• Sonuç bulunamadı

niyetindeyim. Hiç belli olmaz

Rapor: Lucas Montrose, 3. Dereceden Usta

mobildepo.com

*

14 .

D

ers can akıcı biçimde ağır geçti, öğle yemeği her zamanki gibi iğrençti (Yoıtahire pudingi) ve iki saatlik kimya der­

eden sonra artık nihayet eve gidebileceğimiz zaman gddignde hemen uyumaya hazırdım.

Charlotte bütün gün beni görmezden gelmişti. Teneffüste bir kez onunla konuşmaya çalıştığımda ise şöyle demişti: “Özür dilemek istiyorsan, unut gitsin!”

“Ne için özür dileyecekmişim?” diye öfkeyle sormuştum.

"Ah, bunu kendin bilmiyorsan...”

"Charlotte! Şu aptal genin sende değil de bende olması konusunda yapabileceğim hiçbir şey yok.”

Charlotte bana öfke kıvılcımları saçan gözlerle bakmışta. “O

aptal bir gen

değil, o bir armağan. Çok özel. Senin gibi birisinin elinde harcanacak olan bir armağan. Ama bunu biraz olsun anlayamayacak kadar budalasın.”

Sonra beni oracıkta bırakmış ve arkasını dönüp gitmişti.

Eşyalarımızı dolaptan alırken, “İleride düzelir," dedi Leslie.

“Öncelikle artık farklı birisi olmadığına alışması gerekecek.”

“Ama bu haksızlık,” dedim. "Sonuçta ondan zorla bir şey almadım.”

“Aslında öyle!” Leslie saç fırçasını bana uzattı “İşte!

mobildepo.com

"Bununla ne yapacağım?"

"Saçlarım fırçalayacaksın, daha ne olsun?"

Fırçayı yavaşça saçlarımda gezdirdim. Daha sonra, "Bunu neden yapıyorum ki?” diye sordum.

"Yalnızca Gideon*u tekrar gördüğünde biraz daha güzel gö.

rünmeni istiyorum. Neyse ki maskaraya ihtiyacın yok, kirpiklerin doğuştan müthiş biçimde siyah ve uzun..."

Gideon'un adı geçer geçmez kıpkırmızı, olmuştum. "Belki efe bugün onunla hiç karşılaşmam. Sonuçta yalnızca ev ödevlerimi yapmak üzere 1956 yılma gönderileceğim, bir bodrum katına.”

ı "Evet, ama belki daha önce ya da sonra karşına çıkar " "

E “Leslie, ben onun tipi değilim!”

H “Öyle demek istememiştir,” dedi Leslie.

1: “Hayır, öyle dedi!”

> “Ne olmuş? Fikrini değiştirebilir. En azmdan, o

senin

tipini' Ağzımı açtım ama hemen tekrar kapadım. Yalan söylemenin

yaran yoktu.

O

benim tipimdi Kendimi kandırmayı çok istesem de.

“Her kız ona bayılır,” dedim. “En azmdan dış görünüş

xiW.

rak Ama beni sürekli öfkelendiriyor ve yönetmeye kalkıyor ve. ..

İnanılmaz biçimde...”

“...Mükemmel mi?” Leslie bana sevgiyle gülümsedi. "Sen de öylesin, gerçekten! Sen şimdiye dek tanıdığım en harika kızsın.

Belki benim dışımda. Ayrıca aslında sen de yönetebilirsin. Şimdi yürü. Seni alacak olan limuzini mutlaka görmek istiyorum”

Nişin önünden geçerken James dik dik baktı.

“Bekle!” dedim Leslie'ye. “James'e bir şey s o r m a m gerek”

27 2

.

Olduğum yerde kalınca James'in yüzündeki ilgisiz ifade

^ e n kayboldu sevinçle gülümsedi. “Son konuşmamız üzerinde bjr kez daha düşündüm," dedi.

"Öpücükle ilgili mi?”

«Hayır, variolayla ilgili. Galiba o hastalığa tutuldum. Aynca saçların bugün çok hoş parlıyor”

“Teşekkürler. James? Bana bir iyilik yapar mısın?”

"Umarım öpücükle ilgisi yoktur.”

Gülmeden edemedim. "Aslında fena fikir değil,” dedim “Ama

k o n u nezaket kuralları.”

/Nezaket mi?"

^ “Sen her zaman nazik olmadığımdan yakınırsın. Kesinlikle de haklısın. Bu nedenle bana nasü davranılması gerektiğini öğ­

retir misin? Senin zamanındaki gibi, nasıl konuşulur, nasıl selam verilir, nasıl... Ah, ne büeyim işte?”

• “...Yelpaze tutulur, dans edilir? Kral naibi salona girdiğinde nasıl davranılır?”

H^Çok doğru!"t^

r “Pekâlâ, bunlan sana gösterebilirim,” dedi James,

m

|fe.“Sen bir hâzinesin,” dedim ve gitmek için tekrar arkamı döndüm. “Ah, James? Kılıç kullanabüir misin?”

“Elbette,” dedi James. "Övünmek gibi olmasın ama kulüpteki dostlarım arasında en iyi kılıç kullanan benim. Galliano benim kesinlikle bir yetenek olduğumu söylüyor."

- “Süper!” dedim. “Sen gerçek bir dostsum"

$

“Hayaletin sana kılıç öğretmesini mi istiyorsun?" Leslie konuşmamızı ilgiyle izlemişti. Elbette benim söylediklerimi. “Bir hayalet, kılıç tutabilir mi?"

.

273

.

mobildepo.com

“Göreceğiz,” dedim. “En azından 18. yüzyılı çok iyi tanıyor.

Sonuçta kendisi de o dönemden."

Gordon Gelderman merdivenlerde bize yetişti. "Yine nişle konuşuyordun, Gvvendolyn. Bu kez iyice gördüm.”

“Evet, orası en sevdiğim niş, Gordon. Onunla konuşmazsam kınlıyor."

“Tiıhaf olduğunu biliyorsun, değil mi?"

“Evet, sevgili Gordon, bunu biliyorum. En azından sesim kalınlaşmıyor.”

“Bu

geçmişte kaldı,” dedi Gordon.

“Sen de geçmişte kalsan ne güzel olurdu,” dedi Leslie.

“Ah, siz ikiniz yine gizlice konuşacaksınız,” dedi Gordon.

Her zaman yapışkan biriydi. “Anlıyorum. İlk beş saat sürekli kafa kafaya verip durdunuz. Daha sonra sinemaya gitmek üzere buluşalım mı?”

“Hayır,” dedi Leslie.

“Zaten gelemem,” dedi Gordon girişe doğru bizi gölge gibi izlerken. “Mühür yüzükleriyle ilgili aptal bir kompozisyon yazmam gerek. Bay Whitman’dan nefret ettiğim i daha önce söylemiş miydim?”

“Evet, belki yüz kez,” dedi Leslie.

Daha dışarı çıkmadan limuzinin okul kapısı önünde dur­

duğunu gördüm. Kalbim biraz daha hızlı çarpmaya başlamıştı.

Dün akşamdan hâlâ korkunç utanç duyuyordum.

“Vay canına! Bu ne biçim bir parça?" Gordon dişlerinin ara­

sından hafif bir ıslık çaldı. “Madonna'nın kızının bizim okulda okuduğu hakkmdaki dedikodular belki de doğrudur... Elbette sahte ad ve kimlik altında.”

• 2 7 4 .

"Doğru,” dedi Leslie güneşte gözlerini kırpıştırarak. "Bu yüzden

de

okuldan limuzinle almıyor. Kimliği belli olmasın diye.”

Birkaç öğrenci limuzine açılmış ağızlarıyla baktı. Cynthia ye kız arkadaşı Sarah da merdivenlerde durmuş, şaşkınlıkla

^ ^ ro rla rd ı. Aslında gözlerini diktikleri yer limuzin değil, bir parça sağ tarafıydı.

“Ben de hep hırslı Charlotte'un erkeklerle ilgisi olmadığını düşünmüştüm,” dedi Sarah. “Hele böyle değerli bir parçayla hiç.”

“Belki de kuzenidir,” dedi Cynthia. 'Ta da erkek kardeşi”

Leslie'nin koluna yapıştım Gideon okul avlumuzda durmuştu.

Özerinde oldukça sıradan bir blucin ve tişört varcü. Charlottela konuşuyordu.

Leslie hemen fark etmişti. “Saçlarının uzun olduğunu sanı­

yordum,” dedi sitemle.

& ^Öyleler,” dedim.

“Yan

uzunlukta,” dedi Leslie. “Bu çok farklı. Çok harika.”

“O eşcinsel, böyle olduğuna elli

pound

’una bahse girerim,”

dedi Gordon. Cynthia ve benim aramdan bakabilmek için kolunu omzuma dayadı.

“Ah Tannm, Charlotte'a dokundu!” dedi Çynthia. “Onun elini

• tuttu!”

F Charlotte'un gülümsemesi buradan bile görünüyordu. Pek sık gulümsemezdi (asık yüzlü

Mona Lisa Gülümsemesi

sayılmazsa) ama bunu yaptığında büyüleyici görünürdü. Hatta ortaya çıkan bir de gamzesi vardı. Bunu Gideon da görmüş ve kesinlikle sıra dışı bulmuş olmalıydı,

jş;- “Yanağını okşuyor!”

Ah Tanrım. Gerçekten! Duyduğum acı artık görmezden gelinecek gibi değildi. "Şimdi de onu öpüyor.”

• 275. I

mobildepo.com

Hepimiz soluklarımızı tuttuk. Gerçekten de Gideon'un Charlotte'u öpmek istermiş gibi bir hali vardı.

"Ama yalnızcayanağından," dedi Cynthia rahatlamış bir ses tonuyla. "Onun kuzeni. Gwenny, lütfen onun kuzeni olduğunu söyle.”

"Hayır," dedim. "Akraba değiller."

“Eşcinsel de değil,” dedi Leslie.

“Bahse girelim mi? Şunun mühür yüzüğüne bakın!"

Charlotte, Gideon'a tekrar gülümsedi ve enerjik adımlarla oradan uzaklaştı. Herhalde keyifsiz hali buhar olup dağılmıştı.

Gideon, bize doğru döndü. Nasıl bir manzara oluşturdu­

ğumuzu çok iyi biliyordum: Merdivenlerde bön bön bakarak kıkırdayan dört kız ve Gordon.