• Sonuç bulunamadı

Eğitim programlarında ve öğretim sürecinde, okuma ve okunandan anlam kurma becerilerini kazandırmak insanın hayatını anlamlı hale getirmesine yapılan en büyük katkı olarak yerini almaktadır. Bundan dolayı bu beceriyi öğrencilere nasıl kazandırıp geliştirecekleri konusunda öğretmenlerin bilgili ve becerili olmaları gerekmektedir. İnsana ait temel özelliklerden biri olan okuma sihirli bir süreçtir ve birçok faktör tarafından etkilenir. Okuma, insanın yeni kelimeler öğrenerek, farklı anlayışlar kazanarak, yaratıcılığını geliştirerek ufkunu genişletir ve derinleştirir. Ancak bütün insanlar bireysel ve çevresel farklılıklar nedeni ile okumadan aynı zevki alamazlar ve aynı okumayla ilgili aynı becerileri geliştiremezler. Acaba bu farklılıkları ne kadar azaltabiliriz? Azaltabilir miyiz? İşe doğru yöntemlerle ve uygun zeminde başlanırsa bu sorulara olumlu cevap verilebilir. (Akyol, 2012:33).

Okuma, yazılı ve görsel materyallerden bilgi edinmede bireylerin kullandığı önemli bir beceridir. Bu beceri göz ve ses organlarının çeşitli hareketlerini ve zihnin yazılı sembolleri anlamasını gerektirir (Demirel, 2002).

Okuma, yazar ve okuyucu arasında aktif ve etkili iletişim gerektiren dinamik bir anlam kurma sürecidir. Okuma, yapılandırıcı yaklaşıma göre ön bilgilerle metindeki bilgilerin bütünleştirildiği ve yeniden anlamlandırıldığı bir süreçtir. Bu süreç anlama, zihinde yapılandırma, görme ve seslendirme gibi beyin göz, sesimizin çeşitli işlemlerinden oluşmaktadır. Önce çizgi, harf veya sembollerin algılanmasıyla başlamakta, ardından dikkat yoğunlaştırılarak kelime ve cümlelerin anlamı bulunmaktadır. Cümle ve paragraflardan önemli görülenler, ilgi duyulanlar seçilmekte bunlar, sıralama, sınıflama, ilişkilendirme, sorgulama, analiz-sentez, değerlendirme gibi çeşitli zihinsel süreçlerden geçirilmektedir. Bu şekilde oluşturulan bilgiler, okuyucunun ön bilgileriyle birleştirilmekte ve yeniden anlamlandırılmaktadır (Güneş, 2014:128).

Okuma, basılı sözcükleri kavrama ve yorumlaya dayanan zihinsel bir etkinlik ya da gözün satırlar üzerinde sıçraması, gözlerin ve ses organlarının çeşitli hareketlerinden ve zihnin yazılı sembolleri anlaması sonucu kelime şekillerini görerek bunların anlamlarını kavrama ve seslendirebilme biçiminde tanımlanmaktadır (Tazebay, 1997,

Köksal, 2001, Öz, 2001). Buradan anlaşılıyor ki okuma için satırlar üzerinde gözün sıçrama hareketlerine ihtiyaç vardır. Gözün bu sıçramalar sonucu hız kazanması karşılaşılan kelime şekillerinin daha önceden tanınmış olmasına bağlıdır.

Bir yazıyı okurken göz, satır üzerinde kayarak ilerlemez. Birbiri arkasına sıçramalar yaparak satırın bir parçasını görür. Her sıçramanın arkasından bir duraklama yapar, sonra yeni bir durum alarak satırın diğer parçasına geçer. Asıl okuma, bu sıçramalardan sonra gözün belirli bir noktaya odaklandığı duraklama sırasında olur. İyi bir okuyucu için sıçramalar, zayıf okuyuculara nazaran daha geniş bir mesafeye sahiptir. Bu yüzden, iyi okuyucularda duraklamalar daha az olmaktadır. Göz, okurken kelimelere ne kadar aşina ise, bir sıçramada kavradığı alan da o kadar geniş olur. Göz, kelime klişelerine ve bunların muhtevalarına alışık olmadığı zaman, satır üzerinde ritmini bozan birtakım gerileme hareketleri yapar. Gerileme hareketleri çabuk okumayı ve okunanı çabuk anlamayı güçleştirir. Sesli okumada satırın gözle kavranan parçası, seslendirilen kısımdan daha uzundur. Bu göz mesafesi, zayıf okuyucularda kısa, iyi okuyucularda daha uzundur. Hatta başlangıçta böyle bir mesafe yoktur. Bütün bunlar, gözün okuma sırasında harfleri teker teker değil, kelimeleri genel şekilleriyle, hatta satırın büyük bir kısmını bir anda kavradığını ortaya koymaktadır. (Yalçın, 2002: 47)

Ülkemizde okuma eğitimi üzerine yazılan ve söylenenleri bir araya getirdiğimizde, bilgilerin genellikle birbirini tekrar ettiği görülmektedir. Konu ile ilgili olarak edinilen sayısal verilere göre Türkiye okuma alışkanlığı bakımından çoğu Afrika ülkesinden geri kalmış durumdadır. Japonya’ da toplumun % 14’ü, Amerika’da %12’si, İngiltere ve Fransa’da toplumun %21’i düzenli kitap okurken bu oran Türkiye’de % 0,001 yani on binde bir. Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Raporu’nda kitap okuma oranında Türkiye, Malezya, Libya ve Ermenistan gibi ülkelerin bulunduğu 173 ülke arasında 86. sıradadır (http://blog.milliyet.com.tr/turkiye-nin-kitap-okuma-aliskanligi).

Uluslar Arası Eğitim Başarılarını Belirleme Kuruluşu (IEA). Uluslar Arası Okuma Becerilerinde Gelişim Projesi (PIRLS) çerçevesinde, 35 ülkede, ilköğretim 4. sınıf öğrencileri arasında bir araştırma yaptırdı. Bu araştırma kapsamında Türkiye’de 62 ilde 154 ilköğretim okulunda toplam 5390 öğrencinin okuma yeterlilikleri tespit edildi.

Araştırma sonucunda, Türk öğrencilerin okuma becerilerinin uluslararası standartların altında olduğu ortaya çıktı. Bu sonuca göre, okuma eğitimi üzerinde daha dikkatle durmak ve bu konuda gerekli tedbirleri zaman geçirmeden almak gerekmektedir. Okumayı öğrenme ilkokul birinci sınıfta kısa bir zamanda gerçekleşmesine rağmen okuma becerilerini geliştirme uzun yıllar sürmektedir. Okul öncesi dönemle başlayan ilk okuma yazmayla süren ve ileri sınıflarda üst düzey okumaya kadar giden bir süreçtir. Okuma sürecini yapılandırıcı yaklaşım gelişimsel ve etkileşimsel olarak iki gruba ayırmıştır. Gelişimsel anlayış, okuma öğrenme sürecini okul öncesinden üst düzeye kadar çeşitli süreçlere ayırmaktadır. Etkileşimsel anlayış ise; okumanın okuyucu-metin-ortam gibi etkileşimlerle gerçekleştiğini açıklamaktadır. Kısaca okuma becerileri uzun bir süreç içerisinde çeşitli etkileşimlerle geliştirilmektedir (Güneş, 2014:140).

Okuma öğretiminin temel hedefi çocuğa yazı ve çizim dilini iletişim kurmada aktif bir şekilde kullanma yeteneklerini kazandırmaktır. Okuma zihinsel bir süreçtir ve doğrudan gözlenmesi mümkün değildir. Günümüzde okumanın en önemli amacı “okunandan anlam kurmadır yani anlamı yapılandırmadır (Güneş, 1997:55).

2.3.1. Okuma Öğretiminin Amaçları

Okumanın amacı; anlamı kavramak olduğuna göre, kelime şekillerinin, anlamlarıyla aynı zamanda kavranması gerekir. Anlam, hem kelimelerin özel şekillerini tanıma, hem de söz gelişinden yararlanılması bakımından okumanın en önemli unsurunu teşkil eder (Aytaş, 2005:2). Günümüzde okuma öğretiminin amacı dil ve iletişim becerileri yanında, düşünme, anlama, sorgulama, sınıflama, analiz- sentez yapma gibi zihinsel becerileri de geliştirme olarak anlaşılmaktadır. Bunlara ek olarak çağdaş toplumun gereklerini yerine getirme, bilinçli kararlar verme, öğrenmeyi sürdürme gibi sosyal becerileri ve zihinsel bağımsızlık becerilerini geliştirme olarak ele alınmaktadır. Okuma öğretiminin amaçları genel olarak şöyle sıralanmaktadır:

Dil becerileri: Okuma öğretiminin en önemli amacı yazılı dil becerilerini geliştirmek

İletişim becerileri: Birey çevresindeki yazıları anlamak için okumak zorundadır.

Okuma yazılı iletişim becerilerinin temel öğesidir. Bireyin bilgileri etkili bir şekilde alması, okuma becerilerini geliştirmesine bağlıdır.

Öğrenme ve anlama becerileri: Birey çevresini saran dünyayı, olayları, olguları,

geçmişini vb. okuyarak anlar. Okuma bireyin öğrenme ve anlama becerilerini geliştirir.

Zihinsel beceriler: Birey okuma yoluyla düşünme, anlama, sorgulama, sorun çözme,

eleştirme, analiz, sentez, değerlendirme vb. zihinsel becerilerini geliştirmektedir.

Sosyal beceriler: Birey okuyarak sosyal olayları öğrenmekte, ait olduğu kültürel

değerleri tanımakta ve uymaktadır.

Zihinsel bağımsızlık becerileri: Birey okuma yoluyla karar verme ve seçme,

amaçlarını gerçekleştirme, ihtiyaçlarını ve haklarını savunma becerilerini gerçekleştirmektedir (Güneş, 2014:141).

2.3.2. Okuma Türleri

Okumanın çeşitli türleri bulunmaktadır. Bunlar okuyucunun amacına (eğlenmek, bilgilenmek vb.), metnin türüne (seçmeli okuma, tam okuma vb.), kullanılan materyale (kitaptan okuma, ekrandan okuma vb.), kullandığı yönteme (sesli, yarı sesli, sessiz okuma vb.) ve kişilere (bağımsız okuma, paylaşarak okuma, birlikte okuma vb.) göre farklı gruplara ayrılmaktadır. Okuma öğretim sürecinde en çok sesli ve sessiz okuma üzerinde durulmaktadır (Güneş, 2014:149). Akıcı okuma becerilerini geliştirmek için bağımsız, paylaşarak, rehberle ve güdümlü okuma türleri de önemli okuma türleri arasındadır. Aşağıda bazı okuma türleri verilmiştir.

2.3.2.1. Sesli okuma

Sesli okuma, gözle algılanıp, zihinle kavranan sözcük ya da sözcük kelimelerinin konuşma organı yardımı ile söylenmesidir. Bu okumanın tam anlamıyla başarılı olabilmesi için okuyucunun yazıdaki anlamını kavramasına, sesin ton ve vurgu bakımından ayarlanmasına ihtiyaç duyulmaktadır (Çelenk,2003). Sesli okuma

dinleyenlere, etkili dinleyebilmesi ve zevk vermesi bakımından önemli olmaktadır. Aynı zamanda dinleme alışkanlığının kazandırılmasında da etkili olmaktadır. “Sesli okuma, gözle algılanıp zihinde kavranan kelime ve kelime gruplarının konuşma organları ile söylenmesidir” (Ünalan, 2001: 86). Göz, yazının görüntülerini almakta, bunlar ses organlarıyla seslendirilmekte seslendirilen kelimeler duyulmakta ve zihne gönderilmektedir. Sesli okuma öğrencilerin okumayı öğrenmesine, dinleme alışkanlığı kazanılmasına ve okuma düzeylerinin tanınmasına hizmet etmektedir. Bu amaçla sesli okuma ilk okuma-yazma öğretiminin başında önemli bir çalışma olarak dikkat çekmektedir.

2.3.2.2. Sessiz okuma

Sessiz okuma, ses organlarının her hangi birini hareket ettirmeden, gövde ve baş hareketleri yapmadan, yalnız gözle yapılan okumadır (Kavcar ve diğer, 2003:44). Sessiz okumada göz yazıyı görür görmez tanımakta ve belleğe göndermektedir. Bu okuma türünde ses telleri, ses dalgaları, dil ve kulak okuma sürecinden çıkarılmaktadır. Sessiz okuma ile okuma hızı artmakta ve anlama düzeyi yükselmektedir. Sessiz okuma becerisi, sesli okumanın gerçekleşmesinden sonra kazanılması gereken beceridir Ancak bu okuma türü yetişkinlere önerilmektedir. Zaten yetişkinler tarafından çok kullanılan bir okuma türüdür (Güneş, 2014:152). Bir başka anlatımla, sessiz okuma, herhangi bir ses organını hareket ettirmeden yalnız gözle yapılan okumadır. Sessiz okuma, bireylerin yaşamlarında sesli okumaya göre daha fazla yer tutar. Sessiz okuma, sesli okumaya göre okunan sözcük ya da cümleyi daha çabuk anlama olanağı sağlar (Keskinkılıç, 2004).

2.3.2.3. Paylaşarak okuma

Bir metnin çeşitli bölümlerinin öğrenciler ve öğretmen arasında paylaşılarak sesli olarak okunması işlemine paylaşarak okuma adı verilmektedir. Öğrencilerin okuma becerilerini geliştirmelerine önemli katkı sağlamaktadır. Öğrencileri okuma hususunda cesaretlendirmekte, okumaya güdülemekte ve okuma zevki vermektedir. Paylaşarak okuma sırasında öğretmen ve öğrenciler arasında yoğun bir etkileşim söz

konusudur. Bu durum öğrencilerin kendilerine güvenlerini artırmakta ve sürece aktif katılmalarını sağlamaktadır (Güneş, 2014:153).