• Sonuç bulunamadı

Hayao Miyazaki, Rüzgarlı Vadi'de okuyucularına üç tane güçlü kadın karakteri örneği sunar; Ülkesinin bekası için rahatlıkla canını veren Prenses Raspel; halkı tarafından çok sevilen ve saygı duyulan genç Prenses Nausicaa; Askerleri tarafından adeta tapınılan, zırhlar içindeki dediğim dedik savaşçı, Prenses Kushana. Raspel, hikayede mizansen gereği kısaca görünür ve kaybolur, ancak kahramanın yolculuğunu tetikleyen kişi odur. Nausicaa, tam anlamıyla bir Shojo, “Büyülü kız” karakteridir; saklı güçleri olan bu kızın diğer Shojo'lar gibi dişiliği ortada değildir, cinsel cazibesinden daha ziyade erkeklerle her alanda boy ölçüşebilen vasıflarıyla öne çıkar; Kılıç kullanır, ata biner, Möve'siyle rüzgarın üstünde korkusuzca sörf yapar, parlak bir stratejisttir ve sevgi dolu bir liderdir, hiç kimseye düşman olmaz, kin tutmaz. Prenses Kushana, tam anlamıyla Nausicaa'nın karşısındadır; Nausicaa ile benzer vasıflara sahip olan Kushana'nın farkı öfke dolu olmasıdır. Korku verici bir güce sahip olduğu halde kaderin Nausicaa'nın eline tutuşturduğu güce de taliptir.

Nausicaa bir Shojo karakterdir, hatta zaman zaman pin-up'larda da öne çıkarıldığı gibi neredeyse bir Bishojo'dur. Yani karakter tasarımı itibariyle bütün manga kızları gibi sempatik ve şirin hatlara sahiptir. Ancak manga türünde sıkça karşılaşılan basma kalıp dişi tiplemelerden “kedi-Kız” (Nekomimi) ya da “Sihirli Kızarkadaş”(Mahō-kanojo) gibi bir romantik komedi fantezisi, bir fetiş veya erotik bir nesne değildir. Nausicaa'nın cazibesi, özgür ve kendi başının çaresine bakabilen güçlü karakterli bir kadın figürü olmasından kaynaklanır; en azından bu vasıflara sahip kadınları yücelten bir çizgidedir. Miyazaki, Nausicaa'yı tasarlarken Homeros'un Odissea'sında adı geçen Nausicaa karakterinden esinlendiğini ifade eder. Aslında Miyazaki, önsözünde belirttiği üzere Bernard Evslin'in Yunan Mitolojisi Sözlüğü'nün Japonca tercümesini okurkan Nausicaa karakterinin dikkatini çektiğini belirtir. Skerio adasındaki Phaiak'ların Kralı Alkinoos ve Kraliçe Arete'nin kızı olan Nausicaa, kanrevan içinde sahile vuran Odyseus'a yardım etmiş ve Ithaka'ya, evine dönmesini sağlamıştır.

Nausicaa, Yunanca'da “Gemileri Yakan” anlamına gelir. Homeros, asla dillendirilmemiş platonik bir aşk hikayesinin varlığına ışık tutar; Nausicaa, Odyseus için muhtemel bir aşıktır, zira arkadaşıyla yaptığı bir sohpet esnasında evleneceği

adamın Odyseus gibi biri olmasını istediğini belirtir. Babası da Odyseus'a eğer isterse kızı ile evlenebileceğini söyler. Bütün bunlara rağmen, ikilinin arasında yaşananlar herhangi bir neticeye ulaşmaz, Odysseus vatanına dönmekte ısrar eder. Nausicaa, Oysseus'u uğurlarken şunları söyler “Asla unutma beni, sana hayat verdiğimi,”; Böylece Nausicaa, Odysseus'un yeniden doğumunda (ki ölüler dünyasını, yaşayanların dünyasından ayıran Styx nehrinden geçmiştir) rol oynayan “yeni anne” mertebesine yükselir. 93

Nausicaa, tabiatı sever, çok güzel şarkı söyler ve lir çalar. Kimi kaynaklara göre Odysseus, Skerio'dan ayrıldıktan sonra bir çok erkek kardeşi olan Nausicaa, asla evlenmez; Kralların saraylarında gezerek Odysseus'un ve pek çok farklı kahramanın hikayelerini anlatan ilk kadın ozan olur. Giritli Aristotal ve Dictys'e göreyse Nausicaa, Odysseus'un oğlu Telemachus'la evlenir.

Miyazaki, Nausicaa karakterine iki sayfa ayıran Bernard Evslin'in yazdıklarından çok etkilenir ve Nausicaa ona başka bir ünlü prensesi hatırlatır; Bir Japonya Heian Dönemi(M.S. 794-1185) derlemesi olan “Nehir Kenarındaki Ortanca Danışmandan Hikayeler”'den (Tsutsumi Chūnagon Monogatari) “Böcekleri Seven Prenses”(Mushi mezuru himegimi) adlı öykünün kahramanı, tıpkı Nausicaa gibi başına buyruk, herkese karşı sevgil dolu bir insandır. Dönemindeki diğer kadınlar gibi kaşlarını kazıyıp dişlerini siyaha boyamaz, dahası evlenmekle ilgilenmez ve çeyiz hazırlamaz. Bu prenses bütün gününü ormanda ve kırlarda böceklere ve kuşlara şarkı söyleyerek geçirir. Nausicaa gibi çok güzel hikayeler anlatır, saz çalar ve çok da iyi ata biner. Miyazaki, Heian Dönemi Japonyası'nın baskıcı ve acımasız kültüründe yaşayan Prensesin kaderi için çok kaygılandığını belirtir.94

Kushana, Nausicaa gibi sevilip desteklenerek büyütülmemiş, erkeklerin hükmettiği bir dünya da ezilerek ve her türlü aşağılanmayla yüzleşerek bilenmiştir. Çevresi ona aşık olan ve ondan korkan zırhlı, yüzlerce “esas” erkekle çevrili olan bu demir bakire Tanrı Savaşçı'nın gücünü kontrol altına almayı kafasına koymuştur. Bir sekansta Kushana, düşman tarafından sarılmış ve bombalanan askerlerini gök

93 Powell, Barry B. Classical Myth. Second ed. With new translations of ancient texts by Herbert M. Howe. Upper Saddle River, New Jersey: Prentice-Hall, Inc., 1998, p. 581.

94 MIYAZI, Hayao, On Nausicaa, Nausicaa of The Valley Of The Wind, 1983 Nibarici Co., 2004 Viz LLC. , SanFrancisco, s.135

yüzünden izler. Yok olmak üzere olan askerlerine moral vermek için yüzünü göstermeye karar verir. Uçağının tepesindeki gözetleme kulesine çıkar ve kılıcıyla aşağıdaki askerlerine selamlar. Bu sırada zırhı üzerindedir, saçları kısa ve yüzü koyu renk bir gaz maskesiyle örtülüdür, sırtında pelerini, başında süslü miğferi vardır. Kadın olduğunu gösteren bir ip ucu yoktur. Bu arada uçak Kushana'nın üzerinde tek bir yılan olan sancağını açar. Yılan zaten fallik bir semboldür. Kushana, erkeklere ait olan gücü elde etme yolunda kendi dişiliğini de kalın zırhların altına saklamıştır. Çevresini saran zırhlar, şövalyeler, kılıçlar ve motorlu dev uçaklar, hepsine hükmeden Kushana'yı erdişi bir varlığa dönüştürür. Bu sırada Kushana'nın selamladığı mevzi topa tutulur, Prenses aşağıdaki askerlerinin can verişine şahit olur. Kushana, kılıcı elinde aşağıdaki askerlerine haykırır; “İmparatorluğun en gözde askerlerinin yaşamlarını harcayan ve onları köpekler gibi ölüme terkedenlerin üzerine gazabımı salacağım! Valhalla'nın salonlarında izleyin nasıl da tutuyorum sözümü!”. Kushana, bir faşisttir. Robotech örneğinde bir metafor olarak çözümlediğimiz mizansen burada tam anlamıyla beden bulur. Kushana, zırhlar içinde, Vagner'in Siegfried'indaki Valkrie'ler gibi gökgürültüsü ve karanlıkların arasından, demir kanatlarının üzerinde, birazdan şehit olacak savaşçı'ları selamlar, ardından ruhlarını bir turbadurla cennete uğurlar. Bu Miyazaki'nin yanında olduğu bir ideoloji olmanın ötesinde belli bir kafa yapısını okuyucuya betimlemek için sunduğu bir resimdir.

Miyazaki, güçlü kadın karakterlerini çok sever ve böylesine karakterleri animelerinde de genellikle baş kahraman olarak sunar. Hikayelerini de genellikle iki güçlü kadın karakterin çatışması üzerine kurgular; Prenses Mononoke'de Kurt Tanrıları tarafından büyütülen San ve Demir Dağın efendisi Lady Eboshi; Ruh Kaçışı'ndaki Chihiro ve ruhlar hamamının patroniçesi cadı Yubaba; Howl'un Yürüyen Şatosu'ndaki Sophie ve Batının Kötü Cadısı... Genellikle bu karakterler ortada olan bir erkeğe (ki bu çoğu zaman korkunç hatta tanrısal güçlere sahip bir erkektir) hükmetme savaşı içindedirler. Prenses Mononoke'de, bir Şeytan Tanrı tarafından lanetlenmiş Prens Ashitaka; Ruh Kaçışı'nda Yubaba'ya kulluk etmek zorunda olan ve güzel bir oğlan çocuğu görünümünde gezinen Ejderha Baku; Howl'un yürüyen şatosunda bütün kadınların sevgilisi yakışıklı büyücü Howl.

Ohmu'larla, ve bitki örtüsüyle, tabiat ananın farklı yüzleriyle empatik görüntüler paylaşan, Dünya'nın, toprağın kendisinden bizzat “vahiyler” alan Nausicaa, Osamu Tezuka'nın Buda yorumuyla benzeşir. Nausicaa ve Tanrı Savaşçı birlikte Hayao Miyazaki'nin başka bir eseri olan uzun metrajlı anime Prenses Mononoke'deki Yaşam-Ölüm Tanrısı'nı andırırlar. Kutsal ormanın derinliklerinde yaşayan ve öpücüğü ile varlıklara hayat veren geyik bedenli, insan yüzlü Yaşam Tanrısı, gece geldiğinde dokunduğu herşeyi çürütüp soldurarak yok eden, dev bir Ölüm Tanrısı'na dönüşür. Benzer bir bağlantı Laputa'da (Uçan Kale) karşımıza çıkar; Masum ve şaşkın Sheeta ile naif (belki de komik) bir kuklayı andırdığı halde korkunç yıkım kabiliyeti olan Laputa robotu arasındaki efendi köle ilişkisi; ki Laputa robotu melekeleri can almak kadar şevkat ve samimiyetle inşa etmek, korumak ve büyütmek amacıyla da kullanılabilir. Ölüm ve bakire arasındaki bu dans Miyazaki'nin uçuş teminden sonra en önemli alamet-i farikasıdır.

Figure 22, Zırhlar içindeki Prenses Kushana, şehit askerlerinin ruhlarını selamlıyor. MIYAZAKI,

Figure 23, Yoshiuki Sadamoto’nun Neon Genesis Evangelion’undaki dev EVA’lardan

(Çocuklar tarafından kullanılan dev organik robot-yaratık) biri; SADAMOTO, Yoshiuki, GAINAX, Neon Genesis Evangelion, Viz Comics, San Francisco 2001, Yedinci Kitap, Sayı 5, s.29