• Sonuç bulunamadı

2.4 Entelektüel Sermayenin Ölçülmesi ve Raporlanması

2.4.2 Entelektüel Sermayeyi Bileşen Bazında Ölçmede Kullanılan Yöntemler

2.4.2.3 Maddi Olmayan Varlıkları İzleme Modeli

Maddi olmayan varlıkları izleme modeli hizmet ve muhasebe şirketi olan Konrad şirketler grubunun Karl Erick Sveiby liderliğinde “The Invisible Balanced Sheet (Görünmeyen Bilanço) kitabını yayınlamasıyla diğer organizasyonların da dikkatini çekmiştir. Sveiby bu kitabında insan emeğini ölçmede paranın maddi bir gösterge olarak kullanılmasının önüne geçilmesi gerekliliğini savunarak, geleneksel muhasebe sistemlerinden kopmanın zamanının geldiğinin önemle üzerinde durmuştur (Erkuş, 2004: 317-318; Suciu, 2006: 17). Maddi olmayan varlıkları izleme modeli geleneksel finansal tabloların aksine, geleceğe yöneliktir ve geleneksel muhasebe ve finans yöntemlerinin “bilgi” unsurunu da içine alması gerekliliğini önermektedir (Akyüz, 2005: 104; Erkuş, 2004: 318).

Sveiby bu modelde bilançoda görünmeyen maddi olmayan varlıkları dışsal yapı (Marka, müşteri ve tedarikçi ilişkileri), içsel yapı (örgüt, yönetim, yasal prosedür, arge) ve personel yetkinliği (eğitim, tecrübe) olmak üzere üç grupta toplayarak, büyüme, yenilenme, etkinlik ve istikrar göstergelerini ele alarak ölçmeye çalışmıştır (Akyüz, 2005: 104; Bontis, 2000: 14; Çetin, 2005: 366; Suciu, 2006: 17). Sveiby bu üç göstergenin ölçülmesindeki başarının yönetim kontrolünü etkileyeceğini önermektedir (Bontis, 2000: 13; Çetin, 2005: 366). Aşağıdaki Tablo 2.4.’de bu göstergelerin neler olduğu ayrıntısı ile yer almaktadır (Bontis, 2000: 14; Demir ve Taşkın, 2008: 1701; Erkuş, 2004: 319):

Tablo 2.4 Maddi Olmayan Varlıkları İzleme Göstergeleri

Dışsal Yapı İçsel Yapı Personel Yetkinliği

Büyüme Hacmi Bilgi Teknolojileri

yatırımı

Firma yeteneklerini güçlendiren müşterilere satış payı

BÜYÜME & YENİLENME Pazar payının büyümesi

Ar-Ge’ye ayrılan zaman Profesyonel deneyimin gelişimi

Müşteri memnuniyeti Yönetim tutum indeksi: personel, müşteri, örgüt kültürü

Profesyonellerin devir hızı

Kalite endeksi

ETKİNLİK & İSTİKRAR

Birim Müşteri karı Destek personeli oranı İşgören başına katma değer

Birim işgören satışı Destek personeli birim

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3 REKABET GÜCÜ

Bu bölüm başlığı altında çalışmanın üçüncü değişkeni olan rekabet gücü kavramı tanımlanarak, rekabet gücünü açıklamak için ele alınan unsurlara değinilecek ve işletmelerin sürdürülebilir rekabet üstünlüğü elde etmesinin öneminden hareketle konu hakkında aydınlatıcı bilgiler verilmeye çalışılacaktır.

3.1 Rekabet Gücü Kavramı

Küreselleşmenin doğurduğu yoğun rekabet ortamı ülkeleri geleneksel rekabet alanları dışında yeni alanlar bulmaya itmiştir. Öne çıkan yeni alanlar hizmet ağırlıklı (sağlık, eğitim, eğlence, spor, rekreasyon, turizm vb.) sektörlerdir. Özellikle de turizm son yıllarda tüm dünyada hızlı gelişim gösteren sektörlerin başında gelmektedir. Araştırmalar hizmet sektörünün milli hasılalar içindeki payının artmakta olduğunu ve özellikle de gelişmiş ekonomilerde bu oranın %80’lere varabildiğini ortaya koymaktadır (Altunışık, 2009: 4).

Hizmet ağırlıklı sektörler içinden örneklem olarak ele aldığımız konaklama işletmelerinin içinde bulunduğu piyasa tipinin, bölgesel, ülkesel ya da uluslararası düzeyde monopöllü rekabet özelliği göstermesi dolayısıyla, günümüzde daha sert rekabetçi bir ortamda bulunmaları ve rekabetin gelecekte daha da artmasının beklendiği düşünüldüğünde sadece başarılı işletmeler yeterli karlılıkta çalışabilmektedir. Bununla birlikte iç ve dış olumlu değişimleri yakalayamayan ya da olumsuz etmenlere karşı koyamayan konaklama işletmeleri ise, mali ve ekonomik yönden sıkıntıya girmekte, zarar etmeye başlamakta ve piyasadan çekilme kararına kadar gitmektedir (Türksoy, 2007: 100-101). Bu nedenle bu çalışmada konaklama işletmeleri için hayati öneme sahip “rekabet” ve “rekabet gücü” kavramlarına yer vermek faydalı olacaktır.

Rekabet konusu sadece iktisat biliminin değil, psikoloji ve sosyoloji gibi bilimlerin de araştırma konusudur ve birçok farklı tanımı yapılmıştır. Sözlük anlamına bakıldığında (Ana Britannica, 1990: 341) “Aynı ya da farklı türden canlılar arasında sınırlı kaynakları kullanma zorunluluğunun yarattığı ilişki” olarak karşımıza çıkan rekabet kavramı çalışmanın amacına uygunluğu açısından iktisadi anlamda ele alınacaktır.

İktisat biliminin ortaya çıkış nedeni olarak, dünyada sınırlı kaynak bulunmasına rağmen, insanoğlunun istek ve ihtiyaçlarının sınırsız olması, insanların yaptıkları tercihler ile bu tercihler arasındaki ilişki olarak düşünülebilir. Bu şekilde ele alındığında pazar

koşullarının sürekli değiştiği bir ortamda kaynakların da kıt olma durumu rekabeti doğurmaktadır.

Rekabet kavramını iktisadi anlamda Yaldız (2007: 10)’ın deyimiyle; insani hakların garanti altına alınarak, hiçbir imtiyaz ya da ayrıcalığın tanınmadığı eşit koşulların oluşturulması ile, belli kural ve kısıtlamalar çerçevesinde iktisadi temele dayanan, kıt olan bir şeyi paylaşmak veya elde etmek adına oynanan bir oyun yahut bir yarış olarak tanımlamak mümkündür. Kavramı işletme bazında ele aldığımızda ise Ülgen ve Mirze (2004: 94)’nin değindiği şekliyle; işletmenin ana pazarında yer alan doğrudan ya da dolaylı olarak mal ve hizmet sunmaya çalışan işletmelerin faaliyetlerinin toplamı olarak tanımlanabilmektedir.

Türk rekabet kurumunun tanımına göre ise (TRK, 2014: 164) rekabet kavramı “mal ve hizmet piyasalarındaki teşebbüsler arasında özgürce ekonomik kararlar verilebilmesini sağlayan yarış” olarak ifade edilmektedir.

Küreselleşen dünyada işletmelerin yaşamsal faaliyetlerini nasıl devam ettirecekleri en önemli sorunlarından birisidir. İşletmelerin yaşamsal faaliyetlerini devam ettirebilmek için yoğun rekabet ortamında kendilerini ayakta tutabilmeleri, pazarda rekabet gücünü sağlayabilmeleri ve sürdürülebilir konuma getirebilmeleri gerekmektedir. “Rekabet gücü” konusu ile ilgili yazın incelendiğinde farklı teorilerin geliştirildiği görülmektedir.

Rekabet gücü kapsamında baskın olarak kullanılan teori 1980 yılında Michael Porter’ın geliştirdiği rekabet güçleri yaklaşımı ya da Porter’ın beş gücü olarak adlandırılan yaklaşımdır. Porter iş çevresinde işletmelerin gelecekteki rekabet durumunu, stratejik karar ve davranışlarını etkileyebilecek beş ana faktörün bulunduğunu, bu faktörlerin ayrıntılarıyla incelenerek rekabet stratejilerinin geliştirilmesi gerekliliğini savunmuştur ve bu beş gücü aşağıdaki gibi sıralamıştır (Karacaoğlu, 2009: 167-172; Ülgen ve Mirze, 2004: 94-101):

Olası Rakipler: İş çevresine girebilecek yeni firmalar ve onların yarattığı tehdittir.

İkame Mallar: İşletmenin ürününe alternatif olarak kullanılabilecek mallar ve onların

yarattığı tehdittir.

Tedarikçilerin Pazarlık Gücü: İşletmeye mal ve hizmet sağlayan işletmelerin pazarlık

gücünün yüksek olması durumunda, işletmeye kendi kararlarını kabul ettirebileceklerdir.

Müşterilerin Pazarlık Gücü: Müşteri işletmenin varlık nedeni ve gelir kaynağıdır. Bazı

durumlarda müşteriler işletmenin kararlarına uymak zorunda kalır iken, bazı durumlarda işletme müşterinin istek ve ihtiyaçlarına göre hareket etmek zorundadır ki, bu durumda işletme müşteri grubunun pazarlık gücüne göre kendisini yönlendirecektir.

Pazarda Yer Alan Rakipler Arasındaki Rekabetin Şiddeti: Aynı veya benzer ürünleri aynı

müşteri grubuna satmaya çalışan işletmeler kesin vardır ve aralarında her zaman rekabet söz konusu olmaktadır.

Bilgi çağı olarak adlandırılan 1990’ların başından itibaren, işletmelerin sahip olduğu maddi varlıklarının diğer işletmeler tarafından kolaylıkla taklit edilebileceği, o nedenle işletmeye rekabet avantajı sağlayan unsurların işletmenin sahip olduğu maddi olmayan varlıkları olduğu görüşü hakim olmuştur.