Ermeni tacirler iki taraf arasında gidip gelmekteydi239.