• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2. Transhümanizmin Tanrı Anlayışları ile İlişkisi

2.1. Ateizm ve Transhümanizm

Ateizm ile transhumanizm birbiriyle uyumlu mudur? Transhümanist hareket ateistik karakter içeriyor mu? Transhümanizmin dinsel niteliği, ateizme dinsel bir değer mi kazandırmaktadır? Transhümanizm, ateizmi teizmle sonlandıracak bir potansiyele sahip mi? Bu konu başlığı altında yanıtını vermeye çalışacağımız soruların çerçevesi bu şekilde olacaktır.

Transhümanistlerin çok büyük oranının kendilerini ateist olarak tanımladıklarını söylemiştik.216 Bilimsellik yoluyla hareket eden transhümanistler

bunun doğal sonucu olarak materyalist ve natüralist felsefeye sahiptirler. Transhümanizmin Aydınlanma’nın hümanist kökenleriyle beraber, Darwinci ve Nietzscheci gibi kökenleri de göz önünde bulundurulduğunda ateistik karakteri ortaya çıkmaktadır. Nitekim Ahmet Dağ, transhümanizmin, teistik karakterden ziyade ateistik bir karakter taşıdığını ifade etmektedir. Transhümanizm, Hümanizmin bir sonraki aşamasının daha ileriye taşınmış halidir.217 Hümanizm, tanrı yerine insanı esas

alan bir anlayışken; bunu yerine getirme vazifesi transhümanizme kalmakta ve transhümanizm bu anlayışı daha da ileriye taşıyarak, gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Transhümanizm anlayışında Tanrı veya tanrılar rol oynamamaktadır.218 Tanrı veya

tanrıların herhangi bir işlevi yok derken sadece teizmin kişisel Tanrısı değil aynı zamanda tüm inanç türlerinin metafiziksel tanrılarının rolü kastedilmektedir. Durum böyle olunca Tanrı’nın olmadığını ileri süren ateizmin kimi karakterleri transhümanizmde kendini göstermektedir.

216 Hughes, “Report on the 2007 Interests and Beliefs Survey of the Members of the World

Transhumanist Association, Prepared”, https://ieet.org/images/uploads/WTASurvey2007.pdf, (03.04.2019).

217 Dağ, Transhümanizm; İnsanın ve Dünyanın Dönüşümü, ss. 201, 203. 218 Messerly, “Transhumanism and Religion”,

Ateizmin kimi karakterleri transhümanizmde kendini göstermektedir diyoruz. Çünkü ateizm, felsefeden çok farklı yönlerle ele alınagelmiştir. Bunlardan biri, “teizmden olmayan” yani Tanrı’ya karşı ilgisiz olarak hayatında yer vermemektir. Bir diğeri ise bizzat Tanrı’nın olmadığı konusunda iddialı olup bu iddiasını ispatlamaya çalışmaktır. Tanrının varlığına hayatında ilgisiz kalan kişileri ateist olarak ele almanın doğru olmadığını düşünen Aydın, bugünkü anlamıyla ateizmi daha çok teist anlayışlara karşı pozisyon alması üzerinden tanımlamaktadır. Ateizm, tüm varlığı yaratıp varlıklarını devam ettiren, Zat’ı itibariyle aşkın, sonsuz sıfatları itibariyle aleme içkin olan bir Tanrı anlayışına karşı tepki hareketidir.219 Transhümanizmin

insanın doğasını değiştirmeye kararlı olması ve bunu dinlerin tanrılarından bağımsız olarak yine insanın kendisinin yapacağına dair inancı teist anlayışın insanın seçkin bir varlık olması ve kaderinin Tanrı tarafından tayini gibi meselelere karşı tavır sergilemek olarak algılarsak; transhümanizm, ateizmin ikinci tanımına dahil olmakta görünmektedir. Transhümanistlerin ankette kendilerini tanımladıkları ateizm ise birinci tanım olan Tanrı’ya yahut tanrılara karşı bireysel ilgisizlikleri olarak görülebilir kanaatindeyiz. Kanaatimizce transhümanizmin, ateizm ile olan ilişkisi bu iki ateizm tanımlamasına münhasır kalmamaktadır. Çünkü transhümanizmin dinsel bir nitelik taşıdığını önceki kısımlarda ifade etmiştik. Bu noktalardan transhümanizmin ateizmle ilişkisi dinsel boyutlarda olmalıdır. Bu da bizi başka bir ateizm yorumuna götürmektedir.

Transhümanizm, bünyesinde bir başka ateizm yorumlamasını da barındırmaktadır. Teizmin geniş olarak ele alınmasıyla ortaya çıkan bu ateizm yorumlamasına göre, ateizm de dinsel bir anlam taşımakta ve eninde sonunda Tanrı’ya yönelmeyi netice vermektedir. Hristiyan teologların ilklerinden olan Anselmus (1033- 1109) bu anlayışa dikkat çekmiştir. İncil’deki “Akılsız içinden, Tanrı yok! der”220

ifadesini hatırlatarak böyle söyleyen bir aptalın aklında dahi “kendisinden daha kemalde bir şeyin düşünülemeyeceği” bir Tanrı fikri olduğunu söylemektedir. Ateizme dinsel bir nitelik verenlere göre, kimi ateistler mistik bir hal üzeredirler ve bu halleri onları daha duyarlı bir noktaya, teizme ulaştırabilir.221 Ludwig Feuerbach

219 Aydın, Din Felsefesi, ss. 208-212. 220 Mezmurlar 14/1.

(1804-1872) ise bu mevzuyu destekler mahiyette “işte her şey nasıl da değişiyor; dün hâlâ din olarak geçen şey, bugün böyle olmaktan çıktı ve bugün ateizm sayılan yarın din olacaktır”222 ifadesini kullanmaktadır. Feuerbach’ın ateist olduğu ifade edilse de

onun bilindik ateist tavrından farklı olarak vurgulamaya çalıştığımız dinsel yönelimli bir ateizm anlayışı mevcuttur. Tanrının, insanın ideallerinin, ahlaksal ve psikolojik karakterinin izdüşümü olduğunu kabul etmektedir. Onda “benlik” ilahi olan haline gelmiştir.223 Transhümanizmin posthuman anlayışı da böyle bir ilahi benlik olma

yolunda görünmektedir.

Transhümanistlerin kimisinin insanın, posthumana dönüşümü ile kimisinin de tekillik yolu ile Tanrı fikrine yöneldikleri açıktır. Tekilliğin peygamberi şeklinde tanıtılan Kurzweil’in tekillik sürecini anlattığı şu ifadelerini hatırlayalım: "Bir kere evrendeki madde ve enerjiyi zekâ ile doyururuz, bilinçli olarak ve yüce bir zekâ ile o da 'uyanacak'. Bu, hayal edebileceğim kadarıyla Tanrı'ya yakın.”224 Ayrıca Turing Kilisesi’nin kurucusu transhümanist Giulio Prisco, gelecekte tanrıların var olacağını ve geçmişi yani bugünümüzü, uzay-zaman mühendisliği yoluyla etkileyebileceklerini ifade etmektedir.225 Bunlarla beraber transhümanizmin dinsel içerikli hareketlerinden birisi olan Terasem hareketi, “geleceğin teknolojisi, Terasem'in evreni kapsamasını sağlayacak, böylece her şeyi bilen, her şeye kadir ve her şeye gücü yetecek olan haline gelecektir. Bu şekilde akıllı atomlar ve bilinçli elektronlar ile Tanrı’daki Terasem'i inşa ediyoruz”226 beyanatı açık bir şekilde teizmin Tanrısı’nın sıfatlarını taşımakta olan bir

Tanrı’yı oluşturacaklarını iddia etmektedir.

Transhümanizmin ateistik karakterinin bir şekilde Tanrı fikrine çıktığını görmekteyiz. Tanrısallık vurgusu transhümanizm hareketine manevi bir motivasyon da sağlıyor görünmektedir. Bilimselliğin maneviyata yönelik bu ihtiyacı, salt sekülerleştirilen bilim ile din ilişkisinin tekrar gözden geçirilmesini de gerekli kılmaktadır. Yalın bir ateizmin olamayacağını savunan İngiliz düşünürü John

222 Ludwig Feuerbach, The Essence of Christianity, Çev. George Eliot, 1841, e-kitap arşiv:

http://www.marxists.org/reference/archive/feuerbach/works/essence, (05.05.2019), s. 48.

223 Hopkins, “Toward a Transhumanist Theology”, metanexus.net/toward-transhumanist-theology/,

(12.03.2019).

224 Kurzweil, The Singularity is Near: When Humans Transcend Biology, s. 375.

225 Giulio Prisco, “Yes, I am a Believer”, https://ieet.org/index.php/IEET2/more/5821, (04.05.2019). 226 Terasem Movement Inc., “The Truths of Terasem: A Transreligion for Technological Times”,

Baillie’ye göre, ateistler, Tanrı’nın varlığına inanmadıklarını ne kadar da söyleseler, bir şekilde Tanrı düşüncesi, onların anlam derinliklerinde mevcuttur.227 Tabi

transhümanizmin netice olarak Tanrı’ya çıktığı nokta, Billie’nin yahut Anselmus’un ifadelerindeki teizmin Tanrısı olduğu anlaşılan Tanrı’ya uzanmamakta görünüyor. Fakat Feuerbach’ın insanı tanrılaştıran felsefesiyle benzerlikler taşımaktadır. Bununla beraber teizmin Tanrı’sının sıfatlarının taklitlerini de görmekteyiz.

Transhümanizm her ne kadar ateistik karaktere sahip olsa da bu ateizm bir şekilde tanrısallıkla neticelenen dinsel bir değere sahip ateizmdir. Bu bağlamda transhümanizm, mevcut dinlere alternatif bir anlayış sunarken ateizminde klasik yorumunun dışında tekrar değerlendirilmesini salık vermektedir.