• Sonuç bulunamadı

İstanbul Medipol Üniversitesi

Dernek özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü kapsamında ele alınan ve birden çok kişi arasında aynı yönde irade uyuşması sağlanması suretiyle kullanılan bir özgürlüktür. Bireyi tek başına ulaşamayacağı hedeflere eriştirmeyi amaçlayan bu özgür-lük de tıpkı örgütlenme özgürlüğünün diğer biçimleri gibi, bir örgüt etrafında birleşmeyi gerektirir. Türkçe’ de cemiyet ola-rak da adlandırılan dernekler, vakıflarla birlikte, ortak bir amaca varmak için girişilen örgütlenmelerin en önemli örneğini teşkil eder ve demokratik bir toplumun vazgeçilmez koşulları arasında yer alır.

Kuşkusuz demokratik toplum açısından taşıdığı önem dernek özgürlüğünü sınırsız kılmaz. Hemen her özgürlük gibi dernek özgürlüğü de düzen içinde kullanılmak durumundadır. Düzen içinde özgürlük ise sınırlı bir özgürlüktür. Çünkü toplumsal yaşam içinde bir insanın haklarının başka birisinin haklarıyla çatışması kaçınılmazdır. Bu durum bir dengeleme yapmayı ve hakları sınırlandırmayı gerektirir. Öte yandan kamu düzeninin sağlanması ve korunması da hak ve özgürlüklerin sınırlan-dırılmasını zorunlu kılar. Kısacası toplumsal yaşamın bulunduğu yerde, sınırsız özgürlükten söz edilemez. Uygulamada hak ve özgürlükler anayasalar tarafından tanınır, güvence altına alır ve sınırları çizilir. İşler kılınmaları yasalara bırakılır. Yasalar, anayasal ilkeler çerçevesinde özgürlüklerin hangi sınırlar içinde kullanılacağını gösterir.

Fakat hukuk düzeni içinde özgürlüklerin sınırlanması kaçınılmaz olsa da bu konuda bazı önemli ilkelerin hesaba katılması gerekir. Başka bir deyişle sınırın da bir sınırı vardır. Bunlardan bir kısmı sınırlamada uyulacak genel prensiplerdir. Bu bağ-lamda dikkate alınması gereken ilk ilke, özgürlük ve düzen/güvenlik ilişkisinde dengeyi iyi kurmak ve özgürlüğü güvenliğe feda etmemektir. Dernekler Kanunu’nda yapılan ve yukarıda özetlenen değişikliklerin, değişiklikten önceki hükümlerle de kıyaslanarak bir bütün olarak değerlendirildiğinde, güvenliği ön plana çıkardığı söylenebilir.

Özgürlüklerin sınırlandırılması konusundaki bir diğer genel prensip, “özgürlük kural, sınırlama istisna” ilkesidir. Bu ilke, sınırlamanın ancak istisnai hallerde, düzenin bozulmasının ve güvenliğin ortadan kalkmasının kuvvetle muhtemel olduğu durumlarda söz konusu olabileceğini ifade eder. Aksi bir tutum, yani bu ilkeyi tersine çeviren bir anlayış, insan haklarının yönelmiş olduğu amaçla bağdaşmaz. Dernekler Kanunu’nun son haliyle sınırlamaları özgürlüğün önüne geçirme yönüne evirildiği söylenebilir. Oysa yasanın asıl işlevi özgürlüğü sınırlamak değil, hayata geçirmek olmalıdır.

Bu temel ilkelerle birlikte, hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında somut anayasal şartların bulunması gerekir. Sınırlama-yı yasa ile yapma, anayasada belirtilen sebep ya da sebeplere dayanma, ölçülülük, demokratik toplum düzeni bakımından zorunlu olma ve öze dokunma yasağı gibi şartlar hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması konusunda uyulacak koşulları ifade etmektedir. Ölçülülük, sınırlamanın amacı ile sınırlamada kullanılan araç arasındaki ilişki noktasında önem kazanır ve bir hakkı sınırlayan önlemlerin etkisi ile bu önlemlerin yöneldiği amaç arasında bir orantının bulunması gerektiğine işaret eder. Demokratik toplum düzeninin gerekleri ise, yapılan sınırlamaların demokratik toplum için zorunlu bir önlem olması koşulunu arar. Öze dokunma yasağına gelince, bu ilke bir hakkın kullanımını imkânsız kılan ya da zorlaştıran sınırlamaların yapılamayacağına işaret eder.

Bu ilkeler çerçevesinde Dernekler Kanunu’ndaki yeniliklere bakılınca en çarpıcı yeniliğin, “Görevden Uzaklaştırma ve Faaliyetten Geçici Alıkoyma” başlıklı 30/A hükmü olduğu görülür. Buna göre;

Bir derneğin faaliyeti çerçevesinde Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında yer alan suçlar ile Türk Ceza Kanununda yer alan uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti veya suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçlarından dolayı derneğin genel kurulu dışındaki organlarında görevli olanlar veya ilgili personel hakkında kovuşturma başlatılması hâlinde bu kişiler veya bu kişilerin görev yaptığı organlar geçici bir tedbir olarak İçiş-leri Bakanı tarafından görevden uzaklaştırılabilir.

Bu tedbirin yeterli olmaması ve gecikmesinde sakınca bulunması durumunda İçişleri Bakanı, derneği geçici olarak faali-yetten alıkoyabilir ve derhal mahkemeye başvurur.

Mahkeme kırk sekiz saat içinde faaliyetten geçici alıkoymaya ilişkin kararını verir ve yargılamaya, Türk Medenî Kanu-nu’nun “Derneğin amacı, kanuna veya ahlâka aykırı hâle gelirse; Cumhuriyet savcısının veya bir ilgilinin istemi üzerine mahkeme, derneğin feshine karar verir. Mahkeme, dava sırasında faaliyetten alıkoyma dâhil gerekli bütün önlemleri alır”

şeklindeki 89. madde hükmü gereğince devam edilir.

İlgililer her zaman faaliyetten geçici alıkoyma kararının kaldırılmasını talep edebilir. Mahkeme başvuruyu gecikmeksizin karara bağlar.

Geçici olarak görevden uzaklaştırılan organların ve bu organların üyelerinin yerine derneğin bulunduğu ilin valisinin ta-lebi üzerine mahkemece kayyım atanır.

Düzenleme, derneğin genel kurulu dışındaki organlarında görev yapan kişilerden birisi, hatta bir personeli hakkında yu-karıda adı geçen suçlardan biri ile kovuşturma açılması yani yargılanmaya başlanması halinde; dernek organlarında yer alan kişinin, hatta dernek organının geçici olarak görevden uzaklaştırılmasının ve derneğe kayyım atanması ile gerekli görülürse derneğin faaliyetlerinin geçici olarak durdurulmasının yolu açılmaktadır. Düzenlemenin her şeyden önce masu-miyet karinesi ruhuna aykırı olduğu söylenebilir. Hakkında kesinleşmiş bir mahkeme hükmü olmadan hiç kimseye, idari bir karar çerçevesinde de olsa suçlu muamelesi yapılamaz. Hele bu durumdan dolayı bir derneğin, geçici de olsa faaliyetten alıkonması düşünülemez.

Öte yandan dernek organlarında görev yapan bir kişinin hakkında kovuşturma başlatılmış olmasını dernek organının görevden uzaklaştırması ve kayyım atanması tedbirine vardırmak ölçülülük ilkesiyle de bağdaşmaz. Pekala daha hafif tedbirlerle sonuca gidilebilecekken kullanılan araç yani faaliyetten alıkoyma ve diğer tedbirler, ulaşılmak istenen sonuç bakımından oldukça ağır ve orantısızdır.

Ayrıca değişiklik dernek özgürlüğünü kullanmayı son derece zorlaştıracak bir hususiyete sahiptir ve bu yüzden de hakkın özü kriterine aykırıdır. Sadece bu hüküm değil değişikliğin denetim ve yardım konusundaki düzenlemeleri de dernek öz-gürlüğünün kullanımını güçleştirecek özellikler arz etmektedir.

Diğer taraftan dernek gibi sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal gruplaşma ve faaliyetlerin demokratik bir toplumun vaz-geçilmez koşulları olduğu dikkate alındığında, bu değişikliğin demokratik toplum düzeninin gereklerine de aykırı olduğu söylenebilir.

Sivil Toplum Kuruluşlarının Temel Meseleleri ve Çözüm Önerileri