• Sonuç bulunamadı

Morfolojik Analizin Amaçları ve Kent Morfolojisine Yön Veren Okullar

BÖLÜM 2. KENTSEL MORFOLOJİ

2.2. Morfolojik Analizin Amaçları ve Kent Morfolojisine Yön Veren Okullar

kuramları veren kentsel morfolojik gelenekler arasında birkaç farklı amaç vardır. Her üç okulun kuram oluşturma çabalarında farklı amaçları bulunmaktadır (Moudon, 1997, s. 8).

29

1. Kentsel bir kuram geliştirmek amacıyla kent formunun tanımlayıcı ve açıklayıcı amaçlar için çalışılması: Bu tür çalışmalar, şehirlerin nasıl inşa edildiğini ve nedenlerini ele alır. Bu, coğrafyacıların ve özellikle Birmingham Okulu’nun temel amacıdır.

Conzen’in Birmingham Okulu, daha çok kentsel alanın fiziksel yapısıyla ilgilenen şehir ölçeğinde bir yaklaşımdır. Conzen, kentin gelişimindeki sürecin ne zaman ve nasıl başladığına ve bu sürecin nasıl ilerlediğine odaklanır. Ayrıca bu çalışmaları da kent içerisindeki yapı adalarını ve yapı adalarının zaman içerisindeki değişimini ele alarak gerçekleştirir. Bu kapsamda, yapı adaları katmanına inmeden önce ele aldığı konseptler, kentin planı ve bina yapısıdır. Parsellerin değişiminden bina yapısına, bina yapılarının değişiminde de kent formundaki değişiklikleri incelemiştir (Whitehand, 2001, s. 104- 106).

Conzen’in (1960) (1966) benimsediği tarihsel-coğrafi yaklaşım, kent-planı analizi ile zaman içindeki gelişimi ve kurucu parçalarının sistematik analizi üzerinden yerleşimin coğrafi yapısını ve karakterini açıklama amacındadır.

Conzen’e göre toplumlar daha önceden oluşturulmuş çevrelerde yaşar ve kendilerini geçmişten tamamen soyutlayamazlar. Her toplum yaşadığı kentsel çevreye bir takım izler bırakır. Bu kentsel çevre, korunabilir, silinebilir ya da değişebilir. Bu yolla kentin dokusu ya da tek bir sokağı bile genius locisini kazanır (Whitehand, 1992).

Conzen, kent morfolojisinin kentin tarihi ile birlikte araştırılmasını öngörür. Çünkü kentler toplumlara aittir ve önemli kültürleri temsil ederler. Kent, fiziksel elemanları ile toplumun ve bireylerin barınma, eğitim, ulaşım, çalışma gibi çeşitli ihtiyaçlarına cevap verir. Bu ihtiyaçlar zamanla değişir ve kenti de değiştirir. Dolayısıyla kent, tarihsel gelişimin bir parçası olur. Bu nedenle Conzen, özellikle büyük tarihi geçmişe sahip kentlerde, kentin şu anki durumuna katkı sağlayan tüm kültürel süreçlerin incelenmesi gerektiğini savunur (Conzen, 2004).

Conzen ekolünün takipçisi olan Jeremy W. R. Whitehand bazı çalışmalarını derleyerek ve fikirlerinin gelişimini ve önemini araştırarak Conzen’in mirasını devam ettirmiştir. Kentsel ve tarihsel bir coğrafyacı olan Whitehand kent morfolojisinin sınırlarını kentin ekonomik durumuna doğru genişletmiştir. Böylelikle kentin doğal ortamı ve bina endüstrisinin dinamikleri arasındaki ilişkiyi araştırmıştır (Moudon, 1997, s. 4).

30

2. Kent tasarımında bir kuram geliştirmek amacıyla, kent formunun kurallara bağlı amaçlar doğrultusunda çalışılması: Bu tür çalışmalar şehirlerin nasıl inşa edileceğine odaklanmaktadır. Bu amaca özel bir yön veren İtalyan Okulu’nun temel odağı, tarihi şehir kurma geleneklerine dayanan bir yapı tasarımı kuramı geliştirmektir.

İtalyan Okulu kent morfolojisini kentsel tasarımla ilişkilendirerek, İngiliz okulundan bir alt ölçekte ele almıştır. İtalyan morfolojik yaklaşımı geleneksel mimariyi kent morfolojisi ile ilişkilendirirken gelenek ve yenilik arasında bir ilişki kurarak kendine özgü bir yaklaşım geliştirmiştir (Marzot, 2002, s. 60).

İtalyan morfoloji okulunun kurucusu olan Muratori, bu ilişkiyi sağlamak için modern yapıların bulunduğu alanlara, mimari ve kentsel formun kökenini yeniden inşa ederek ilişki kurmaya çalışmıştır. Pisa’da uyguladığı Roma mimarisi, Bolonya’da gotik ve Roma’da rönesans ve barok mimarileriyle modernizmin teknik problemlerini stil ve çevre ilişkilerine oturtarak mekânın bina kültürünü süreklilik sağlamak adına yeni binaların inşasıyla öne sürmüştür (Marzot, 2002). Muratori’nin kentleri yaşayan organizma olarak ele aldığı yaklaşımı kentsel dokuyu ifade ederken tümevarım konseptiyle tek bir binadan bölgenin tamamına aşama aşama ilerleyen ve kent formunu tüm yönleriyle tanımlayan bir çalışma olmuştur.

İtalya’da Gianfranco Caniggia, 1963 tarihli Como kenti çalışmasını yönetmiş olan Muratori’nin görevini devralmıştır. Caniggia, öğretileri ve yayınlarında, kentsel biçimin temel kökü olarak yapı türlerine odaklandığından ‘yöntemsel tipoloji’ olarak adlandırdığı Muratori geleneğini sürdürmüştür. Muratori gibi, Caniggia da kuramlarını pratiğe dökmüş, mimaride aktif olarak görev yapmıştır (Moudon, 1997, s. 4). Cannigia ve Maffei’nin (2001) ortaya koyduğu tipolojik yaklaşım, her bir binayı ya da yerleşimi elementlerine ayırıp sınıflandırarak geçmişine uzanmaya çalışmaktadır (Caniggia & Maffei, 2001).

3. Kent formunun, kent yapılanmasında geçmiş tasarım kuramlarının etkilerini değerlendirmek için çalışılması: Bu, fikir olarak tasarım kuramı ile uygulama olarak tasarım kuramı arasındaki çok yönlü ayrımı oluşturan tasarım eleştirisi alanına işaret etmektedir. Bu tür çalışmalar, neyin yapılması gerektiği (örnek oluşturan kuramlar) ve neyin gerçekte inşa edildiği ile ilgili direktifler arasındaki farklılıkları veya benzerlikleri değerlendirmektedir. Fransız Okulu, modern tasarımın kökenini 18. yüzyılda kentsel

31

tasarımda başarılı bir şekilde takip ederek, bu morfolojik analiz kullanımını desteklemiştir.

Conzen ve Muratori, ilk iki kentsel morfoloji okulu için zemin hazırladıktan sonra, 1960’ların sonlarında Fransa’da üçüncü bir okul ortaya çıkmış; mimar Philippe Panerai ve Jean Castex, sosyolog Jean-Charles DePaule ile birlikte Beaux-Arts’ın dağılmasının bir parçası olarak Versailles’da Mimarlık Okulu’nu kurmuştur. İtalyan Okulu gibi Fransız Okulu da tarihi reddeden modern mimariye karşı bir tepki olarak ortaya çıkmıştır (Moudon, 1997, s. 5).

Okul Muratori felsefesini izlemiş ve modernizmin geçmişten onarılamaz bir kopuş gerçekleştirdiğine ve geçmiş geleneklerde yatan mimarlığın kökenlerinin yeniden keşfedilmesi gerektiğine inanmıştır. Ancak, Fransız Okulu özel bir entellektüel ortamda ortaya çıkmıştır. İngiltere ve İtalya’da mimarlar ve coğrafyacılar; Fransa’da ise sosyologlar, coğrafyacılar, tarihçiler ve planlamacılar birlikte çalışmışlardır. Sonuç olarak ortaya çıkan morfolojik yaklaşım sadece tasarım ve coğrafya yönelimli değil, aynı zamanda edebiyat ve sosyal bilimleri de içine almaktadır. Bu anlamda Versailles Okulu İtalyan ve İngiliz okulları arasında durmakta ve hem tasarım hem de kent inşası süreçleri konularına değinmektedir (Moudon, 1997, s. 5).

Panerai’nin çalışmaları bu okulun yöntemini iyi bir şekilde gözler önüne serer. Ona göre, kentleşmenin karmaşık sorunsalına girmeden, kentsel olguya ilişkin iki karşıt tavır gözlenebilir. Bunlar; ulaşım, işleyiş, sağlık gibi gerekçelerle kenti yıkma, uzun bir süreç içinde ise yok etme isteğine kadar varan toptan bir suçlama ve içerde bazı semtlerde ticaretin yeniden düzenlenmesiyle, dışarda ise bazı mekânların biçimsel dönüşümüyle kentsel olgunun yeniden yaratılacağını öne süren bir kent ideolojisidir (Castex & Panerai, 2005, s. 110).

Değişik alanlarda, değişik bölgelerde, aynı önemdeki kentler arasında, aynı bölgede ama farklı topluluklar barındıran kentler arasında vb. yapılan karşılaştırmalar, kentsel mekânın, kendi gelişimi içinde görülmesini ve kentin bitmiş, tamamlanmış, devinimsiz bir yapıt olarak değil, sürekli evrim içinde bir ortam olarak kavranmasını sağlamaktadır (Castex & Panerai, 2005, s. 110).

Tiplerle sınıflandırmak, kentsel dizgeyi oluşturan öğelerin envanterini çıkartmak için kullanılan bir yöntemdir. Tip düşüncesi, bir örgütlenme içindeki akrabalığı, yakınlığı

32

anlatır; diğer bir deyişle bir tip oluşturan belirli sayıda bina arasındaki ortak çizgileri öne çıkartır. Tip düşüncesi ve onun sonucu olarak tipoloji, kentsel yapıyla öğeleri arasındaki ilişkiyi tanımlamak ve dolayısıyla çözümlemek için kaçınılmazdır (Castex & Panerai, 2005, s. 111).

Versailles okulunun çalışmalarından bina tipolojisi çözümleme yöntemi; yapıların kamusal mekânla ilişkisini, yapının kent ile bütünleşip bütünleşmediğini, kent ile kurulan ilişkinin doğrudan ya da dolaylı olup olmadığını, cephe düzenlerini, yapıların yapı toplulukları içinde bütünleşik ya da ayrık duruşunu sorgular. Yapılanmamış mekânların tipolojisi; yolların tipolojisini, yolların kesişimini, meydanların tipolojisini ve kesiklik yaratan öğeleri inceler. Kentsel gelişme üzerine yapılan çalışmalar; büyüme biçimlerinin kaç yönlü olduğunu, büyümenin sınırlarını ve sınırın nasıl geçileceğini inceler. Son olarak kentler, temelde sahip oldukları kentsel peyzaj üzerinden okunabilir. Kentsel peyzaj adı altında belirtilen kentin görsel mekânıdır. Burada imgelerin sadece fiziksel (biçimsel) nitelikleri göz önüne alınır, anlamlarıyla ilgilenilmez. Yalnızca maddi taşıyıcıları tanımlanır ve sınıflandırılır, hangi kategoride bilgi yolladıklarının belirlenmesinden öteye gidilmez. Kentsel okunabilirliğin analizi için yapılacak çalışma, kentsel peyzajı ve anıtsal dizgeyi inceler (Castex & Panerai, 2005, s. 111-121).

Kent morfolojisi, bir yerleşmenin fiziksel biçimlerinin incelenmesi üzerine kurulan bir araştırma dalıdır. Bu alanda, bir yerleşmedeki yapıların ve açık alanların bir araya gelme biçimleri, kentsel dokuda değişim ve dönüşümün fiziksel olarak incelenmesi üzerine çalışmalar yapılır. Bu tez çalışmasında incelenen kentlerin morfolojik dokusu, Conzen yöntemine dayanan tarihsel sürecin gelişiminin incelenmesi ile ele alınmıştır. Tez kapsamında ele alınan kentlerde hem Antik Dönem’den Bizans Dönemi’ne geçişte hem de Bizans kentlerinin kendi tarihsel süreçleri içindeki değişim ve dönüşümler incelenmiştir. Yapıların dönüşümleri ya da yeniden değerlendirmelerinin incelenerek kentsel alan kullanımlarının ortaya koyulması yanı sıra kentlerde yeni inşa süreçlerinin ele alınarak kentlerin fiziksel görünümünün durumları saptanmaya çalışılmıştır.

33

Benzer Belgeler