• Sonuç bulunamadı

3.9. İyi tarım ve organik tarımın (bitkisel ve hayvansal üretimde) bölgede geliştirilebilme olanakları

3.9.2. Organik Tarım

Organik Tarım, ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içermekte olup, esas itibariyle sentetik kimyasal ilaçlar ve gübrelerin kullanımının yasaklanması yanında, organik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprağın muhafazası, bitkinin direncini arttırma, parazit ve predatörlerden yararlanmayı tavsiye eden, üretimde miktar artışını değil ürünün kalitesinin yükseltilmesini amaçlayan bir üretim şeklidir.

Organik Tarım; üretimde kimyasal girdi kullanmadan, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim biçimidir. Organik tarımın amacı;

toprak ve su kaynakları ile havayı kirletmeden, çevre, bitki, hayvan ve insan sağlığını korumaktır. Organik tarımın geçmişi 20.yüzyıla dayanmaktadır. Zira çevre bilinci ve ozon tabakasındaki incelme ve dünya geleceğinin tehlikeye girmesi gibi konular gündeme gelmiştir. Önceleri çok çeşitli yöntemler ve teoriler geliştirilmiş, hatta bu yöntemlere astrolojik boyutlar katılarak ay ve yıldızların etkisini de üretime katan ekoller ortaya çıkmıştır. Tüm bu ekoller incelendiğinde görülen temel öğe; ekolojik dengenin korunarak, bitkisel ve hayvansal üretimin birlikte aile işletmeciliği şeklinde

yapılması, dolayısıyla üretimden tüketime kısa devrelerin kurularak kendi kendine yeterliliğin sağlanmasıdır. Bu özelliği nedeni ile 1. ve 2. Dünya savaşları sırasında popüler olan organik tarım 1950 yılından sonra Amerika Birleşik Devletleri’nin Marshall yardımı ile önemini yitirmiş, sağlanan ekonomik katkılar ve aşırı desteklemeler sonucu entansif tarım süratle yayılmış, makineleşme, kimyasal ilaç ve gübreler ile kimyasal katkı maddeleri kullanılmaya başlanılmıştır. 60’lı yılların sonunda Avrupa Topluluğu’nun kurulması ve uyguladığı tarımsal destekleme politikaları, 1970 de pestisitlerin ve kimyasal gübrenin keşfi de bu gelişmeye katkıda bulunmuştur.

Ancak "Yeşil Devrim" olarak adlandırılan bu tarımsal üretim artışının dünyadaki açlık sorununa bir çözüm getirmediğini, aksine doğal dengeyi ve insan sağlığını süratle bozduğunu gören kişi ve gruplar bu konuda araştırmalara başlamışlardır. Bu araştırmaların sonucunda bilim çevreleri ve sivil toplum örgütlerinin baskısıyla 1979 yılından itibaren DDT grubu pestisitlerin kullanımı A.B.D.’den başlayarak tüm dünyada yasaklanmıştır. Bu durumda organik tarım tekrar gündeme gelmiş, 1980 yılından sonrada tüketicilerin baskısıyla aile işletmeciliği şeklinden çıkarak ticari bir boyut kazanmıştır. ABD’de 0-2 yaş grubu çocuk mamalarının imalinde organik ürünlerin kullanılmasını zorunlu tutan yasanın da bu ticari boyuta katkısını belirtmek gerekir.

Organik ürünler ticarete konu olunca beraberinde kontrol ve sertifikasyona ilişkin yasal düzenlemeler gündeme gelmiştir. Avrupa’da önceleri her ülke kendine göre bazı düzenlemeler yapmış, daha sonra 24 Haziran 1991 tarihinde Avrupa Topluluğu içinde organik tarım faaliyetlerini düzenleyen 2092/91 sayılı yönetmelik yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

Ülkemizde organik tarım faaliyetleri 1986 yılında Avrupa’daki gelişmelerden farklı şekilde, ithalatçı firmaların istekleri doğrultusunda, ihracata yönelik olarak başlamıştır. Önceleri ithalatçı ülkelerin bu konudaki mevzuatına uygun olarak yapılan üretim ve ihracata, 1991 yılından sonra Avrupa Topluluğunun yukarıda adı geçen Yönetmeliği doğrultusunda devam edilmiştir. Daha sonra 2092/91 sayılı yönetmeliğin 14 Ocak 1992 tarihinde yayımlanan 94/92 sayılı ekinde; Avrupa Topluluğuna organik ürün ihraç edecek ülkelerin uymak zorunda olduğu hususlar ayrıntıları ile belirtilmiş ve ülkelerin kendi mevzuatlarını uygulamaya koymaları ve bu mevzuatın da dahil olduğu çeşitli teknik ve idari konuları içeren bir dosya ile Avrupa Topluluğuna başvurmaları zorunluluğu getirilmiştir.

Avrupa Topluluğu’ndaki bu gelişmelere uyum sağlamak üzere Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı çeşitli kurum ve kuruluşların işbirliği ile Yönetmelik hazırlama çalışmalarına başlamış ve "Bitkisel ve Hayvansal Ürünlerin Organik Metotlarla Üretilmesine İlişkin Yönetmelik" 24 Aralık 1994 tarih ve 22145 sayılı Resmi Gazete’

de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

Yönetmelik; alternatif bir üretim sistemi olan ekolojik (organik) tarımın gerçekleştirilmesini sağlamak amacı ile çıkarılmış olup Türkiye’ de organik tarım yapan üreticilerin ürünlerinin organik olarak değerlendirilebilmesi için gereklidir. İster ihracat için olsun isterse yurt içi tüketim amacıyla üretilen ürünler bu yönetmelikte belirtilen kurallar doğrultusunda organik olarak değerlendirilirler. Yönetmeliğin çıkarıldığı yıl itibariyle yetersizliği söz konusu olmayıp, bugün için bilhassa ürünlerin Avrupa’ya ihraç edilmesi sebebiyle Avrupa Topluluğuna ait Organik Tarım Yönetmeliği ile uyum sağlaması gerekmektedir. Bu konuda Bakanlık Organik Tarım Komitesi ve Ulusal Yönlendirme Komitesinde üye olan resmi ve özel kuruluşlar ile bir çalışma yapılmaktadır.

Yozgat ilinin temiz tarım ve doğal alanlarının bulunması hem iyi tarım uygulamaları hem de organik tarım için çok uygundur. Sayısal olarak yükselme yerine kalitede markalaşma il için en avantajlı proje olacaktır. Bu nedenle bu tarımsal uygulama modelleri Yozgat ilinde desteklenmelidir. Desteklemelerin anlam kazanabilmesi içinde eğitim ve demonstrasyon çalışmalarının yapılması büyük önem arz etmektedir. Doğal alanlardan elde edilen organik ürünler konusunda da çalışmalar gerçekleştirilerek ilde rekabet gücü yüksek ürünler pazara sürülmelidir.

Tablo 3.9.2.1. Türkiye ve Yozgat ili organik hayvancılık verileri Çiftçi

GTHB verilerine göre Yozgat ilinde organik hayvancılık verisi bulunmamaktadır. Bu verilere ilave olarak Yozgat ilinde 1 adet arıcı 200 kovan varlığıyla 3.4 ton organik bal elde etmiştir (GTHB verileri 2015). Türkiye’de üretimi yapılan hayvancılık alanları ise sığır, manda, koyun, keçi, yumurta ve et tavuğu yetiştiriciliğidir.

Tablo 3.9.2.2. Türkiye ve Yozgat ili Bitkisel üretim verileri

Bitkisel üretimde Türkiye’de 1.164.202 ton üretim gerçekleşirken Yozgat ilinde bu üretimin sadece 1.342 tonu üretilmiştir (Tablo 3.9.2.2). GTHB Yozgat İl müdürlüğü verilerinde 2016 yılı itibariyle Yozgat’ta organik tarım yapan 5 çiftçi mevcuttur. Bu çiftçiler toplam 1.862 dekar alanda üretim yapmaktadır. Alanlarda ceviz, badem, kuşburnu, arpa, mısır, yonca, korunga, goji berry, yulaf, buğday ve aspir yetiştiriciliği yapılmaktadır. Hayvansal üretimde de arıcılık yapılmaktadır.

Tablo 3.9.2.3. Yozgat iyi ve organik tarım üretimi GZFT analizi

Güçlü Yönleri Fırsatlar

• Temiz bir çevrenin olması

• Geleneksel üretimin organik üretime yakın olması

• Proje ve hibe desteklerinin varlığı

• Yüksek kar oranı

• Pazarlama kolaylığı

Zayıf Yönleri Tehditler

• Bilgi kirliliği ve eksikliği en büyük problem

• Üreticilerin organik üretim sertifika işlemlerine olan olumsuz yaklaşımı

• Uzun süreli geçiş dönemleri (organik üretimde geçiş süreleri uygulanır) üreticileri sıkıntıya sokmakta

• Geçiş süresinde organik ürün olarak satış olmaması

• Birlik ve örgütlenme eksikliği

• Yozgat iç tüketiminin olmaması

• Sertifikasız üretimi organik olarak pazara sürme çabası

Yapılan GZFT analizinde de görüleceği üzere birçok güçlü yönü bulunan Yozgat ili için organik tarım çok önemlidir ve yapılabilirliği mümkündür. Üretim konusunda yapılacak çalışmalarla ihracata yönelik ürün yetiştiriciliği yapılabilir. Çünkü organik

ürünlerin hemen hemen hepsi ihracata yöneliktir. 2015 yılında 13.548.757 kg ürün ile 69.229.817 dolar gelir elde edilmiştir. Bu elde edilen gelirde Yozgat ili de yerini almalıdır. Bunlara ek olarak 2015 yılında ithal edilen ürünlere dikkat edildiğine en yüksek oranda buğday, mısır, ayçiçeği, soya, mercimek ve nohut tohumu ithal edilmiştir. Bu ürünlere dikkat edilecek olursa, Yozgat ilinde ekim alanı ve üretimi yoğun olan ürünlerdir. Ülkemiz için dezavantaj oluşturan ithalat konusunda Yzogat ili var olan potansiyellerini harekete geçirerek hem ekonomik hem de sosyal anlamda iyi bir konuma gelebilir. Bununla birlikte ülkemiz cari açığının kapatılmasına katkı sağlamış olur.

3.10. Yozgat ilinin tarımsal ürünlere ihtiyacı yüksek pazarlara yakınlığı ve