• Sonuç bulunamadı

ORGANİK TARIM VE TÜRKİYE

Prof. Dr. Ruhsar YANMAZ Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü

İnsanlar 1950’li yıllardan itibaren tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş yap-mışlardır. Kalkınmanın sadece endüstriyi geliştirmekten geçtiğine inanılması ile hızla ve-rimli tarım toprakları endüstri alanları için kullanılmış, tarımın verimsiz topraklara kaydırıl-ması ile verimlilik düşmüştür. Sanayileşme ile birlikte kırsal alanlardan kente göçün hızlan-ması sonucu, düşük olan tarımsal ürünlerin verimliliğini artırmak amacıyla 1960’lı yıllardan itibaren ‘Yeşil Devrim’ yani tarımsal üretimde yapay kimyasal gübreler kullanılmaya baş-lanması gündeme gelmiştir. Yeşil devrim’in hedefi başlangıçta insan ve hayvan beslenme-sinde olduğu gibi bitkiye istediği kadar besin maddesinin verilmesini sağlayarak verim ve kaliteyi artırmak olmuştur. Ancak üreticinin artan gübre miktarları ile verimin de arttığını keşfetmesi sonucu, gübreler dengesizce kullanılmaya başlanmıştır. Bitkideki hızlı büyüme ve gelişme, gübre dozlarının ayarlanamaması sonucu topraktaki fiziksel ve kimyasal yapı bozulmuş bu da bitki sağlığının bozulmasına neden olmuştur. Bitkiyi hastalık ve zararlılar-dan korumak amacıyla kültürel önlemlerin bir kenara bırakılarak umudun yapay kimyasal ilâçlardan beklenmesi sonucu bitkilerde hastalık ve zararlılarda ilâçların etkili maddelerine karşı dayanıklılık oluşmuştur. Yapılan ıslah çalışmaları ile dayanıklı çeşitlerin geliştirilmesi olanaksız hale gelince mikroorganizmaların genetik yapılarını değiştirme yoluyla dayanıklı-lık sağlama yoluna gidilmiştir.

Bitkisel üretimdeki verim ve kalite artışı, bitkisel ürünlerle beslenen hayvan yetişti-riciliğinde de verim ve kalite artışına neden olmuştur. Bu arada beslenmede kullanılan yemlerin yapısındaki bozulma, hayvanların kapalı ortamlarda ve koloniler halinde dar or-tamlarda yaşamaya zorlanması sonucu sağlık problemleri artış göstermiştir. Hızlı gelişmeyi sağlamak amacıyla kullanılan hormonlar ve ilâçlar da hayvanlarda insanlara da geçebilen bazı hastalıkların ortaya çıkışına neden olmuştur.

İnsanlar 2000’li yıllara yaklaşırken, hızlı yaşam temposu içinde hazır veya çabuk hazırlanabilen gıdaları tüketme yoluna gitmesi ile beslenme bozukluklarına bağlı hastalık-ların ve bu hastalıklardan kaynaklanan ölümlerin artması sonucu, tükettikleri gıdaları irde-lemeye başlamışlardır. Bu arada bozulan doğa dengeleri sonucu ortaya çıkan hava, su ve toprak kirliliği insanların, hayvanların ve bitkilerin yaşamını tehdit eder boyuta gelmiştir.

Bu durumda insanoğlu artık doğayla dost olarak yaşaması gerektiğine karar vermiş, gelecek nesillere devredilecek çevrenin korunması gerektiğini fark etmiştir. Üretimde kul-lanılan kimyasal gübre ile verim ve kalite artmış, ancak bitkilerin ve hayvanların sağlıklı gelişmesi için gerekli olan toprak işleme, sulama, ilâç kullanımı ve mekanizasyonda aşırıya kaçıldığı için verim giderek düşmeye başlamıştır. Bunun yanında toprakların tek tip ürün yetiştirilmesi sonucu tek yanlı ve sürekli sömürülmesi verim düşüklüğü yanında ürün kali-tesinin ve özellikle sağlık değerinin düşmesine neden olmuştur.

Toprakların verimliliğini kaybetmesinde sadece tarım etkili olmamıştır. Tarımın ge-rektiği gibi yapılamamasının yanında endüstrileşme sonucu yenilenemeyen enerji kaynak-larının aşırı tüketimi, çıkan atıkların çevreye yayılması da tarım toprakkaynak-larının kirlenmesin-de etkili olmuştur.

1980’li yıllara gelindiğinde gerek tarım ve gerekse endüstride kullanılan yöntem-lerin sürdürülebilir olması gerektiği gündeme gelmiş ve bilim adamları sürdürülebilir, yani toplumun sosyal yapısı ile uyumlu, kalkınmaya katkı yapan ve çevreyle dost üretim tekniklere yönelmişlerdir.

Günümüzde sürdürülebilir tarım sistemi olarak 2 sistemden söz edilebilmekte-dir. Bunlar:

İyi tarım uygulamaları Organik tarımdır.

İyi tarım uygulamaları denilen sistemde üretimde yapay kimyasalların bitki ve hayvan yetiştiriciliğinde gerektiği kadar verilmesi ve sağlıklı bitki, havyan ve insan yaşan-tısı için kültürel önlemlerin alınması ön plâna çıkarılmaktadır.

Organik Tarımın Özellikleri

Organik tarım toprak verimliliğini sürdürülebilir bir şekilde korumayı hedefleyen, bitki ve hayvan yetiştiriciliğinde organik kökenli girdi kullanımını esas alan (gübre, ilâç, büyümeyi düzenleyici vb), yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasını ön plâna çıka-ran, üreticiden tüketiciye kadar olan zincirin her aşamasının kontrollü olduğu ve kontro-lün belgesi olarak sertifikalandırmayı esas alan bir yetiştiricilik sistemidir.

Neden Organik Tarımla Yetiştiricilik Yapmalıyız?

1. Organik ürünler üretimde organik kökenli girdilerin kullanılması nedeniyle, ilâç, antibiyotik, hormon vb. kimyasal madde kalıntısı taşıma riski taşımazlar. Bu neden-le doğal bir tada sahiptir. Tat, koku ve bineden-leşimneden-lerindeki maddeneden-lerinin bozulmaması ne-deniyle daha sağlıklı ve lezzetli ürünlerdir.

2. Organik ürünlerin yetiştiriciliği sırasında çevrenin ve toprak verimliliğinin ko-runması esas alınır. Üretimde yapay

ya-ni sentetik ve geri dönüşümü olmayan kaynakların kullanılmasına izin verilmez.

Bu da hem üretimde çalışan hem de üretilen ürünleri tüketen kişilerin sağlık-lı olmasına katkıda bulunur.

3. Organik ürünleri tüketmekle sağlıklı ürünler tüketilmesinden ve üre-tilen ürünlerin doğaya zarar vermeyen yöntemler olduğunu ve üretimin kont-rol altında olduğunu bilmekten kaynak-lanan bir huzur ve mutluluk duyulur.

4. Organik üretim günümüzde kaybolmakta olan bitki ve hayvan çeşitliliğinin ko-runmasını esas aldığından kaybolan biyoçeşitliliğin artışına katkıda bulunur.

5. Organik tarımda toprağın, suyun ve doğal kaynakların aşırı tüketimine izin veril-mediği, toprak, bitki, hayvan ve insan arasındaki atık dönüşümünün esas alınması nede-niyle yetiştiricilikte daha az girdi, kullanılır. Bu da hem ekonomiye katkı yapar hem de çev-re kirliliğini engelleyici etkide bulunur.

6. Organik tarım toprak kaybını engellemeyi esas alır. Bu nedenle erozyonu koru-yucu etkisi vardır.

Organik tarımın yasakları

Organik tarımla yetiştiricilikte genetik yapısı değiştirilmiş materyal (GDO), yapay gübre, yapay kimyasallar, büyümeyi düzenleyicilerin kullanılmasına izin verilmez. Hedef toprak verimliliğini koruyacak önlemlerin alınmasıdır.

Organik Tarımın girdileri

Organik tarımla yetiştiricilikte hayvan ve bitki atıkları hem gübre hem de enerji kaynağı olarak kullanılır. İzinli olmak koşulu ile doğal yollarla üretilmiş, yavaş çözünen or-ganik ve inoror-ganik gübreler ile doğal olarak üretilmiş tarımsal ilâç kullanımına izin verilir.

Organik ürünlerle ilgili yanlış bildiklerimiz

Organik ürünler ve organik tarımla ilgili olarak yanlış bilgilendirme sonucu bazı ha-talı yaklaşımlar görülmektedir. Bunları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

Organik ürün yetiştiriciliği gübre ve ilaç kullanılmayan bir yetiştiricilik şekli değildir.

Her organik gübre ve ilâç verilerek yetiştirilmiş ürün organik demek değildir.

Organik tarım modern tekniklerin kullanıldığı bir yetiştiricilik sistemidir.

Organik ürünlerde de albeni önemlidir.

Sadece birkaç organik ürün tüketmekle organik beslendiğimizi söyleyemeyiz.

Organik yaşam felsefesini öğrenmeliyiz.

Organik tarım felsefesi nedir?

Organik yaşam felsefesi doğadaki yaşam düzenine uygun olarak paylaşma esasına dayanır. Doğada da her canlı için yaşamını sürdürebilecek yaşam koşulları ayrı ayrıdır. Yani bir canlının hoşlandığından diğeri hoşlanmaz. Birinin yediğini diğeri yemez. Böylece payla-şarak bir arada yaşamlarını sürdürürler. Bu yapı kavrandığında insanların da aynı şekilde canlılara zarar vermeden daha sağlıklı yaşanabileceği öğrenilmiş olur. Organik tarım da tamamen bu dengeleri koruyarak yaşamayı hedefler. Dolayısıyla organik tarım felsefesini benimseyen insanlar yararlı olabilecek her şeyin paylaşılması gerektiğine inanırlar. Çevre-ye karşı çok saygılıdırlar, aşırı tüketimden kaçınırlar, tüketemediklerini atmayıp, yararlı şeyler haline çevirip olmayanlara verirler.

İnsan ne kadar organik olarak beslense, organik malzemeden yapılmış ürünler kul-lansa da beyin olarak neşesini, üzüntüsünü, mutluluğunu başkaları ile paylaşmadıkça, ak-lından faydayı geçirmedikçe organik yaşamın içinde tam olarak yer aldığı söylenemez. Bu felsefe benimsendiğinde zamanla yaşamın daha huzurlu hale geldiği, kötülüklerin yok ol-duğu ve yaşamın güzelliğinin farkına varılabildiği görülecektir.

Dünya’da Organik Tarım

Dünya’daki organik üretime ayrılmış alanlar 2006 yılı verilerine göre 31.5 milyon ha’dır. Doğal toplama alanları da katıldığında 51,2 milyon ha’ın üzerinde bir alanda orga-nik tarım kurallarına uygun üretim yapılmaktadır. Bugün 130 ülkede orgaorga-nik tarım yapıl-maktadır. Organik tarıma geçiş yapan ülkelerin 90’ı gelişmekte olan ülkeler, diğerleri ise gelişmiş ülkelerdir. Buradan gelişmiş ülkelerin sağlıklı gıda üretiminin gelişmemiş ülkeler-den sağlandığını söyleyebiliriz. Organik tarıma ayrılan alanların özellikle 2000’li yıllardan sonra yükselişe geçtiği görülmektedir. Dünya’da en fazla organik tarım alanına sahip ülke-ler Avusturalya (12 milyon ha), Çin (3 milyon ha), Arjantin (2,8 milyon ha) ve İtalya (1 mil-yon ha)’dır. ABD, Brezilya, Almanya, Uruguay; İspanya ve İngiltere’de bu ülkeleri 800-900 bin ha’lık alanlarla izlemektedir. Buna göre 10 ülke Dünya’daki toplam organik alanın % 76’sına sahiptir. Avusturya, İsviçre, İtalya ve Finlandiya’da organik üretimin tarımsal üre-timdeki payı % 7’den fazladır. ABD, Arjantin, İtalya, Kanada ve Polonya 2006-2007 yılında üretim alanını 90-400 ha civarında artıran ülkeler arasında yer almaktadır.

Dünya’daki organik tarım pazarı 30 milyar dolar civarındadır. Amerika kıtası ve bu kıtada ABD en büyük Pazar payına sahiptir (13,7 milyar dolar), Bunu 13,7 milyar dolarla Avrupa kıtası izlemektedir. Avrupa’da en büyük pazarlar Almanya, Fransa, İtalya, ve İngil-tere’dir. ABD, Japonya ‘da önemli Pazar konumundaki ülkelerdir. Buna karşılık Avusturalya ve Yeni Zelanda da giderek büyüme kaydeden pazarlardır. Türkiye, Çin, Hindistan ihracatçı konumundadırlar.

Gelişmiş ülke-lerdeki organik ürün yetiştiriciliğinde üreti-min kontrolü ulusal sertifikasyon kuruluş-ları aracılığı ile yapılır-ken, gelişmekte olan ülkelerde ihracatçı ülkenin sertifikasyon kuruluşu aracılığı ile yapılmaktadır. Yine gelişmiş ülkelerde organik ürün tüketen-ler organik ürüntüketen-leri sağlıklı olmaları, çev-reye saygılı ürünler olmaları açısından

Türkiye’de Organik Tarım

Organik tarım Türkiye’de de diğer gelişmekte olan ülkelerdeki gibi aslında hep var olan ancak organik olduğunun farkında olunmamış bir tarım sistemidir. Ne zamanki Avru-pa ülkelerinden organik ürün talep edilmiş, o zaman organik ürünlerin farkına varılmıştır.

Dolayısıyla ilk gündeme gelişi 1984-85’li yıllarda olmuştur. İlk ciddi girişim 1992 yılında ETO (Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği)’nun E.Ü.Z.F. Bahçe Bitkileri Bölümü’nün giri-şimiyle kurulmasıdır. 1994 yılında yurt dışına gönderilecek ürünlerle ilgili yönetmelik çıka-rılmış, 2002 yılında Organik tarımın esasları ve uygulanması yönetmeliği çıkarılmıştır. Tür-kiye 2002 yılında AB’ye organik ürün ihraç eden 3. ülkeler listesine dahil edilmiş ve 2005 yılında da AB kurallarına uygun bir Organik Tarım Kanunu çıkarılmıştır.

Türkiye’de 2004 yılında 174 adet sertifikalı ürün, 13 044 adet üretici bulunmakta-dır. Organik ürünler için ayrılan alan doğadan toplama alanları da dahil olmak üzere 209 573 ha’dır. Organik olarak üretim alanı 108 598 ha’dır. Ülkemizin organik ürün üretimi de 218 388 t civarındadır. 2006 yılında ise sertifikalı ürün sayısı 204’e, üretici sayısı 14 401’e üretim miktarı da 309 522 t’na çıkmıştır. Üretim alanında ise azalma görülürken (100 275 ha), doğal alanlar dahil toplamda artış (192 789 ha) olmuştur. Bu da doğal alanlardan top-lamanın artış gösterdiğini göstermektedir. Ülkemizdeki üretim alanlarının % 0.1’i organik tarıma ayrılmıştır (www.tarim.gov.tr). Hayvansal üretimdeki gelişme biraz yavaş görünse de gelecekte artış beklenmektedir. Yumurta üretiminde artış görülmektedir (2004’de 92 500 adet, 2006’da 270 000 adet).

Ülkemizdeki organik üretim yapılan alan Ege Bölgesi’nde bulunmakta, bunu Gü-neydoğu Anadolu ve Akdeniz Bölgesi izlemektedir. Üretici sayısı yönünden ise sıralama Ege Bölgesi, Karadeniz Bölgesi ve Doğu Anadolu Bölgesi şeklindedir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde alan fazla olmasına rağmen üretici sayısı yönünden son sırada yer almaktadır.

Türkiye’de organik üretim sözleşmeli tarım modeline uygun olarak yapılmakta, üretim çoğunlukla yurt dışı odaklı olduğu için, üretimin kontrolünde ihraç yapılacak ülke-nin standartları dikkate alınmakta ve ihracatçı kuruluşun istediği kontrol kuruluşu aracılığı ile yapılmaktadır.

Organik ürün üretiminde saklama ömürlerinin fazlalığı nedeniyle işlenmiş ürünlere talep daha fazla olmaktadır. Dolayısıyla kuru ve kurutulmuş meyve ve bakliyat ile meyve suyu, reçel, bitki çayları ile baharat bitkilerinin daha fazla üretimde yer aldığı görülmekte-dir.

Türkiye’nin organik ürün ihracatı 1998 yılında 8,6 t iken, 2004 yılında 19,2 t’a çık-mış, ancak 2006 yılında 10,4 t’na düşmüştür Buna karşılık elde edilen gelir de 1998 yılında 19,4 milyon dolarken, 2006 yılında 28,2 milyon dolara çıkmıştır (www.tarim.gov.tr). Ülke-mizden en fazla kurutulmuş meyve ve sebze ihracatı yapılmakta, bununla birlikte, taze meyve ve sebzeye de talep olmaktadır. Türkiye’den Dünya’nın değişi yerlerindeki 27-30 ülkeye organik ürün ihracatı yapılabilmektedir. Şu anda şanslı ürünler olarak kuru, kuru-tulmuş, dondurulmuş meyve sebze, baharat bitkileri, baklagiller, pamuk elyafı, işlenmiş

ürünler görünmektedir. Bu ürünlerin ortak noktası, dayanıklı ve raf ömrü uzun ürünler olmalarıdır. Organik ürün pazarında yer alan ülkeler arasında ilerisi için Türkiye’nin süt, bal, sebzeler, baklagiller, baharat ve tıbbi bitkiler, kuru meyveler, fındık, buğday, susam, işlenmiş sebze yönünden şansı bulunmaktadır. Dış pazarlara satılan organik ürünlerin fiyatları da 1-15 dolar arasında değişiklik göstermekte, çam fıstığı, ceviz, Antep fıstığı , biber en yüksek fiyatla satılan ürünler arasında yer almaktadır.

İhracat değerlerimizin yıllar içindeki değişimi, bize organik tarım pazarında uzun süreli bir yer edinebilmemiz için üretimde istikrarlı olunmasını, kuru ve kabuklu meyve-lerdeki avantaj korunması gerektiğini, işlenmiş ürünlere yönelinmesi gerektiğini, ihracatçı ülkelerin üretici ülkeler olduğunun unutulmaması gerektiğini, AB ülkelerine yakınlık fak-törünün değerlendirilmesi gerektiğini göstermektedir.

Türkiye’nin organik ürün dış pazarında söz sahibi olabilmesi için sürekli pazar araştırması yapılmalı, etkili pazarlama ağının kurulması, ürün işleme tekniklerinin gelişti-rilmesi ve yerli girdi sağlama yolları araştırılmalıdır.

Türkiye’nin Organik Üretimdeki Güçlü ve Zayıf Yönleri

Ülkemiz diğer ülkelerle karşılaştırıldığında organik tarım açısından önemli avantaj-lara sahiptir. Bu avantajları aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür.

Ekolojik zenginlik

Üretimde teknolojinin tam yerleşmemiş olması Kimyasal kullanımının sınırlı olması

Kırsal kesimde yaşayan halk Dış pazarlara yakınlık

Bu avantajların iyi kullanılabilmesi için eksik yönlerimizin de belirlenerek gerekli önlemlerin alınması yoluna gidilmelidir. Türkiye’nin organik üretimdeki zayıf yönlerini aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

Organik tarım konusundaki bilgi yetersizliği Üretimin dış pazarı hedef alması

Ülkesel standartların oluşturulamaması Kayıt sisteminin yetersizliği

Organizasyonluk

Türkiye’de Organik tarıma yapılan destekler

Organik tarım ülkemiz için gelişmekte olan bir sektör olduğundan desteğe muh-taçtır. Üreticiler organik tarıma eğilimli olsalar da sertifikasyon ücretleri ve pazarlama aşamasında sıkıntılar yaşadıklarından üretim süreklilik gösterememe riskine sahiptir.

Destekler, üretim, sertifikasyon ücretlerine ve pazarlama aşamasında yapılabilir. Ülke-mizde çoğunlukla üretime destek yapma modeli benimsenmiştir. Bu amaçla en fazla 5 yıl vadeli üretici kredisi verilmektedir. Ayrıca 1,5 yıl vadeli işletme kredisi alma şansı vardır.

Bunun yanında organik tarım yapacak üreticilere diğer kredilerde % 60 indirim uygulan-maktadır. Bu şekilde 2004-2007 yılları arasında 1584 girişimciye 45 248 000 YTL destek ya-pılmıştır. 2007 yılında doğrudan gelir desteği olarak verilen destek miktarı da 3 YTL/da’dan 5 YTL/da’a çıkarılmıştır. Doğrudan gelir desteğinden 2005 yılında 1042 üretici (131 275 YTL) ve 2006:yılında da 1536 üretici (351 565 YTL) yararlanmıştır.

Organik üretim yapan üretici nereye kadar desteklenmelidir?

Organik tarımla uğraşan üretici ve işletmeciler devlet desteğinden yararlanmalıdır.

Ancak devletin geri ödemeleri kontrol etmesi gereklidir. Aksi durumda üretici ürününü sa-tamadığında organik tarımdan vazgeçebilecektir.

Devletin verdiği doğrudan üretim desteğinin arazi sahiplerine değil, gerçekten tar-lada veya işletmede üretimin içinde bulunan kişilere verilmesi gereklidir. Çoğunlukla, arazi sahipleri arazilerini kiraladıkları için destek üreticiye ulaşmamakta ve arazi sahipleri zengin-leşirken üretici fakirleşmektedir.

Türkiye’nin Organik tarımdaki 2012 hedefi

Organik tarımın ülkemizde gelişmesi için devletin bazı hedefleri bulunmaktadır.

2012 yılı için bugün 30 milyon dolar civarında olan ihracatımızın 1 milyar dolara çıkarılması, iç tüketimin 100 milyon dolara çıkarılması hedeflenmektedir. Tarım Bakanlığı tarafından hazırlanan raporda hedefler aşağıdaki başlıklarda toplanmıştır.

Tanıtım ve pazarlama: Organik ürünleri tanıtmak ve pazar alanını genişletmek ama-cıyla katma değeri yüksek ürünlere yönelme, ulusal ve uluslar arası fuarlara katılım, eko-turizme önem verilmesi ve büyük mağaza zincirlerinin organik ürün taleplerinin artırılması plânlanmaktadır.

Üretim-Arge: Bir sektörün gelişmesi üzerinde araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin yapılmasını gerektirir. Bu nedenle üretimi geliştirmeye katkıda bulunacak, yöresel ürünler ve yerli çeşitlerin korunmasını sağlayacak, yerli girdi kullanımı ve üretimini geliştirecek araştırmalara gerek duyulmaktadır. Ayrıca ürün borsalarının geliştirilmesi konusunda da araştırma çalışmalarının yapılması gerekmektedir.

Veri ve envanter toplama: Ülkemizin en önemli problemlerinden birini özellikle ta-rım sektöründe sağlıklı verilerin bulunmaması oluşturmaktadır. Organik tata-rım kayıtlı bir üretim sistemi olduğu için üretim, ihracat, ithalat ve tüketim rakamlarını toplamanın daha kolay olacağı tahmin edilmektedir. Bu nedenle bu verilerin tek kaynakta toplanmasını sağ-layacak mevzuat değişikliklerinin yapılması gereklidir.

Politika ve destekler: Organik tarım pazarı sürekli gelişme ve değişim gösterme eği-liminde olan bir sektördür. Bu nedenle kısa ve uzun süreli politikaların belirlenmesi ve des-teklemelerin de buna göre yapılması gereklidir. Bu amaçla TİGEM işletmelerinin organik tarım yapılması koşulu ile özel kuruluş ve kişilere açılması, yenilenebilir enerji kaynakları bulma ve istihdam yaratma, iç pazarı destekleme, ekolojik bölgeleri belirleme konularında politika oluşturulması hedefler arasındadır.

YARARLANILAN KAYNAKLAR Anonim 2008. www. tarim gov.tr

TÜRKİYE EKONOMİSİNDE

Benzer Belgeler