• Sonuç bulunamadı

Mizah Sembolü Olarak Eşek

Belgede Türk Halk Edebiyatında eşek (sayfa 70-73)

D. Araştırma Konusunda Yapılan Çalışmalar

1.3. Türk Kültürüne Ait İlk Yazılı Eserlerde Eşek

2.1.3. Fıkralarda Eşek

2.1.3.6. Mizah Sembolü Olarak Eşek

gümüşlere gözünü ayırmadan bakıyormuş. Bunu gören dükkân sahibi onun yanına gelerek: “Neye gözünü diktin,” diye sormuş. Hoca: “Altına, gümüşe,” diye cevap vermiş. Dükkân sahibi şaka olsun diye: “Senin gözün bozuk mu? Burası mücevher dükkânı değil. Burada eşeğin kellesi satılıyor,” demiş. Hoca şaşırarak: “O halde senin işlerin iyi gidiyordur,” demiş. “Bunu nereden bildin?” diye soran dükkân sahibine Hoca:

“Görmüyorsun? Böyle büyük bir dükkânda tek eşek kellesi kalmış, diye eli ile dükkân sahibinin kafasını göstermiş”(Bayraktar, 2010: 322). Aynı tezden derlenen Öküzün Söyledikleri adlı fıkrada Hoca hazır cevaplılığı ile eşek üzerinden dostlarıyla alay etmektedir. Fıkrada Nasreddin Hoca dostlarıyla gezerken birden bir öküz böğürmüş.

Dostları alaylı bir şekilde: “Hoca, öküz seni mi davet ediyor?” demişler. Hoca öküzün yanına gidip kulağını öküzün kulağına yaklaştırmış ve dostlarının yanına gelerek: “O, bana sen neden eşekler ile geziyorsun?” dedi diye cevap vermiş( Bayraktar, 2010: 319).

hayvanlar yatıyor eşek gülüyor hayvanat bahçesi müdürüne sormuş: “Dün bütün hayvanlar gülerken eşek yatıyordu, bugün ise bütün hayvanlar yatarken eşek gülüyor bu ne biçim iştir ne oluyor.” Müdür: “Sormayın beyefendi, dün zürafa bir espri yaptı eşek ancak bugün anladı”(Şanzumi, 2016: 216). Aynı kitaptan derlenen başka bir fıkra örneğinde de eşeğin savunmaya engel olması güldürmeyi sağlamaktadır. Fıkrada dosyalarını taşıyamayan avukat duruşmaya eşekle gider. Eşeği mahkemenin önüne bağlar, savunma yaparken eşeği anırmaya başlar. Hâkim, lütfen sırayla konuşsun diye bağırır. Avukat da hâkime savunmasını bitirmediğini, eşekte savunmasını bitirince o zaman takdirini beklediğini söyler”(Şanzumi, 2016: 218).

Eşek üzerinden yapılan nüktede A. Hamit Yaşaroğlu’nun Nasreddin Hoca Merhumun 220 Fıkrası adlı kitabından derlenen Düşmesem de Zaten İnecektim fıkrasında görülmektedir. Eşek Hoca’nın düşmesine sebep oldu için etrafındaki insanların gülmesini sağlamaktadır. Fıkrada Nasreddin Hoca bir gün eşeğini koştururken düşer. Onu düşerken gören çocuklar: “Aaaa Nasreddin Hoca eşekten düştü.

Nasreddin Hoca eşekten düştü!” diye alaya alırlar. Nasreddin Hoca, hiçbir şey olmamış gibi: “Önemi yok, çocuklar, der. Düşmesem de zaten inecektim”(Yaşaroğlu, 1961: 9).

Eşekten düşme, eşeği daha üst göstermenin farklı bir yoludur. Gülme unsurunu sağlamanın en iyi yollarından biri de ciddi bir tavırla yapılan mizahtır. Aynı zamanda kişinin kendisindeki eksikleri görebilmek bir erdemdir. Hoca bu erdeme ulaşabilmiş, ciddi duruşuyla mizah yapabilen, yeri geldiğinde kendisini de eleştirebilen olgun bir insandır(Süme, 2019: 54).

Coşkun Dokumacı’nın En Güzel Nasreddin Hoca Fıkraları kitabından derlenen Eşeğin Acelesi adlı fıkrada eşeğin hızlı koşması sonucunda Hoca’nın etrafındakilere verdiği cevap mizahı sağlayan sembol olarak görülür. Fıkrada Nasreddin Hoca, bir gün eşeğe binmiş yolda giderken, eşek birden koşmaya başlamış. Kontrolünden çıkan eşeği durdurmaya çalışsa da Hoca başarılı olamamış. Eşeğin sırtında iken Hoca’nın rüzgâr gibi geçtiğini görenler: “Hayırdır hocam, bu telaş da neyin nesi, ne tarafa böyle?” diye sormuşlar. Hoca geride bıraktığı topluluğa eşeğin sırtından başını geri çevirerek şöyle cevap vermiş: “Merak edilecek bir şey yok. Eşeğin acele bir işi çıktıda, birlikte oraya gidiyoruz(Dokumacı,2013: 198).

Hayrullah Şanzumi’nin Üçüncü Harname kitabından derlenen fıkrada eşek verdiği cevapla güldürmeyi sağlamaktadır. Fıkrada iki eşek konuşuyorlarmış, biri diğerine sormuş: “Yav bu bülbüle şaşırıyorum. Ne var gülde de sabah akşam onun için inleyip duruyor, kendini perişan ediyor; sen hiç şöyle dikenli bir gül yedin mi?”

“Yedim” demiş öteki eşek. “Peki, ne oldu, âşık oldun mu?” diye sormuş beriki. Eşek, yok demiş, ishal oldum!(Şanzumi, 2016: 207). İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli vasıf düşünme yetisidir. Okuyabilen, düşünebilen insan, bu özelliği ile ayırt edici bir özellik taşır. Nasreddin Hoca bu özelliği akıl ve mizah birlikteliğinden faydalanarak eşeği üzerinde birleştirir. Nasreddin Hoca’nın eşeğinin insanî vasıflarla gösterilmesi mizahı daha üst bir seviyeye taşımaktadır. Dolayısıyla birçok fıkrada eşek, insana ait özelliklerle karşımıza çıkar(Süme, 2019: 57). İlhan Başgöz’ün Geçmişten Günümüze Nasreddin Hoca adlı kitabından derlenen Aklın Varsa Göle Koş fıkrasında Hoca’nın eşeğe insani vasıflar yüklemesi eşeği komik duruma düşürmekte ve güldürmeyi sağlamaktadır. Fıkrada Hoca bir gün kevene gider. Kuru dikenleri ütmeden eşeğe yükler. Sonra “Ben ütülmemiş keveni köye götürsem köylü beni kınar” diye düşünür.

Bir kibrit çakıp eşeğin üstündeki kevenleri tutuşturur. Derisi yanan hayvan, acısından koşmaya başlar. Hoca da hayvanın arkasından: “Aklın varsa ya kendini göle atarsın yahut harman yerine” diye bağırır(Başgöz, 2005: 14).

A.Hamit Yaşaroğlu’nun Nasreddin Hoca Merhumun 220 Fıkrası adlı kitabından derlenen O da Başının Çaresine Baksın fıkrasında eşek hayvandan ziyade güldürü unsurunu sağlayan insan gibidir. Fıkrada Hoca odun kesmeye giderken eşeği bir türlü dağ yokuşunu tırmanamaz. Birisi: “Şuradan biraz neft yağı al, kıçına sür, bak nasıl yürür der.” Hoca tecrübe ettikten sonra hayvan can acısı ile koşmaya başlar. Dönüşte kendisinde dermansızlık hisseden Hoca biraz merkebe, biraz da kendisine sürer. Fakat acısından eşekten daha çabuk evine gelir. Orada da duramayarak koşmaya başlar.

Karısı: “Yahu ne oldu?” deyince şu cevabı verir: “Olan oldu, ben göle koşuyorum, eşek gelirse söyle de o da başının çaresine baksın.” der(Yaşaroğlu, 1961: 48-49). Aynı kitaptan derlenen başka bir fıkra örneğinde ise eşeğin yavaşlığı gülmeyi sağlamaktadır.

Fıkrada Nasreddin Hoca bir gün eşeğine binmiş, gidiyormuş. Yolda dostlarından birine rast gelmiş, nereye gittiğini sormuş. Hoca da cuma namazına gittiğini söylemiş. Dostu, o gün salı olduğunu söyleyince şöyle demiş: “Bu eşek, beni cumaya kadar camiye yetiştirirse ne mutlu!”(Yaşaroğlu, 1961: 45).

Erman Artun’un Çukurova Halk Kültüründe Mizah kitabından derlenen Eşek Nezle Olmuş fıkrasında adamın önerisi üzerine iş yapan Karatepeli eşeğin sümüğüne maruz kalır. Bu da fıkrada gülmeye sebep olur. Fıkrada Karatepeli yaşlı adam eşeğini halsiz görünce Geveze Niyazi’ye sorar: “Ulan yavrum Niyazi, benim eşek çok halsiz.

Nasıl etsek de şu hayvanı iyileştirsek?” Niyazi: “Emmi senin eşek soğuk almış. Ben onun çaresini bilirim.” “Ulan yeğenim hele bir de şu işin çaresini de, hayvanı kurtaralım

bu durumdan.” Niyazi: “Eşeği bir direğe sağlamca bağlayacaksın. Avucuna biber doldurup kamışla eşeğin burnuna üfleyeceksin. Eşeğin iki saate kalmaz iyileşir.” Bu öğüt Karatepeli’nin aklına yatar. Eşeği bir direğe bağlar. Bir eline biberi, diğerine kamışı alıp eşeğin burnunun dibine çömelir. Elindekini üfler üflemez, burnu yanan eşek sümkürür. Eşeğin sümüğü Karatepeli’nin yüzüne gözüne bulaşır. Yüzü gözü yanan Karatepeli, oyuna geldiğini anlar: “Senin ananı avradını …………. Niyazi,” der(Artun, 2013: 35- 36).

Belgede Türk Halk Edebiyatında eşek (sayfa 70-73)