• Sonuç bulunamadı

Berkeley’e kadar ki bilim dünyasında özellikle bilginin elde edilmesi konusunda çaba harcayan doğa filozofu ya da bilim adamları olan Galileo, Copernic, Kepler ve Newton örneklerinde olduğu gibi modern doğa biliminde teleolojik veya amaçsal açıklamada kullanılan “niçin” veya “neden” soruları adeta yasaklanmış, onun yerine sadece tasvir edici “nasıl” sorusu kullanılır hale gelmiştir.

Bilim adamlarının doğada nedensellik yasalarının geçerli olduğunu kabul etmelerine karşın Berkeley mekanik bir nedensellik ilkesini ve onun işleyişini izah için kullanılan tüm kavramların anlamsız olduğu gerekçesiyle reddeder. Düşünce tarihinde nedensellik ilkesinin bu anlamda yanlış olarak kullanıldığını iddia eder. Bu çerçevede Berkeley, zihinden bağımsız fiziki nesnelerin, zihindeki idelerin nedenleri olarak var olma ihtimalini tartışır. Nedensel ilişkinin aynı cinsten şeyler veya zihinler, söz gelimi bir zihin ile onun içerikleri arasında olabileceğine inanır.

Berkeley’in felsefesinde, maddi töz gibi bütünüyle muhal bir şeyin nedensel bir etkide bulabilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla o, idealist bir metafizik anlayışını benimseyerek fiziki nesnelerin zihindeki idelerin nedeni olamayacağını savunur.

Ona göre haricî nesnelerin varlığını gerektirmeseler dahi, duyumlarımızın nasıl ortaya çıktığı, dışarıda kendilerine benzeyen nesnelerin varlığı farz edilerek daha kolay kavranabilir ve açıklanabilir. Çünkü zihinde kendi idelerini uyaran cisimlerin dışarıda var olması en azından muhtemeldir. Ancak bunu söyleyemeyiz. Çünkü materyalistlere haricî cisimlerini geri versek bile, bu durumda onlar bedenin ruhu nasıl etkilediğini ya da bedenin zihinde herhangi bir ideyi nasıl oluşturduğunu anlayamadıklarını belirtiyorlar ve idelerin nasıl ortaya çıktığının bilgisine de ulaşamadıklarını kendileri itiraf etmiş olurlar. Zihinlerimizde ideler ya da duyumlar ortaya çıkıyor olmasının, maddeyi ya da cisimsel tözleri var saymamızın gerekçesi olamayacağı apaçıktır. Çünkü ideaların ortaya çıkışının bu var sayım yapılsa da yapılmasa da açıklanamaz kaldığı kabul edilmektedir. “Öyleyse cisimlerin zihin olmaksızın var olmaları olanaklı olsa bile, bunların gerçekten de böyle var olduklarını ileri sürmek çok tehlikeli bir sanıdan kaynaklanıyor olmalıdır. Çünkü bu, Tanrı’nın hiçbir gerekçe yokken, büsbütün yararsız, hiçbir amaca hizmet etmeyen sayısız varlık yaratmış olduğunu var saymak demektir .”226

“Şimdi bağlı olduğumuz anlığın bizde duyu idealarını uyandırmakta gözettiği kurallara, değişmeyen yöntemlere “doğa yasaları” denir. Bu yasaları, şeylerin alışılmış akışında belli idelere belli idelerin eşlik ettiği deneyiminden öğreniriz.”227 Berkeley aslında nedenselliğin ya da doğa yasalarının pratik olarak insanların günlük işlerini oldukça kolaylaştırdığını belirterek şöyle der: Nesnelerin ya da başka bir deyişle şeylerin alışılmış akışı bize davranışlarımızı yaşam yararına düzenlememizi sağlamamız için önceden tahmin edebilme fırsatı verir. Böylece şeylerin alışılmış akışında belli ideler belli idelere eşlik etmeseydi sonsuza dek ne yapacağımızı bilemezdik. Ufacık bir zevki elde etmek için ya da duyulan ufacık bir acıyı önlemek için ne yapmak gerektiğini bilemeyeceğimizi söyleyen Berkeley, yiyeceklerin insanları beslediğini, uykunun dinlendirdiğini ateşin ısıttığını ya da yaktığını, tarımsal ürün elde etmek için zamanında ve usulüne uygun olarak ekim yapmak gerektiğini belirtir. Fakat bütün bunları idelerimizin arasındaki zorunlu bağlantıları ortaya çıkararak değil, sadece etrafımızdaki değişmez doğa yasalarını gözlemleyerek

226 Berkeley, İnsan Bilgisinin İlkeleri Üzerine, s. 46,47 227 Berkeley, a.g.e, s. 52

bilebiliriz. Dolayısıyla bu yasalar olmasaydı insanlığın bir karasızlık ve şaşkınlık içinde olacağını ifade eder.228

Pratik olarak nedensellik ya da doğa yasalarının insanların günlük işlerini kolaylaştırdığını düşünen Berkeley teorik olarak bunu kabul etmenin mümkün olmadığını hatta saçma bir şey olduğunu ifade ederek şöyle devam eder: belli duyu idelerini sürekli olarak başka idelerin izlediğini algıladığımızda, bunun kendi işimiz olmadığını bildiğimiz için, idelerimizin kendilerine bir güç yükler, onları etmen sayar ve hemen birini diğerinin nedeni yaparız ki bundan daha saçma daha anlaşılmaz bir şey olamaz. Belli bir yuvarlak ve parlak şekil gördüğümüzde ve aynı zamanda dokunma yoluyla ısı denen duyuyu algıladığımızda bu ısının nedeninin güneş olduğu yargısına ulaşırız. Cisimlerin hareketine, çarpışmalarına sesin eşlik ettiğini algıladığımızda da, ikincisinin ilkinin etkisi olduğunu düşünmek eğilimindeyizdir.229

İşte bundan dolayı Berkeley, “mekanik kozalite” adı verilen şeyin “gerçek kozalite” olmadığını ileri sürer. Çünkü söz konusu edilen “mekanik kozalite” düşüncesi irade kullanımını içermeyip sadece olayların düzenli olarak birbirlerini takip etmesini gösterir. Ona göre, bu gösterme her ne kadar iyi bir tasvir olsa da gerçekte herhangi bir türden açıklama değildir.230

Berkeley’e göre neden ile sonuç arasında zorunlu bir ilişki yoktur. Eğer A verildiğinde B’nin onu izleyeceği ve A’nın yokluğunda B’in olmayacağı bir yolda B düzenli olarak A’yı izliyorsa, A’dan neden ve B’den etki olarak söz ederiz. Ama demek değildir ki etkin neden olarak B’nin üretimine katılır. B Tanrı’nın belirlemesine göre A’yı izler. Düşünceler, düşünceler olmakla edilgindirler ve sözcüğün yalın anlamıyla etkiler nedensellik uygulayamazlar. A’nın olması B’nin olmasının gelmekte olduğunun belirtisidir. Düşüncelerin bağıntısı neden ve etki ilişkisini değil ama yalnızca bir işaretin işaret edilen ile ilişkisini belirtir. Gördüğüm ateş ona yaklaşmam üzerine duyduğum acının nedeni değil, ama beni onun konusunda önceden uyaran işarettir.231

228 Berkeley, İnsan Bilgisinin İlkeleri Üzerine, s. 53 229 Berkeley, a.g.e, s. 53

230 D.M. Armstrong.a.g.e., s. 73

İşte, Berkeley’e göre, bu düzenli takip ve birliktelik kişinin kozalite ilkesinin anlama ve anlatmadaki yanlışın kaynağıdır. Çünkü kozal ilişki diye adlandıran süreçte, olaylar gerçekte biri diğerinin işaretiymiş gibi veya simgesi olarak işlev görürken gözlem ve deneyde bulunan kişi bu düzenli birliktelik sonucu oluşan bu işareti, sanki bir olay diğer bir olayın nedeniymiş gibi kurgulayıp yorumlar. Oysa onun inancı doğadaki olay ya da oluşlar arasında gerçekten böyle bir zorunlu ilişkinin olmadığıdır. Nedensel ilişkinin aynı cinsten şeyler veya zihinler ya da zihin içerikleri arasında olabileceğine inanan Berkeley’in gözünde, maddi töz gibi bütünüyle muhal bir şeyin nedensel bir etkinlik içinde olabilmesi mümkün değildir. O halde Berkeley idealizmiyle, fiziki nesnelerin idelerimizin nedeni olabilmesini kabul etmez.

Doğa olayları ya da bizim dışımızdaki olaylar, kendi isteğiyle eylemde bulunan aktif kişiler, zihinler ya da ruhlar gibi değildirler. Sonuçta doğadaki olaylar ve oluşlar basit, pasif ve edilgin olup, onlara yakıştırılan gerçek bir nedensellik bağlantısı kişinin zihnindeki yanlış bir kurgu, deney veya gözlemdeki yanılsamadan başka bir şey değildir.232 Tözün maddi olmayıp manevi olduğunu söyleyen Berkeley, nedenler ile sonuçlar arasında da zorunlu bir bağlantı olmadığını iddia eder. Bu durumda acaba bilgi nasıl mümkün oluyor?

Benzer Belgeler