• Sonuç bulunamadı

Nasıl Bir Örgütlenme? Nasıl Bir Yeni Siyaset?

MODELİ ÜZERİNE DÜŞÜNMEK

2. Nasıl Bir Örgütlenme? Nasıl Bir Yeni Siyaset?

Odak gruplarının bazılarında altı çizilen bir nokta özellikle ilgi çekiciydi. Bu ko-nuşmalarda tüm kuşağın aslında apolitik olmadığı ama politik olan kesimin marji-nalleştirildiği, içine kapandığı yorumu yapıldı ki hiç kuşkusuz bu yorum da siyasal alan hakkında fikir vermesi açısından çok önemliydi. Marjinalleştirilen ve de siyasal olarak aktif olan genç grupların varlığının altı çizildiği gibi, görüştüğümüz (sivil toplum kuruluşlarında gönüllülük yapan) gençlerin hepsi kendilerini siyasetin/ ge-leneksel siyasetin dışında bir yerde konumladılar, bir şekilde siyaseti olumsuzladılar. Bu ilginç bir nokta çünkü siyasetin tanımını genişlettiğimizde bu gruplar aslında siyaset yapıyorlar. Bazen bunun böyle olduğu söyleniyor (yani aslında siyaset yap-tıklarını kendileri belirtiyorlar) ama o zaman da geleneksel siyasetle kendilerinin yaptıkları siyasetin farkının altı önemle çiziliyor. Siyasi partiler örneğinden yola çı-kılarak dikey örgütlenmeler eleştirilirken, özellikle sivil toplumun bir parçası olan gençler tarafından daha özgürlükçü bir örgütlenme ihtiyacına yanıt verildiği için sivil toplum kuruluşlarının ve insiyatiflerin tercih edildiği gözlemleniyor.

Bir başka önemli gözlem ise kendilerini siyaset dışında tanımlayan çeşitli sivil toplum kuruluşları ve insiyatiflerdeki farklı kökenden, farklı deneyimlerden gelen gençler arasında ve de farklı gruplar arasında bir empati kurulabilmesi, ağlar ve bağ-lar kurulabilmesi. Bu açıdan da sadece kendi içine kapanık, farklı grupbağ-larla empati içinde olmayan ve insanları belirli kalıplara sokmaya çalışan örgütlenmeler özellikle sivil toplum kuruluşlarında ya da çeşitli insiyatiflerde gönüllülük yapan gençler tara-fından eleştiriliyor. Üstelik bu tür farklı gruplarla iletişim içinde olan, empati içinde olan örgütlenmelere alışık olunmadığı için bu tip örgütlenmelerin oluşturulmasının hiç de kolay olmadığı, ezber bozan ve kafa karıştırıcı bir yanının olduğu hem genel olarak siyasal kültürün eleştirisi yapılarak hem de özeleştirilerde bulunularak belir-tiliyor. Tüm bu belirtilen noktalar hiç kuşkusuz odak grup toplantılarımıza katılan gençlerin nasıl bir örgütlenme/nasıl bir yeni siyaset tarzı tercih ettikleri (daha doğ-rusu düşledikleri) üzerine düşünmek için önemli veriler sunuyorlar.

a. Hiyerarşisiz ve Özgürlükçü Bir Örgütlenme ve Siyaset Hayali

Sivil toplumun bir parçası olan gençlerle yapılan odak grup toplantılarında hiyerar-şik değil eşitlerarası bir örgütlenmenin, dikey değil yatay bir örgütlenmenin (hiye-rarşi derken de özellikle yaş hiye(hiye-rarşisi ve de kadın katılımcıların dem vurdukları kadın-erkek arasındaki hiyerarşiden bahsedildi) öneminden bahsedilirken, gençleri dinleyen, gençlerin nesne değil özne olabildikleri oluşumların özleminin duyuldu-ğundan da sık sık bahsedildi.

Görüşmeler gençlerle yapıldığı için yaş hiyerarşisinin sıkça dile getirilmiş olması şaşırtıcı olmasa gerek. Gerek siyasette gerek diğer örgütlenmelerde gerek ise ailede ve okulda varolan yaş hiyerarşisinden ve gençlerin sözlerinin dinlenmemesi, sözle-gençlerle yapılan odak grup toplantılarının sonucunda da varmak mümkün. Siyasal

partilere eleştiriler yapan gençler aynı zamanda siyasi partilerin dikey örgütlenme modeli yerine sivil toplum kuruluşlarının yatay örgütlenme modelini tercih ettik-lerini de bu sayede belirtmiş oldular. Bu makale çerçevesinde yeni bir örgütlenme modeli üzerine zaten kafa yoracağız fakat Genç Siviller odak toplantısından yapılan uzun bir alıntı gençlerin yaptıkları eleştiriyi daha görünür hale getirecektir:

DV1D: Ya siyasi partilerin gençlik kollarının bir şey yaptığını gördünüz mü? Bir bil-diri yayınladığını, ne bileyim ... gördünüz mü? Ne bileyim güncel bir siyasi meseleyle ilgili ... Ben böyle bir şey görmedim. Miting alanlarında yere düşen kağıtları falan topladılar herhalde? Bilmiyoruz, hiç arkadaşım olmadı ama ne yapıyor bu adamlar yani? Tamam gençlik kolları da ne yapıyor bunlar, ben faaliyet görmedim yani. Ben üreten, yapan kişi olmak isterim, ben yapılan bir şeyin içinde olmak isterim, parçası olmak isterim ama siyasi parti gençlik kolları gençliğin partisi değil, orada sadece bir vitrin “bizim de gençlik kollarımız var, bakın elleri yüzleri düzgün” ona da uygun bir insan değilim o kadar yani öyle bile değilim, yani hiç uygun değilim (gülüşmeler), gençlik kollarına hiç uygun değilim yani.

DV1A: Televizyonda bir tartışma vardı, başörtüsü tartışması, 19 Mayıs’ta mıydı ney-di? Başörtüsü tartışmasının gündemde olduğu bir zaman. Siyasi partilerin gençlik temsilcileri vardı, bir kere hepsi takım elbise giymişler, kadınlar tayyör giymiş, böyle sanki modaymış gibi günlük hayatımızda hepimiz..

DV1F: Siyaseti sadece takım elbiseliler yapar. [...]

DV1G: Siyasi parti dediğiniz şey kurum ve kurumlar, ister istemez otoriter oluyor, çünkü dikey ilişkiler oluyor. O yüzden sivil toplum örgütlerinde o yatay ilişkileri ge-liştirmek, insanların kendini ifade edebileceği, kendini anlamlandırabileceği alanlar yaratmak lazım. Siyasi partilerde tamamen bir baba vardır orada, parti lideri açıklama yapar onlar da oradan alırlar. Yani onun mesuliyeti, o öyle düşünmese bile onun he-sabını vermek zorundadır, onun savunmasını yapmak zorundadır. Ama burada böyle bir şey yok, sonuçta burada bir şey söyleniyorsa burası adına sonuçta hepimiz bera-ber karar vererek, hepimiz ikna olarak karar verdiğimiz için bunun sorumluluğunu taşıyabiliriz, gerekirse bunu savunabiliriz yani, o yüzden rahat. Yani siyasi partilerin gençlik kolları insanı çok boğuyor. İki tecrübem oldu sadece, ikisinde de bir söyleşiye çağırdılar, az önce de anlattım zaten, siyaseti kariyer olarak gören küçük Süleyman Demireller, küçük Tayyip Erdoğanlar. Yok yani böyle bir yer. Ekşi Sözlük’te bir şey okumuştum, Tuna Bekleviç’le ilgili şey denmişti işte “Süleyman Demirel’e benzemek için kilo almaya çalışıyor”(gülüşmeler). Aynen öyle. Bir ara bizi de bir partinin entel-lektüel boyutunu oluşturun diye çağırdılar. Ama yok yani bizde seçimlere gireyim, iktidar olayım, baraj yapayım, yok böyle bir şey yani.

Gençler Tartışıyor: Siyasete Katılım, Sorunlar ve Çözüm Önerileri Yeni Bir Siyaset ve Örgütlenme Modeli Üzerine Düşünmek

b) Farklı Grupların Bir Araya Geldiği ve Empatinin Kurulduğu Örgütlenmeler Hayali Sivil toplum kuruluşlarında ya da farklı insiyatiflerde faaliyet gösteren gençlerle yaptığımız farklı odak grup toplantılarında farklı grupların bir araya gelmesinden, karşılaşma noktaları oluşturmaktan, empati kurmanın gerekliliğinden ve bunun ger-çekleşmesi halindeki olası olumlu etkisinden sık sık bahsedildi. Genelde gündelik hayatta belirli bir tempo içinde yaşayıp giderken tanışılan, sosyalize olunan kesim-lerin sınırlı olduğundan dem vuruluyor. Halbuki mensup oldukları STK çatısında farklı kimliklerle karşılaştıklarında ya da ortak bir amaç için farklı STK’lar ya da oluşumlar arasındaki işbirliklerinde gelişen karşılaşmaların ciddi bir katkı yaptığı ve empati yaratma açısından olumlu etkisinden büyük bir heyecanla bahsedildi. Bu açıdan da farklı kesimlerle en azından diyaloğa açık, empatiye açık, farklı gruplara empati duyan bir örgütlenme ve siyaset özleminden dem vurulurken, sadece kendi sorununu merkezde görmeyen/ belirli sınırlamalara koymayan örgütlenmelerin oluş-masının öneminden bahsedildi. TOG odak grup toplantısında bir genç katılımcının söyledikleri bu açıdan çok açıklayıcı:

Araştırmacı: Daha idealini düşündüğünüzde nasıl bir siyasal örgütlenme ya da nasıl bir siyasal yol bu sorunları çözmek için bir adım oluşturabilir ya da gerçekten çözebi-lir? Böyle bir inancınız var mı, şöyle olsaydı, şöyle bir şey yapabilseydik gibi? DV2A: Mesela bir sorun olduğu zaman kendi sorununun dışında başkasının soru-nuysa buna bile müdahale edebilecek bir siyasi bütünlüğün olması lazım. “Bu senin sorunun beni ilgilendirmez” deyip aradan çıkmak değil. Böyle bir şey de göremiyo-ruz, herkes belli bir yol çizmiş kendine, belli siyasi görüşü var, onun dışındakilerin mümkünse ölmesini istiyor, çünkü onların yaşaması için onların ölmesi gerekiyor diye düşünüyorlar. Bunlara müdahil olan insanlar da aynı şeyi düşünüyorlar; tama-men bir düşman yaratıyor herkes kendine. Bu kadar düşmanın içinde de insanlar ancak kendini savunmaya geçebiliyor. Sokakta da böyle, herkes birbirine korkuyla bakıyor. Ben buna şey diyorum, bütün toplum hepsi uyuz olmuş durumda, herkes birbirinden uyuz oluyor. Oturup konuşmak ya da senin sorununu empati kurma gibi bir şeyler yok. Kimse kendini başkasının yerine koyup onun sorunlarını kendi yaşa-mış gibi düşünüp hareket etmiyor. Bu yüzden de sorunlar gün geçtikçe daha çok büyüyor. Ben düşündüğüm zaman içinden çıkamıyorum, boşu boşuna uğraştığımı düşünüyorum çoğu zaman çünkü yapıyorsun bir şeyler ama bir yerde bakıyorsun seninle beraber yaşayan insanlar, en yakın dediğin insanlar, onlar bile konuşurken iyi, güzel de harekete, eylem olunca hiç böyle tamamen söylediğinin dışında hareketler yapabiliyor. Bu da adamın inancını falan bitiriyor yani. Ben boşuna uğraşıyorum, en iyisi kendimi kurtarmaya çalışayım, çünkü sonuçta bu çıkıyor; istediğin kadar savaş, istediğin kadar birşeyleri değiştirmeye çalış senin hayatından gidiyor ama bir şey de değişmiyor çünkü onlar daha güçlü. Böyle bir izlenim de doğuyor bazen.

rinin geçmemesi konusundan dem vuruldu. Genç feministlerle yapılan odak grup toplantısında, kadın-erkek arasındaki hiyerarşiyle mücadele eden kadın hareketinin içinde dahi yaş ve deneyim hiyerarşisinin (yaş ve deneyim hiyerarşisinin beraber git-tiğine de dikkat çekmek gerekir) olabildiğinden yakınıldı:

PC1E: Feminist hareket hiyerarşiyi reddeder zaten. Ama bir taraftan da… (gülüşme-ler). Teorik olarak reddeder. Ama diğer taraftan da yaş hiyerarşisinin çok bariz oldu-ğunu düşünüyorum. Profesyonel olarak çalışacağız diye düşünerek yaratıcı ruhun yok edilmeye çalışıldığını düşünüyorum.

PC1B: Ben deneyim hiyerarşisi olduğunu da düşünüyorum. Baktığınızda mesela ka-dın hareketinde çok belli isimler vardır, hep ön plandadırlar, yenilere alan açmazlar, hep onlar koştururlar. Ama bu aslında çok baltalayan da bir şeydir kadın hareketini. Çünkü sürekli bir sirkülasyon olması da lazım. O deneyimin aktarılması...

Benzer bir şekilde, Genç Siviller odak grup toplantısında da yaş/deneyim hiyerar-şisinin olmadığı gençlik örgütlenmelerinin önemi vurgulanırken sosyoloji yüksek lisansı yapmakta olan bir kadın katılımcı, siyasal alanda ve siyasi partilerin gençlik kollarında egemen olan yaş hiyerarşisinden şu sözlerle bahsediyor ve eleştiriyordu:

“[...] ama gençlik üzerinden soruyorsanız şöyle söyleyeyim, ben bu gençlerin siyaset yaptığı bir yerde daha rahat oluyorum. Yani 50 yaşındaki, çünkü yaş bir tahakküm getiriyor bir yerden sonra, ben şöyle bir şey görmedim yani hakikaten en ılımlı yaşlı demiyeyim de, yani yaşlılarda şöyle bir şey var, bizim tecrübelerimizdir ama bakın 20 sene önce tamam ama tecrübe önemli bir şey şudur budur falan filan ama bu bir tahakküm boyutuna geldiği zaman bu sıkıntı. Dolayısıyla Türkiye’de ben hakikaten gençlerle yaşlıların ortak bir siyaset yapabileceği kültüre, organizasyon kültürüne he-nüz ulaştığını düşünmüyorum. Yani bu siyasi partilerde gençlik kolları diye bir kolun olmasından anlaşılıyor, gençlik kolları, kadın kolları, yani niye erkek kolları yok, niye erkek ve yaşlı kolları yok? Çünkü parti bize ‘size şöyle bir kol verdik orada takılın’. Bu anlamlı bir şey, o yüzden gençlerin kendi aralarında siyaset yapmasını ben önem-siyorum, bunu açıkcası ayrımcı ve izolasyon üzerinden okumuyorum. Kendimi ifade etmeyi daha kolaylaştırıcı bir anlam üzerinden...”

Sadece gençler ve yetişkinler arasında var olan yaş hiyerarşisi ve tahakküm değil, aynı zamanda dikey örgütlenme modeliyle gelen hiyerarşik yapı da eleştiriler arasında yerini aldı. Örneğin sendikalı işçiler odak toplantısında deneyimlerden yola çıkıla-rak ülkücü harekette varolan “reislik” statüsünden dem vuruldu. Benzer bir şekilde, Lambda İstanbul’da yapılan odak grup toplantısında da Lambda’da başkan olmadığı, başkan olmamasının kaos yaratabildiği ama bunun “iyi bir şey” olduğu vurgulandı.

Gençler Tartışıyor: Siyasete Katılım, Sorunlar ve Çözüm Önerileri Yeni Bir Siyaset ve Örgütlenme Modeli Üzerine Düşünmek

talizmin en göbeğinde çalışmak arasında bence fikren çok bir fark yok. İkisi de farklı tat-minler sağlıyor. Tabii sen parayla da tatmin olabilirsin, gidip yardımlaşma faaliyetleriyle manevi olarak tatmin eden bir insan olabilirsin. Hocamızın lafıydı, yani hep aklıma gelir: “Egemenimize o kadar benziyoruz ki” derdi. Sırf STK’larda değil, kendilerini bağımsız olarak tanımlayan örgütlenmelerde bile o bürokratik ağ eleştirdiğimiz ve tamamen kar-şı çıktığımız, alanlara falan döküldüğümüz o bürokratik ağ işleyen. Baktığımda kendine muhalifim diyen o kadar çok ses var ki böyle dikey bir hiyerarşi isteyen, tepeden aşa-ğıya tanımlı olan her şey. Yine iktidarın şeyleri yine, elindeki araçlarla kendi sistemini oluşturuyorsun. Ekstra farklı bir sistem oluşabilir mi diye böyle bir hayalim bile… PC1A: Ütopya…

Yaptığımız odak grup toplantıları sadece gençlerle sınırlı olduğu için yetişkinlerle gençler arasında bir karşılaştırma yapmak pek tabii ki imkansız. Ancak görüşme yapılan sivil toplumda farklı yapılar içinde çalışmalarda bulunan gençlerle yapılan odak grup toplantılarında, gençlerin farklı gruplara duydukları empati öne çıkıyor-du desek yanlış olmaz. Hatta bu olgu, bize “demokratik ahlak”ın yerleşmekte olçıkıyor-du- oldu-ğu düşüncesini de çağrıştırdı. Tüm görüşme yapılan gruplar, kendilerinin faaliyet gösterdikleri ana konular dışındaki konularda da duyarlı olduklarını bize kanıtla-dı. Genç Sen’den Genç Siviller’e, Lambda’dan çevre örgütlerinde gönüllülük yapan gençlere, Toplum Gönüllüleri Vakfı’nda gönüllü gençlerden, genç feministlere tüm bu farklı gruplar farklı kesimlerin çektikleri acılara ve sıkıntılara duyarlı olduklarını dile getirdi. Bu gruplara kıyasla daha kendi içine kapalı bir özellik sergileyen İHH (İnsani Yardım Vakfı) odak grup toplantısında da, örneğin kapitalizmin acımasızlı-ğından bahsedildi, Tuzla’da ölen işçilerle dayanışma içinde olunulduğundan bahse-dildi. Benzer şekilde içlerinde en siyasetten uzak olduğu düşünülebilecek ÜNİFEB (Üniversiteli Fenerbahçeliler Birliği) grubu hiç de öyle olmadığını bize kanıtladı ve bu grupta oldukça sert kapitalizm eleştirileri yapıldı ve örneğin kapitalizmin taraf-tar ruhunu öldürdüğünden yakınıldı.

Bir kez daha, yeni bir örgütlenme biçimi üzerine en çok kafa yoran grubun sivil toplum kuruluşlarında gönüllülük yapan gençler olduğunun altını çizmek gerek. Ve yine belirtmek gerekir ki görüşmeler yaptığımız bu gruplardaki gençler, diğer gruplarla empati kurmanın, bağlantılar kurmanın öneminden bahsederlerken, aslın-da hepsi de bir çeşit baskı altınaslın-daydı ve belki de bu baskının varlığı farklı gruplarla empati kurulmasını kolaylaştırıyordu. Örneğin Genç-Sen ve Lambda kendilerine karşı açılan mahkeme ile uğraşırken, kapatılma tehlikesi ile karşı karşıyaydılar. Her ne kadar diğer gruplar bu kadar net bir “tehdit”le karşı karşıya olmasalar da onlar da farklı duyarlılıklarından dolayı farklı aşamalarda kendilerini “dışlanmış” ya da “de-zavantajlı” hissediyorlardı ve tabii hepsi de genç oldukları için yaş hiyerarşisinden de muzdariptiler.

Bu farklı gruplarla empati kurma konusunda da odak grup toplantılarımıza katılan gençler, gençlerin yetişkinlere göre daha başarılı olduğunu savunuyorlar. Örneğin genç feministlerle yapılan odak grup toplantısında genç feministlerin belirli bir ik-tidara sahip olan daha deneyimli feministlere göre daha farklı gruplarla uzlaşıya açık olduğunun altı çizildi:

Araştırmacı: Peki senin dışında herkes kendine feminist dedi. ‘Feminist’in başına ge-len bir şey var mı mesela sol, vs.?

PC1B:Yok. Bence feminist olmak çok böyle bir kadınlık halinden, kadın olma du-rumundan kaynaklanan bir şey olduğu için. O ayrışma da hani kadınlar arasındaki oradan çıkıyor. Kemalist olarak da feminist olabiliyorsun, sosyalist olup da feminist olarak adlandırabiliyorsun ya da çok koyu bir Müslüman olup da yine feminist olarak adlandırabiliyorsun. Ama mesela İslami feministler “bedenimiz bizimdir” sloganını kabul etmiyorlar. Biz hani “bedenimiz bizimdir” diye haykırıyoruz bir yandan. PC1A: Belki o diyalog zeminini oluşturmak. Hani farklı farklı fraksiyonlar olabilir ama bu birbirleriyle diyalog kuramaz halde olmamalarını gerektirmez. Ben şöyle diyorum: hani o hareket içinde de bir güç kavgası var. Koordinatör sınıf dediğimiz sınıf bu şe-kilde onu yaratıyor. Yoksa, üniversiteli kadınlara baktığımızda, daha genç olanlara baktığımızda biz bambaşka şeylerden gelebiliyoruz. Sosyalist feminist arkadaşları-mız da var. Yeri geldiğinde tartışıyoruz ama bir şekilde diyalog zemini kurabiliyoruz. Aynı yaştayız, aynı, aynı bilgi birikimine sahibiz. Bilmiyorum ama gençlerde bu pek şey olmuyor ama ileriki yaşlarda, tam da o profesyonel feminizme adım attığınızda o güç şeyine de daha kolay kapılıyorsunuz.

PC1E: Bence o kadın… geneli… geneli demeyeyim ama bir çoğunda var. Çünkü şirket için kar için çalışırsın vs. Orada çarpıştıracağın tek şey egoların oluyor. Onlar da egoları üzerinden bir şey yapmaya çalışıyorlar.

PC1C: Ben bazen gözlemlediğimde ona inandığımı hissediyorum ama. Araştırmacı: Sadece ego değil diyorsun.

PC1C: Evet, yani daha fazlası var. Bunu tam olarak ortaya koyamıyorum. Gerçekten de o onun için başka bir şey ifade ediyor. Tabii ki diyalog olsa daha farklı olur arala-rındaki ilişki ama tamamen güce de bağlayamıyorum. O konuda inat etmek ona bir iktidar sağlamayacak biliyorum ama yine de…

PC1B: Bir yandan sivil toplum da şeymiş gibi geliyor, hani şey olarak düşünüyorlar. Bir de profesyonel olarak çalışıyorsa… Şey diyor hani: “Ben bir şirkette bu işi daha çok para kazanıp daha başka bir şeyler de yapabilirdim. Ben kendi hayallerim, ideallerim için buradaysam. Bunun için burada çalışıyorsam hani o zaman istediğim gibi olsun, istediğim şey olsun. Kendim burada çalışmayı seçiyorum o zaman istediğim olsun deyince ve herkes de böyle düşününce olmuyor.

kapi-Gençler Tartışıyor: Siyasete Katılım, Sorunlar ve Çözüm Önerileri Yeni Bir Siyaset ve Örgütlenme Modeli Üzerine Düşünmek

DV1A: Ermenistan’a maç için gitmek ama bu bir kampanya, ‘sınır tanımayan taraf-tarlar’ diye hemen küçük bir grup oluşturduk ve buradaki amaç şu, çok temel bir taleple çıktık önce, bir günlüğüne Türkiye-Ermenistan sınırı bir gün açılsın bu fut-bol maçı münasebetiyle ve bu ilişkilerin normalleştirilmesi için bir adım atılsın. Biz de maça gidiyoruz; bizim maça gitmemiz Abdullah Gül’le tamamen alakasız. Abdullah Gül’ün gideceği zannediyorum dün belli oldu, biz 2 aydır bu işi şey yapıyoruz falan. Bu sol şeylerde bile anında şey var, yani o kafa kontrolü diyorum ya, her yerde hakim ya bu. Tamam işte bunlar nereden emir almışlar da böyle bir şey yapmışlar? Dolayı-sıyla ben bunun da çok olumlu olduğunu düşünüyorum, yani tepki almak bazen iyi bir şey yaptığını gösterir, rahatsızlık yaratmak, yani rahatsız olmak kadar rahatsızlık yaratmak da iyi bir şey.

Ezber bozmanın belirli kalıplara alışkın olan kişiler tarafından algılanmakta zorluk çekildiği de belirtiliyor. Ezber bozmanın kafa karıştırıcı yanı da zaten buradan ge-liyor. Genç Siviller odak grup katılımcılarımızdan DV1F’e kafa karıştırıcı eylemle-ri insanlara “başkaları için de birşeyler yapabileceğini gösteren aslında yalnızca kendine demokrat, yalnızca kendine müslüman değil de, bu ülkede hakları gasp edilen herkes için