• Sonuç bulunamadı

Türkiye Sosyal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı’nın (TÜSES) yürütücülüğünü yaptığı ve Friedrich Ebert Vakfı (FES) Türkiye Temsilciliği tarafından desteklenen “Gençler Tartışıyor: Siyasete Katılım, Sorunlar ve Çözüm Önerileri” adlı araştır-ma, Türkiye’de gençlerin siyaseti algılayış biçimlerine ve kendileri ile siyaseti na-sıl ilişkilendirdiklerine odaklanarak, gençlerin siyasete aktif katılımının önündeki engelleri ve bu engellerin nasıl kaldırılacağına dair gençlerin bakışlarını görünür kılmayı hedeflemektedir. Araştırma çerçevesinde Ağustos-Kasım 2008 tarihleri ara-sında İstanbul’da gençlerle odak grup toplantıları yapılmıştır. Araştırma dâhilinde farklı siyasi partilerde aktif olarak çalışan; çeşitli sosyal hareketler ve sivil toplum kuruluşlarında yer alan ve siyasette aktif bir şekilde yer almayan genç gruplarıyla üç araştırma ekibi toplam 26 odak grup çalışması gerçekleştirmiştir1.

Giriş

1 Araştırma hakkında detaylı bilgi için bu derlemenin giriş bölümüne bakılabilir. Bu araştırmayı yapma imkanı verdikleri için TÜSES ve FES’e teşekkür ederim. Araştırmayı asıl mümkün kılan ise odak gruplara katılarak zamanlarını, enerjilerini, düşüncelerini ve düşlerini bizimle paylaşan gençlerdir. Onlara bu makale vesilesiyle bir kez daha teşekkür etmek isterim. Giriş bölümünde belirttiğimiz gibi bu genç arkadaşlar odak gruplara belli gruplara aidiyetleri sebebiyle davet edilmişlerse de her biri kendi özgün fikirlerini dile getirmiştir. Burada onlar tarafından dile gelen noktalar o grubu temsil etmemektedir.

Gençler Tartışıyor: Siyasete Katılım, Sorunlar ve Çözüm Önerileri Günlük Yaşam, Aileler ve ‘Özgürce’ Karar Almak

belirtmektedir: İlki siyasal alanın kirli olması (siyasete bulaşmak); ikincisi ise siyasal alanın katı olması (siyasal alanın değişme ya da değiştirme umudunun olmaması) ve son olarak siyasal örgütlenme yapılarına getirilen eleştiri. Lüküslü bu eleştirilerden yola çıkarak farklı bir örgütlenme eşliğinde yeni siyasetten bahsedilebileceğini söy-lüyor. Bu önemli tespitler gençlerin siyasete neden mesafeli yaklaştıklarına ve siyaset algısına dair ufuk açıcı noktaları bize sunuyor.

Siyaset tartışılırken aslında çok da irdelenmeyen bir konu neyin siyaset olarak anlaşıldığıdır. Bir siyaset bilimci olarak benim için bu temel soruyu yanıtlamaya çalışmak, toplumun, bu çalışma özelinde gençlerin, siyasal alanı nasıl çizdiğini an-lamak aslında birçok noktayı aydınlatabilmek için gerekliydi. Siyasi4 olan neydi? Siyasal alanın sınırları nerede başlayıp, nerede bitiyordu ? Gençlerin arasında siyasete yeni bir yaklaşımla, daha kapsayıcı bir biçimde bakanlar var mıydı? İşte bu nedenle makalenin ilk bölümünde bu sorulara yanıt bulmak amacıyla, yeni bir siyaset tanı-mı5 getiren gençlere odaklanarak, sorunlarla siyaset arasındaki mesafe irdelenmeye çalışılacaktır.

Odak grupların neredeyse hepsinde siyasetin uzaklığı farklı şekillerde dillenir-ken, aşağıdaki satırlarda daha çok bunun aksi yönünde düşünen gençlerin dilinden topluma ‘yakın’ olması gereken siyaset yansıtılmaya çalışılacaktır. Partilerin genç-lik kollarındaki gençlerin bu yeni siyaseti nasıl ifade ettiklerine bakarsak; AKP’li YC1B’ye göre siyaset hayatın her alanında ve “sen siyasetle ilgilenmesen bile siya-set seninle bir şekilde ilgilenecek”tir. Benzer bir biçimde TKP’li YC7G’nin ısrarla vurguladığı, siyasetin “hayata içkin bir şey” olduğu, yine TKP’li YC7E: “…Bence nasıl olmalı? Ben nasıl yapıyorum, nasıl şeyler oluyor? Bu işi merkeze alıp hayatında merkezinde siyasetin olduğunu, her anın siyasete müdahale etmek gerektiğini, çev-rendekileri dönüştürmek zorunluluğun olduğunu hissetmek” sözleriyle kendisi için siyasetin anlamını açıklamaktadır. ÖDP’li YC8E ise “profesyonel devrimcilik anla-yışıyla birşey yapılamayacağını” düşündüğünü belirterek “…bizim yaptığımız şey genel olarak hayatın içindeki var olan sorunları ve var olan temas noktalarını açığa çıkarmak ve bunlar üzerinden bir siyaset kurabilmek olmalı” diyerek günlük hayat üzerinden siyaseti şekillendirmenin önemini vurgulamaktadır.

Genç Siviller’den oluşan odak grupta ise çok daha açık bir biçimde siyaset üzeri-ne olan geüzeri-nel yargının eleştirisini dinliyoruz:

Siyasi Parti Gençlik Kolları odak grup toplantıları; AKP, CHP, DP, SP, MHP-Ülkü Ocakları, BBP-Alperen Ocakları, DTP, ÖDP, EMEP, TKP’yle yapılmıştır. Partisiz Siyaset olarak nitelendirdiğimiz odak grup toplantılarında da Genç-Sen, Genç-Siviller, Lambda İstanbul, AEGEE İstanbul, UNIFEB, Ekoloji ve Çevre Hare-keti, TOG, AKDER, İHH, Genç-Feministler ve Aleviler’le görüşülmüştür. Siyaset-te aktif olarak yer almayan gençler olarak da ifade ettiğimiz odak grup toplantıları hizmet sektöründe çalışan genç işçiler; tekstil sektöründe çalışan genç kadınlar; sen-dikalı erkek işçiler; ev kızı-ev kadınları ve engelli gençlerle yapılmıştır.

Bu makalede, bu odak gruplarda dile gelenler ışığında, gençlerin siyasetten uzak durma tavrını sorgulayan ve siyaseti yeniden tanımlamaya çalışan gençlerin ifade-lerine yer vererek siyasetin günlük yaşamımızla olan bağını kurmanın gerekliliği belirtilecektir. Bu noktada gençlerin kendi yaşamlarındaki sorunlarla siyaseti iliş-kilendirip, ilişkilendirmemeleri de tartışılacaktır. İkinci bölümde ise gençlerin si-yasetin dışında kalmasının önemli sebeplerinden bir tanesi olduğunu düşündüğüm, sorunlarla siyaset arasındaki bağı kuramama ve buna bağlı olarak da siyasal alanda çözüm üretememelerinde çok önemli gördüğüm ‘karar al(a)mama’ durumları ele alı-nacaktır. Özellikle siyasetin ‘kollektif karar alma’ prosedürü olarak tanımlanmasına referansla gençlerin ‘özel’ yaşamlarında birey olarak karar al(a)mama; kendi hayatla-rını kontrol edememe durumları gençlerin aileleriyle olan ilişkileri çerçevesinde tar-tışılacaktır. Son olarak gençlerin aileleriyle olan bu bağımlılık ilişkisini aşabilmeye dair sosyal politikanın önemi vurgulanacak ve bunun başka bir çok açıdan taşıdığı önemin ötesinde siyasal sistemin önünü açmak için de gerekliliği belirtilecektir. Siyasal Alanın Sınırları

Bizim araştırmamızın ilk basamağını oluşturan TÜSES’in Yılmaz Esmer danışman-lığında gerçekleştirdiği niceliksel araştırmanın sonucu ve daha önce gençlerle yapıl-mış olan diğer çalışmalar2 bize gençlerin siyasetten uzak durduğunu söylemektedir. Biz de ekipçe bunun altında yatan nedenleri gençlerin kendi ağzından duymak ve

onların ne düşündüğünü anlamak istedik.3 Lüküslü bu derlemede yer alan

maka-lesinde gençlerle yaptığımız odak gruplarda ortaya çıkan tabloya göre gençlerin siyasete ve siyasal alana yönelik eleştirilerinin üç ana nokta etrafında döndüğünü

2 Yılmaz Esmer yönetiminde gerçekleşen Kentsel Gençlik Araştırması’nın sonuçları bu derleme içinde K.Kılıç’ın “Kentsel Gençlik Araştırması Anketi Bağlamında: Gençlerin Siyasal Eğilimlerini Etkileyen Faktörler” başlıklı makalede yer almaktadır. Ayrıca gençler ve siyasete odaklanan diğer çalışmaların kapsamlı listesi için bu derlemedeki E.Erdoğan’ın ‘Olasılıksızlığın Kuramını Aramak: Türk Gençliği ve Siyasal Partilere Katılım’ isimli makalesine bakılabilir.

3 ‘Siyasetle uğraşmak’ toplumun bir çok kesimi tarafından tercih edilmeyen bir tutum. Ancak yine de gençlerin yaşadıkları toplumdan daha farklı olması beklenerek, siyasetle ilgilenmemeleri sorunsal olarak ortaya konmaktadır. Oysa Türkiye’de gençler nihayetinde toplumun ortalamasını ufak tefek farklarla yansıtmaktadır ve yaş, yapılan bir çok araştırmada ayırt edici bir kategori olarak karşımıza çıkmamaktadır. Bkz. Y.Esmer, Evrim, Devrim, Statüko; Milliyetçilik Araştırması (Koordinatör: Umut Özkırımlı) Tempo-Istanbul Bilgi Üniversitesi (Araştırma-Infakto), 2006; Türkiye’de Sosyal, Siyasal, Ekonomik Değerler, 1999; Biz Kimiz? Toplumsal Yapı Araştırması 2006, http://www.konda.com.tr/html/dosyalar/ttya_tr.pdf.

4 Makalede siyaset ve politika eş anlamlı olarak kullanılmıştır. Ancak İHH’de gönüllü olarak çalışan gençlerden PC4D’nin ikisini tamamen ayrı iki olgu olarak kavramlaştığını da kendi sözleriyle okurlarla paylaşmak isterim: “Çünkü siyaset ve politika tamamen zıt şeyler. Özellikle bizim bakış açımıza göre çok zıt şeyler. Ben birkaç şey çıkardım, siyasetle politikanın… Siyaset Arapça, politika Latince ya da İtalyanca bir kelime. Siyaset Doğulu, politika Batılı. Siyaset peygamberi bir yönteme dayanıyor, politika Makyavelist bir yönteme dayanıyor. Politika dünyada rahat edip çıkarı korumanın peşinde ama siyaset ebedi refahın peşindedir...”

5 U.Beck ve E.Beck-Gernsheim’ın çalışmasına referansla ‘siyasetin yeniden tanımlanmasının gerekliliği’ne dair Lüküslü’nün argümanları için bkz. D. Lüküslü, Türkiye’de ‘Gençlik Miti İstanbul: İletişimi Yayınları, 2009, s. 198; U.Beck ve E.Beck-Gernsheim, Individualization, London: Sage Publications, 2003, s.159 .

Gençler Tartışıyor: Siyasete Katılım, Sorunlar ve Çözüm Önerileri Günlük Yaşam, Aileler ve ‘Özgürce’ Karar Almak

bilmem neyi onun bir parçası yapabiliriz ama. Teori sanki bambaşka bir yerde, pratik hayatımız bambaşka bir yerde. Biz sanki o sistemin parçası değiliz sanki onu analiz ediyoruz, işte teorisini yapıyoruz gibi bir yerden kurmakla alakalı.

PC1D: O yüzden bana bu feminist siyaset şeyi bana mümkün olamazmış gibi. Bir şeyin önüne feminist bilmem ne gelmesi çok mümkün değilmiş gibi geliyor. Çünkü hakikaten siyaset dediğiniz şeyde eğer feministseniz zaten bu yatak odanızda başlıyor yani mesela. Bu siyasetin önüne feminist siyaset gibi bir şey olmuyor. Feministseniz eğer zaten bu yaşadığınız, dokunduğunuz her şeye böyle dokunmak, onunla bakmak anlamına geliyor. Birazcık şey gibi yaşam biçiminiz, düşünce biçiminiz hayat felsefeniz bunun üzerine kurulu oluyor yani. Bir şey satın alırken ya da dediğim gibi evinizin için-de için-de… Sanki siyaset için-deyince biz hep böyle bir meclis ve bir ortamda insanların… Araştırmacı: Kurumsal bir şey gibi…

PC1D: Kurumsal bir şey gibi düşünüyoruz ama aslında öyle değil işte. O yüzden bu şeyler de beni rahatsız ediyor...

PC1A’nın dile getirdiği gibi günlük yaşamımızda yaptığımız tercihler aslında siya-setin farklı düzeylerde tezahürüdür. Giderek daha da küreselleşen dünyamızda her tür tercih bir biçimde siyasal bir duruşu temsil etmektedir. Tüketim biçimimiz; çev-reyle olan ilişkimiz; aile içindeki rollerimiz; yaşam şeklimiz aslında günlük yaşamla siyasetin ne kadar iç içe geçtiğinin bir kanıtı7 ve yukarıda alıntılandırdığım gibi odak gruplarda siyasetin yeniden tanımını yapmaya çalışan gençler günlük yaşamı da kapsayan bir siyaset anlayışının öneminin altını çizdiler. Bu anlayış ister istemez siyasetin günlük yaşamdaki sorunlarla olan ilişkisini kurmayı ve bu sorunların çözü-müne yönelik bir alan olarak kurgulanmasını zorunlu kılmaktadır.

Dillenen Sorunlar ve Siyaset

Odak gruplarındaki bir çok gencin siyasete olan mesafeli duruşu siyasetin temel sorunlarını dillendirirken aşılsa da, bazı gençler kendi yaşamlarındaki sorunlarla si-yaset arasındaki ilişkiyi ancak araştırmacıların ‘yönlendirici’ soruları eşliğinde sesli düşünmeye başladılar. Küresel ısınmadan eğitime, Afrika’da yaşanan açlıktan İsla-mofobiye kadar odak gruplarda dünyanın ve Türkiye’nin bir çok sorunu söylendi. Bu makale çerçevesinde hepsini listelemek yerine, ‘kimlik’ ve ‘eşitsizlik’ şeklinde özetleyebileceğimiz ifadeleri incelemeye çalışacağım8.

DTP’li gençlerden YC6A herkesin en temel sorunu kendi yaşamıyla ilişkili der-ken, kendi ‘dünyasını’ aşağıdaki sözlerle anlattı:

DV1F: Siyaset yapmakla başlıyor. Bizde siyaset dendiği zaman akla bir takım şeyler geliyor, takım elbiseli adamlar, koltuklar, ihaleler, hırsızlık var filan. Siyaset böy-le bir şey değil bence, yani herkesin siyaset yapabilmesi gerekir. İki kişinin olduğu yerde siyaset vardır. Eğer sen etkili konuşabiliyorsan, eğer senin fikirlerin varsa sen siyaset yaparsın, yani o çok özel bir şey değil yani. Siyasetin sivilleşmesi lazım, yani insanların artık nasıl yaşamak istediğine kendisinin karar vermesi gerektiğini bilmesi lazım, bunu talep etmesi lazım; ben böyle yaşamak istiyorum ve devletin ona biçtiği modelin dışına çıkması lazım, yani o devlet algısını değiştirmesi lazım.

Feministlerden oluşan odak grup toplantısında PC1B’nin dile getirdiği biçimde: ‘Aslında yaptığımız herşey bir yerde hani politik birşey’:

Bir de şey yani bir politik duruşu… Ben politik değilim, politik bir şey yapmıyorum, herkese eşit uzaklıktayım. Aslında yaptığımız her şey bir yerde hani politik bir şeyler yapıyoruz. Birçok kimse politik bir şeyler yaptığının farkında değil politik bir şey yap-mak istemiyor çünkü o uç ve kötü bir şey olarak geliyor bir çok insana da aslında.

‘Özel alanın da politik’ olduğunu, evin içinin o ‘kutsal duvarlarının içinde de eşitsiz-liğin adaletsizeşitsiz-liğin’ olduğunu ve sorgulanması gerektiğini söyleyen feminist gençle-rin odak grubunda siyaset aşağıdaki sözlerle tanımlanıyor:

PC1C: Kamusal alana ilişkin. Birlikte yaşadığımız alana ilişkin. Ben sivil toplumu da politikanın içinde görüyorum ama birçok sivil toplum örgütü öyle görmüyor kendini. Araştırmacı: Kamusal alana dair olan her şey. Başka?

PC1D: Bana hakkında düşünmeye başladığımız her şey ya da her neyse tüm şeyler itibariyle politika yapmaya ya da politik olmaya başlıyoruz gibi geliyor. Hani ben po-litik değilim aslında, popo-litikaya alakam yok apolitiğim demek de ne kadar popo-litik ol-mak ve taraf olol-mak aslında. O yüzden siyaset sadece… ne kadar doğru bilmiyorum ama kamusal özel tüm hakikaten bulunduğumuz ve bireyin o alanda düşündüğü her yerde olan her şey gibi geliyor.

PC1B: Bana da yani sadece kamusal alanla sınırlayamıyorum. Özel alan da politiktir bir yerde. Kadına yönelik şiddete baktığımız zaman aslında özel alan da. Aile içi şid-det şu bu da politik dediğimiz tanımın içine giriyor bence yani.

PC1A: Gündelik hayatın her türlü pratiğini aslında bir politika pratiği6 olarak adlan-dırabiliriz gibi geliyor bana. Bütün o ilişki biçimleri sonuçta.

PC1A: Bana şey gibi geliyor. Yaptığımız politikanın aslında ne kadar gündelikten çıktığının farkında değiliz. Gündelik hayatımızla bağdaştıramıyoruz. Baktığımızda her şeyi, bir şekilde gündelik hayatımızdaki annemizle ilişkimizi, işte durumumuzu 6 Alıntılardaki tüm italikler yazara ait. Tüm alıntılarda cümleler aynen aktarılmış, herhangi bir düzeltme yapılmamıştır.

7 Bkz. Paul Ginsborg, The Politics of Everyday Life Making Choices, Changing Lives, New Haven & London:Yale University Press, 2005.

8 Kimlik siyaseti ve eşitsizlik arasındaki ilişkinin ele alındığı tartışma için bkz. Nancy Fraser ve Axel Honneth, Redistribution or Recognition? A Political-Philosophical Exchange London: Verso, 2003.

Gençler Tartışıyor: Siyasete Katılım, Sorunlar ve Çözüm Önerileri Günlük Yaşam, Aileler ve ‘Özgürce’ Karar Almak

YC6D: Aslında toplumdan topluma farklılık gösteriyor. Örneğin bir Afrikalı için açlık olabilir, Doğu’daki Ortadoğu’daki biri için savaş olabilir ya da Kuzeyler’de yaşayan bir halk için küresel bir ısınma olabilir. Örneğin; Hakkari’de yaşayan birisi için pek küresel ısınmanın bir fark edeceğini zannetmiyorum.

Gençlerin günlük hayatlarını şekillendiren bu aidiyetlerle yaşamak gençlerin en temel sorun olarak bu kimlikleri ifade etmelerine yol açıyor. İlk alıntıda da ifa-de edildiği gibi aslında bu aidiyetlerle bağlantılı olarak çoğu zaman ekonomik sorunlar da devreye girse de genelde dillenen daha çok kimlik problemi oluyor. Bunda aslında ekonomik sorunlarla siyasetin birbirinden kopuk, ayrılmış alanlar olarak da algılanmasının rolü büyük. Feminist gençlerden birinin ifade ettiği bi-çimde “Eşitsizlik genel anlamda. Her şey girebiliyor. Fırsat eşitsizliği. Sınıf eşitsizliği, cinsiyetler arası eşitsizlik. Adaletsizlik.” Her grupta bu kelimelerle olmasa da ‘eşit-sizlik’ en çok yinelenen sorun olarak karşımıza çıktı. Ancak belirtmek gerekir ki eşitsizliğin içinin doldurulması oldukça farklı şekillerde oldu. Örneğin tekstil sektöründe çalışan altı genç en az on yıldır tekstil sektöründe çalıştıklarını söyle-diler9. Odak grup toplantısının tanışma aşamasında 10-12 yaşından itibaren teks-tilde çalıştıkları ortaya çıkan genç kadınlar, kendilerine Türkiye’de ya da kendi çevrelerinde gözlemledikleri en büyük sorun sorulduğunda üniversitelerdeki baş örtüsü-türban meselesini dile getirdiler. Tüm katılımcılar bu yasaktan rahatsız olduklarını ve kaldırılması gerektiğini söylediler. Çocukluklarından beri tekstilde çalışan ve ilkokuldan sonra okula gidemeyen başları örtülü bu grubun en büyük sorunu üniversitedeki baş örtüsü-türban meselesi olarak koyması, kendi ağır ça-lışma koşullarını siyasetin çözmesi gereken bir sorun olarak ancak araştırmacıların ısrarlı soruları üzerine belirtmeleri ilginçti:

Araştırmacı: Peki biz şeyi düşündük: Türkiye’de birçok böyle sorun, dünyada birçok sorun var. Ama herkesin kendi gözünden o sorunların bazıları daha önemli, bazıları daha az önemli. Sizin için, şöyle hızla bir geçsek, Türkiye’deki en önemli sorun ya da kendi yaşadığınız yerdeki en önemli sorun… Aklınıza gelen ne olur? Çok sorun var da. Sizin söyleyeceğiniz… Yani şöyle bir şeyi çözmek isterdim…

PC3A: Mesela üniversiteye giremiyor. Birincisi bu. Ben girmesinden yanayım.

Araştırmacı: Türkiye’de çözmek isteyeceğiniz… Peki daha yakın çevrenizde, burada olabilir, yaşadığınız yerde olabilir.

YC6A: Herkeste olduğu gibi ben dünyası vardır. Kişi kendi etrafında dünyanın döndü-ğünü sanır. Bizim için en büyük sorunlardan birisi Türkiye’de yaşanan Kürt sorunudur. Buna bağlı olarak ekonomik nedenler gelir. Yaşam standartları falan gelir. Okuduğum bölüme göre de, biraz daha şey olarak, küresel ısınmanın küresel getirdiği...

Araştırmacı: Bu küresel ısınmayı herkes, her grup söyleyecek diye bekledik ama çok da öyle yaygın bir cevap olarak gelmedi.

YC6A: En büyük sorunlardan birisi olarak görüyorum. Tabii dediğim gibi insanların kendi etrafında dünyanın döndüğünü sandığı için bizim için en büyük temel sorun Kürt olmak ve Kürt yaşamak.

Hizmet sektöründeki gençlerden göçle İstanbul’a gelen siyasetle oldukça ilgilenen PC2A da Kürt sorunun en önemli sorun olduğunu kendi yaşam deneyimleriyle an-lattı. Odak gruptaki diğer katılımcıların tepkisine yol açan bu sözler, benzer po-zisyonlarda çalışan gençlerin bile çok farklı hayat deneyimlere sahip olduğunu bize göstermekte:

PC2A: … Mesela hep terör falan diyorlar. Aslında terör dediğin insanlar hep gö-zümüzle gördüğümüz insanlardır. Terör demesi, benim arkadaşımdır odur budur. Terör demesi bile benim zoruma gider. Çünkü ben Kürdüm yani. Orada büyüdüm. Ki arkadaşlardan biri de orada büyüseydi, orda yapılan şeyleri görseydi… Mesela ben bir gün evde oturuyordum. Aniden bir patlama oldu bizim evimizin arkasında işte çatışma falan oldu. Benim gözümün önünde iki kişiyi öldürdüler. Bunları görerek bazı şeyleri arkana alabiliyorsun, güçlenebiliyorsun. İnsanlarla başa çıkabiliyorsun. Ben Kürdüm ama şu anki siyasette hiçbir parti düşünemiyorum. CHP olsun, DTP olsun, TKP olsun, ESP olsun, ÖDP olsun yani bunların hepsi boş geliyor bana...

Alevi gençlerden biri de yapılan odak grup toplantısında ‘kendi benliğini koruyama-mak’ şeklinde sorunu anlattı:

YC11D: Ama objektif olarak kişisel benim kendi görüşüm dünyanın en büyük soru-nu benim kendi benliğimi korumaktır benim için. Bu kişiseldir. Diğer insanları bağ-lamaz ama benim için Alevi gençliğinin ya da Alevi insanlarının özünü koruması, asimile olmaması, Alevi köylerine cami yapılmaması. İşte bizim büyük Alevi yürüyü-şünde sorun olarak gördüklerimiz birkaç başlık, ana madde olarak sıralanmıştır. Din dersleri, zorunlu din dersleri. Dinin kendisinde zorlama yoktur. Benim için en büyük sorun, problem odur.

Ancak kendilerine göre en önemli problemi bu şekilde ifade eden gençler aslında bu problemlerin farklılık gösterebileceğini de belirtiyorlar:

9 Bu noktada gençlik diye bir tek kategoriden bahsetmenin çok zor olduğunu belirtmek gerek. Farklı gençliklerden özellikle yoksulluk, yoksunluk durumundaki gençliğin ‘genç olamama’ durumunun ele alındığı makale için bkz. P.Uyan-Semerci, “Çocuktan Yetişkine: Genç Olamayanlar”, N. Yentürk vd. (der.) Türkiye’de Gençlik Çalışması ve Politikaları içinde, İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2008.