• Sonuç bulunamadı

Osmanlı Devlet İdaresinde Sadrazamın Yeri ve Önemi

Osmanlı Devleti’nde, devlet ricalinin en büyüğüne, devlet idaresinin padişah vekili olarak en önde gelen sorumlusu verilen ünvandır. Sultan I. Murad devrinde vezir sayısı ikiye çıkarılınca kıdemli olana “vezir-i ‘azam” unvanı verilmiştir Kanunî Sultan Süley- man zamanına kadar kullanılan vezîr-i âzam deyiminin yerini, “sadr-ı âzam, sadr-ı âli ve

sadâret-penah” deyimleri almıştır.413

Naîmâ, eserinde sadrazamlık makamının önemini şu şekilde açıklamıştır:414

“Sadrâzamlık makamı, mülkî rütbelerin en büyüğü ve pâdişâh mansıblarının en şe- refli ve önde olanıdır. Vezirlik kelimesi “yardım” manasındadır. Devlet-i Âliyye’nin bü- tün işlerine nizam ve intizam verilmek hizmeti ve bu kadar büyük işler altında gizli bulu-

412 Mehmet İpşirli, “Beylerbeyi”, DİA, C. 06, s. 70.

413 O.Zeki Pakalın, “Sadrazam”, Osmanlı Tarih ve Deyimleri Sözlüğü, C.3, s.81. 414 Naîmâ Tarihi, C.6, s.345.

nan sayılamayacak kadar çok işlere, pâdişâh hazretlerinin dikkat etmesi güç olduğundan, o büyük makam sahibini bü işlerin yürütülmesine vekil ederler… O büyük rütbe sahibinin şânının büyüklüğü herkesten fazla ve itibârı diğerlerinden bin derece yüksek olmasının, isabetli reyi ve beğenilen icraatının makbulü ve sözünün ve hükmünün geçer olması mü- himdir ki, yüklendiği zor işlerin hakkından gelmek mümkün ola...”

Fatih Kanunnamesi’nde: “Bil ki vüzera ve ümeranın vezir-i ‘azam başıdır, cümlenin ulusudur. Cümle umurun vekil-i mutlakıdır ve oturmada ve durmada ve mertebede vezir-i ‘azam cümleden mukaddemdir” denilerek; veziriazamların, çok geniş yetkilerle padişahın mutlak vekili olmaları ve icraatında sadece padişaha karşı sorumlu olmaları kanun ile güvence altına alınmıştır. Padişahın mutlak vekili olmaları hasebiyle, sadrazamlara “Sa- hib-i Devlet” ünvanı da verilmiştir.

IV. Mehmet zamanında hicri 1087 (1676-77) yazılmış olanTevkiî Abdurrahman Ka- nunnâmesi‟nde ise veziriazamın görev ve yetkileri şu şekilde sıralanmıştır: “…Herkesten

önce gelir. Din ve devlete ait tüm ödevlerin görülmesi, cezaların yerine getirilmesi, halkın dirlik içinde yaşamasının sağlanması, devlet görevlilerinin tayini, adaletin yerine getiril- mesi gibi devletin bütün işlerinin yürütülmesinde pâdişahın mutlak vekilidir.”415

Bu iki Kanunnamede gösteriyor ki, Veziriazamlar bu kadar yetkiyle donatılmış olma- larına rağmen icraatlarında daima padişahın mutlak otoritesini üzerlerinde hissetmişler- dir.416

Osmanlı tarihinde 292 kez sadâret değişikliği yapılmıştır. Bazı kişilerin sadâret ma- kamına birkaç kez tayin edilmiş olmalarından dolayı, sadrâzam olan kişi sayısı 215‟tir.417

Devletin ilk kuruluş döneminde veziriazâmlık mevkiînde ilmiye kökenlilerin ağırlığı görülür. 1453’te Çandarlı Halil Paşa’nın, kendi mutlak hâkimiyetini kurmak isteyen Sul- tan II. Mehmed tarafından katledilmesine kadar geçen 130 yıllık süre içinde sadarete yük- selen on bir vezir-i a’zâmdan, altısının ilmiye kökenli olması, siyasal iktidar üzerinde il- miyenin etkinlik gücüne işaret etmektedir. Ancak Çandarlı Halil Paşa’nın katlinden (1453), Köprülü Mehmed Paşa’nın vezir-i a’zâm oluşuna (1656) kadar geçen 203 yılda 70

415 Aynı kanunnamede ilk kez “vezir-i azam” ve “sadrazam kavramlarının aynı anda kullanıldığı görül-

mektedir. (O.Zeki Pakalın, “Sadrazam”, Osmanlı Tarih ve Deyimleri Sözlüğü, C.3, s.81.)

416 Tufan Gündüz, “Osmanlı Teşkilat Tarihi El Kitabı”, s.36 417 İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C. 5, s. 106

vezir-i a’zâmdan ancak 2 kişi (Hoca Sinan ve İbrahim Çandarlı-zâde) ilmiyeden yetişmiş iken, bu oran seyfiyeden vezir-i a’zâmlığa yükselenlerde elli altıya çıkmıştır. Bu durum, Osmanlı Devleti’nin iç yapısındaki ilk örgütlenme problemini çözüp, hedefini dışarıya çevirdiğini göstermektedir. Dönemin bir başka özelliği, ilk kez kalemiyeden bir kişinin (Hezarpare Ahmed Paşa veziriâzâmlığa yükselmesi ve ilk kez sınıf değiştirmeler görül- mesidir. Bu on kişiden sekizi kalemiye kökenli olup, seyfiyeye geçmiştir.418

Devletin iç ve dış sorunlarının arttığı, savaşların başarısızlıkla sonuçlandığı ve otorite boşluğundan doğan iktidar mücadelelerinin fazlalaştığı bunalım dönemlerde sık sık sadra- zam değişiklikleri yaşandığı görülmektedir. Naîmâ’nın yaşadığı ve Tarihi’nin kapsadığı dönem de böyle bir dönemdir. Hatta bu yüzden Naîmâ, eserini tamamlayamamış ve bek- lide çok daha fazla sayıda eser verecek meziyete sahip iken bu planlarını gerçekleştire- memiştir.

Naîmâ bu durumu şu şekilde eleştirmektedir: “Veziri âzamlarm makamlarında uzun zaman kalmaları lâzımdır. Hazine ahvalinin bozulması, ocaklarda, gümrüklerde ve diğer yerlerde olan mevacib (maaşlar) ve diğer vazifelerin çokluğu ve diğer şekillerle, gelir ve giderin karmakarışık olması hep, sadrazâmm azil ve değiştirilmesinden ileri gelmiştir.”

Sadrazarnın müdahalede bulunamayacağı iki konu; adliye ve maliye, yani kazasker- lerle defterdarın işleridir. Fatih Kanunnamesi bu kişilere vezir-i azam karşısında bir nevi yetki ve özerklik sağlıyorsa da fiiliyatta bazen bu durum gerçekleşmemiştir.419

Osmanlı bürokratik yapısının önemli diğer bir özelliği de en yüksek mevkilerde bu- lunan yeniçeri ağası, kadıasker ve defterdarın, vezir-i azâma değil de, doğrudan doğruya padişaha bağlı olmasıyla sağlanan, rical-i devletin birbirlerine karşı modern anlamı ile ifade edersek, görevler ayrımı, yetkiler dağılımı ve paylaşımıdır.420

Sokullu Mehmed Paşa, on dört yıl boyunca veziriazamlık makamında etkili konumu- nu muhafaza etmeyi başarmıştı. Onun ölümü, hem Osmanlı tarihi açısından, hem de vezi- riazamlık makamı için önemli ve büyük sonuçlar doğuran bir an olarak kabul edilmelidir. Veziriazamlık makamı üzerinde büyük bir nüfuz kazanmış olan haremin yıkıcı etkisi al-

418 Cenk, “Osmanlı Devleti’nde Siyasal İktidar ve Seyfiye Sınıfı: Vezir-i a’zâmlık Örneği”, OTAM, sayı

31, s.7

419 Ortaylı, İlber, Türkiye Teşkilat ve İdare Tarihi, s.220

tında ve bu makama getirilenlerin sürekli keyfi olarak değiştirilmesinden ötürü ancak bir yüzyıl sonra Köprülülere kadar istikrarsız ve boş bir nitelik kazanmıştır.421 Bu durum mührü alan sadrazamların sürekli azl ve öldürülme korkusuyla hareket etmelerine ve bunu engellemek için de rakiplerini berteraf etme faaliyetlerine ağırlık vermelerine yol açmıştır. 17.yy’dan itibâren Osmanlı Devleti’ndeki bütün kurumlardaki bozulma sadrazamlık makamında da görülmeye başlanmış, bu makama layık olmayan kişiler padişah yakınları veya valide sultana yakınlıkları, rüşvetle bu makamları ele geçirmeye başlamışlardır. Ni- tekim İbnülemin Mahmut Kemal İnal, “Son Sadrazamlar” isimli eserinde sadrazamlık makamının ehliyeti olmayan kişilerce işgalini şu şekilde eleştirmektedir.: “Devletin saa-

det ve selametinde veya felaketinde sadrazamların büyük tesiri vardır. O mühim makama gelenler arasında köle, çiftlik çorbasıcısı, aşçı başı, arabacı, kahveci, tavaşi, kavanoz, kalaylı koz, tabanı yassı, daltaban, kabakulak, zurnazen, ümmi, cahil nice adam vardır ki, meslekten yetişmedikleri için rey ve tedbirde hata ederek hem devlet ve milleti ızrar, hem de kendilerini perişan etmişlerdir. Muharebeyi kâğıt üzerinde gören bir kalem kâtibi, harpte nasıl koca bir orduya serdar olur? Ömründe kayığa binmeyen bir insan, nasıl do- nanmaya amiral olur” 422

Aslında Naîmâ’nın İbn-i Haldûn’un Tavırlar Nazariyesi’nin bir sonucu olarak öne sürdüğü devletin yıkılmasını engellemek için ortaya koyduğu “Büyük Adamlar Nazariye-

si” de bu fiili durumun bir sonucudur. Devletin kurtuluşu için aradığı büyük adam, sadece

padişah değildir. Küçük yaşta ve tecrübesiz padişahların hâkim olduğu o dönemde, padi- şahın mutlak vekili olan tecrübeli vezir-i azamlarda bu vazifeyi üstlenebileceklerine inanmaktadır. Hatta padişaha bu konuda da nasihatte bulunarak “Âlemin sığınağı ojan

pâdişâh hazretlerine (Allah kuvvetini devamlı etsin) lâyık olan budur ki bu zor işlere ni- zam verilmek arzu buyuruldukta reyi açık vükelâya tam istiklâl ihsan buyurup işlere ağır ağır başlayalar” demiştir.

Naîmâ Tarihi’nde en çok mevzu edilen konu, o dönemki etkinlikleri nedeniyle sadra- zamların faaliyetleridir. Bu bölümde örneklerle açıklayacağımız gibi mührü taşıyan kişiler ile ilgili nice hadiseler aktarmış ve yorumlarda bulunmuştur.

421 Zinkeisen, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, C.3., s.81.

Maalesef, Naîmâ da genellikle sadrazamlardan memnun değildir. Hatta bazen işleri ellerine alıp tam istikbal ile hareket ettiklerinde, fazla mağrur ve gururlanıp bunun cezası- nı acı bir şekilde çektiklerini defalarca anlatmıştır.

Naîmâ Tarihi’nde ıslahatçı sadrazamların faaliyetlerinden de sıkça bahsedilmektedir. Ancak birçoğunun iyi niyetine rağmen devrin olumsuz şartları nedeniyle başarılı olama- malarını üzüntü ile anlatmaktadır. Bu konudaki yorumu dikkat çekicidir:

“Sadrazamlık makamına gelen kimse tedbirli, her türlü ahval hakkında bilgi sahibi olup devlet işlerine, bilhassa gelir ve gidere nizam vermeğe başlayıp güç işi olacak hale getirdiği zamanda, ya bir sefer gailesi ya bir fitne zuhuru yahut münafıkların ve gazap sahiplerinin kovlamasıyla azlolunup, yerine başka devletlû (sadrazam) geldikte, onun tertip ettiği tedbirler boşa gider. O dahi kendinden evvelkinden ibret alıp müdârâ ile meş- gul olur. Gayretle işe başlamağa cür’et ederse bütün işlerin kendinden evvelki derecesine getirinceye kadar birçok zahmet çekip, iyi bir şekle sokulduğu zamanda o da bazı bahane- lerle kendinden evvelkinin mihnetine uğrar... Ve hal böylece devam etmekle işler karış- mıştır.”423

Karizmatik padişah tipinin ortadan kalkmaya başlaması, yönetimin dizginlerinin merkezdeki belirli odakların eline geçmesi Osmanlı yönetim tarzı açısından yeni bir dö- nemi başlatmıştı. Bu dönemde büyük iktidar kavgaları yaşanmış ve öte yandan da taht verasetinde ekberiyet usûlü yerleşmiştir. Osmanlı yönetim sisteminde padişahın mutlak vekili olan vezirizamların tayin ve azilleri ile ilgili kısa bir değerlendirme, bu dönemdeki yönetim istikrarı (veya istikrarsızlığı) konusunda bir fikir verebilir.

Sokullu Mehmed Paşa’nın on dört yılı aşkın sadrazamlığından sonra, I. Ahmed Dev- ri’ne kadar çok sık değişiklikler göze çarparsa da özellikle III. Mehmed Dönemi, babası III. Murad Dönemi’ne göre çok daha aşırı bir özellik gösterir. III. Murad 1579-1595 ara- sında on bir değişiklik (toplam yedi kişi) yapmışken III. Mehmed sekiz yılda (sekizi azil olmak üzere) on üç kez veziriâzam değişikliğine imza atmıştır. I. Ahmed Devri’ndeki altı değişikliğin ise ikisi idam, ikisi azil olarak gerçekleşirken iki değişiklik de ölüm sebebiyle yapılmıştır. Sonuç olarak, I. Ahmed Devri’ndeki bu istikrar daha sonraki kaos döneminde

-IV. Murad’ın iktidar dizginlerini ele almasına kadar- bozulmuş ve 15 yılda toplam 18 değişiklik (ikisi isyan sırasında öldürülme ve bir idam dahil) gerçekleşmiştir. 424

Bu bölümde Naîmâ Tarihi’nde adı geçen sadrazamlar ile ilgili bir değerlendirme yapmaya çalıştık. Bu değerlendirme sonucunda, sadrazamlık makamının sık sık el değiş- tirdiği görülmektedir. Hatta içlerinde anlatılacağı üzere dört saat sadrazamlık yapan dahi vardır. Bu nedenle bu kıymetli makamda bulunanlar koruyabilmek, istekli olanlar ise ele geçirmek için türlü faaliyetler içerisine girdikleri görülmektedir. Bu durum sadrazamlara karşı şiddetli bir muhalefetin oluşmasına sebep olmuştur. Ancak bu çekişme ve muhalefe- tin, padişahtan en alt tabakaya kadar bütün insanları etkilediği görülmektedir. Sadece etki- lemekle kalmamış, zaman zaman büyük olayların dahi ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu durum, çoğu zaman olumlu gelişmelerin önünü keserek Osmanlı Devleti’nin hem teşkilat hem de sosyal ve iktisadi açıdan zayıflamasını hızlandırmıştır.

Benzer Belgeler