• Sonuç bulunamadı

ORTODOKS MÜMİN NASIL YAŞIYOR?

20. Bölüm

İnsanın Yaşama Amacı-Tanrısallaşma

► Ortodoks Hıristiyanın inancını tanıdıktan sonra içimden neden yaşadığımızı sormak geliyor! Başka bir değişle insanın var oluşu neye hizmet ediyor?

Yerinde bir soru. Çok eskiden beri insanın aklını

kurcalıyor. Filozoflar ve diğer aydın kişiler tarafından takdire şayan cevaplar verilmiştir. Biz onlarla ilgilenmeyeceğiz.

Bunun cevabını gerçeğin sarsılmaz kaynağı olan Tanrı esini Kutsal Kitap’ta arayacağız.

Bina, makine, alet, mutfak eşyası ve başka bir nesne gördüğümüz zaman onun nasıl kullanıldığına, neye hizmet ettiğine dair yapımcısından bilgi istiyoruz. Bu yüzden satılan her çeşit eşyayla birlikte onun kullanım şekli ve doğru

çalışması hakkında ayrıntılı talimatlar veren yapımcının temin ettiği bir kılavuz kitabı eşlik ediyor. Talimatlara uymayan, en basit eşyayı kullanışsız hale getirebilir, kırabilir, aynı zamanda kendisi de zarar görebilir veya ciddi bir kaza geçirebilir.

Dünyada tüm yaratıklardan en mükemmel olan insanın neden yaratıldığını öğrenmemiz için doğal olarak onun Yaradanı’na soracağız: Onu ne amaca hizmet etmesi için yarattı? Tanrı’nın bize vereceği cevap ne olacaktır?

Kutsal Üçleme’nin, insanı “Kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım” (Yaratılış 1:26) diye karar aldığını

görmüştük. Fakat daha ileride “Tanrı’nın insanı, Tanrı suretinde yarattığı”nı (Ayet 27) görüyoruz. Ve “benzer” diye yazmıyor. Acaba neden?

Tanrı’nın baştaki amacı “İnsanı Tanrı suretinde, Tanrı’ya benzer” yaratmaktı ve insanı “kendi suretinde” yarattı.

Tanrı’yı ve O’nun buyruğunu tanıması ve Tanrı ile temas etmesi için ona zihin açıklığı, aynı zamanda düşüncelerini,

sözlerini, hareketlerini, kontrol etmesi ve gerçeği arama çabasında olması için ona iradesini armağan etti. Tanrı insana, zihin açıklığıyla beraber tamamen serbest olabilsin ve istediği gibi hareket edebilsin diye “hür iradesini” ihsan etti.

Tanrı insanı yarattıktan sonra, onun hür iradesine

saygısından dolayı, Tanrı “benzerliğine erişmesine, yani Tanrı ile benzer olması için tercih hakkını ona bıraktı. Fakat

gördüğümüz gibi Cennet Bahçesinde olan insan, hayatını Tanrı’nın iradesine göre ayarlayacağı yerde, O’na sırt çevirdi, şeytanın tarafına döndü ve onunla bir oldu. Sonucu da

biliyoruz, kendi hatası yüzünden, Cennet’in ihsanından ve Tanrı ile paydaşlığından mahrum kaldı.

Tüm bunları zaten biliyoruz fakat bu noktada tekrar hatırlatıyoruz çünkü ileride işleyeceğimiz konuları iyice anlamamız için gerekli.

İnsanın, Tanrı’nın yanından ayrılmasına yol açan tüm üzücü olaylara rağmen, Tanrı, insanı yaratmakla güttüğü amacını tamamlamak, yani kendisine “benzer” olmasını hâlâ gerçekleştirmek istiyor. İnsanın “Tanrı’ya benzer olması” ve düştüğü Cennet’e tekrar girebilmesi için Tanrı ile devamlı temas halinde bulunmasını onun yaşama amacına

bağlayabiliriz.

Bu noktada, cennet bahçesi derken kurumuş olan Aden’deki maddi bahçeyi kastetmiyoruz fakat evvelden bahsetmiş olduğumuz Tanrı’nın ebedi Krallığı’nın manevi, semavi cennetini kastediyoruz.

► Topraktan yapılmış olan insan o kadar yükseğe erişebilir mi ve Yüce Tanrı ile benzer olabilir mi ki?

İlk başta bir açıklamada bulunalım, insanın Tanrı ile eşit olacağından bahsetmiyoruz fakat onunla benzer olacağını demek istiyoruz. Hiçbir melek, hiçbir insan ne kadar aziz olursa olsun Tanrı ile eşit olamaz. Tanrı ile eşit olmak isteyen lusifer, nur saçan meleklerin saflarından düştü ve karanlık iblis haline geldi.

Fakat insan Tanrı ile benzer olabilir. Tanrı insanı bu amaçla yarattı ve amacına ulaşması için insana baştan beri tüm vasıfları verdi. Tanrı aynı zamanda, insanın amacına

ulaşmasına yardım etmek için ona yaklaşıyor, verdiği mücadelede onu tek başına bırakmıyor. Tanrı nuru ile aydınlanmış İncil yazarı Yuhanna, İsa Mesih’in İkinci Gelişi’nde, Tanrı ile mutlak derecede benzer olacağımızı net bir şekilde açıklıyor.

“Sevgili kardeşlerim, daha şimdiden Tanrı’nın

çocuklarıyız ama ne olacağımız henüz bize gösterilmedi. Ne var ki Mesih göründüğü zaman ona benzer olacağımızı biliyoruz. Çünkü onu olduğu gibi göreceğiz.” (1. Yuhanna 3:2).

İnsanın Tanrı ile benzer olması, yani Kilise Babalarının dediği gibi onun tanrılaşması dünyevi hayatta başlıyor ve gittikçe yükseliyor fakat gelecek çağın yaşamında

tamamlanacaktır ve biz orada tanrılaşmanın asıl ve son şeklini almış olacağız. Çünkü İkinci Geliş’te bedenler de dirilip ruhlarla birleşecek ve o zaman insan ruhen ve bedenen

tümüyle tanrılaşmış olacaktır. Hiç kuşku yok ki insan Tanrı ile bütünleşmek amacıyla yaratıldı ve bunun gerçekleşmesi mümkündür.

Kilise hayatındaki bazı insanlar manevi mücadeleleriyle ve ilahi lütufla Tanrı ile o denli bütünleşmişlerdi ki havari Aziz Pavlus, “Mesih’le birlikte çarmıha gerildim. Artık yaşayan ben değilim, bende yaşayan Mesih’tir. Şimdi bedende yaşadığım yaşamımı beni seven ve benim için canını veren Tanrı Oğlu’na imanla yaşamaktayım.” (Galatyalılar 2:20) diye beyan etti ve bu olay bütünleşmenin kanıtıdır.

► Tanrılaşma tam olarak ne anlama geliyor?

Bu terim Kilise tarafından, insanın Tanrı ile bütünleştiği ve O’nunla kopmaz olarak birleştiği zaman ulaştığı manevi durumunu beyan etmek için kullanılmıştır. İlahiyatçı Aziz Grigorios, tanrılaşmanın insan doğasının erişebileceği en

yüksek mertebe olduğunu söylüyor. Tabii ki Tanrı “sonsuz” ve

“ulaşılmaz” bir öze sahip ve insan için erişilmesi olanaksızdır.

Fakat tanrılaşma, ilahi lütufla ahlaki yaşam sürerek

gerçekleşebilir. Böylece, “O’nun yüceliği ve erdemi sayesinde bize çok büyük ve değerli vaatler verilmiştir. Öyle ki dünyada kötü arzuların yol açtığı yozlaşmadan kurtulmuş olarak, bu vaatler aracılığıyla Tanrısal özyapıya ortak olasınız.” (2.

Petrus 1:4).

Yeni Ahit’te insanın “Rabbin düşüncesi”ne sahip olarak Tanrı’yı taklit etmesi benzer bir kavramdır (1. Korintliler 2:16), yani daima Tanrı buyruğuna göre hareket etmesi ve tüm yaşamı boyunca Tanrı-insan İsa Mesih’i örnek tutması ve her gün onu taklit etme çabasında olmasıdır.

Havari Aziz Pavlus bu amacı taşıyordu ve başkalarını kendisini taklit etmeye davet ediyordu. “Ben Mesih’i örnek aldığım gibi, siz de beni örnek alın.” (1. Korintliler 11:1).

Efes’teki Hıristiyanlara da, “Bunun için, sevgili çocuklar olarak Tanrı’yı örnek alın. Mesih bizi nasıl sevdiyse ve kendisini bizim için güzel kokulu bir sunu ve kurban olarak nasıl Tanrı’ya sunduysa, siz de öylece sevgi yolunda yürüyün.” (Efesliler 5:1-2) diye tavsiyede bulunuyordu.

Ayrıca diğer başhavari Aziz Petrus da bu kavram hakkında, “Nitekim bunun için çağrıldınız. Mesih, kendi izinden gidesiniz diye uğrunuza acı çekerek size örnek oldu.”

(1. Petrus 2:21) diye vurguluyor.

Herhangi biri için gözle görülmez Tanrı’yı nasıl taklit edeceğini anlaması güçse o, insan toplumu içinde yaşamış olan İsa Mesih’in hayatına bakabilir ve onun bıraktığı izleri takip edebilir. Sevginin öğrencisi aziz havari Yuhanna bunu bize net bir şekilde açıklıyor:

“Tanrı’da yaşıyorum, diyen, Mesih’in yürüdüğü yolda yürümelidir.” (1. Yuhanna 2:6).

► İnsanın nasıl ve hangi şartlar altında Tanrı’ya benzemesi mümkündür?

İnsanın ne kadar mücadele ederse etsin, ne kadar çaba harcarsa harcasın tek başına kendi gücüyle, Tanrı’ya benzemesi kesinlikle olanaksızdır. “Ben asmayım, siz

çubuklarsınız. Bende kalan ve benim kendisinde kaldığım kişi çok meyve verir. Bensiz hiçbir şey yapamazsınız.” (Yuhanna 15:5).

Yukarıdan, insanın tanrılaşmaya erişmesinde, Tanrı tarafından kendisine olanaklar ve yardım ihsan ediliyor.

Tamamen buna bağlı olarak, Tanrı’nın oğlu insanın doğasında yatan tanrılaşmayı uyandırsın diye insan oldu. Bunun da İsa Mesih’in bedeni olan Kilise’nin manevi alanı içinde ve Ortodoks inancına bağlı kalarak iman eden Kilise üyeleri için gerçekleşmesi mümkündür.

Buna paralel olarak, insanın tanrılaşmaya ulaşmasına hür iradesiyle karar almak istemesi gerekiyor. Bu da genelde, müminin Kilise’nin Kutsal Gizemlerine katılmasına dayanıyor. İnsan, İsa Mesih’e Tanrı olarak inanır ve daha önceki yaşamı için tövbe eder ve imanla Kutsal Vaftiz Gizemini alırsa, o zaman, “Vaftizde Mesih’le birleşenlerin hepsi Mesih’i giyindi” (Galatyalılar 3:27), içi tanrılaşma ile doluyor, kendini yeniliyor ve Kutsal Komünyon ile tek vücut oluyor (Efesliler 3:6), yani İsa’nın bedenine paydaş oluyor. İsa artık onun içinde yaşıyor ve kendisi de İsa’ya ait oluyor (Yuhanna 6:6).

Böylece manevi hayatı genişliyor ve insan tanrılaşmaya doğru gidiyor. Rabbin Kutsal Bedeni ve Kutsal Kanı olan Kutsal Komünyon “ilahi hamur” gibi kişinin tüm benliğini yoğuruyor ve insan “tanrılaşıyor”. Kutsal Komünyon

Gizemi’nden evvel okunan duanın sözleri derin anlam taşıyor:

“Tanrı’nın bedeni beni besler ve Tanrı’nın Ruhu zihnimi besler...” Tanrılaşma, müminin İsa ile gizemle bütünleşmesi ve kilise hayatına kendi iradesiyle katılması sayesinde

gerçekleşmeye başlar. Böylece tanrılaşma müminin günlük hayatında hemen meyvelerini verir ve dünyevi hayatta kendini belli etmeye başlar fakat son şeklini Tanrı’nın Semavi Krallığı

esnasında alacaktır.

► Mümin sadece Kilise’nin Kutsal Gizemlerine katılmakla mı tanrılaşmaya erişiyor? Bundan başka bir şey yapması gerekmez mi?

Hakkında açıklamada bulunduğumuz Kilise’nin Kutsal Gizemleri insanın Tanrı ile karşılaşmasında temel unsurdur.

Müminin aynı zamanda Tanrı’nın buyruklarına kendi rızasıyla itaat etmesi ilk insanın itaatsizliğini ortadan kaldırır. Onun, Tanrı’nın Yasasını içeren Kutsal Kitap’ı sadece okuyup ve tanıması yeterli değildir fakat hayatına Tanrı’nın buyruğuna göre yön vermesi gerekir. Kilise’nin doktrinsel ve ahlaki öğretileri müminin adımlarını tanrılaşmanın ve göksel krallığın ebedi esenliğinin yoluna çıkaran bir tabeladır.

İsa Mesih, öğrencilerine kesin olarak açıklamıştı:

“Beni seviyorsanız, buyruklarımı yerine getirirsiniz.”

(Yuhanna 14:15) ve “Size buyurduklarımı yaparsanız, benim dostlarım olursunuz.” (Yuhanna 15:14).

İncil yazarı Yuhanna Mesih’in bu sözlerini; “Sevgili kardeşlerim, yüreğimiz bizi suçlamazsa, Tanrı’nın önünde cesaretimiz olur ve O’ndan her ne dilersek alırız. Çünkü O’nun buyruklarını yerine getiriyor ve O’nu hoşnut eden şeyleri yapıyoruz.” (1. Yuhanna 3:22) diyerek tamamlıyor.

Anlaşıldığı gibi, Tanrı’nın buyruklarını yerine getirmemiz için, onları bilmemiz gerekiyor. Bu yüzden kilisedeki

okuyucu, “Rabbim, ne kadar severim yasanı, bütün gün düşünürüm onun üzerine.” (Mezmur 119:97) diye okuyor.

Kilisemiz müminlerine, her gün Kutsal Kitap’ı okumalarını öneriyor, bu yüzden Kilisemizin günlük kutsal ayinlerinde sırayla pasajlar okunuyor.

Fakat insan bunu bir görev, zoraki bir iş gibi

görmemelidir. Yolcuya “hayat veren serin bir su” (Yuhanna 4:14), “aç ruhumuza güç veren gıda” (Matta 4:4), “müminin yolu için ışık” (Mezmur 118 105), “onu tatlandıran bal” (Ayet 103), “binlerce altın ve gümüşten daha değerli” (Ayet 72),

“paha biçilmez hazine” ve “kötünün oklarını etkisiz hale getiren çok güçlü bir silah” gibi hissetmelidir. İsa Mesih, Kutsal Kitap’ın sözleriyle, Ayartma Dağı’nda şeytanı yendi.

(Matta 4:4-7, 10).

Böylece her gün Tanrı’nın sözüyle beslenen mümin, gittikçe kavramların derinlemesine iniyor, Tanrı’nın yasasını daha iyi anlıyor ve onu uygulamak için mücadele veriyor ve Kutsal Lütuf’tan güç alarak nihayet amacına ulaşıyor.

► İnsan Tanrı’ya hangi durumlarda benzeyebilir?

Tanrı’nın sözü bize bunun cevabını veriyor:

• “Kutsal olun çünkü ben kutsalım.” (1 Petrus 1,16).

“Çünkü bizim kutsal olmamız, Tanrı’nın arzusudur.” (1 Selanikliler 4,3). “Herkesle barış içinde yaşamak ve kutsal olmak için gayret edin. Kutsallığa sahip olmadan kimse Rab’bi göremeyecek.” (İbraniler 12,14).

• Tanrı Kutsal’dır. İnsan, Tanrı’ya benzemesi için, sürekli tövbeyle günahtan arınmaya çaba göstermelidir. Yanı sıra

“...gerçek, saygıdeğer, doğru, pak, sevimli ve hayranlık uyandıran ne varsa erdemli ve övülmeye değer ne varsa...”

(Filipililer 4, 8) onu düşünmeli, ona göre konuşmalı ve hareket etmelidir.

• “Tanrı sevgidir. Sevgide yaşayan Tanrı’da yaşar, Tanrı da onda yaşar.” (1 Yuhanna 4, 16). Demek ki insan, Tanrı’ya benzemesi için Tanrı’yı ve diğer insanları kim olduklarına bakmaksızın gün geçtikçe daha fazla sevmeye çaba göstermelidir. Tanrı’nın Evrensel Büyük Yargı Günü’nde insanları yargıladığı zaman onların çevrelerine gösterdikleri sevgiyi temel ölçüt olarak tutacağı kesindir. Krallığına sadece sevgide yaşayanları kabul edecektir. (Matta 25:34-46).

• “Çünkü RAB doğrudur, doğruları sever; dürüst insanlar O’nun yüzünü görecek.” (Mezmur 10/11, 8). “O haksızlık etmeyen güvenilir Tanrı’dır. Doğru ve adildir.” (Yasa’nın Tekrarı 32, 4). Demek ki müminin, fazlasıyla adil olan Tanrı’ya bu konuda benzemesi için, her türlü haksızlıktan

kaçınma, adil olarak düşünme ve ona göre hareket etme çağrısında bulunuyor.

• “Gerçek olan Tanrı’dır.” (Yuhanna 3, 33). Rab,

“Gerçek... benim.” (Yuhanna 14:6) diye ilan etti. Mümin bu nokta üzerine de Tanrı’yı taklit etmeye davet ediliyor. Yalan söz onun ağzından çıkmamalıdır fakat ne de hileli işler yapmalıdır.

Tanrı nuruyla aydınlanmış havari Aziz Pavlus; “Gerçek doğruluk ve kutsallıkta Tanrı’nın benzerliğine göre yaratılmış yeni yaradılışı giyinin. Bunun için yalanı üzerinizden sıyırıp atın. Her biriniz komşusuyla gerçeği konuşsun. Çünkü hepimiz aynı bedenin üyeleriyiz.” (Efesliler 4, 24-25) diye öneride bulunuyor.

Tanrı’ya benzememize imkân veren diğer insanları, beden almış Tanrı kelamı Rabbimiz İsa Mesih’in şahsında

görüyoruz. Yeni Ahit’in bize sunduğu temel özelliklerinden bazıları:

• Sakin olma. Rabbimiz şöyle diyor: “Ben yumuşak huylu ve alçakgönüllüyüm. Boyunduruğuma girin ve benden öğrenin, böylece canlarınız huzur bulur.” (Matta 11:29). İsa Mesih, ona küfrettikleri, onu kırbaçladıkları hatta çarmıha gerdikleri zaman bile öyle sakindi! Öyle ki hepimiz şu uyarıya uyalım: “Rab’bin kulu kavgacı olmamalı. Tersine, herkese karşı sevecen ve öğretmeye yetenekli olmalı, haksızlıklara sabırla dayanmalı.” (2 Tim 2:24-25).

• İyilik ve merhamet. “Ama Kurtarıcımız Tanrı, iyiliğini ve insana olan sevgisini açıkça göstererek bizi kurtardı. Bunu, doğrulukla yaptığımız işlerden dolayı değil, kendi

merhametiyle, yeniden doğuş yıkamasıyla ve Kurtarıcımız İsa Mesih aracılığıyla üzerimize bol bol döktüğü Kutsal Ruh’un yenilemesiyle yaptı.” (Titus 3, 4-6). Kutsal İnciller bize şunları zikrediyor: “İsa, Celile bölgesinin her tarafını dolaştı.

Buralardaki havralarda ders veriyor, Göksel Egemenliğin müjdesini duyuruyor, halk arasında rastlanan her hastalığı, her illeti iyileştiriyordu.” (Matta 4:23). Sadece Filistin’de değil,

aynı zamanda “Onun ünü bütün Suriye’ye yayılmıştı. Çeşit çeşit hastalıklara yakalanmış, ıstırap içinde olan, cine tutsak, saralı, felçli olanların hepsini ona getirdiler, o da onları iyileştirdi.” (Matta 4, 24). Rab, toplum yararına çalıştığı üç sene zarfında, yardıma muhtaç olanlara devamlı yardım ediyordu. Muzdarip ve sıkıntı çeken insanları teselli ediyordu.

Açlık çeken binlerce insanı doyurdu, fırtınalı denizde

tehlikeye düşenleri kurtardı, sırf yakınlarını teselli etmek için ölüleri bile diriltti. Kutsal İnciller, Rabbin insanlara yardım etmek için yaptığı kerametleriyle doludur.

Bu nedenle Kutsal Ayinlerimizde Rabbimizin, bize sunduğu sayısız kerametlerine karşı şükranlarımızı dile getirmek için, “iyi, hayırsever, merhametli, yaşamın savunucusu, bağışlayıcı, rahmet eyleyen” gibi ve bunlara benzer ifadeler pek sık kullanılıyor.

Rabbimiz, sadece O’nu hayırsever ve merhametli olarak tanımakla kalmamızla yetinmiyor. O’na benzememiz için bizi,

“Rab Babamız merhametli olduğu gibi siz de merhametli olun.” (Luka 6:36) diye teşvik ediyor.

21. Bölüm

Tanrı’nın Emirlerine Uymak

► Tanrı’nın emirlerine uymamız ve Tanrı’nın buyruğuna göre yaşamamız gerektiğini pek sık duyuyoruz. Peki, O’nun buyruğunun ve emirlerinin neler içerdiğini nasıl bilebiliriz?

Daha önce yazdığımız gibi Tanrı’nın istemi Kutsal Kitap’ta zikredilmiştir. Kutsal Kitabı tevazu ve öğrenme arzusuyla okuduğumuz zaman, ölümsüz gerçekleri anlamamız için Kutsal Ruh’un aydınlığından yardım istersek, Tanrı’nın istemi ve O’nun emirlerinin neler olduğu ortaya çıkıyor.

Tanrı, emirlerinin özünün kolayca hatırlanmasına, diğer buyruklarının da düzenlenmesini sağlayan emirlerinden en önemli sayılan on tanesini iki taş levha üzerine Sina Dağı’nın tepesinde Musa’ya sundu. Bunlar, “On Emir” olarak biliniyor.

Rabbimiz İsa Mesih kurtuluşumuz için faaliyetlerine başladığı zaman, Celile’de başka bir dağın tepesinde, onu dinlemeye koşan halkın önünde yaptığı konuşmasında, On Emrin kavramını iyice inceledi, geniş bir açıklamasını yaptı ve özenle yorumladı. Bu olay, “Rabbin Dağdaki Konuşması”

olarak biliniyor.

22. Bölüm

On Emir

► On Emir neyi içeriyor?

İki taş levha üzerine yazılan on emrin içeriği şudur:

1. Seni Mısır’dan, köle olduğun ülkeden çıkaran Tanrın Yahve benim. Benden başka tanrın olmayacak.

2. “Kendine yukarıda, gökyüzünde; aşağıda, yeryüzünde ya da yer altındaki sularda yaşayan herhangi bir canlıya benzer put yapmayacaksın. Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın.

3. Tanrın Yahve’nin adını boş yere ağzına almayacaksın.

4. Şabat Günü’nü kutsal sayarak anımsa. Altı gün çalışacak, bütün işlerini yapacaksın. Ama yedinci gün bana, Tanrın RAB’be Şabat Günü olarak adanmıştır.

5. Annene, babana saygı göstereceksin ki Tanrın RAB’bin sana vereceği ülkede ömrün uzun olsun.

6. Adam öldürmeyeceksin.

7. Zina etmeyeceksin.

8. Çalmayacaksın.

9. Komşuna karşı yalan yere tanıklık etmeyeceksin.

10. Komşunun evine, karısına, erkek ve kadın kölesine, öküzüne, eşeğine, hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin.” (Çıkış 20, 1-17 ve Yasa’nın Tekrarı 10, 1-4)

MÖ 13. yüzyılda yazılan bu emirler, o dönemin

insanlarının manevi durumu için, kendilerini saran karanlık tutkulardan ve yalancı putlara taparak kendilerini

alçatmalarından uzak tutmaya yeterliydiler. Fakat insanın kurtuluşu için yeterli değildiler. Bu yüzden Rabbimiz İsa Mesih, insanın tekrar “eski güzelliğine” kavuşabilmesi için kusursuz gerçeği ifşa etmeye ve insanı yeniden

şekillendirmeye dünyaya geldi! Böylece insan, Tanrı’nın evladı ve Tanrı Krallığının mirasçısı olma şerefine nail olacaktır.

23. Bölüm

Gerçek Mutluluk ve Kavramı

► Rabbimiz hakiki Hıristiyanın nasıl olmasını istiyor?

Rabbimiz, hakiki Hıristiyanın nasıl olmasını istediğini

“Dağdaki konuşması”nda izah etti.

İlkin, Eski Yunan metinlerinde her paragrafı (her maddesi)

“Ne mutlu ki onlara” (yani mutluluğa ermiş olanlar) ifadesiyle başladığı için “Mutluluk Kavramı” (Matta 5, 3-12) olarak zikredilen ve dokuz maddeden (paragraftan) ibaret

“Mutluluk”tan bahseden konuşmasında açıkça belli ediyor:

1. Ne mutlu ki ruhta yoksul ve bu bakımdan Tanrı’ya bağımlı olduklarını hissedenler gerçek mutluluğa ereceklerdir çünkü göklerin egemenliği onlarındır.

2. Ne mutlu ki kendi günahları ve dünyaya hükmeden kötülük için yas tutanlara çünkü onlar teselli edileceklerdir.

3. Ne mutlu ki yumuşak huylu olanlara! Onlar Tanrı’dan yeryüzünü miras alacaklar ve mevcut hayatta göksel mirasın nimetlerinden pay alacaklardır.

4. Ne mutlu ki aç ve susuzlar gibi, büyük bir coşkuyla Tanrı buyruğunun hüküm sürmesini arzu edenlere çünkü Tanrı onların taleplerine cevap verecektir.

5. Ne mutlu ki yakınlarının umutsuzluğuna ortak olanlar ve merhamet duyanlara çünkü onlar Yargı Gününde Tanrı’dan merhamet bulacaklardır.

6. Ne mutlu ki yüreği temiz olanlar! Onlar Tanrı’yı göreceklerdir.

7. Ne mutlu ki barışsever olanlar ve barışı sağlayanlar.

Onlar tanınacaklardır ve onlara Tanrı’nın Oğulları denilecektir.

8. Ne mutlu ki Tanrı’nın doğruluğu uğruna zulüm görenler! Göklerin Egemenliği onlarındır.

9. Ne mutlu ki sizlere, benden ötürü insanlar sizinle alay ettikleri, size sövüp zulmettikleri, yalan yere size karşı her türlü kötü sözü söyledikleri zaman ne mutlu size! Sevinin, sevinçle coşun! Çünkü göklerdeki ödülünüz büyüktür.

Tanrı’nın gönderdiği sizden önceki peygamberlere de öyle zulmettiler.

Rabbimiz bu “Gerçek Mutluluk” kavramlarıyla mevcut hayattan gerçek mutluluğun, coşkunun, sevincin, saadetin payını alan ve tüm bunları göksel krallıkta fevkalede bir şekilde tadacak olan ideal Hıristiyanı ustaca gözler önüne seriyor. Rabbimiz şöyle diyor:

“Tevazu ile düşünmek insanı göklere kadar yükseltiyor.

Tövbe onu arındırıyor, yeniliyor ve sakinleştiriyor. Temiz yürek ona Tanrı’yı görmesi için imkân veriyor. Yumuşak huyluluk, barışseverlik, merhamet, yardımseverlik Tanrı’ya benzemesine yardım ediyor. İncil’in dünyaya yayılması için beslenen misyonerlik tutkusu cennetin ebedi saadetini ödül olarak ihsan ediyor. Kovuşturmalar, ezalar, alaylar, iftiralar göklerdeki büyük ödülü garanti ediyor.”

24. Bölüm

Yasa’nın Yorumu

Yasa’nın Yorumu

Benzer Belgeler