• Sonuç bulunamadı

4.3. İbadet Merkezli Bir Yaşantıya Doğru: Yaşlılık ve Dindarlık

4.3.2. Yaşlılık ve Dini Pratikler: “Suya Yazılan Sevap”

4.3.2.2. Oruç ve Yaşlı: Utanarak Yemek

Ramazan ayı içerisinde yerine getirilen dini pratiklerden olan oruç, beden ile yapılan bir ibadettir. Bu ayda bedenin yeme, içme vb. arzuları ertelenmekte gündelik hayatta din yoğun bir şekilde kendisini hissettirmektedir. Dini pratiklere ilgi artmakta, fertler vakit namazları dışında teravih namazı da kılmakta “toplumsal hayatta seküler yönün belirginliği azalmakta ve kutsal ile kurulan ilişki” yoğunluk kazanmaktadır (Güllü, 2010: 179).

Araştırma alanında Ramazan ayı içerisinde yaşlılar gibi gençlerin ve yetişkinlerin de kutsal ile kurduğu ilişkinin yoğunluk kazandığı gözlemlenmiştir. Bu ay içerisinde, toplumsal hayatta diğer ibadetlere oranla oruç ibadetinin daha ön plana çıktığı görülmektedir. Yaşlı bireyler kimi sağlık problemleri nedeniyle oruç ibadetine katılamamakta, ekonomik durumu iyi olanlar fidye vererek oruç ibadetini yerine getirememenin kefaretini ödemektedirler. Dini kurallara göre Ramazan orucunu tıbbi sebepler yüzünden tutamayan kişi sağlık problemlerinden kurtulduğu zaman, tutamadığı oruçların sayısı kadar oruç tutmakla yükümlüdür. Ancak oruç tutmaya engel kronik hastalığa sahip olanlar (diyabet, mide rahatsızlığı vs.) tutamadıkları gün başına fidye vermek suretiyle Ramazan orucunu yerine getirmiş sayılırlar. Kronik hastalığa sahip olanların çoğunluğunu yaşlıların oluşturması sebebiyle fidye genellikle yaşlılar tarafından verilmektedir. Güllü’nün (2010: 184) değindiği üzere fidye vermek toplumsal ve ekonomik dayanışmayı kuvvetlendiren bir durumdur. Bu bağlamda yaşlıların sosyo-ekonomik dayanışmayı kuvvetlendirici bir rolü olduğu iddia edilebilir.

“…Orucu 7 senedir tutamam. Böbreklerim ameliyatlı. Her sene parasını yatırıyoruz. Allah'ım bakalım. Allah kabul etsin. 7 senedir tutamam ben.

Böbrekten ameliyat olduktan sonra, orucu tutunca sancı tuttu. Su içmedin mi, su içmediğim zaman ağrıyor. Ondan sonra çocuklarda ana parasını

verelim dedi. İşte bir fidye veriyorum. Gençlere veriyorum…”(K. 4: 80 yaşında, kadın, emekli, tek yaşıyor, eşi vefat etmiş, okuma-yazma yok)

“..Tutamıyorum kuzum. On seneyi geçti. Ben şimdi azcık aç kalıvereyim, elim ayağım şey olur. Yerine getirinceye kadar ölürüm, insülin kullanıyorum işte. Ağlıyorum kuzum. Oruç geldi mi ağlıyorum. Fidyesini veremiyorum kuzum. Baya tutuyor bu sene altı yüz lirayı geçmiş, veremedim yani…” (K.7: 65 yaşında, kadın, emekli, ilkokul mezunu, eşi vefat etmiş, tek yaşıyor)

Oruç ibadetini yerine getiremeyen ya da bunun kefaretini ödeyemeyen yaşlıların yoğun bir şekilde duygulandığı ve eksiklik hissettiği gözlemlenmiştir.

Dolayısıyla ibadetin yapılabilirliği yaşlı için oldukça önemlidir. Bunun yanı sıra katılımcılarımızın birçoğu oruç ibadetini yerine getirdiğini bu ibadeti yapamamanın

“büyük suç olduğunu” belirtmiştir. Öyle ki kimi yaşlıların sağlık problemi olsa dahi orucunu tutmaya çalışmaları bulgularımız arasında göze çarpan unsurlardandır. Bu bağlamda yaşlı, ibadetleri bir tür görev olarak da görmekte yerine getirmediği zaman rahatsızlık duymaktadır.

“Tutuyorum bu sene. 10 gün tutamadım, şeker olunca. 10 gün tutamadım, gerisini tutmaya uğraştım. Allah’ım kabul etsin inşallah. Çocuklar da bana kızıyor tutma anne filan diyorlar. Ama göz göre göre biz alışkınız ya çocukluk yaştan belli alışkınız. Oruç tutmaya. İçimiz el vermiyor yani oruç geçerse çok suç tabi ki de sağlığımız el vermiyor işte vermiyor.”(K.2: 65 yaşında, kadın, emekli, ilkokul mezunu, oğluyla yaşıyor)

Oruç tutamayan kimi yaşlılar, toplumsal alanda yeme ve içme davranışı sergilememeye büyük özen göstermektedirler. Çünkü diğer insanları tahrik edip onların oruçlarını zedeleyeceklerini düşünmektedirler. Bu ibadeti yerine getiremiyor olsalar dahi kamusal alanda hatta özel alanda bile başkasının önünde yenilip içilmeyeceği yaşlı için bir ahlak/saygı ölçütü oluşturmaktadır.

“…böbreklerimin rahatsızlığından dolayı su içme gereksinimim var. Oruç tuttuğunuz takdirde on iki saat yerine göre su içemiyorsun. Su içmek istiyorum içemiyorum. Ya da kimsenin görmeyeceği bir yere gidip

çekiliyorum. Çünkü su içtiğin zaman karşıdakini tahrik ediyorsun. Onun içememesinden dolayı onu başka düşüncelere sevk ediyorsun…” (K. 15:

Dine referans göndererek kendisini 33 yaşında olarak tanımlıyor [ Katılımcıya göre cennette herkes 33 yaşında olacak] Tahminen 75 ya da üzeri, erkek, lisans mezunu, emekli eczacı, Vakıf başkanlığını yürütüyor, ailesi ile birlikte yaşıyor.)

“…Yaşlanınca Ramazanda ben de vefaat eden eşim de tutamamıştı, öğlenleri felan saklanıp yemek yerdik. Görürler diye perdeyi falan çekerdik.

Çocuklarım anne siz yaşlısınız ne olacak derlerdi. Eşim görürler, çek göstermektedirler. Mukabele bir kişinin Kur’an’ı okuduğu diğer katılanların onu takip ettiği bir uygulamadır (Güllü, 2010: 180). Kadın katılımcılar özellikle çok yaşlı olmayanlar mukabelelere katılmakta Kur’an okumasını bilmese dahi o atmosferin içerisine dinleyerek dahil olmak istemektedirler. Kadınlar mukabeleye sadece dinleyici olarak katılıyor olsalar dahi oruçlu olarak evlerinden çıkıp, Kur’an’ın okunacağı cami yahut eve gitmektedirler.

Özellikle yaşlı kadınlar için evlerinden çıkıp başka bir mekana her gün gidiyor olmak fiziksel zorluklar içermektedir, buna rağmen yaşlı kadınların mukabeleye dahil olmak isteyişi cemaat halinde yapılan ibadetlere verdikleri önemi göstermektedir. Mukabele, kadınların her gün bir araya gelerek haberleşmelerini, vakit geçirmelerini ve bir birlik duygusu tesis etmelerini sağlamaktadır. Bu bağlam içerisinde yaşlı kadınların yalnızlık duygusunu azaltıcı bir işlev göstermektedir.

“...Ramazan aylarında hatim ineriz. Mesela bir mukabele yaparlar bir araya geliriz. Ondan sonra camilerde de okunur. Mesela mübarek gecelerde camilere gideriz. O şeyler de Peygamber Efendimize şeyler okunur. Onları dinleriz…”(K.5: 72 yaşında, kadın, eşiyle yaşıyor, emekliliği yok, okuma-yazma az)

“…Ramazanlarda da teraviye giderim. Mukabele oluyor kadınlar birikiyor ya ona da giderim. Okumasan da iyi dinlesen yeter diyorlar. Başka bir şey düşünmesen, okumadan iyi diyorlar. Özünü oraya veriyorsun iyi diyorlar işte gidiyoruz… Topal da olsan kör de olsan varıyorsun camiye onlar okuyor sen dinliyorsun…” (K.9: 85 yaşında, kadın, emekli, eşi vefat etmiş, oğluyla yaşıyor, okuma-yazma yok)

Ramazan ayı içerisinde kılınan teravih namazına katılım konusuna yaşlılar yoğun ilgi göstermektedirler. Kimi camilerde teravih namazı hatimle kılınmakta olduğundan bazı yaşlılar bu namazın uzun sürmesinden dolayı katılamamaktadırlar.

“...Teravihi bu sene başladım, gidemedim yani şimdi. Burada hatimli oluyormuş. [Camiyi kasdediyor]. Şimdi oturarak kılarım, dedim ama dayanamadım. Benim bir yere dayanmam lazım illa namaz kılarken. Şuraya bir kırlent koyarım da öyle dayanarak kılarım namazı. Bir yere dayanamayınca, teravihe gidemedim evde kıldım...” (K.5: 72 yaşında, kadın, eşiyle yaşıyor, emekliliği yok, okuma-yazma az)

“…Herkesin yaptığı ibadet gibi biz de aynı şekilde ne bileyim, dini günlerde, mübarek gecelerde iyi kötü camiye gitmeye, teravih namazlarına katılmaya çalışıyruz…”(K.17: 76 yaşında, erkek, emekli, eşi vefat etmiş, tek yaşıyor. lise mezunu).