• Sonuç bulunamadı

Ming Hanedanlığı Döneminde İslamiyet

Belgede rünriyn cuuırruniynri (sayfa 57-64)

2. BÖLÜM

2.4. Ming Hanedanlığı Döneminde İslamiyet

49

Ancak daha sonra güçlü Ming yönetimi anlayışının hanedanlığa ekonomik açıdan maliyeti her geçen gün artmıştır. Bu sebeple hanedanlığın son dönemlerinde gereksiz harcamalar olarak görülen bazı politikalar terk edilmiştir. Bunun yanı sıra açık deniz gemilerinin yapımı yasaklanmış ve böylelikle yılların birikimi olan gemi teknolojisi sekteye uğramıştır.88 Tabi böyle gelişi güzel alınan kararların doğal olarak hanedanlık üzerinde olumsuz ekonomik ve ticari etkileri olmuştur. Bu durumun dikkate değer noktası ise deniz seyahatlerinin sonuca varma noktasında iptal edilmiş olmasıdır. Çünkü daha sonraki dönemlerde Batı, geleceğin dünyasını deniz seyahatleri sonucunda yapmış olduğu coğrafi keşifler ekseninde kuracaktır. Belki de Çin büyük coğrafi keşifleri yapma aşamasında uygulamış oldukları politikaları değiştirerek geleceğin faklı yazılmasının önüne geçmiştir diyebiliriz.

50

farklı tarz elbise giyerlerken, Ming dönemine gelindiğinde bu durum değişiklik göstermiş ve Müslümanlar Çinliler gibi giyinmeye başlamışlardır. Aynı şekilde, Ming dönemine kadar Müslümanların isimleri Arapça, Farsça ve Türkçe iken, daha sonraları uygulanan politikalarla Çince isim kullanma sayısı hızla artmıştır. Ming döneminde yaşanan bu değişikliklere iki farklı açıdan bakmak mümkündür. İlk olarak; Çin topraklarında uzun zamandır yaşayan Müslümanların işin doğası gereği misafir olduğu kültürden etkilenmesinin ve yaşam tarzlarının değişmesinin doğal olduğu söylenilebilir.

Böylelikle belli bir çatı altında birlikte yaşama geleneği oluşmasına ve barış içerisinde yaşanmasına yol açılmıştır yorumu yapılabilir. İkincisi olarak; kişi isimlerindeki değişiklikler, giyim ve evlenme gibi bazı alanlarda uygulanan Çinlileştirme politikalarının görünüşte yaşam tarzını değiştirecek küçük değişikler gibi görünmesine rağmen zaman içerisinde ulusların öz benliğinde ciddi değişimlere yol açabilecek ve telafisi mümkün olmayacak sonuçlar doğurabileceği söylenilebilir. Dolayısıyla birinci bakış açısının sonucuna bir kültürün ve yaşam tarzının entegrasyonu derken; ikinci bakış açısının sonucuna bir kültürün ve yaşam tarzının asimilasyonu denilebilir. Burada belki de en önemli nokta entegre olmak ile asimile olmak arsındaki ince çizgi ve sizin bakış açınızın çizginin ne tarafında olduğudur. Özetle; Müslümanlar için Ming dönemi Yuan dönemi ile kıyaslandığında daha keskin sınırları olan bir dönem olmuştur.

Ming Hanedanlığı’nın Müslümanlar açısından diğer bir önemli konusu ise kimlik kavramıdır. Yuan Hanedanlığı’nda şekillenen Huihui kimliği Huizu kavramına doğru evrilmiştir. Bu evrilme ekseni, Çin milliyetçiliği esasları üzerine kurulduğundan doğal olarak Müslüman kimliği bir adım geriye çekilmiş, Çin kimliği ise bir adım öne çıkarılmıştır. Müslümanlar arasında Çinli kimliğini ön plana çıkaranlar ile Müslüman kimliğini ön plana çıkaranların kimlik karmaşaları farklı olmuştur. Bu fark ise “Çinli

51

Müslüman mı? Müslüman Çinli mi?” sorusu olarak karşımıza çıkmaktadır. Yaşanan bu kimlik karmaşası Ming Hanedanlığı’nın son dönemlerinde yaşanan Çinli Müslüman âlimlerin oluşturduğu entelektüel bir hareket olarak kabul edilen Huiru hareketi içerisinde de oldukça önemli yer tutmuş ve günümüze kadar devam etmiştir.

Ming döneminin en önemli politikalarından biri olan Çinlileştirme politikası Müslümanlar için de uygulanmıştır. Çin’de yaşayan Müslümanların Çinlileşmemesi neredeyse imkânsıza yakındır. Çünkü Çin’in “kültürelcilik” politikası, Çin Bronz Çağı’na kadar dayanmaktadır. Çinlilerin ülkelerini “Merkez Ülke (Zhongguo 中国)”

olarak adlandırmaları ise bunun en güzel örneğidir.89 Özellikle Ming döneminde çıkan bazı kanunlar direk olarak Müslümanları belli bir çerçevenin içine yerleştirme amaçlıdır.

Bu düşünceyi pratiğe geçirmek için Ming dönemi kanunlarından bazılarını tek tek incelemeye başlamadan önce şu noktanın altını çizmekte fayda vardır. Ming döneminde uygulanan Çinlileştirme politikasının asıl amacı Moğolların ve Orta Asya’dan gelen milletlerin günün birinde tekrar güçlenip hanedanlığın başına sıkıntı çıkarmalarını önlemek için yapılmıştır. Ancak bu durumdan birinci dereceden etkilenenlerden biri de Müslümanlar olmuştur. Ming İmparatoru Hongwu (Zhu Yuanzhang) döneminde özel kanunlar çıkarılarak Çinlileşme politikası devlet politikası çatısı altında devam etmiştir.

Ming döneminde çıkarılan kanunların bazılarına bakacak olursak;

1) Evlilik

89 Mark J. Hudson, “Religion and Ethnicity in Chinese Islam”, Institute of Muslim Minority Affairs. Journal, 8:1, s.157.

52

“Tüm Moğol ve renkli gözlüler (büyük çoğunluğu Orta Asyalı) Çinlilerle evlenecek olup kendi aralarında evlenemezler.”90 Bu yasa bile tek başına zaman içerisinde Çin’deki Moğol ve Orta Asyalı nüfusunu azaltmaya yetecek derecede sert bir yasadır.

Bu yasa ile birlikte yabancıların kendi aralarında evlenip ırk yapısını korumasının da önüne geçilmiştir.

2) Giyim

Bu uygulama ile Müslümanların sosyal hayatta Çin geleneklerine uygun olarak giyinmesi ve belli bir giyim tarzının oluşturulması amaçlanmıştır. Özellikle Yuan Hanedanlığı ve öncesine bakacak olursak; Müslümanların giyim tarzları arasında oldukça büyük farklar olduğu görülmektedir.91 Ancak bu uygulamaya dönemin Çinli Müslüman âlimlerinden bazıları destek olmuştur. Örneğin; Çinli Müslüman âlim Liu Zhi (刘志) bu uygulamaya şu sözü ile destek olmuştur: “Geçmişten günümüze kadar giyim-kuşam hep vardı, (ancak) zaman ve mekân farklılaşmaktadır. İkamet ettiğin ülkenin (geleneklerine) uymak gerekir. ”92 sözüyle Çinli Müslümanların dönemin gereklerine uygun giyinmesi yönünde teşvik etmiştir.

3) İsim

90 “Hunyin, (Mengu Semu Ren Hunyin) ”, Da Minglü Juan 6, , http://www.guoxue123.com/shibu/0401/01dmljj/008.htm, Son Okuma Tarihi:

31.08.2019, Saat:11.22.

91 Qiu, Shulin, a.g.e., s.251.

92 Qiu Shulin, a.g.e., s.251.

53

Müslümanların Çince isim kullanmasıdır. Yuan döneminde belirli kişiler hariç Müslümanların büyük çoğunluğu Arapça, Farsça ve Türkçe isimler kullanmaktadır.

Yuan Hanedanalığı sonrası ise Çince isim kullananların sayısı hızla artmıştır. Burada Çince isimden kasıt kişinin isminin ses benzerliğine dayanarak Çince imlerden oluşan isminin söylenmesinden ziyade Çin diline ait özgün isimlerin alınmasıdır. Ayrıca Ming döneminde gelişi güzel alınan ve değiştirilen Çince isimlerin önünü alabilmek için Hongwu döneminde Çince isimlerin gelişi güzel alınması ve değiştirilmesi yasaklanmıştır.93

4) Camiler

Diğer önemli bir uygulama ise Ming yönetiminin camiler üzerinde kontrolünü ciddi oranda arttırmasıdır. Bunun yanı sıra; Ming döneminde inşa edilen camilerde Çin tarzı mimari kullanılmış ve minare yapılması yasaklanmıştır.94 Bundan dolayı, Ming döneminde inşa edilen bir camiye baktığınızda bir manastır mı yoksa bir cami mi olduğunun anlaşılması zordur.

Müslümanların Çinlileşmesini dolaylı yoldan hızlandıran diğer bir olay ise Ming döneminde, Güneydoğu Asya’da ticaret tekelini ele geçiren Portekizlerin Arapların yerini alması nedeniyle dışarıdaki İslam dünyasıyla ilişkilerinin oldukça azalmasıdır.95 Böylelikle İslam dünyasıyla bir anlamda bağlarının büyük bir bölümü koparan

93 Qiu Shulin, a.g.e., ss.250-255.

94 Raphael Israeli, Çin’deki Müslümanlar Bir Kültürel Çatışma Araştırması, Gelenek Yayıncılık, İstanbul, 2003, s.45.

95 Raphael Israeli, a.g.e., s.45.

54

Müslümanlar, Çin’de içe dönük hayat yaşamaya başlamasıyla birlikte Çinlileşme süreci hızlanmıştır diyebiliriz.

Ming döneminde yukarıdaki uygulamalara benzer birçok uygulama bulunmaktadır. Bu uygulamalar ya direkt olarak ya da dolaylı yoldan Moğol yönetiminden istenmeyen, miras olarak kalan yabancıların Çinlileşmesi ve büyük Çin kültür havzasınının ahenginin bozulmaması gayretidir. Ancak yapılan bunca gayretin neticesinde, Çin açısından ne talihsizliktir ki bir sonraki hanedanlık yine Çinli olmayan bir ulus olan Mançular tarafından kurulacaktır.

Yukarıdaki bunca olumsuz gelişmelere rağmen, Ming dönemine gelindiğinde Müslümanlar Çin’in bir parçası olmuşlardır. Böylelikle Müslümanlar Çin’de artık

“yabancı ziyaretçi” değillerdir. Aksine çok uluslu bir sosyal yapıya sahip olan Çin’in bir parçası olmuşlardır. “Huihui” kelimesi Yuan Hanedanlığı’nda ortaya çıkmış olsa da Ming Hanedanlığı’nda resmi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Ming döneminde Müslümanlar Çinlilerle ortak bir dili, ortak bir kültürü ve ortak bir sosyal yaşam alanını paylaşan bireyler olmuşlardır. Hatta Ming döneminde de Müslümanların bazıları oldukça önemli görevlere getirilmiştir. 96

96 Ming döneminin Batı’ya seyahatlerinin amirali Zheng He bu Müslümanlara örnektir.

(Detaylı bilgi için bkz. Fatma Ecem Ceylan, “Müslüman Çinli Amiral Zheng He’nın Aile Tarihine Genel Bir Bakış”, Current Research in Social Sciences, C 2 S 2, 2016, ss.37-55.

55

Yuan döneminde yaşanan gelişmelere baktığımızda bu dönemin İslamiyet açısından önemli bir dönem olduğunu söyleyebiliriz. Ancak Ming dönemi de hiç kuşkusuz aynı derecede önemlidir. Çünkü Ming dönemi Müslümanlara, Çinli kimliğinin verildiği dönemdir.97 Bundan dolayı Ming dönemi Çin tarihinde önemli bir dönem olmasının yanı sıra, Çin İslam tarihinde ve dolayısıyla dünya İslam tarihinde çok önemli bir dönem olmuştur. Diğer önemli bir nokta ise; Çin İslam anlayışının oluşmasının temelleri Ming döneminin sonlarında olmuştur. Bu dönem Çinli Müslüman âlimlerin yetiştiği ve İslam düşüncesinin Çinceye aktarıldığı dönemdir. Ming dönemine gelindiğinde; Müslümanlar Arapça, Farsça ve Türkçe dillerini az da olsa kullanabildikleri halde Ming dönemi Çinlileştirme politikalarının sonucunda belli başlı kişiler hariç neredeyse hiç kimse Arapça, Farsça ve Türkçe dillerini kullanamamaktadır.

Bu dillerin kullanılmamasıyla birlikte sonraki nesillere kendi dillerini aktarılması çok yavaşlamıştır. Böylelikle İslamiyet’i Çince anlatmak ve yazmak bir seçim değil bir zorunluluk halini almıştır.

Ming Hanedanlığı’nın son dönemlerine gelindiğinde; Çin İslam anlayışının akademik ve entelektüel alt yapısı oluşturulmuş ve hızla Çin’in dört bir yanına yayılmıştır. Çinli Müslüman âlimler Çince vaaazlar vermeye başlamış ve yazılan Çince eserler medreselerde okutulmaya başlatılmıştır. Başlatılan bu hareket günümüze kadar ulaşmış ve devam etmeketedir. Bu hareket daha sonraki yıllarda yapılan çalışmalarda

“Huiru” olarak isimlendirilmiştir. Dilimize “İslamiyet ve Konfüçzyanizm’in Etkileşimi”, veya “Çin İslam Hareketi” vb. çevirilerini yapmak mümkündür. Ama biz çalışmamızda

“Çin İslam Hareketi” çevirisinin daha doğru olduğu düşüncesinde olduğumuzdan dolayı

97 Alexander Wain, a.g.m., s.29.

56

yer yer “Huiru”, yer yer ise “Çin İslam Hareketi” kullanımının daha uygun olacağını düşünmekteyiz.

“İslamiyet’in Çin’e girişi hakkında yazılan tarihi kayıtları incelediğimizde, Çin İslam tarihini hanedanlıklar tarihi açısından iki farklı döneme ayırabiliriz. Birinci döneme; Tang, Song ve Yuan hanedanlıkları döneminde İslamiyet diyebiliriz. Bu dönemde Müslümanlar; tüccar, elçi, misyoner, zanaatkâr, asker vb. sıfatlar ile Çin topraklarına gelmişlerdir. Bu süre yaklaşık olarak 700 yıllık bir zamana denk gelmektedir. İkinci dönem ise Ming ve Qing Hanedanlığı dönemidir. Bu dönemde ise Müslümanlar, Çin’in bir parçası olmuşlardır. Aynı zamanda İslamiyet, Çin kültürü ve renklerini taşıyan bir din olmuştur. Bu ikinci dönem ise Ming ve Qing dönemi olmak üzere 600 yıl sürmüştür.”98

Bu bölümün sonuna yaklaşırken bir alt başlık altında Huizu başlığı açmak Çinli Müslümanları tanımlamak açısından oldukça önemli olacaktır. Çünkü dünya tarihinde bir inanç olarak bir ülkeye giren bir düşüncenin veya yaşam tarzının yüzyıllar içerisinde bir etnik ulus olarak şekillenmesi çok sık görülen bir değişim değildir.

Belgede rünriyn cuuırruniynri (sayfa 57-64)