• Sonuç bulunamadı

Milletvekili Seçilmesi

Osman Yüksel, 1961 seçimlerinde Konya’dan milletvekili adayı olmaya karar vermiştir. Ancak propaganda konuşmasını yaptığının ikinci günü geçmişte yazmış olduğu bir yazıdan dolayı tutuklanmıştır. Olay, Yeni Konya gazetesine “AP Đl Merkezi Dün Emniyetçe Arandı” başlığıyla şöyle yansımıştır: “Serdengeçti dergisinin yasaklanan 28. sayıları bulundu ve müsadere edildi… Arama kararı Konya Đl Sulh Ceza Mahkemesi tarafından Konya AP adayı Osman Yüksel’in çıkardığı meşhur Serdengeçti mecmuasının Ocak 1959 tarih ve 28. sayısı için verilmiştir. Adı geçen mecmua için daha önce toplama kararı alınmış, müteakiben de AP Đl Merkezi aranmıştır. Aramada Serdengeçti’nin 28. sayısından küllüyetli miktarda bulunmuş ve hepsi müsadere edilerek durum bir zabıtla tespit olunmuştur. Bundan ayrı olarak Konya Valiliği Serdengeçti’nin her görüldüğü yerde toplattırılması için ilçelere acele bir tammi göndermiş ve bu konuda mahallin Cumhuriyet Savcıları ile işbirliği yapılması bildirilmiştir. Demokrat Parti devresine ait olan ve Ocak 1959 28. numarayı taşıyan Serdengeçti’nin mahut sayısında din konusu geniş ölçüde ele alınmakta ve CHP’nin tutumu Demokrat Parti’nin din mücahitliği bugünün AP adayı Osman Yüksel tarafından uzun uzun izah edilmektedir. Öte yandan Osman Yüksel’in Şafak gazetesinde çıkan iki yazısı hakkında şehrimiz C. Savcılığı takibata geçmiştir” (Yeni Konya: 28 Eylül 1961, s.1).

Kendisini savunan Osman Yüksel, “Ben o dediğiniz yazıyı şunca yıl önce yazmıştım. O zaman hiçbir takibata uğramamıştı. Üzerinden şunca sene geçti. Yeni mi suç oluyor bu yazım? Velev ki, suç varsa, zaman aşımı denen bir şey de var” dese de mahkemenin cevabı enteresandır: “Biz senin o yazından ancak şimdi haberdar olduk…” (Balcıoğlu, 2002: 15). Đkinci kez Konya Hapishanesine giren Osman Yüksel, seçimler bitene kadar burada kalmış, daha sonra serbest bırakılmıştır.

1961 yılında mebus olmak isterken mahpus olan Osman Yüksel’e 1965 seçimlerinde Süleyman Demirel’in başkanı olduğu Adalet Partisi’nden Antalya milletvekili adayı olması teklifi gelmiştir. 1954 yılındaki mebus olma isteğini 11 yıl sonra gerçekleştiren Osman Yüksel, Adalet Partisi’nden Antalya milletvekili seçilmiştir. Çoğuna göre Osman Yüksel politikayı becerememiştir. Siyaset hayatının Osman Yüksel’i zindan hayatından daha çok etkilediği, hatta Serdengeçti dergisini çıkaramamasına sebep olduğu belirtilmektedir. Çünkü hayatı boyunca yalan ve riyadan uzak yaşamış, doğruluk uğruna büyük bedeller ödemiş Osman Yüksel, dönemin birçok siyasetçisi gibi yapamamıştır. Meclis’te adı ‘kravatsız mebus’a çıkan Osman Yüksel, Arif Emre’nin anlattığına göre dönemin siyaset anlayışını nüktedanlığı ile şu şekilde ortaya koymuştur: “Meclisin döner kapısına geliyoruz, kapıda bir birikim var. Osman aklına bir espiri gelirse öldürseler yine söylemeden edemez. Yüksek davudi sesiyle konuşuyor:

- Yahu bu ne hal, daha meclise girerken dönekliğe alışıyorsunuz. Buranın doğru dürüst alaturka bir kapısı yok mu? Ben oradan geçeceğim.

Herkes bu umulmadık itham karşısında şaşırıyor, kimse seslenemiyor. Meclis’e beraber geliyoruz. Milletvekillerinin gireceği kapılara yaklaşırken ben kasten bir iki adım öne geçiyorum. Osman’ı arkadan polisler yakalıyor:

- Şişt hemşerim, sen bu taraftan giremezsin, bu kapı milletvekillerine mahsus. - Yahu ben de milletvekiliyim.

- Amca bey bizi işletme, hani giriş kartın?

Osman çarnaçar milletvekili hüviyetini çıkarıyor, polisler özür diliyor, selam duruyor” (Emre, 2002: 122).

Osman Yüksel, milletvekili olmasına rağmen hem kendi özel hem de sosyal hayatında halktan biri olduğunu her zaman ortaya koymuştur. Evindeki düzenlemeleri dahi akrabalarının zoruyla yapan Osman Yüksel, işin espiri yönünü de her zaman kullanmıştır.

“Osman’ı tebrik için akrabalar geliyor, ‘Aman Osman, milletvekilinin halısı böyle olmaz bunu yenile. Aman Osman milletvekilinin mobilyası böyle olmaz bunu yenile. Aman Osman milletvekilinin buzdolabı, perdesi böyle olmaz bunları yenile’ diye diye hepsini yeniletiyorlar. Bu yeni dekor içerisinde son ziyaretlerinde bu sefer Osman söz alıyor:

- Tamam her dediğinizi yaptım, evin her şeyini yeniledim. Niye şimdi milletvekilinin karısı böyle olmaz onu da yenile demiyorsunuz? Sizi gidi hainler sizi, bana bunca masraf ettirdiniz, sıra hanıma gelince akrabanızı kayırarak susuyorsunuz. Ben de onu yenileyeceğim.

Evine bir telefon aldı. ‘Bak Osman’ dedim ‘Eğer ev numaranı unutursan 01’den sorarsın e mi? Sakın bunu unutma.’

- Git başımdan yahu ben o kadar bunadım mı?

Ama ne yazık ki kaç kere 01’den ‘şu bizim ev telefonunun numarası kaçtı?’ diye sorduğunu yine kendisi itiraf etti” (Emre, 2002: 124).

Osman Yüksel, parti içerisinde her zaman doğru bildiklerini uygulamaya çalışmıştır. Bunu da kendisine neden kravatsız olarak Meclis’e geldiğini soran dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’e söylediği “Ben, yalınayak, kravatsız, çileli insanların milletvekiliyim” sözüyle ortaya koymuştur.

Yine Osman Yüksel ile aynı dönemde ayrı partide milletvekilliği yapan avukatı Süleyman Arif Emre, onun siyaset anlayışı ve duruşuyla ilgili olarak önemli bilgiler vermektedir: “Bütün oylamalarda ne hikmetse iktidar yenik düşüyordu. Çünkü bir reyle ayakta duruyorlardı. O bir reyin sahibi Osman Yüksel Serdengeçti ise Millî Bakıyye Kanununu beğeniyordu, kalkmasını istemiyordu. Bütün ısrarlar ve baskılar nafile. Bir gece Osman’ı da iyice baskılayarak, sıkılayarak kanunu yıldırım hızıyla geçirmek için kendilerini hazırlamışlar, neticeden bayağı ümitlenmişlerdi. Muhalefet oylama istedi. Oylar sayıldı bir kişi eksik. Kim bu eksik milletvekili, Osman Yüksel… Tabii kanun geçmedi, geri alındı. Osman çekmiş Đstanbul’a gitmişti. Geldiğinde Demirel kendisini sorguya çekmiş:

- Yahu Osman Bey yaptığını beğeniyor musun? Biz adeta savaş veriyoruz, sen kalkıp hiçbir ciddi mazeret olmadan Đstanbul’a gidiyorsun. Niçin gittin?

- Bizim hanımın ablası ağır hastaydı da onu götürdüm.

- Rica ederim bu da mazeret mi, korsun hanımı uçağa, korsun trene, otobüse gider, senin gitmen şart mı?

- Yo işte bu mümkün değil, o dediğin tür, gidip gelme sizin hanımlara mahsus, onların bizimkine nazaran açık yerleri kapalı yerinden daha fazla. Bizimki ise mubarek “Sakal-ı

Şerif” gibi, yedi bohçanın içinde gizlidir. Ben onu alıp bir yerden bir yere götürmezsem imkanı yok kendisi gidemez” (Emre, 2002: 125-126). Mecliste 163. Maddeyle ilgili olarak soru önergesi verilmesiyle alakalı açık oylama yapılmış, sonucunda da Adalet Partisi’nden 2 oy çıkmıştır. Bunlardan birisi Osman Yüksel, diğeri ise Gaziantep Milletvekili Süleyman Ünlü olmuştur. Süleyman Ünlü’nün Meclis lokantasında kafayı çektiğini ve sarhoş olarak oylamaya katıldığını anlatan Arif Emre, salona sarhoş gelen Ünlü’nün Osman Yüksel’e ‘Bre Osman abi sen erkek adamsın, nasıl oy kullanıyorsan bende öyle kullanacağım’ dediğini, önergeye müspet oy veren Osman Yüksel gibi onun da aynı oy kullandığını aktarmaktadır (Emre, 2002: 142).

“Demirel ve arkadaşlarının af kanunu konusundaki tutumu Osman’ı zıvanadan çıkartmaya kafi geldi. Kravat takıncaya kadar, mecliste söz hakkı verilmemesi hususunda AP grubu karar aldığından kürsüye çıkıp içini dökemiyordu. Hıncını ancak Yeni Đstanbul gazetesindeki günlük köşe yazılarında çıkartıyordu. Kim kimi affetmiyor? Onlar bizi affetsinler. Ayıptır, yazıktır, başlıklarıyla yazdığı makalelerde Demirel’e ve diğer masonik kişilere veryansın ediyordu. Bu, sonunda partiden ihracına kadar vardı.

Osman’ın kravat boykotu bütçe müzakereleri sırasında da tartışma konusu oldu. Bütçeyle bunun ne alakası var? Yok ama bir CHP’li milletvekili Maliye Bakanı Đhsan Gürsan’a sual açtı: “Efendim sizin bir milletvekiliniz var, Meclis’e kravatsız girip çıkıyor, neden mani olmuyorsunuz?”

Maliye Bakanı; “Beyefendi bunun maliye politikasıyla ne alakası var, bu onun şahsi tercihidir. Bir şey yapamayız.”

Ama bu sırada Osman’a kuliste bu tartışmayı haber vermişler. Meclis’e geldi, yüksek sesle sual açan kişiye cevap verdi: “Dinle Paşa (sual açan meğer emekli askermiş) cevabını ben sana veriyorum. Đki türlü insan var. Birisi kravatı vardır şerefi yoktur, diğeri kravatı yoktur şerefi vardır. Sen birinciye misal teşkil ediyorsun ben ise ikinciye misal teşkil ediyorum. Aldın mı cevabını?” (Emre, 2002: 142-143).

Benzer Belgeler