• Sonuç bulunamadı

5. BÖLÜM

5.2. Türk Devriminin Yayılması: Merkez-Çevre Yaklaşımları, Bağımlılık

5.3.2. Milli Kurtuluş Hareketleri’nden Türk Sosyalizmi’ne

186

alanlarda uygulanacak devletçiliğin nihai olarak ulaşacağı hedef Türk sosyalizmidir.

1930’larda ulaşması muhtemel hedef de aynıdır. Ancak dönemin koşulları hedefin telaffuz edilmesini engellemiş ve devletçilik sürekli bir anlayış olarak kabul edilmiştir.

Bu nihai hedef Doğan Avcıoğlu’nun “milli devrimci kalkınma” modeli ve ulaşmayı tasarladığı sosyalizm hedefi ile benzerdir. Şevket Süreyya 1960’lar ve Yön’ün özgürlükçü ortamında sol fikirlere yakınlığını dile getirmiş ve 1930’lardaki anti Marksist, anti sosyalist tavırlarından sıyrılarak “Türk sosyalizmi”nden bahsetmeye başlamıştır.

187

“Türk sosyalistlerinin milliyetçiliği, halka dayanan ve halka yönelen, halk için ne yapılacağını açıklayan, Türk toplumunun birbirini sömürmeyen, birbirine saygı ile bağlı fertlerden kurulan bir ulus yaratmak isteyen, uluslararası düzende kişiliği olan ve kendine güvenen ve saadetini uluslararası barış ve saadetin bir unsuru sayan bağımsız bir Türkiye kurmak amacına yönelik bir milliyetçiliktir.” 426

Milliyetçi sosyalizm vurgusunu yanı sıra Yöncülerin üzerinde durduğu bir başka konu da sosyalizmin zararlı bir ideoloji olmadığıdır. Bu bağlamda değinilen husus komünizm ve sosyalizmin farklı ve karşıt ideolojiler olduğudur. Dönemin anti-komünist söylemleri paralelinde, sosyalizm ile komünizmin önüne geçilebileceği de savunulmaktadır.427

Doğan Avcıoğlu da “Sosyalizm Anlayışımız” başlıklı yazısında sosyalizmi üç grupta incelemiş ve Türk sosyalizmini de bu sınıflandırmaya dâhil etmiştir.

1. Doğu Sosyalizmi: Totaliter rejimlerde uygulanan, az gelişmiş ülkelerin kalkınmasını sağlamak için tercih edilen sistemdir. Sovyetler Birliği’nin milyonların ölümü pahasına uyguladığı kolektifleştirme hareketi bunun en iyi örneğidir.

2. Batı Sosyalizmi: Emekçi kitlelerin geniş olduğu, gelişmiş ekonomilere sahip ülkelerde kolayca uygulanabilmektedir.

3. Az Gelişmiş Ülkeler Sosyalizmi: En kısa zamanda ileri toplum düzenine ulaşma gayreti içerisinde olan ülkelerce, köklü değişikliklere ihtiyaç duyulması durumunda, bir cins “beyaz ihtilâl” olarak uygulanır. Sosyalizm ile az gelişmiş bir

426 “Sosyalist Kültür Derneği Bildirisi”, Yön, 16 Ocak 1963, Sayı:57,s.16.

427 Şevket Süreyya Aydemir, “Komünizm ile Mücadele”, Yön, Sayı:34, 5 Eylül 1962.

188

toplumda ortaya çıkabilecek sınıf çatışmaları da demokratik yoldan engellenecektir.428 Türk sosyalizmi bu grup içinde değerlendirilmektedir.

Yön, Türkiye’de Kemalizmi temel alan bir sosyalizmin kurulmasını hedeflemiş ve bu yaklaşımın geçmiş kalkınma hamlelerinden kaynaklanan hataların tekrarlanmaması ile başarıya ulaşılabilineceğine inanmıştır. Yön’e göre milliyetçiliğin temelini emperyalist güçlerle mücadele oluşturmaktadır ve bu mücadele sosyalizm tarafından temsil edilmektedir.429

Yöncüler, dönemin benzeri sosyalist hareketleri gibi, sosyalizmi bir sınıf hareketi olarak örgütleme çabasına girmemişler, Kadrocular gibi, topluma yön vereceğine inandıkları kadroları belli bir fikir yani sosyalizm etrafında örgütlemeye çalışmışlar ve milletin kurtuluşunu, ilk zamanlarda demokratik yollarda aramışlardır.

Sosyalist Kültür Derneği de bu demokratik yolun bir parçasıdır.430 1965 seçimleri sonrasında ve yayın hayatını sonlandıracağı 1967 tarihine kadarsa Yön’ün parlamenter rejim içerisinde “demokratik milli kurtuluş hareketi” olarak tanımladığı stratejisinde değişiklik meydana gelmiş ve Yön parlamenter yolu dışarıda bırakan yollara yaklaşmıştır.431

Yayın hayatının farklı dönemlerinde farklı yolları benimseyen Yön, esas olarak sosyalizm için bir meşruiyet zemini oluşturma gayreti içerisinde de olmuştur.

Bu meşruiyet zeminini üç kaynağa dayandırılmaktadır. Bunlardan ilki Atatürkçülüktür. Yön’e göre bir ileriki aşamada sosyalizme geçilecektir. İkinci kaynak bilimdir. Bilim adamlarının sosyalist düşünceye yakınlıklarından yola

428 Doğan Avcıoğlu, “Sosyalizm Anlayışımız”, Yön, 22 Ağustos 1962, Sayı:36, s.3

429 Doğan Avcıoğlu, “Yapıcı Milliyetçilik”, Yön, , 10 Ocak 1962, Sayı:4, s.3

430 Gökhan Atılgan, a.g.e., ss.171-173.

431 A.g.e., s.193.

189

çıkarak, sosyalizm bir model olarak ele alınmaktadır. Son meşruiyet kaynağı ise üçüncü dünya ülkeleridir. Sosyalizme yönelen Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkeleri Türkiye için bir model oluşturmaktadır.432

Tüm bu tanımlamalara, sınıflandırmalara ve örneklere rağmen Yön yazarları arasında “Türk sosyalizmi”* kavramını ilk kullanan “Türk Sosyalizmi ve Fikir Atatürkçülüğü” başlıklı yazısıyla Şevket Süreyya Aydemir’dir.433 Şevket Süreyya yazısında sosyalizmi “ihtilâlci sosyalizm” yani komünizm ve “ıslahatçı sosyalizm”

yani Batı Avrupa’da görülen düzen olmak üzere ikiye ayırmış, ardından sınıfların kavgasına dayanmayan, aşırı sınıf farklılaşmalarını devletin iktisadi hayata müdahalesi ile önleyen “ıslahatçı sosyalizm”i “Bizim Atatürk devletçiliğimiz batı manasında bir sosyalizmden başka bir şey değildir” şeklinde tanımlamıştır. Şevket Süreyya’ya göre devletin iktisadi fonksiyonunu ön plana alan ve sınıf ahengini savunan Atatürk’ün devletçilik anlayışı da ıslahatçı sosyalizm kapsamında değerlendirilmelidir. Ancak bu değerlendirme de Türkiye’de uygulanmakta olan devletçiliği tanımlamak için yeterli değildir.

“Türk sosyalizmi olarak vasıflandırılabilecek yeni devletçilik cereyanı, memleketimize has meslek ve metodun, memlekette teessüs ve inkişafına hizmet edebilecek kuvvetli bir sistemdir.434

Şevket Süreyya, anayasanın kabulünden yaklaşık 8 ay sonra (9 Temmuz 1961) Türk sosyalizmi kavramını gündeme getirirken, anayasal sınırlardan da cesaret

432 A.g.e., ss.255-256.

433 Hikmet Özdemir, a.g.e., s.263.

*Şevket Süreyya’nın bu adlandırmasına Yön içerisinden karşı çıkışlar da olmuştur. Sadun Aren, model olarak tek bir sosyalizm olduğu, ancak sosyalist modelin uygulanmasında her memleketin kendisine uygun yolu seçebileceğini belirtmiştir. (Yön, 21 Mart 1962, Sayı: 14, ss.12-13.)

434 Şevket Süreyya Aydemir, “Türk Sosyalizmi ve Fikir Atatürkçülüğü”, Yön, 31 Ocak 1962, Sayı:7, s.7.

190

almıştır. Anayasa’da yer alan sosyal devlet vurgusu Şevket Süreyya’nın “Türk sosyalizmi” tanımlamasını anayasaya uygun olarak yapmasını da beraberinde getirmiştir:

“Kuvayi milliye devrinin anayasasında işaret edilen yüceltici bir milliyetçiliğe dayanan, aynı anayasanın antiemperyalist, antikapitalist ruhundan ilham alan, yeni anayasamızın başlangıç ilkelerini benimseyen ve gene aynı başlangıçtaki 27 Mayıs ruhunun dinamizmini yaşatan bir Türk sosyalizmi.”435

“Türk sosyalizmi”ni anayasada yer alan sosyal devlet ilkesinin uygulanması olarak gören Şevket Süreyya için bu ilke ile “şimdiye kadar ele alınmayan bir milli inşa ve teşkilatlanma” gerçekleştirilecektir. Bu milli inşa ve teşkilatlanma sürecinde sosyal devletin “tarifini, anlamlarını ve organlarını incelemek, araştırmak yaymak”

ise tıpkı Türk inkılâbının ideolojileştirilmesinde olduğu gibi “her aydının”

vazifesidir. 1930’larda Kadro’nun gerçekleştirdiği inkılâbı ideolojileştirme görevini, 1960’larda Türk sosyalizmini tanımlama görevi olarak Yön gerçekleştirecektir. Türk sosyalizminde aydınların görevi sadece bununla sınırlı değildir, Şevket Süreyya’ya göre ıslahatçı ve icracı bir hükümete ihtiyaç vardır ve bu hükümet Mecliste bulunan partiler ile kurulamaz, ihtiyaç olunan “Milletin bütün aktif elemanlarını ve zinde temsilcilerini, fikir ve kol işçilerini, doktrin sahibi aydınlarını içinde toplayacak yeni ve devrimci bir parti”dir. 436

Şevket Süreyya’nın “Türk sosyalizmi” yorumu, “Milli Kurtuluş Hareketi”

tanımlamasıyla da benzerdir. 1930’lu yıllarda sömüren-sömürülen ulus çelişkisinde bir ilk ve emsal olarak sunulan Türk milli kurtuluş hareketinin konumunu 1960’lı

435 Şevket Süreyya Aydemir, “Akımlar Arasında”, Yön, 31 Ekim 1962, Sayı:46, s.8.

436 Şevket Süreyya Aydemir, “Sosyal Devlet ve Türk Sosyalizmi”, Yön, 19 Eylül 1962, Sayı:40, s.20.

191

yıllarda Türk sosyalizmi doldurmuştur. Şevket Süreyya için Türk milli kurtuluş hareketi 1960’lın yıllarda “öncü” bir hareket olmakla birlikte “önder” bir hareket değildir. Bu durum, Mustafa Kemal’in çizdiği yolun takip edilmemesi ve kendisinin de içerisinde bulunduğu kuşağın bu misyonu yerine getirememesinden kaynaklanmaktadır. Tarihe geçmiş iki örnek de bu yoldan nasıl sapıldığının kanıtı olarak ileri sürülmüştür. Bu örneklerden ilki Türkiye’nin, Birleşmiş Milletlerde gerçekleştirilen oylamalarda istiklal mücadelelerini gerçekleştiren Fas, Cezayir ya da Tunus’un yerine emperyal güç olarak tanımladığı Fransa’nın yanında yer almasıdır.

İkinci örnek ise bağlantısızlar hareketi olarak bilinen Bandung konferansında

“müstemlekecilik aleyhtarı beyannameye imza koyarken buna inanmamamız” ve BM’de beyannameyi sabote etmeye çalışmamızdır.437

1960’lı yıllara gelindiğinde Türk milli kurtuluş hareketi sömürülen uluslar için örnek olma özelliğini yitirmiş, komünizm ise “dünya komünizmi” olmaktan çıkmış ve evrensellik vasıflarını kaybetmiştir. Türkiye’nin de içinde bulunduğu ülkeler komünizme gitmek yerine kendi şartları çerçevesinde kendi durumlarını düzenlemelidirler. Şevket Süreyya’ya göre “Bunun için komünizm değil, garpta demokratik, doğuda hem demokratik hem de milliyetçi rejimler elverişlidir” ve Türk sosyalizmini bu yolun örneklerinden biridir.438

Şevket Süreyya, Türk Sosyalizmini tanımlamakla, emsal göstermekle yetinmemiş, ilklerini de sıralayarak Batı ya da Doğu sosyalizminden uzak ayrı bir model olarak ortaya koymuştur. Öncelikle Sosyalist Kültür Derneği’nde sunulan bu ilkler: Antiemperyalizm, antikapitalizm, karma ekonomiyi reddetmeyen, fakat

437 Şevket Süreyya Aydemir, “Türk Sosyalizminin İlkeleri”, Yön, 9 Ocak 1963, Sayı:56, s.10.

438 Şevket Süreyya Aydemir, “Tribün Politikası ve Ankara’da Bir Miting”, Yön, 2 Ocak 1963, Sayı:55. s.16.

192

parazit bir istismarcılığı reddeden bir devletçilik, faydanın halk yararına kullanılışı, yani sosyal adalet, saldırganlığa ve istilacılığa karşı çıkış, dil-tarih-kültür işlerinde bilimsel bir milliyetçilik, devlette, rejimde, dış politikada ve ekonomide milli olmak vasfı, demokratik düzende sosyal devlet anlamının işlenmesi ve organların yaratılması, milli hayatın bütün kollarını içine alan bir plancılık, emeğin ve hizmetin korunması ve teşkilatlandırılması ile din ve devlet işlerinin kesin olarak ayrılması yani laikliktir.439

Şevket Süreyya daha sonra Yön’de kaleme alacağı pek çok yazıda

“Memleketçi Sosyalizm” olarak da adlandırdığı “Türk Sosyalizmi”ni açıklamayı sürdürmüştür. Buna göre Türk Sosyalizmi, “az gelişmiş memleketlerin, milli kurtuluş hareketlerinin ileri bir aşamasıdır” ve ekonomik, sosyal ve siyasal yapıları birbirine benzeyen tüm az gelişmiş ülkelerde milli kurtuluş hareketlerinin hemen ertesinde ortaya çıkabilecektir. Memleketçi sosyalizm demokratik bir harekettir de. Milli kurtuluş hareketleri ülkenin kurtuluşu ile birlikte halkların da kurtuluşunu sağlayacak ve halkın kendi kendini yönettiği demokratik sistemler kurulacaktır. Memleketçi sosyalizmin diğer bir ilkesi de halkçılıktır. Türk sosyalizmi de halk yararına, halk için ve halkla beraber gerçekleştirilmektedir. Ayrıca memleketçi sosyalizm, Atatürk ilkelerine paralel olarak, “ileri devletçi”dir. Türk sosyalizmi 1950-60 arasında bozulmuş ya da dondurulmuş olan devletçiliği yeniden canlandıracaktır. Ancak, anayasada belirtilen karma ekonomi modeline de karşı değildir. Devlet teşebbüslerinin yanı sıra halkın yararına olacak özel teşebbüsleri de savunmaktadır.

Memleketçi sosyalizmin karşı olduğu unsur ise toprak ağalarının varlığıdır. Toprak mülkiyetine karşı olmamakla birlikte toprak reformunun gerçekleştirilmesi

439 Şevket Süreyya Aydemir, “Türk Sosyalizminin İlkeleri”, Yön, Sayı:56, 9 Ocak 1963, s.8.

193

gereklidir. Türk sosyalizmi “laik bir nizamdır”. Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması gerektiğini savunur. Milliyetçi sosyalizm sınıf kavramı hakkında da bir tanımlama barındırır ve “orta sınıf”ın makul bir seviyede yaşama ve teşkilatlanma olanaklarına sahip olduğunu belirtmekle birlikte emek, işçi sınıfı ve emeğin değerlendirilmesini sosyalizm ve sosyalist kültürün temel konularından biri addeder.

Ancak komünizmden farklı olarak Türk sosyalizmi bir sınıfın diğer sınıflar üzerinde hakimiyet kurmasına karşı çıkar:

“Türk sosyalizmi, milli hayatın bütün konularını kapsayacak planlı bir ekonomiyi geliştirmek yoluyla, Fayda’yı halka mal ederek, halk içinde aşırı derecede keskinleşecek sınıf kavgalarını önlemek kaygusundadır.”440

Şevket Süreyya’nın devrimi yeniden yorumlama olarak adlandırılabilecek

“Türk sosyalizmi” görüşünü 1930’larda dile getirdiği Milli Kurtuluş Hareketi’nin tamamlayıcısı olarak değerlendirmek ve Türkiye’nin Sovyetler benzeri bir sosyalizmi değil Batı Avrupa’da uygulanmakta olan devletin sınıfların oluşmasına engel olan politikalarını örnek aldığı tespitinde bulunmak da mümkündür.441 Hem 1930’larda hem de 1960’larda esas mesele tam bağımsızlığın sağlanmasıdır. “Milli kurtuluş hareketleri” bu amacın gerçekleştirilmesi için verilen mücadeleyi tarif etmede kullanılmaktadır. “Türk sosyalizmi” ise bu mücadele sonrasında rejimin izleyeceği yolu çizmektedir. 1930’larda net bir şekilde adlandırılamayan milli kurtuluş hareketleri, 1960’larda sosyalizme dönüşmüştür. Ancak bu sosyalizm az

440 Şevket Süreyya Aydemir, “Memleketçi Sosyalizmin İlkeleri-I”, Yön, 23 Ocak 1963, Sayı:58, s.16.

441 Eray Yılmaz, Şevket Süreyya Aydemir Tarih ve Devlet Anlayışı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Ana Bilim Dalı, İstanbul, 2007, s.161.

194

gelişmiş ülkelere örnek olacak Türk sosyalizmidir. Tıpkı milli kurtuluş hareketlerinin emsal gösterilmesi gibi burada da bir örnek gösterme durumu söz konusudur.

Milli kurtuluş hareketi ve Türk sosyalizmi, biri başlangıç diğeri sonuç olarak tanımlanabilecek süreçler olarak birbirlerine bağlı oldukları kadar, birbirlerinden farklıdırlar da. Milli kurtuluş hareketleri sırasında izlenen politikalar zamanla dönüşmüş ve fert yerine devleti ön planda tutan “halka rağmen halk için” anlayışı yerini sosyal adalet düşüncesine bırakmıştır. 1930’larda sınıfsal farklılıkların belirginleşmediği toplum, 1960’larda emeğin teşkilatlanması düşüncesi ile karşılaşmış, neticede sınıf faklılıklarının belirgin olmadığı halkçılık anlayışının yerini

“sosyal adalet” kavramı almıştır.