• Sonuç bulunamadı

Muallim Dergisi Yazarlarının Kısa Biyografileri

Belgede Muallim dergisi: 1916-1918 (sayfa 56-71)

Diyarbakır’da 1876 yılında doğmuştur. Asıl adı Mehmet Ziya’dır. 1886 yılında, on yaşındayken Mahalle Mektebini bitirmiş olarak Diyarbakır Askerî Rüştiyesine kaydolmuştur. Burayı bitirdikten sonra İstanbul’a giden Ziya Gökalp, Mülkiye Baytar Okulu’nun parasız yatılı sınavlarını kazanarak kaydını yaptırmıştır. Burada vatanı kurtarmak için gizli cemiyetlere girmiştir (Köseoğlu, 2011). Bu okulun son sınıfında iken, 1899’da, gizli eylemlerde bulunduğu gerekçesi ile tutuklanmış ve on ay tutukluktan sonra sürgün olarak Diyarbakır’a gönderilmiştir (Sefercioğlu, 2004, s. 30).

Ziya Gökalp, Diyarbakır’da milli ve siyasi fikirleriyle uğraşmaya devam etmiştir. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Diyarbakır delegesi olarak Selanik’teki İttihat ve Terakki kongresine katılmıştır. Bu kongrede milli mefkûre düşüncesini dile getirmiş ve fikirlerini sunmuştur (Duru, 1949). İttihat ve Terakki Partisi’nin merkez-i umumi üyesi olan Ziya Gökalp, Selanik’te İttihat ve Terakki İdadisinde toplumbilim dersleri vermeye başlamıştır. 1912 yılında Ergani milletvekili olarak İstanbul’a dönmüştür. İstanbul Darülfünununda da dersler veren Ziya Gökalp, Türk Ocağı’nın kuruluşunda görev almıştır (Köseoğlu, 2011).

Kendi çabaları ile toplum bilimi alanında büyük bir bilgi ve düşünce birikimi edinen Ziya Gökalp, onları Türkçülüğü sistemleştirmek için kullanmıştır. Görüş ve düşünceleri II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet’in kuruluş döneminde etkili olmuştur (Sefercioğlu, 2004, s. 30).

Diyarbakır milletvekilliği görevinde bulunurken 1924 yılında İstanbul’da vefat etmiştir.

Hüseyin Ragıp Baydur (1890-1955)

1890 yılında Rodos’ta doğmuştur. Rodos’ta beş yıllık idadiyi bitirdikten sonra yedi yıl İzmir İdadisinde okumuş, oradan da İstanbul’a gelerek Hukuk tahsiline başlamıştır. Tahsilinde bulunduğu sırada maarifte vazife alan Hüseyin Ragıp, ilk

tedrisat müfettişliği yaptıktan sonra İstanbul Sultanisi ve Darülmuallimin Müdürlüğü, Berlin Talebe Müfettişliği yapmıştır (Milliyet, 28.02.1955, s. 7).

1920- 1922 yıllan arasında Matbuat Umum Müdürlüğü görevinde bulunmuş, bu sırada Hakimiyet-i Milliye gazetesinde günlük olarak çıkarmıştır. Daha sonraları büyükelçilik yapmıştır (Ağar, 2001, s. 3).

Türk Ocağı’nın ilk katib-i umumiliğini yapan Hüseyin Ragıp, milli hükümeti Paris’te temsil etmekle başlayan elçilik vazifesi hayatının sonuna kadar devam etmiştir. Paris’ten Bükreş’e elçi olarak giden Hüseyin Ragıp, oradan Moskova’ya oradan da Washington’a büyükelçi olarak gitmiştir. Daha sonra Roma elçiliği de yapan Hüseyin Ragıp Londra Büyükelçiliği yaptığı sırada 1955 yılında vefat etmiştir (Milliyet, 28.02.1955).

İsmail Hakkı Baltacıoğlu (1886-1978)

İstanbul’da 1887 yılında doğmuştur. 1908 yılında İstanbul Darülfünunun Tıbbiye bölümünden mezun olmuştur. 1908’de İstanbul Erkek Öğretmen Okuluna yazı dersi olarak atanan İsmail Hakkı, 1910 yılında okul müdürü Satı Bey’in delâletiyle Avrupa’ya gönderilmiştir (Binbaşıoğlu, 2009, s. 339).

Maarif Bakanlığı tarafından Avrupa’ya gönderilerek, Fransa, İngiltere, İsviçre ve Almanya’da önemli eğitim araştırmaları ve incelemeleri yapan İsmail Hakkı, yazmış olduğu seri makaleleriyle ve ileri sürdüğü düşünceleriyle, Maarif meselesine ışık tutmuştur (Merter, 1986, s. 21).

1913’te Darülfünun (İstanbul Üniversitesi) pedagoji profesörlüğüne getirilmiştir. Süleyman Paşazade Sami ile birlikte kadınların üniversitede okumasının yolunda hizmetleri olmuş ve İnas Darülfünunun çatısı altında bayanlara konferanslar vermiştir. 1921 ve 1923 tarihleri arasında Darülfünun Edebiyat Fakültesi Dekanlığı yapmıştır. 1923 ile 1927 arasında Darülfünunun rektörü olmuştur. 1929’da Gazi Terbiye Enstitüsü’nün müdürlüğüne getirilmiştir. Afyon ve Kırşehir milletvekillikleri de yapan İsmail Hakkı, Ankara’da 1978 yılında vefat etmiştir (Ata, 2011).

Mustafa Satı Bey (1880-1969)

1879 yılında Yemen’de doğmuştur. Asıl adı Sâtı-el Husri’dir. Aslen Arap’tır (Binbaşıoğlu, 2009, s. 310). Mülkiye Mektebini bitirmiştir. Kaymakamlık ve

öğretmenlik yapmıştır. Satı Bey, Osmanlıcılık görüşüne sahip olmasına rağmen Türkçüler tarafından eğitim bilimi konularında yaptığı çalışmalardan dolayı “Türk Frobel’i” lakabını takmışlardır (Akyüz, 2013, s. 301)

Satı Bey, 1909 yılında Darülmuallimin Müdürlüğüne getirilmiştir. Fizyolojiden tamamen pedagoji ve sosyoloji alanına geçmiştir. 1913 yılında Emrullah Efendi ile anlaşamamış ve Darülmuallimin Müdürlüğü’nden istifa etmiştir. Kısa bir süre Darüşşafaka Müdürlüğü yapmış ve 1915’te “Yeni Mektep” adlı özel bir anaokulu ve ilkokul açmıştır. Bir de anaokulu öğretmenleri yetiştiren “Darülmürebbiyat” açmıştır. 1919’da kendisine teklif edilen müsteşarlığı kabul etmeyerek Suriye’ye gitmiştir. Satı Bey, 1969 yılında Kahire’de vefat etmiştir (Ergün, 1987).

Ethem Nejat (1882-1921)

Üsküdar İdadisi ve Ticaret Mekteb-i Âlisinden mezun olan Ethem Nejat Mutlakiyet döneminde gazetecilik yapmıştır. Avrupa’ya kaçarak rejimle mücadele etmiştir. 1908’de dönerek kendisini öğretmenlik ve eğitimcilik mesleğine adamıştır. Manastır, Bursa, Muğla, Eskişehir, Adana, İzmir eğitim müdürlükleri yapmıştır. 1918’ten sonra Almanya’ya gitmiş ve bu tarihten sonra Marksist görüşleri savunmuştur (Akyüz, 2013, s. 305).

Yusuf Akçura'nın da bulunduğu Millî Meşrutiyet Fırkası'nın kurucuları arasında yer alan Ethem Nejat daha sonraları, Marksist görüşü savunarak, Mustafa Suphi’nin reisliğindeki Türkiye Komünist Fırkası merkez heyetine seçilmiştir. Ethem Nejat, Mustafa Suphi ve arkadaşları Karadeniz açıklarında 1921 tarihinde öldürülmüşlerdir. Ethem Nejat, genç yaşta ölmesine rağmen dönemin basın hayatında tanınan bir isim olan Ethem Nejat, eğitimden ticarete, tarımdan siyasete birçok alanda eserler kaleme almış ve makaleler yazmıştır (Erkek, 2009).

Mustafa Şekip Tunç (1883-1958)

Türk Düşünce Tarihinin önemli isimlerinden biri olan Mustafa Şekip Tunç 1883 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelmiştir (Yıldız, 2010, s. 11). İlk tahsiline Halep’te başlayan Tunç, daha sonra babasının tayini nedeniyle Manastır’da eğitimine devam eder. Lise birinci sınıfa kadar Manastır’da okuduktan sonra ailesi ile birlikte İstanbul’a yerleşmiş ve burada Vefa İdadisine kaydolmuştur (Baytekin, 2007, s. 3).

Üsküp Muallim Mektebi’nde, Harput ve Balıkesir Sultanilerinde görev yapmış, Maarif Nezareti bünyesinde Avrupa’ya gönderilmiştir. Dönüşünde Darülmuallimât-ı Âliyyede öğretmenlik yapmıştır. Daha sonraları ordinaryüs unvanlığına kadar giden Edebiyat Fakültesi Müderrisliği yapmıştır (Altıntaş, 1989)

Cumhuriyet ve modernleşme dönemi Türk felsefesinin önemli isimlerden biridir. Türk fikir hayatında hoca kimliği, felsefeci, ruhiyatçı, sanatçı ve münekkit kişiliği yanında Bergson felsefesinin temsilcisi olarak da tanınmaktadır. Felsefe, psikoloji, sanat ve edebiyat gibi sosyal bilimlerin her alanında eserler veren Tunç birçok telif ve tercüme eserleri yanında sayısı 800’e ulaşan makaleler yazmıştır (Yıldız, 2010, s. VI). Mustafa Şekip Tunç, Cumhuriyet dönemi Türk düşüncesinde ilgi alanlarının derinliği ve genişliği ile dikkat çekmekte ve Türkiye’de modern anlamda felsefe ve psikolojinin kurucuları arasında yer almaktadır (Bayraktar, 2011). İstanbul’da 1958 yılında vefat etmiştir.

Nafi Atuf Kansu (1890-1945)

Askeri doktorlardan Mehmet Emin Paşa’nın oğlu olan Nafi Atuf 1890 tarihinde Mekke’de doğmuş, ilk ve orta tahsilini Edirne’de yaptıktan sonra Mülkiye mektebini bitirmiştir (Gövsa, 1945).

İkinci Meşrutiyetle özellikle Cumhuriyet döneminde çağdaş eğitim görüşlerinin yurdumuza yayılmasında etkili olmuştur (Binbaşıoğlu, 1982, s. 150).

Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarlığı ve Erzurum milletvekilliği yapan Nafi Atuf Kansu, Say ve Tetebbu Dergisini çıkarmış, Muallim ve Türk Yurdu dergilerinde yazılar neşretmiştir. Birkaç ufak eserinden başka “Pedagoji Tarihi” ve “Türkiye Maarifi Hakkında Denemeler” adlı kitapları vardır (Gövsa, 1945, s. 206).

Kazım Nami Duru (1877-1967)

1877 yılında İstanbul’da doğan Kazım Nami Duru, Selanik Askeri Rüştiyesi ve Manastır Askeri İdadisinden sonra İstanbul’da Harbiye’yi bitirip, teğmen rütbesiyle Tiran Redif Taburuna katılmıştır. Bu dönemde İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girmiştir (Sefercioğlu, 2004).

Askeri liselerde öğretmenlik yapan Kazım Nami Duru, daha sonraları Milli Eğitim Bakanlığı’nda görev almış, genel müdürlük ve müfettişlik yapmıştır. Ulusal eğitim, ulusal birlik gibi kavramların soyut kalmayarak gerçekleştirilmesi gerektiği görüşünü savunan Kazım Nami, çeşitli dergiler ve özellikle çıkardığı Yeni Kültür dergisi aracılığıyla eğitimle ilgili görüşlerini açıklamıştır (Binbaşıoğlu, 1982, s. 150).

Kazım Nami Duru, 1918’de Türk Ocağı Haysiyet Divanı Üyeliği’ne seçilmiş, 1957-1959 döneminde Ocağın Hars Heyeti’nde görev almıştır. 14 Ekim 1967 günü İstanbul’da vefat etmiştir (Sefercioğlu, 2004, s. 22).

Selim Sırrı Tarcan (1874-1957)

Beden eğitimini yeni ve modern bir şekle sokan Selim Sırrı Tarcan 1874 yılında Mora Yenişehri’nde doğmuştur. Galatasaray Lisesi’nde orta tahsilini bitirdikten sonra Mühendishane Harbiyesinden üsteğmen olarak çıkan Selim Sırrı Tarcan, İkinci Meşrutiyet’ten sonra İsveç’e giderek, oradaki Beden Terbiyesi Muallim Mektebi’nde ihtisas yapmıştır (Gövsa, 1945).

Selim Sırrı Tarcan, beden eğitimi konusunda yaptığı kuramsal ve uygulamalı çalışmalarıyla Türk düşünce ve siyaset tarihinin önde gelen isimlerinden biri haline gelmiştir. Tarcan, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde eğitimde modernleşmenin bir unsuru olarak başlatılan “Beden Terbiyesi ve İdman” derslerinin kurumsallaşmasında önemli bir rol oynamıştır (Lüküslü ve Dinçşahin, 2011, s. 44).

Terbiye ve Oyun isimli bir meslek dergisi çıkaran Selim Sırrı Tarcan, Maarif Vekaleti Başmüfettişliği ve Ordu Milletvekilliği yapmış, 1957 yılında vefat etmiştir. Ahmet Hikmet Müftüoğlu (1870-1927)

İstanbul’da 1870 yılında doğmuştur. İlköğrenimini, Mahmudiye ve Soğukçeşme rüştiyelerinde yaptıktan sonra Galatasaray Sultanisine gitmiştir. Ahmet Hikmet, Tevfik Fikret’le aynı senelerde Galatasaray’da okumuştur. Beden olarak cılız bir öğrenci olmasına rağmen çalışkanlığı ile dikkati çekmiş ve edebiyata ilgi duymaya başlamıştır (Özcan, 2011). 1888 yılında Galatasaray Lisesi’nden mezun olmuştur. Daha sonra Hariciye Nezareti’ne girmiştir ve Poti, Pire, Marsilya, Kerç şehbenderliklerinde bulunmuştur (İnönü Ansiklopedisi, 1950, s. 258).

Hariciyede çeşitli görevlerde bulunan Ahmet Hikmet, Galatasaray Sultanisinde ve İstanbul Darülfünununda edebiyat öğretmenliği yapmıştır. Ahmet Hikmet, edebi faaliyetlerinde ailesinin Rumeli’de şehit olmasından dolayı gelen Rumeli Türklüğü hassasiyetini yansıtmıştır. Dil, şiir ve musiki konusu üzerinde çalışmalar yapan Ahmet Hikmet, Türk Ocakları Hars Şubesi başkanlığında bulunmuştur (İslam Ansiklopedisi, 1991).

Türkçülük hareketi içerisinde yer alan Ahmet Hikmet, 1927 yılında İstanbul’da vefat etmiştir.

Ömer Seyfettin (1884-1920)

1884 yılında Balıkesir Gönen’de doğmuştur. Sıbyan mekteplerinde verilen eğitimden ailesinin memnun kalmaması nedeniyle 1892’de İstanbul’a Mektebi Osmaniye’ye yazdırılmış ve burada Fransızca eğitimi almıştır. Buradan da alınan Ömer Seyfettin, Eyüp Sultan Askeri Baytar Mektebi’ne kaydolmuş ve bitirmiştir. Daha sonra Edirne Askeri İdadisine gitmiş ve bitirince İstanbul’a dönerek Mekteb-i Harbiye-i Şahaneyi bitirmiştir (Alangu, 1968)

Balkan Savaşlarına subay olarak katılmış, esir düşmüştür. İstanbul’a dönünce askerlikten ayrılıp Kabataş Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yapmıştır. Yüz otuza yakın hikayesi ile milli edebiyat ilk ve önemli temsilcilerindendir. Ömer Seyfettin, dönemin birçok aydını gibi, Balkan ve I. Dünya Savaşları içinde yetişmiş ve olgunlaşmıştır (Akyüz, 2013, s. 311). 1920 yılında İstanbul’da vefat etmiştir.

Mehmet Emin Erişirgil (1891-1965)

İstanbul’da 1891 yılında doğmuştur. İlköğrenimini Beşiktaş Sıbyan Mektebi’nde, orta öğrenimini Fatih Rüştiyesinde ve lise öğrenimini Mercan İdadisinde yapmıştır. 1911 yılında Mülkiye’den mezun olmuştur. Mülkiye Mektebi son sınıfta okurken Orman ve Ziraat Nezâreti Baytar Dairesinde çalışmıştır (Bayraktar, 2008).

Mehmet Emin, İstanbul Lisesi’nde öğretmenlik yapmış, Medeni Hukuk, İktisadi Bilgiler dersleri vermiştir. Kadıköy Lisesi Müdürlüğü yapmıştır. Daha sonra İstanbul Üniversitesi, sosyoloji ve felsefe doçenti olmuş, Ziya Gökalp, M.Akif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı ve Fuat Köprülü gibi dönemin aydınları ile beraber çalışmıştır (Özmel, 1990, s. 184).

1919 yılında Meclis-i Mebusan’a Niğde Mebusu olarak giren M.Emin, 1924’te Maarif Vekaleti Talim ve Terbiye Azalığı, 1926’da Talim ve Terbiye Başkanlığı, 1929’da Maarif Vekaleti Müsteşarlığı, 1935 yılında İstanbul Maarif Müdürlüğü, 1932 yılında Yüksek Muallim Mektebi Müdürlüğü görevlerinde bulunmuştur. Zonguldak Milletvekili olarak TBMM’ye giren M.Emin, Gümrük ve Tekel, İçişleri Bakanlıkları yapmıştır. 1965 yılında Ankara’da vefat etmiştir (Bayraktar, 2008, s. 526).

Tevfik Fikret (1867-1915)

Tevfik Fikret Kadırga’da 1867 yılında doğmuştur. Mahmudiye Vâlide Rüşdiyesine kaydedilmiştir. Daha sonra ise Tevfik Fikret, Galatasaray Sultanisinde okumuş ve birincilikle bitirmiştir. Okulu biter bitmez Babıâli İstişare Odası’nda çalışmıştır. Daha sonra Sadâret Mektûbi Kalemi Mühimme Odası’nda çalışmış aynı zamanda Gedik Paşa Mekteb-i Âlide ders vermiştir. Mirâd Dergisi’nin padişaha övgü yarışmasında birinci olmuş ve derginin yazarları arasına katılmıştır. Malumat ve Servet- i Fünun dergilerinin başyazarlığını yapmıştır (Akay, 1998).

Tevfik Fikret, Galatasaray Sultanisi ve Robert Koleji’nde Türkçe öğretmenliği, Darülmualliminde edebiyat öğretmenliği yapmıştır. Galatasaray Sultanisinde müdürlük de yapmıştır. II. Meşrutiyet’in ilanına kadar sert, bunalımlı, isyankâr şiirler yazan Tevfik Fikret, II. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte görüşlerini değiştirmiştir. 1915 yılında İstanbul’da vefat etmiştir.

Rıza Tevfik Bölükbaşı (1869-1949)

Bugün Bulgaristan sınırı içinde olan Tsaribrod’ da 1868 yılında doğmuştur. Asıl adı Ali Rıza olan Rıza Tevfik, ilk tahsilini 93 Harbi sırasında Sion Yahudi mektebinde Türkçe öğretmenliği yapan babasının yanında yapmıştır. Kısa bir süre de Beylerbeyi ve Davutpaşa rüştiyelerinde okumuştur. Ancak babasının İzmit’e tayini çıkmasıyla İstanbul’daki eğitimini bırakıp İzmit’e gitmiştir. Babası, Rıza Tevfik’in iyi bir tahsil alması için İstanbul’a geri döner ve O’nu Mekteb-i Sultaniye kaydettirmiştir. Tembelliği ve derslere karşı ilgisizliği nedeniyle Sultaniden atılan Rıza Tevfik, Gelibolu’ya döner ve Gelibolu Rüştiyesini bitirmiştir. Babasının tanıdıkları sayesinde İstanbul’a dönüp Mekteb-i Mülkiye’ye kaydettirilen Rıza Tevfik, Mülkiye’de edebiyat yönünden zengin bir arkadaş çevresi edinmiştir (Uçman, 1999).

Rıza Tevfik, bir öğrenci hareketine katıldığı için Mekteb-i Mülkiyeden atılmış ve 1890’da Mekteb-i Tıbbiyeye girmiştir. 1899’da Karantina İdaresi’nde doktorluğa başlayan Rıza Tevfik, 1907’de İttihat ve Terakki Partisine girmiştir. 1918 yılında Maarif Nazırı olmuştur. Daha sonra Danıştay reisliği yapmış ve aynı zamanda Darülfünunda felsefe dersleri vermiştir (Ata, 2011, s. 119).

Darülfünunda verdiği felsefe derslerinden dolayı “Filozof Rıza” mahlası ile ün kazanan Rıza Tevfik, Serv Anlaşması’nı Saltanat Şurası’nı temsilen imzalayan üç kişiden biri olması nedeniyle 1924’te TBMM tarafından “yüzellilikler” listesine alınmış ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarılmıştır. Ürdün, Lübnan ve Hicaz’da yaşamıştır. 1937 yılında yüzelliliklere çıkartılan af sayesinde, 1948 yılında Türkiye’ye dönmüş ve 1949 yılının son günü İstanbul’da vefat etmiştir (Ata, 2011).

İbrahim Alaaddin Gövsa (1889-1949)

Şair, yazar ve eğitimci olan İbrahim Alaaddin 1889’da İstanbul’da doğmuştur. İlk öğrenimini İstanbul’da, Şemsü’l Maarif özel okulunda başladı. Orta öğrenimini Vefa ve Trabzon İdadilerinde yaparak Mekteb-i Hukuk’a girmiştir. Mezun olduktan sonra Adliye Nezareti’nde memur olarak çalıştıktan sonra Trabzon Sultanisinde edebiyat öğretmeni olmuştur (İnönü Ansiklopedisi, 1950).

1913’te psikoloji ve pedagoji öğrenimi için İsviçre’ye gitmiştir. 1916’da Türkiye’ye dönerek İstanbul Darülmualliminde psikoloji ve pedagoji öğretmenliği yaptı. Daha sonraları Maarif Vekaleti Talim ve Terbiye Dairesi üyeliğine seçildi. Sinop, Sivas ve İstanbul milletvekilliği yapmıştır (AnaBritannica, 1990).

İlmi yönden en çok hizmet ettiği sahalar, biyografi ve ansiklopedidir. Cumhuriyetten sonraki biyografik ve ansiklopedik çalışmaların öncüsü ve tek temsilcisidir. Edebiyatta Milli akım içerisinde yer alan İbrahim Alaaddin, 1949 yılında Ankara’da vefat etmiştir (İnönü Ansiklopedisi, 1950).

Hamdullah Suphi Tanrıöver (1885-1966)

1885 yılında İstanbul’da doğan Hamdullah Suphi, Osmanlı döneminin bilim adamlarından Maarif Nazırı Abdüllatif Suphi Paşa’nın oğludur (Sefercioğlu, 2004, s. 9). İlköğretimini Kısıklı, Altunizade ve Numune-İ Terakki’de tamamlayıp, ortaokul ve liseyi Galatasaray Sultanisinde okumuştur. 1905 yılında Reji İdaresi’nde tercüme

servisinde ilk görevine başlayan Hamdullah Suphi, çeşitli okullarda öğretmenlik yapmış ve Darülfinun Edebiyat Fakültesinde ders vermiştir. Burada Fecr-i Ati grubu içinde şair ve eleştirici yazar olarak Türk edebiyatına girmiştir (Demir, 2010).

Türk milletinin uyanış tarihinde büyük ve şerefli bir yeri olan Hamdullah Suphi Tanrıöver, İstanbul Türk Ocağı’nın başlıca kurucularındandır. Ocak’ta yirmi sene çalışmıştır. Milletvekilliği yaptığı sırada Maarif Vekilliği’ne geçmiş, daha sonra Bükreş Büyük Elçiliği görevini yapmıştır (Gövsa, 1945).

Sanat hayatına şiirle başlamış ama bunu asıl başarılı olduğu başka bir alanda kullanmıştır bu alan hitabettir. Hamdullah Suphi, savunduğu fikirlerin yanı sıra yaşadığı devrin en büyük hatiplerinden biridir (Demir, 2010, s. 74).

Abdülhak Hamit Tarhan ( 1851-1937)

1851’de İstanbul’da doğan Abdülhak Hamit Tarhan, Bebek’te bir mektepte okumuş, küçük yaşta Paris’de ve Tahran’da bulunup, önce Maliye sonra da Şûra-yı Devlet ve Sadaret kalemlerinde çalışmıştır (Gövsa, 1945).

1876’da Paris büyükelçiliği ikinci katipliğine, 1881’de Poti, 1882’de Golos, 1883’de Bombay konsolosluğuna atanmıştır. Bombay’dan dönüşünde eşi Fatma Hanım’ın beklenmedik ölümünün sarsıntısıyla ünlü yapıtı Makber’i (1986,1948) yazmıştır. Daha sonraları birçok eser veren Abdülhak Hamit Tarhan, İstanbul Milletvekilliği yaptığı sırada 1937’de vefat etmiştir (AnaBritannica, 1990).

Abdülhak Hamit Tarhan, eserlerinde Doğu ile Batı kültürünü karşılaştırmış, yetiştirilme koşulları ve bulunduğu çevrelerin çeşitliliğinden dolayı hem Doğu hem de Batı etkisinde kalmasına neden olmuştur (Demirdağ, 2010).

Süleyman Nazif (1869-1927)

Edebiyat-ı Cedide akımının başlıca temsilcilerinden olan Süleyman Nazif, 1869 yılında Diyarbakır’da doğmuştur. Arapça, Fransızca ve Farsça eğiti alan Süleyman Nazif, Diyarbakır valisi tarafından çeşitli görevlere tayin edilmiştir. Bu görevlerinden ayrılarak Fransa’ya gitmiştir (İnönü Ansiklopedisi, 1950, s. 93).

II. Meşrutiyet’ten sonra Basra, Kastamonu, Trabzon, Musul ve Bağlat valiliklerinde bulunmuştur. İstanbul’a gidince (1915) devlet hizmetinden ayrılarak

yaşamını yazarlıkla sürdürmüştür. Halk, Hakikat, İleri ve Hadisat gazetelerinde yazılar yazmıştır. Yazdığı yazılardan dolayı Malta’ya sürgün gönderilmiştir. Şiirlerinde ve yazılarında Namık Kemal ve Ziya Paşanın etkisinde kalan Süleyman Nazif, 1927 yılında İstanbul’da vefat etmiştir (AnaBritannica, 1990).

Yunus Nadi Abalıoğlu (1880-1943)

Yunus Nadi Abalıoğlu, 1880 yılında Muğla’nın Fethiye ilçesinde doğmuştur. İlköğrenimini tamamladıktan sonra Rodos’a gönderilmiş, orada Medrese-i Süleymaniye’de okumuştur. İstanbul’a döndükten sonra Galatasaray Lisesine ve Hukuk Mektebine devam etmiştir (İnönü Ansiklopedisi, 1950, s. 11).

Aydın ve Muğla Milletvekilliği yapan Yunus Nadi, birçok gazetede yazarlık ve başyazarlık yaparak, Cumhuriyet gazetesinin kuruculuğunu üstlenmiştir. Tedavi olmak için gittiği İsviçre’de 1945 yılında vefat etmiştir.

Ali Ekrem Bolayır (1867-1937)

1867 yılında İstanbul’da doğan Ali Ekrem, II. Abdülhamid devrinde girdiği Mabeyn katipliğinde, Kudüs mutasarrıfı oluncaya kadar, 18 yıl çalışmıştır. 1896’da katıldığı Servet-i Fünun topluluğunda ferdi duygularla dolu şiirleriyle, 1908’den sonra sosyal konular, gündelik hayat sahneleri üzerinde durmuştur (Maydan-Larousse, 1969, s. 470)

Namık Kemal’in oğlu olan Ali Ekrem Bolayır, İstanbul Darülfünununda metin şerhi hocalığı ve Galatasaray Sultanisinde öğretmenlik yapmıştır. Aynı zamanda şair olan yazarın, Türk edebiyatı tarihi ile ilgili Tarih-i Edebiyyât-ı Osmâniyye adlı meşhur bir eseri bulunmaktadır (Çetin, 2010, s. 39).

Doktor Reşit Galip (1893-1934)

1893’te Rodos’ta dünyaya gelen Reşit Galip, Hüseyin Ragıp’ın (Baydur) kardeşidir. Reşit Galip, ilköğrenimini Rodos’ta yapmıştır. Daha sonra İzmir İdadisini bitirmiştir. 1917’de İstanbul Tıp Fakültesi’nde yüksek tahsilini tamamlayarak doktor olmuştur (İnönü Ansiklopedisi, 1950, s. 293).

Yükseköğretimi sırasında Balkan ve 1. Dünya savaşları sırasında sağlık ekiplerinde görev alan Reşit Galip, Anadolu’nun birçok kasabasında doktorluk

görevinde bulunmuştur. Aydın Milletvekili olarak TBMM’ye girmiş İstiklal Mahkemesi’nde görev almıştır. Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu ve Halkevlerinde çalışan Reşit Galip, henüz öğrenciyken benimsediği Türkçülük akımı ve İstanbul Türk Ocağı’nın çeşitli etkinliklerinde görev almıştır (AnaBritannica, 1990). 1932-1933 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı yapan Reşit Galip, Andımız’ın yazarıdır.

Falih Rıfkı Atay (1894-1971)

1894’te İstanbul’da doğan Falih Rıfkı Atay, orta öğretimini özel bir rüştiye ile Mercan İdadisinde, yüksek öğrenimini de Darülfünun Edebiyat Bölümünde yapmıştır. 1913’te memurluk hayatına girmiş ve Bab-ı ali Mektubî kalemi ile Dahiliye Nezareti özel kaleminde çalışmıştır (İnönü Ansiklopedisi, 1950, s. 125).

1.Dünya Savaşı sırasında yedek subay olarak Filistin ve Suriye’de, daha sonra İstanbul’da Çarkçı Mektebi’nde edebiyat öğretmenliği yapmıştır. Sonraları kendini bütünüyle gazeteciğe veren Falih Rıfkı Atay, Akşam gazetesinin kurucularındandır. Cumhuriyet rejimini ile inkılapların devamlı savunucu olan Falih Rıfkı Atay, Bolu ve Ankara Milletvekilliği yapmış, 1971 yılında İstanbul’da vefat etmiştir (İslam Ansiklopedisi, 1991).

Nüzhet Sabit (1883-1920)

Nüzhet Sabit, 1883 yılında Yemen’de doğmuştur. Nüzhet Sabit’in dedesi Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın saray hizmetlilerinden Kayserili Mustafa Edip Bey, babası ise Mustafa Sabit Paşa’dır. Soyu baba ve anne tarafından Karamanoğulları’na dayanır. 1887’de ailesiyle birlikte İstanbul’a gelen Nüzhet Sabit, asker babasının mesleğinden dolayı sırasıyla Şam, Adana, Urfa, Halep gibi şehirlerde dolaşır (Alkan, 2010, s. 8).

Rodos’ta maiyet memurluğu yaptı. O arada Rodos İdadisinde tarih, edebiyat

Belgede Muallim dergisi: 1916-1918 (sayfa 56-71)

Benzer Belgeler