• Sonuç bulunamadı

EMİNE IŞINSU’NUN ROMANLARINDA MEKÂN-İNSAN İLİŞKİSİ

5.4 Genel Mekânlar

5.4.7 Ocaklar-Partiler-Kuruluşlar

Sancı romanında ülkücülerin toplandığı, sağ görüşü savundukları mekân

olarak belirginleşen, genellikle kendi aralarındaki gizliliği korudukları yer, Devlet Dergi Yazıhanesi’dir. Bu mekân, güven duyulan insanların toplandığı, korkularını bir tarafa bırakıp birleştikleri en önemli yer olarak gözler önüne serilir.

Canbaz romanı şahıslarından olan Sevgi Selen’in annesi Gülnaz, kızını

büyütürken Bandırma’da Tekel Tütün Yaprak İşleme Fabrikası’nda işçi olarak çalışır. Bu dönemlerde kadınların işçi olarak çalışmasının doğru karşılanmadığına dair bilgiler verilir. Gülnaz, güçlü, inatçı ve kendi ayakları üzerinde durabilen bir kişiliğe sahiptir. Bu yüzden de sendikacılığa başlar ve sendika başkanlığına kadar yükselir. İş hayatının başlangıcını sağlayan mekân fabrika olurken, yükselişini sağlayan Birleşik Yağ İş Sendikası’dır.

106

136

Çiçekler Büyür romanında, köyün meydanında toplanan halka konferanslar

düzenlenir. Gençler için ise belediye salonunda konferanslar verilir. Belediye salonu ayrıca, gençler için kolektif çalışmalarının yapıldığı mekân olarak da gösterilir. Bu mekânda, Türk gençleri Bulgarlaştırma çalışmaları yapılır. Belediyenin bodrum katı ise, kurallara karşı gelen kişilerin cezalandırıldıkları yerdir. Ayrıca romanda belediye salonu, Türk gençlerin gruplanarak, gizlice örgüt işlerini yürüttükleri mekân halini alır.

Çiçekler Büyür romanında, bayrağın asılması olayında şahitlik etmek için

İlay’ı belediyenin üst katında bir odaya alırlar. İlay bu odanın tasvirini yaparken, odanın güneş görmediği, soğuk olduğu, rutubetli, tozlu ve pis kokulu bir ortam olduğunu anlatır. Odada gösterişli eşyaların olduğu fakat tozlu olduklarına dokunulur. Bu oda, İlay’ın içindeki duygularla birlikte aktarılırken, bir nevi karakoldaki sorgu odası mahiyetinde gözler önüne serilir.

Çiçekler Büyür romanında, belediye bodrumu, cezalandırılmaların yapıldığı

yerdir. Azap Toprakları romanındaki karakolun bodrumu ile aynı işleve sahip olan bu mekân, çok kötü işkencelere maruz kalan Türk halkının acılarının gösterildiği mekân halini alır. Aynı mekâna götürülen kadınlarla birlikte İlay’ın gördüğü eziyetlere şahit olduğumuz mekân tasvir edilirken, pislik içinde kalmış kadınlar, çürümüş etler ve kadınların kanlarıyla bütünleştirilerek, eziyetin seviyesi gösterilir.

“Tasvir, insanın ve olayın mekânla ilişkisinin boyutlarını göstermesinin yanında, vakanın ritmine de tesir eder. Aksiyonu durduracak tasvirler olabileceği gibi, aksiyona anlam yükleyen, hız veren tasvirler de olabilir.”107

Cumhuriyet Türküsü romanında, mekân olarak Türk Ocakları, görevleri ve bu

karışık dönemde yaptıkları değişikliklerden bahsedilir. Kadın ve erkek ayrılığını

137

kaldırıp, aralarında eşitliği getiren Türk Ocağı, Anadolu insanı için yararlı bir cemiyettir. Birçok konuyla ilgilenen Türk Ocağı’nın, Türkiye’nin içinde bulunduğu karışık durumu atlatıp, kalkınmasındaki başarısına katkısı büyüktür.

Tutsak romanında, Atakan Ankara’dayken Türk Ocağı’na gider ve orada

önemli şahsiyetlerle tanışır. Bu önemli kişiler Atakan’a, dış Türkler meselesinin, Türkiye’nin meselesi olduğu ve Ankara ile irtibat halinde olacaklarını söyler. Bunun üzerine Irak’ta, Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Cemiyeti isimli bir dernek kurulur. Emine Işınsu’nun romanlarında, dış Türkler meselesinde, Türk Ocakları bir nevi bütün Türklerin sığındıkları ve bilinçlendirildikleri mekân hâlinde belirir. Mehmet Soğukömeroğullarına göre: “Tutsak romanındaki Türk Ocakları, 1950’li yıllardaki Türk Ocaklarının yapısını teşkil eder. Bu dönemdeki Türk Ocakları, özellikle Dış Türkler konusunda önem arz ederken, “anti-komünist ve şuurlandırma” anlayışına sahiptir. Fakat Tutsak romanında, Türk Ocaklarının bu anlayışı işlevsel olarak yerine getirmediğini” belirtir.108

Kaf Dağının Ardında roman şahıslarından olan Mevsim’in sevgilisi Orçun,

İlerici Öğretmenler Derneği’nin yönetim kurulundadır. Roman kahramanı Mevsim ile sevgilisi Orçun’un solculuk düzeyleri, fikir ve düşünce bakımından farklılıklar gösterir. Bu dernek, Orçun’un aşırı solculuk eğiliminin göstergesidir.

5.4.8 Hastaneler

Azap Toprakları’nda, Bekir, Muhsine’nin deliren kardeşi Hüseyin’i

Yunanlılardan izin almadan köyden kaçırır. Bekir, Türk sever Hristo isimli bir Yunan arkadaşı yardımı ile Hüseyin’i Gümülcine’ye, tedavi amaçlı hastaneye götürür. Genel mekân örneği olan hastanede, Türklere bakılmaması üzerine, Hristo’nun çevirdiği oyun sayesinde Hüseyin tedaviye alınır. Hastanelerin Türklere bakmaması, onları

108 Soğukömeroğulları, M. (2013), Türk Romanında Türk Ocağı Algısı, International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 8(9), s. 2217-2226.

138

kabul etmemeleri yüzünden, insanlar ölüyordu. Türklerin canlarının kıymetsiz görülmesi, onlara azınlık, düşman toplum gözüyle davranılması ve yaşamlarını güçleştiren kurallar yüzünden her an sıkıntı içinde yaşarlar. Romanda genel mekân örneği olan hastane ise Türk halkına bu sıkıntılarını artıran bir diğer unsur olarak yerini alıyor.

Sancı Romanının kahramanı Dursun Önkuzu, çocukken geçirdiği bir kaza

yüzünden Zile Köyünün hastanesine yatırılır. Genel mekân olan Zile hastanesindeki hemşireler fakirlere karşı ilgisizdirler. Bunun bir sebebi köy şartlarındaki hastanenin, kısıtlı imkânlara sahip olmasıdır. Buna rağmen hastanenin Dursun’un sağlığına kavuşmasına yardımcı olan bir mekân olduğunu anlarız.

“Mekân, vakanın bir öğesi olarak, aksiyonun oluşmasına veya şekil almasına da etki eder. Bazı mekânlar şahısları “engelleyen” veya onlara “yardım eden” bir görev alabilirler.”109

Cumhuriyet Türküsü romanında, Ankara’da bulunan Cebeci hastanesi

Nazan’ın duygularıyla karışık olarak tasvir edilir. Her yerin beyaz duvarlarla dolu olduğu, pis bakımsız bir mutfak, ağır yaralı yatağa mahkûm olan, manevî olarak yardım bekleyen hastalarla, beyazlığın kirlenişi, çekilen acılar dile getirilir. Hastane, insanların acılarına tanık olan ve aynı zamanda iyileşmelerine yardımcı olan bir mekân halindedir.