• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

1.2. Nanoteknoloji

Nanobilimi ve nanoteknoloji de transhümanizmin üzerinde önemle durduğu ve ümitlerini bağladığı geleceğin teknolojilerinden biridir. Yunanca cüce anlamına gelen

nano sözcüğü, 1 metrenin milyarda birini ifade eden ölçü birimi olarak kullanılır.76 1 nanometre uzunluk, yaklaşık 10 hidrojen atomunun yan yana dizilmesiyle elde edilen uzunluğa denktir.77 Dolayısıyla nanobilim ve nanoteknoloji, atomsal ölçekte yasaların

işleyişini araştıran ve bunların fonksiyonelliğinin arttırılmasıyla belli amaçlarda kullanıma uygun tasarlanmasını irdeleyen alanlar olarak tanımlanabilir.78 Her ne kadar

nanoteknoloji son zamanların popüler konusu olsa da, bu fenomen, dünya varolduğundan beri doğal oluşumlarda görünmekte ve antik çağlardan beri insanoğlunun ürettiği çeşitli yapılarda bilinçli olmasa da kullanıldığına şahit olunmaktadır (Örn. Lycurgus kupası).79 Günümüz nanobilim ve nanoteknolojisinin

ilerlemesinin mihenk taşı olarak ünlü Nobel ödüllü fizikçi Richard Feynman’ın Amerikan Fizik Topluluğunda 1959’da yapmış olduğu “Dipte Çok Yer Var” (There is Plenty of Room at the Bottom) başlıklı konuşması kabul edilmektedir. Bu konuşmasında Richard Feynman, atomların tek tek ve yeni baştan düzenlenerek daha düşük ölçekte daha fonksiyonel sistemlerin üretilebileceğini öngörmüştür.80

Feynman’ın öngörüsünden sonra bu konu birçok araştırmacının ilgi odağı olmuştur. Böylelikle günümüzde nanoteknoloji, temel bilimlerden mühendisliğe, sağlıktan enerjiye kadar birçok alanda ilgi duyulan ve araştırılan bir disiplin haline gelmiştir.

Nanoteknolojinin ilişkin olduğu önemli alanlardan birisi de tıp sektörüdür. Geliştirilebilecek nanosistemlerin yardımıyla insan vücudundaki problemlere kesin ve doğrudan çözümler üretilmesi mümkün hale gelmektedir. Örneğin, kanser tedavisinde uygulanan kemoterapi sürecinde hastanın kanserli deforme olmuş hücreleri yok

76 Chris Binns, Introduction to Nanoscience and Nanotechnology, John Wiley and Sons Publishing,

2010, s. 11.

77 Donglu Shi, Zizheng Guo ve Nicholas Bedford, Nanomaterials and Devices, Tsinghua University

Press, Waltham-USA, 2015, s. 2.

78 Daniel L. Schodek, Paula Ferreira ve Michael F. Ashby, Nanomaterials, nanotechnologies and

Design: An Introduction for Engineers and Architects, Butterworth-Heinemann Publishing, 1st

Edition, Burlington-USA, 2009, s. 1.

79 Charles P. Poole Jr. ve Frank J. Owens, Introduction to Nanotechnology, John Wiley and Sons

Publishing, New Jersey, 2003, s. 1-2.

80 Michio Kaku, Geleceğin Fiziği, Çev. Yasemin Saraç Oymak ve Hüseyin Oymak, ODTÜ Yayıncılık,

edilirken aynı zamanda bu hücrenin etrafındaki sağlıklı hücreler de zarar görmektedir. Dolayısıyla tedavi bir yandan fayda sağlarken öbür yandan diğer yapıların zarar görmesine hatta sistemin tümünün çökmesine neden olabilmektedir. Ancak çeşitli fonksiyonel grupları ihtiva eden (kesici, delici, parçalayıcı, tutucu vb.) nano boyutlarında üretilen robotların doğrudan kanserli hücreleri hedef alabilecek şekilde yönlendirilmesiyle diğer yapılara ya da ana sisteme zarar vermeden sadece zararlı yapıları onararak insan sağlığı için çok daha faydalı bir çözüme ulaştırabilmektedir.81

Nanoteknolojinin önemi, herhangi bir şeyi, moleküler düzeyde değişiklikler yaparak o şeyi yeni baştan oluşturmamıza veyahut dilediğimiz kıvama getirmemize olanak tanımasıdır. Feynman, fiziğin ilkelerinde atomların tek tek düzenlenememesini salık verecek bir fizik kanunun olmadığını, böylelikle bir kimyasal maddenin, atomlara yapılacak olan bir manipülasyonla yapay olarak oluşturulabileceğini ve bunun bir gün kaçınılmaz olarak gerçekleşeceğini ifade etmiştir.82 Nanoteknolojide

moleküler denetimin yapılabilmesi için milyarlarca belki trilyolarca “nanobot” denilen insanın bir kan hücresi belki ondan daha küçük boyutlardaki robotların kullanılması düşünülmektedir. Nanobotların, insan beyninin tamamen taranmasından, vücudundaki birçok hastalık ve kusurların tanılarında ve onarılmalarında kullanılması düşünülmektedir. Kurzweil, nanoteknoloji araştırmaları neticesinde Robert A. Freitas’ın biyolojik kan hücrelerinden binlerce kat daha aktif olan robot kan hücreleri tasarladığını ve bu sayede bir olimpiyat koşucusunun on beş dakika hiç nefes almadan hızla koşmasının mümkün olduğunu aktarmaktadır. Buna ek olarak nanobotların, bakteri, virüs, kanser hücresi gibi patojenleri yok edeceği, bağışıklık sistemini tehdit eden kimi tuzaklardan etkilenmeyeceklerini ve tüm bunların yanında nanobotları insanın kendisinin dilediği gibi yönlendirebileceğini iddia etmektedir.83 Nanobotların

moleküler düzeyde üretilmesinin yahut o boyutlarda atomlar üzerinde çalışılmasının mümkün olup olmaması konusunda bilim adamları arasında tartışmalar mevcuttur. Kimisi bu durumu imkânsız görürken kimisi olabileceğini savunmaktadır.84

81 Suping. Li ve diğerleri, “A DNA Nanorobot Functions as a Cancer Therapeutic in Response to a

Molecular Trigger in Vivo”, Nature Biotechnology, Vol. 36, Issue: 3, s. 258.

82 Kurzweil, İnsanlık 2.0: Tekilliğe Doğru Biyolojisini Aşan İnsan, s. 333. 83 Kurzweil, İnsanlık 2.0: Tekilliğe Doğru Biyolojisini Aşan İnsan, ss. 377-378.

84 Nobel Ödüllü Richard Smalley ile nanoteknolojinin öncülerinden Eric Drexler arasında gerçekleşen

N. Bostrom, moleküler nanoteknolojinin yeterince geliştirilebilmesiyle çok önemli sonuçlar getireceğini ifade etmektedir. Ona göre bu teknoloji, kömürü elmasa, kumları süper bilgisayarlara dönüştürebilecek, havada ya da tümörlerde varolan kirliliği, sağlıklı dokularla temizlememize olanak tanıyacaktır. Eğer yeterince ilerleme kaydedilirse, çoğu hastalıkla beraber yaşlanmayı da ortadan kaldırmamıza ve uzun yıllar genç ve zinde bir hayat sürmemize yol açabilecektir.85 Kurzweil’in ve

Bostrom’un kimi ifadeleri fütüristik gibi gelse de, bu teknoloji üzerine ciddi çalışmaların ve uygulamaların zamanımızda mevcut ve yapılıyor olması, iddiaların bilimsel birer kurgu olmadığını gösterir kanaatindeyiz. Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti’ne ait Ulusal Bilim Kurumu'nun hazırladığı Nanoteknoloji Raporu'nda nanoteknolojinin sahip olduğu potansiyeller ifade edilmiştir. Bunlar arasında, malzemelerin ve gıdaların geliştirilmelerinin yanı sıra insan kapasitesinin iyileştirilmesi ve hastalıklara karşı mücadele gibi çalışmalar mevcuttur.86 Çok uzun

olmayan bir zaman sonra kritik ilerlemeler alınacağında birçok bilim adamı hemfikirdirler. Hatta teknoloji eliyle insana müdahale edilmesine karşı duran biyo- muhafazakârlar da bu gelişmelerin bir gün gerçekleşeceğine dair kaygılar taşımaktadırlar. Bu nedenle insan ve çevre sağlığına tehdit olabilecek durumların tespitlerini yapıp savunmalarda bulunmaktadırlar.

Nanobotların insan beynindeki sinirsel ağlarla olan ilişkisinden bahseden Kurzweil, dış dünyayı algı biçimimizin beynimizdeki elektrik sinyallerine bağlı olmasına dayanarak, bu nanobotların nöronlara gerekli sinyalleri vermesiyle kendimizi bambaşka bir sanal gerçeklik dünyasında bulabileceğimizi iddia etmektedir.87 Şaşırtıcı

derece de ilginç olan bu iddianın fiziksel yasalarla mümkün olup olamayacağını bilemeyeceğiz fakat geleceğin bu teknolojileri gerçeklik algılarımıza dair felsefi tartışmaları yeni baştan tasarlayacak gibi görünmektedir. Nanoteknolojinin geleceğine dair çizilen bu ufuklar bizleri, gerçeklik algılarımızı altüst edecek sanallığın ya da siberuzay alemlerinin eşiğine taşımaktadır.

85 Nick Bostrom, “A History of Transhumanist Thought”, ss. 1-25. 86 Kaku, Geleceğin Fiziği, s.235.